12 Mayıs'01
Sayı: 08


  Kızıl Bayrak'tan
  Ülkenin satışı, emekçilerin yıkımı ve hücre saldırısı
  Direniş büyüdükçe katlıamcı devlet acizleşiyor, medya pislik kusuyor!
  Yaşamak ve yaşatmak için ölüyorlar!
  Direnişin gücü karşısında dize gelecekler!
  TELEKOM'da emperyalist talan!
  TELEKOM'da özelleştirme saldırısına tepkiler
  Sınıf hareketi
  "İş güvencesi" oyununun altından kıdem tazminatı saldırısı çıktı!
  Geleceği kucaklamak için
  "İşçinin en büyük silahı üretimden gelen gücüdür, bunu iyi kullanması gerekiyor"
  1 Mayıs'ın ışığında sınıf hareketi
  Katil devletten hesabı emekçiler soracak!
  Gençlik
  Kapitalizmde çocuk olmak
  Çocuk emeği, kapitalizm ve sosyalizm...
  Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!
  Kapitalizm ve çevre sağlığı
  Dünyadan kısa kısa...
  Basından...
  Mücadele Postası



Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Dünyadan kısa kısa...


Cezayir’de Berberi isyanı

Geçtiğimiz haftalarda Cezayir’in doğusunda bulunan dağlık bölgede son yılların en büyük Berberi isyanı yaşandı. 18 Nisan’da Berberi bir gencin askerlerce karakolda kurşunlanarak öldürülmesi Berberi halkında öfke patlamasına neden oldu. Bu cinayet sosyal ve ekonomik sorunlarla birleşerek, tam bir halk hareketine dönüştü. Protestolar tüm bölgeye yayıldı ve günlerce sürdü.

Bu ayaklanma, Berberiler’in, özellikle de gençliğin, yoğun işsizliğe ve yaşadıkları Kabili’nin geri bırakılmışlığına karşı bir başkaldırısıydı. Bu bölgede ekonomik ve sosyal koşullar korkunç boyutlarda. Yoksulluğun ve nüfusun yoğun olduğu bölgede Berberiler tüm demokratik haklardan yoksun durumdalar.

Ayaklanmada 80’nin üzerinde insan katledildi, 600’den fazla insan yaralandı. Olaylar hükümette de krize yolaçtı. Kültür ve Demokrasi Birliği Hareketi Partisi vahşi saldırılara karşı çıkarak koalisyon hükümetinden çekildiğini açıkladı.

Olaylar, Berberilerin asimilasyona hayır dedikleri ve kültürel haklarını istedikleri günün 21. yıldönümüne denk geldi.

Berberilerin yaşadığı bölge Kabili’de geçtiğimiz yıllarda da politik içerikli ayaklanmalar yaşanmıştı. Berberi ilkbaharı olarak anılan, Berberilerin dil ve kültürlerinin tanınmasını talep ettikleri Nisan ‘80’de 3 kişi katledilmişti. Haziran ‘98’de uluslararası planda tanınan Berberi müzisyeni Lounes Matoub’un öldürülmesi üzerine Berberiler yeniden ayaklanmışlardı.

Cezayir’de çok partili sisteme geçilmesinden sonra Berberi diline medyada tolerans gösteriliyor. 1996’da anayasa ile Berberiler’in de ulusal kimliğin bir parçası oldukları kabul edildi. Ama hükümet bugüne değin Berberilerin en temel talebi olan Arapça ile eşit haklara sahip dil talebini yerine getirmiş değil.


Şili’de politik tutsaklar açlık grevine başladı

Şili’de Nisan ayının ilk haftasında yüksek güvenlikli cezaevlerindeki politik tutsaklar açlık grevlerine başladılar.

Şili zindanlarında sayıları yüzü bulan tutsaklar, kendilerine uygulanan tecrit ve yoketme politikalarına karşı direnişe geçtiler. Tutsaklar taleplerini tüm politik tutsakların hemen ve koşulsuz olarak serbest bırakılması olarak ifade ediyorlar.

