Geçtiğimiz haftalarda Cezayirin doğusunda bulunan dağlık bölgede
son yılların en büyük Berberi isyanı yaşandı. 18 Nisanda Berberi
bir gencin askerlerce karakolda kurşunlanarak öldürülmesi Berberi halkında
öfke patlamasına neden oldu. Bu cinayet sosyal ve ekonomik sorunlarla
birleşerek, tam bir halk hareketine dönüştü. Protestolar tüm bölgeye
yayıldı ve günlerce sürdü. Bu ayaklanma, Berberilerin, özellikle de gençliğin, yoğun işsizliğe
ve yaşadıkları Kabilinin geri bırakılmışlığına karşı bir başkaldırısıydı.
Bu bölgede ekonomik ve sosyal koşullar korkunç boyutlarda. Yoksulluğun
ve nüfusun yoğun olduğu bölgede Berberiler tüm demokratik haklardan
yoksun durumdalar. Ayaklanmada 80nin üzerinde insan katledildi, 600den fazla
insan yaralandı. Olaylar hükümette de krize yolaçtı. Kültür ve Demokrasi
Birliği Hareketi Partisi vahşi saldırılara karşı çıkarak koalisyon hükümetinden
çekildiğini açıkladı. Olaylar, Berberilerin asimilasyona hayır dedikleri ve kültürel haklarını
istedikleri günün 21. yıldönümüne denk geldi. Berberilerin yaşadığı bölge Kabilide geçtiğimiz yıllarda da politik
içerikli ayaklanmalar yaşanmıştı. Berberi ilkbaharı olarak anılan, Berberilerin
dil ve kültürlerinin tanınmasını talep ettikleri Nisan 80de
3 kişi katledilmişti. Haziran 98de uluslararası planda tanınan
Berberi müzisyeni Lounes Matoubun öldürülmesi üzerine Berberiler
yeniden ayaklanmışlardı. Cezayirde çok partili sisteme geçilmesinden sonra Berberi diline medyada tolerans gösteriliyor. 1996da anayasa ile Berberilerin de ulusal kimliğin bir parçası oldukları kabul edildi. Ama hükümet bugüne değin Berberilerin en temel talebi olan Arapça ile eşit haklara sahip dil talebini yerine getirmiş değil.
Şilide Nisan ayının ilk haftasında yüksek güvenlikli cezaevlerindeki
politik tutsaklar açlık grevlerine başladılar. Şili zindanlarında sayıları yüzü bulan tutsaklar, kendilerine uygulanan
tecrit ve yoketme politikalarına karşı direnişe geçtiler. Tutsaklar
taleplerini tüm politik tutsakların hemen ve koşulsuz olarak serbest
bırakılması olarak ifade ediyorlar. Şilide demokratik hükümetin sivil ve askeri mahkemeleri
politik tutsakların yıllarca zindanlarda kalmasını sağlayacak özel yasalar
çıkartmıştı. Bunun yetmediği yerde, politik tutsaklar mahkemeye çıkarılmadan
yıllarca cezaevlerinde bekletiliyorlar. Öte yandan Pinoşet ve elleri
binlerce insanın kanına bulanmış diğer faşist cuntacılar halen ellerini
kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Meksika: EZLNden direniş çağrısı Zapatistler 30 Nisan günü Meksika hükümeti ile tüm görüşmeleri kestiler
ve savaşı devam ettireceklerini açıkladılar. Bununla, Meksika parlamentosunda
yerli halkın hakları için çıkarılan yeni yasayı kabul etmediklerini
göstermek istiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Meksika hükümeti 5 yıl sürüncemede bıraktığı Kızılderili
köylü halkın hakları ile ilgili yasayı kabul etti. Bu yeni yasa Kızılderili
halka otonomi için hiçbir garanti vermediği gibi, onların üzerinde yaşadıkları
topraklara ve hammaddelere sahip olma hakkı türünden önemli taleplerini
içermiyor. Zapatistlerin komutanı yasanın yerli halkın gerçek taleplerini içermediğini
vurgulayarak, tam otonomi için halka direniş ve ayaklanma çağrısı yaptı. ABD donanmasının bomba deneme tatbikatı engellendi Karaib adalarından Porto Ricoya ait Viequesde Amerikan
donanması 27 Nisanda 225 kilogram ağırlığında bombaların kullanıldığı
deneme tatbikatına başladı. Bir hafta sürecek bu tatbikat halkı sokağa
döktü. Protesto eylemleri günlerce sürdü. Eylemlere katılanlardan bazıları
tatbikatın yapıldığı askeri bölgeye girerek denemeleri engellemeye çalıştı.
