Çocuk emeği sömürüsü
Sermayenin üretim sürecine girişinin temel amacı kâr olduğu için,
toplumda yetişkinlerin işsiz kalması ve buna rağmen çocukların ağır
şartlar altında çalışmasının yaratacağı sosyal sorunlar sömürücü sınıfları
ilgilendirmez. Onlar için önemli olan artı-değer oranını ne pahasına
olursa olsun sürekli artırmaktır. Bu amaç için doğanın, insanın ve toplumun
tahrip edilmesinden kaçınmazlar. On yıldır emperyalist bir tekele karşı
mücadele eden Bergamalıların yaşadıkları, her yıl iş kazalarında
binlerce işçinin ölmesi ve sakat kalması, bu aşırı kâr hırsının yolaçtığı
tahribata somut örneklerdir. Bugün dünyada yüzmilyonlarca çocuk en ağır koşullarda azgınca sömürülmektedir.
Özellikle bağımlı kapitalist ülkelerde yaygın ve ilkel bir çocuk emeği
sömürüsü üretimin bir parçası durumundadır. Yıkım saldırısı ucuz çocuk emeği sömürüsünü Milyonlarca insanın işsiz olduğu Türkiyede resmi rakamlara göre
dört buçuk milyon çocuk çalışmaktadır. Resmi rakamların gerçeği yansıtmaması
bir yana, bu kadar yüksek oranda çocuk emeğinin istihdam edilmesi, patronların
tercihini göstermeye yeter de artar bile. Yine rakamların dili, sömürücü sınıfların tercihlerinin nedenini anlatmaktadır.
İşçi sınıfının sekiz saatlik işgünü uğruna verdiği mücadelenin simgesi
olan 1 Mayısın 115. yıldönümünde alanlara çıktık. Buna rağmen
çalışan çocukların yüzde 67si 10 saatten fazla çalışmaktadır.
Yüzde 92si 100 milyondan daha az ücret almaktadır. Ve çalışan
milyonlarca çocuğa rağmen, kayıtlı olan şanslı çocuk sayısı
2 milyondur. Sosyal hakların yokluğu, sağlık ve iş güvenlik yoksunluk
vb. gözönüne alındığında, patronların neden çocuk işçi çalıştırdığı
daha iyi anlaşılır. İş saatlerinin uzunluğu, ücretin düşüklüğüne ek olarak, çocuk işçiler
kötü muamele ve şiddetle yüzyüze kalmaktadırlar. Kapitalist sömürü cehenneminde
yetişkin işçilerin bile büyük çoğunluğu hala örgütsüz durumdayken, çocuk
işçilerin örgütlenip hak aramaları sözkonusu bile olmamaktadır. Tamamen
patronun insafına kalmış durumdadırlar. İşten çıkarma, gece ve hafta
sonları çalıştırma, ücreti zamanında ödememe vb., günlük uygulamalardır. Devletin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaş sonucu göçe zorlanan
milyonlarca Kürt emekçisinin çocukları ise, düzenin ürettiği sorunlara
ek olarak yeni sorunlar yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Ailelerin kalabalık
oluşu, babanın işsiz kalması ya da asgari ücretle çalışması vb. nedenlerle,
bu çocukları ilkokul eğitimi bile almadan ailesinin geçimine katkıda
bulunmak zorunda kalmakta, ya sokakların ya da atölyelerin yolunu tutmaktadırlar.
Yüzbinlercesi ise sokakları sürekli mesken edinmiş durumdadır. Kapitalizmin bu çirkin yüzünün teşhir olması, düzeni göstermelik yasalar
çıkarmaya yöneltmiştir. Güya çocuk işçi çalıştırmayı yasaklayacaklar,
bu yasağa uymayanlara ağır cezalar vereceklermiş. Bu tür yasaların göstermelik
olması bir yana, yaşam karşısında hiçbir hükmü yoktur. Bu düzenin işsiz
milyonlara hergün yenilerini eklerken, henüz işsiz kalmayanları sefalet
ücretlerine mahkum ederken, çocuklarınızı çalıştırmayın
türünden açıklamalar yapması, emekçilerle açıkça alay etmek anlamına
gelmektedir. Emperyalistlerin kendi memurları Dervişi fiili başbakan olarak
atadığı, emperyalist merkezlerden habersiz tek bir adımın bile atılamadığı
bir ülkede ulusal egemenlik ne ifade ediyorsa, 4-5 milyon
çocuk işçinin azgınca sömürüldüğü yerde çocuk bayramıda
onu ifade etmektedir. İMF-DB-TÜSİAD yıkım programlarıyla, her geçen gün daha çok işçi işsiz
kalacak, daha çok küçük üretici yıkıma uğrayacak, daha çok küçük esnaf
kepenk kapatacaktır. Ve bu yıkımlar dolaysız bir şekilde çocuklara yansıyacaktır.