Şili’de “demokratik hükümetin” sivil ve askeri mahkemeleri politik tutsakların yıllarca zindanlarda kalmasını sağlayacak özel yasalar çıkartmıştı. Bunun yetmediği yerde, politik tutsaklar mahkemeye çıkarılmadan yıllarca cezaevlerinde bekletiliyorlar. Öte yandan Pinoşet ve elleri binlerce insanın kanına bulanmış diğer faşist cuntacılar halen ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

Meksika: EZLN’den direniş çağrısı

Zapatistler 30 Nisan günü Meksika hükümeti ile tüm görüşmeleri kestiler ve savaşı devam ettireceklerini açıkladılar. Bununla, Meksika parlamentosunda yerli halkın hakları için çıkarılan yeni yasayı kabul etmediklerini göstermek istiyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Meksika hükümeti 5 yıl sürüncemede bıraktığı Kızılderili köylü halkın hakları ile ilgili yasayı kabul etti. Bu yeni yasa Kızılderili halka otonomi için hiçbir garanti vermediği gibi, onların üzerinde yaşadıkları topraklara ve hammaddelere sahip olma hakkı türünden önemli taleplerini içermiyor.

Zapatistlerin komutanı yasanın yerli halkın gerçek taleplerini içermediğini vurgulayarak, tam otonomi için halka direniş ve ayaklanma çağrısı yaptı.

ABD donanmasının bomba deneme tatbikatı engellendi

Karaib adalarından Porto Rico’ya ait Vieques’de Amerikan donanması 27 Nisan’da 225 kilogram ağırlığında bombaların kullanıldığı deneme tatbikatına başladı. Bir hafta sürecek bu tatbikat halkı sokağa döktü. Protesto eylemleri günlerce sürdü. Eylemlere katılanlardan bazıları tatbikatın yapıldığı askeri bölgeye girerek denemeleri engellemeye çalıştı. Binlerce Porta Ricolu eylemci Amerikan donanmasının tamamen bölgeyi terketmesi taleplerini yükseltiyorlar.

30 Nisan’da adada protestolar sürerken, Amerikan yetkilileri deneme atışları yapılan alanın üçte birinden geri çekileceklerini ve tatbikatı erken bitireceklerini açıklamak zorunda kaldı.

ABD donanması 50 yıldır, çok sayıda insana evini terkettirerek, adanın üçte ikisine hükmediyor. İki yıl önce bir bomba deneme atışı sırasında ada halkından bir kişinin ölümü büyük bir öfkeye dönüşmüştü. ABD donanmasının Şubat ‘99’daki test atışlarında radyoaktif bombaların kullanıldığı açığa çıkmış ve askeri tatbikatlara karşı protestolar yükselmişti.

Almanya’da pilotlar grevde...

Dünyanın en büyük hava yolları şirketlerinden biri olan Lufthansa’da çalışan 4.200 pilotun bir günlük grevden sonra yeniden başlayan toplusözleşme görüşmeleri yeniden tıkandı. Lufthansa pilotları 10 Mayıs günü ikinci kez 24 saatlik greve gittiler. Diğer hava yollarındaki meslektaşlarına göre düşük ücret alan Lufthansa pilotları %35 zam talep ediyorlar.

10 Mayıs’ta yapılan grevin Lufhansa’ya zararının 50 milyon markı bulacağı, ücret artışı durumunda bunun maliyetinin 200 milyon mark olacağı hesaplanıyor. Pilotlar anlaşmaya varılmaması durumunda bir ay boyunca her Perşembe günü greve gideceklerini açıkladılar.

Bask ülkesinde bir saatlik genel grev

Bask ülkesinde geçtiğimiz Cuma günü, uluslararası işyeri güvenliği ve sağlığı günü çerçevesinde tüm ülkede bir saatlik genel grev yaşandı. İşçiler işyerlerinde korkunç boyutlara yükselen iş kazalarına karşı eylem yaptılar. Bask ülkesinde iş kazaları geçtiğimiz yıla oranla %10 oranında artmıştı.