Binlerce Porta Ricolu eylemci Amerikan donanmasının tamamen bölgeyi
terketmesi taleplerini yükseltiyorlar. 30 Nisanda adada protestolar sürerken, Amerikan yetkilileri deneme
atışları yapılan alanın üçte birinden geri çekileceklerini ve tatbikatı
erken bitireceklerini açıklamak zorunda kaldı. ABD donanması 50 yıldır, çok sayıda insana evini terkettirerek, adanın
üçte ikisine hükmediyor. İki yıl önce bir bomba deneme atışı sırasında
ada halkından bir kişinin ölümü büyük bir öfkeye dönüşmüştü. ABD donanmasının
Şubat 99daki test atışlarında radyoaktif bombaların kullanıldığı
açığa çıkmış ve askeri tatbikatlara karşı protestolar yükselmişti. Almanyada pilotlar grevde... Dünyanın en büyük hava yolları şirketlerinden biri olan Lufthansada
çalışan 4.200 pilotun bir günlük grevden sonra yeniden başlayan toplusözleşme
görüşmeleri yeniden tıkandı. Lufthansa pilotları 10 Mayıs günü ikinci
kez 24 saatlik greve gittiler. Diğer hava yollarındaki meslektaşlarına
göre düşük ücret alan Lufthansa pilotları %35 zam talep ediyorlar. 10 Mayısta yapılan grevin Lufhansaya zararının 50 milyon
markı bulacağı, ücret artışı durumunda bunun maliyetinin 200 milyon
mark olacağı hesaplanıyor. Pilotlar anlaşmaya varılmaması durumunda
bir ay boyunca her Perşembe günü greve gideceklerini açıkladılar. Bask ülkesinde bir saatlik genel grev Bask ülkesinde geçtiğimiz Cuma günü, uluslararası işyeri güvenliği
ve sağlığı günü çerçevesinde tüm ülkede bir saatlik genel grev yaşandı.
İşçiler işyerlerinde korkunç boyutlara yükselen iş kazalarına karşı
eylem yaptılar. Bask ülkesinde iş kazaları geçtiğimiz yıla oranla %10
oranında artmıştı.
İHDnin Edirne ve Tekirdağ
F tipi cezaevleri gözlem raporu: Tecrit ve izolasyonun bir işkence
yöntemi olduğu konusunda görüşlerimiz pekişti
Geçtiğimiz hafta içinde ölüm oruçlarının çözümü konusunda bir kez daha
Adalet Bakanlığı ile görüşme yaptık, bu görüşmede bakanlığın çözümsüzlük
üreten ve diyaloğa kapalı tavrını izledik. Ve 4 Mayıs Cuma günü Edirne ve Tekirdağ F tipi cezaevlerinde
kalan birçok mahkum temsilcisi ile görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde
bir kez daha tecrit ve izolasyonun bir işkence yöntemi olduğu konusunda
görüşlerimiz pekişti. Mahpusların gökyüzünü ve insanları görememek nedeniyle nasıl bir sıkıntı
yaşadığını gördük. Ayrıca F tipi cezaevlerine sevk sırasında
ve cezaevlerindeki ilk günlerde uygulanan işkence yöntemleri nedeniyle
hala birçok mahpusun vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralı olduklarını
gördük. Mahpusların taleplerinin son derece insani olduğunu ve esas olarak
tecridin kaldırılması noktasında odaklandığını bir kez daha dinledik.
Yani Adalet Bakanlığının karşılanamaz talepler söyleminin
hiç de iyiniyetli bir açıklama olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını
bir kez daha anladık. Mahpusların hepsinin ve özellikle de tek kişilik hücrelerde kalanların
renklerinin son derece solgun olduğunu gözlemledik. Mahpusların verdikleri bilgilerden F tipi cezaevlerinde
çok sayıda böcek olduğu ve bunun bir rahatsızlık olduğunu öğrendik.
Gece uyurken vücutlarında gezen, hatta ağızlarının içine dek giren haşerelerden
rahatsızlıklarını idareye ilettiklerini, ancak bugüne dek bir önlem
alınmadığı bilgisine ulaştık. Cezaevinin her bölgesinde yüksek volümde çalınan müziğe şahit olduk.
İlk günlerde sadece MHP tandanslı müzikler ve marşlar çalındığını ancak
daha sonra bundan vazgeçildiğini öğrendik. Yine mahpusların verdikleri bilgilerden ölüm orucundaki mahpusların
artık son sınırda olduklarını ve zorla müdahalenin sözkonusu olduğunu
öğrendik. Özellikle Edirne Devlet Hastanesinden adeta bir
işkencehane diye söz ettiklerini gördük. Mahpuslar bizlere ölmek istemediklerini, ancak insanlığa aykırı tecrit
uygulamasını da kabul edemeyeceklerini, bu nedenle tecridin kaldırılması
konusunda 16. maddedeki sahte değişikliklere inanmadıklarını, tecridin
koşulsuz kaldırılması gerektiğini söylediler. Ve bu koşullarda ölüm
oruçlarını bırakmak bir yana, yeni ölüm orucu ekipleri çıkarmaya hazırlandıklarını
belirttiler. Mahpuslar ayrıca çok yakın bir zamanda taleplerini ortak bir açıklama
ile kamuoyuna duyuracaklarını belirttiler. 7 Mayıs 2001 |
|||||