ABD emperyalizmi 11 Eylülün ardından terörizme karşı savaş adı altında tüm dünyada, her geçen gün daha da pervasızlaşan bir saldırganlık sergiliyor. Afganistandaki yıkım savaşının ardından şimdi de Iraka yönelik saldırının hazırlıkları yapılıyor. Saldırının Irakla sınırlı kalmayacağı ise kesinlik kazanmış bulunuyor. Terörizme karşı savaş aldatmacasıyla estirilen terörden en çok yararlananlar ise hiç kuşkusuz silah tekelleri. ABDde geçtiğimiz haftalarda açıklanan ikinci dört aylık dönem hesaplarında, silah tekellerinin kârlarını nasıl arttırdığı görülüyor. Dünyanın bir numaralı silah tekellerinden olan Lockheed Martin hisse başına kazancını son bir yıl içinde yüzde 100den fazla artırmış. Yine silah tekellerinin önde gelenlerinden Northorpun kârı yüzde 20 artmış. Aynı dönemde General Dynamicsin satışları ise özellikle askeri siparişler sayesinde yüzde 42 oranında yükselmiş. Başta silah ve enerji olmak üzere tekellerin ABD yönetiminde dolaysız söz sahibi olduğu biliniyor. Bugün bu silah şirketlerinin başında bulunanların birçoğu, bir dönem Pentagonda görev yapanlardan oluşuyor. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney de 2000 Temmuzuna kadar petrol devi Halliburtonun başındaydı. Bushu iktidara taşıyan da bu tekeller oldular. Cheneyin başkanı olduğu dönemde yapılan yolsuzluklar yüzünden hakkında soruşturma açılan Halliburton şirketine bağlı KBR firması da teröre karşı savaştan payını alanlardan. KBR buradan elde edeceği kârla Cheneyin şirketin başkanı olduğu döneme dek uzanan ve şirket skandallarıyla açığa çıkan yolsuzluklardan ötürü hisse senetlerinin fiyatlarındaki %60lık düşüşten kaynaklanan zararı kapatma derdinde. Krizin ilacı olarak gündeme gelen savaşlar Derinleşen krizin bazı ülkelerde çöküşe dönüşmeye başladığı bir evrede kapitalizmin anavatanı olan ABDde sistem sallanmaya başlamıştır. Sistemi ayakta tutabilmek için bunalımın faturasını işçi ve emekçilere kesmek, spekülasyon ve mali oyunlara başvurarak süreci ertelemek artık yeterli gelmemektedir. Çünkü her erteleniş, krizin daha şiddetli bir biçimde patlak vermesine yolaçmaktadır. Bu noktadan sonra savaşlar devreye sokulmakta, artan askeri harcamalar ile tekeller rahatlatılmaktadır. ABD yönetimi bu çerçevede 28.8 milyar dolarlık terörle mücadele paketi adı altında bir bütçe açıklamıştır. ABDde artan askeri harcamalar ile silah tacirlerinin kâr oranlarını yükseltmesi Avrupadaki silah tacirlerini de harekete geçirmiş bulunuyor. Avrupanın önde gelen tekelleri 21. yüzyılda Stratejik Uzay Havacılık Gözden Geçirme Raporu başlığıyla hazırladıkları bir çalışmada; Avrupa çapında silahlanma politikası oluşturulması gerektiğini vurguladıktan sonra sivil havacılıkla savunma arasındaki bağlantıya işaret ediyor ve gelecek 20 yıl içinde en az 100 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğini söylüyorlar. Sivil havacılık alanındaki tekeller gözlerini askeri alandaki harcamalara dikmiş durumdalar.11 Eylülün ardından ettikleri zararları askeri alana kayarak kapatmak istiyorlar. Boeing bu gelişmenin en çarpıcı örneklerinden biri. Boeingin satışları son bir yıl içinde yüzde 11 düşerken, bunun içinde savaş uçağı ve füze teknolojisi satışları yüzde 5.4, uzay ve iletişim sektörü satışları da yüzde 4 arttı. Avrupa Uzay ve Havacılık Sanayicileri Birliği Başkanı Jean Paul Bechat, sivil havacılık sektöründe 11 Eylülden sonra gözlenen gerilemeye dikkat çektikten sonra, gerilemenin savunma harcamalarındaki artışlarla dengelenebileceğini söylüyor ve ekliyor: Biz hükümetlerden mali yardım değil, görevlerini yapmalarını bekliyoruz. Bu sözler hükümetlerin gerçek işlevine ışık tutuyor. Nitekim ABD ve Avrupada hükümetler askeri harcamaları arttırarak tekellerin yaşadığı durgunluğu aşmaya çalışıyorlar. 11 Eylülden sonra oluşan terörizme karşı savaş havası ise buna zemin oluşturuyor. Başta ABD olmak üzere emperyalistlerin artan askeri harcamaları, silah tekelleriyle yapılan ve 10- 20 yılı bulan anlaşmalar, dünya halklarını yeni savaşların yolaçacağı büyük bir yıkımın beklediğini gösteriyor. Dünya halklarının kanı üzerinden Milyonlarca insanın katledildiği, milyonlarcasının sakat kaldığı, doğanın ve ülkelerin yıkıma uğratıldığı savaşlardan en çok yararlananlar silah tekelleridir. Savaş ve silahlanma politikalarını bizzat oluşturarak hükümetlerin önlerine koyuyorlar. Doymak bilmeyen kâr hırslarıyla işçi ve emekçilerin yalnızca alınterlerini değil kanlarını da sömürüyorlar. Yoksul halkların akan her damla kanı tekellerin kasalarında dolara dönüşüyor. Kapitalizmin yapısal krizinin sonucu savaşlar oluyor. Krizin aşılmadığı yerde askeri saldırganlık devreye giriyor. Emperyalist saldırganlık ve savaşların sona ermesi, ömrünü çoktan tamamlamış kapitalist sistemin tarihe gömülmesiyle mümkündür. Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm! |
|||||