Daha çok çocuk sanayi sitelerinin, atölyelerin ve sokakların yolunu
tutacaktır. Göstermelik yasalar ya da içi boş nutuklarla bu çıplak gerçeğin
üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Egemen sınıfların kârlarını artıran
çocuk sömürüsünü ortadan kaldırmak gibi bir sorunları hiçbir zaman olmamıştır. İşçi sınıfının burjuvazi ve onun sınıf egemenliğine karşı yürüttüğü
mücadele çocuk emeğinin sömrülüp istismar edilmesini engelleyecek kapsamda
olmalıdır. Partimizin programı bu konuda da yeterli bir açıklık sağlamaktadır. Her düzeyde parasız eğitim! 17 yaşına kadar zorunlu eğitim!
Irakta kitlesel çocuk ölümleri
devam ediyor... Kapitalizm çocukları da öldürüyor
Aradan yarım yüzyıldan fazla bir süre geçti. Ama kitlesel çocuk katliamları
bitmedi. Tüm hızıyla devam ediyor. İkinci paylaşım savaşından beri emperyalist
dünyanın jandarmalığını sürdüren ABD bu katliamların baş sorumlusu olmaya
devam ediyor. Hemen yanıbaşımızda Ortadoğuda pervasız bir çocuk katliamı devam
ediyor. Ve bu olay tekelci sermaye medyasında sıradan haberlerle geçiştiriliyor.
Emperyalist blokun 91de Irak halkına yönelik saldırısının
ardından Irak ekonomik ablukası altına alındı. Ambargo güya Saddam diktatörlüğüne
karşı alınmış bir önlem olarak gündeme getirildi. Ancak ambargonun bedelini
Saddam ve çevresi değil, Iraklı emekçiler ödedi ve ödemeye devam ediyor.
Zira on yıldır Irakta çocuklar gıda ve ilaç yokluğundan dolayı
kırılıyor. Buna rağmen ABD ve İngilterenin bölgedeki emperyalist
çıkarları gereği bu uygulama devam ediyor. Kimi ülkeler tarafından delinse
bile, bu kadarı sorunları çözmeye yetmiyor. Çünkü emperyalistlerin dilinde barış ve istikrar aynı zamanda milyonlarca
çocuğun öldürülmesi anlamına geliyor. Clinton yönetiminin Dışişleri
Bakanı Allbright, BBC televizyonunda katıldığı bir programda, Ambargo
bu kadar insanın ölmesine değdi mi? sorusuna rahatlıkla evet
yanıtı veriyor. Çünkü bu sayede Amerikan tekellerin çıkarları korunuyor.
Türkiye egemen sınıflarının da bu katliamın suç ortağı olduğunu eklemek
gerekiyor. Zira hala Adana İncirlik Üssünden kalkan Amerikan uçakları
Kuzey Irakı bombalıyor. Son dönemde ekonomik çıkarları için ambargoyu
delme eğilimi göstermeleri bu suç ortaklığı gerçeğini değiştirmiyor.
Onuncu yılını geride bırakan bu sessiz çocuk katliamı gelinen aşamada
korkunç boyutlara ulaşmıştır. 2001 Ocak ayı çocuk ölümleri oranı ve
bu oranın 1989daki oranlarla karşılaştırılması bunu gözler önüne
seriyor. 89da Irak, İranla sürdürdüğü savaştan henüz
çıkmış olmasına rağmen, Ocak ayında ishalden ölen çocuk sayısı 98dir.
2001in Ocak ayında ise bu sayı 1541dir. Artış oranı %1472dir.
Yine aynı dönemlerde üst solunum yolları enfeksiyonundan ölen çocuk
sayısı 179dan 3508e yükselmiştir. Artış oranı %1859. Yetersiz
beslenmeden ise yine aynı dönemlerde bu sayı 112den 315e
ulaşmıştır. Artış oranı %2713tür. Dikkat çeken nokta ise, ölümlerin
en çok beslenme yetersizliğinden kaynaklanmasıdır. Bu rakamlar Ocak
2001le sınırlı ve sadece üç etkenle (ishal, ¨st solunum yolları
enfeksiyonu ve yetersiz beslenme) ilgili olanlarıdır. Genel tablo çok
daha ağırdır. Son günlerde ABD Ortadoğuda şiddetin sona erdirilmesi için Arafata
çağrı yapıyor. Ortadoğu halklarıyla alay etmek anlamına gelen bu çağrının,
demagojik amaçla da olsa İsraile yapılması gerekirdi. Zira şimdiye
kadar çoğu çocuk yüzlerce Filistinliyi katleden taraf İsraildir.
Ancak emperyalistlerin dilinde şiddeti bitirmek, ezilenlerin köleliği
kabul etmeleri anlamına gelmektedir. Aksi tutumlar barış ve istikrar
bozucudur. Emperyalist-kapitalist sistemin katliamcı karakterini sergilemek için
sayısız örnek sıralamak mümkündür. Bu sistem yerle bir edilmedikçe Nazımın
çağrısı karşılık bulamayacaktır. |
|||||