İHD’nin Edirne ve Tekirdağ “F” tipi cezaevleri gözlem raporu:

“Tecrit ve izolasyonun bir işkence yöntemi olduğu konusunda görüşlerimiz pekişti”


İnsan hakları savunucuları olarak; uzun bir süredir, “F” tipi cezaevlerine karşı bir mücadele yürütüyor ve tecrit-izolasyon karşısında kamuoyunu aydınlatmaya çalışıyoruz.

Geçtiğimiz hafta içinde ölüm oruçlarının çözümü konusunda bir kez daha Adalet Bakanlığı ile görüşme yaptık, bu görüşmede bakanlığın “çözümsüzlük” üreten ve diyaloğa kapalı tavrını izledik.
Ölüm oruçlarının çözümü konusunda bizzat karar merciinde olanlar ile “F” tipi cezaevinde yaşamaya mahkum olanların karşılıklı diyaloglarının çok önemli olduğunu defalarca dile getirdik.

Ve 4 Mayıs Cuma günü Edirne ve Tekirdağ “F” tipi cezaevlerinde kalan birçok mahkum temsilcisi ile görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde bir kez daha tecrit ve izolasyonun bir işkence yöntemi olduğu konusunda görüşlerimiz pekişti.

Mahpusların gökyüzünü ve insanları görememek nedeniyle nasıl bir sıkıntı yaşadığını gördük. Ayrıca “F” tipi cezaevlerine sevk sırasında ve cezaevlerindeki ilk günlerde uygulanan işkence yöntemleri nedeniyle hala birçok mahpusun vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralı olduklarını gördük.

Mahpusların taleplerinin son derece insani olduğunu ve esas olarak tecridin kaldırılması noktasında odaklandığını bir kez daha dinledik. Yani Adalet Bakanlığı’nın “karşılanamaz talepler” söyleminin hiç de iyiniyetli bir açıklama olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını bir kez daha anladık.

Mahpusların hepsinin ve özellikle de tek kişilik hücrelerde kalanların renklerinin son derece solgun olduğunu gözlemledik.

Mahpusların verdikleri bilgilerden “F” tipi cezaevlerinde çok sayıda böcek olduğu ve bunun bir rahatsızlık olduğunu öğrendik. Gece uyurken vücutlarında gezen, hatta ağızlarının içine dek giren haşerelerden rahatsızlıklarını idareye ilettiklerini, ancak bugüne dek bir önlem alınmadığı bilgisine ulaştık.

Cezaevinin her bölgesinde yüksek volümde çalınan müziğe şahit olduk. İlk günlerde sadece MHP tandanslı müzikler ve marşlar çalındığını ancak daha sonra bundan vazgeçildiğini öğrendik.

Yine mahpusların verdikleri bilgilerden ölüm orucundaki mahpusların artık son sınırda olduklarını ve zorla müdahalenin sözkonusu olduğunu öğrendik. Özellikle Edirne Devlet Hastanesi’nden “adeta bir işkencehane” diye söz ettiklerini gördük.

Mahpuslar bizlere ölmek istemediklerini, ancak insanlığa aykırı tecrit uygulamasını da kabul edemeyeceklerini, bu nedenle tecridin kaldırılması konusunda 16. maddedeki sahte değişikliklere inanmadıklarını, tecridin koşulsuz kaldırılması gerektiğini söylediler. Ve bu koşullarda ölüm oruçlarını bırakmak bir yana, yeni ölüm orucu ekipleri çıkarmaya hazırlandıklarını belirttiler.

Mahpuslar ayrıca çok yakın bir zamanda taleplerini ortak bir açıklama ile kamuoyuna duyuracaklarını belirttiler.

7 Mayıs 2001
Av. Eren KESKİN (İHD İstanbul Şube Başkanı)
Av. Gülseren YOLERİ (İHD İstanbul Şube Sekreteri)