Kapitalizmde çocuk emeği, kölece koşullarda ağır ve acımasız bir sömürünün konusudur Çocuk emeği, kapitalizm ve sosyalizm...
Kapitalist sömürü düzeninin ürettiği sorunlardan biri de çocuk işçiliğidir.
Çocuk emeğinin yoğun kullanımı, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmeye
başladığı evreye rastlar ve kendini ilk olarak dokuma sektöründe gösterir.
Gözü doymaz kapitalistler çocuk ve kadın emeğini öncelikli olarak tercih
ederler. Kadın ve çocuk emeğini hem daha ucuza satın alırlar, hem de
el yatkınlığı nedeniyle daha fazla iş yaptırma olanağı bulurlar. Böylece
kadınlar ve çocuklar da üretim alanına çekilirler. Sadece dokuma ve
tekstilde değil, madenlerde ve küçük ölçekli sanayi sitelerinde de çocuk
emeği yaygın olarak kullanılmaya başlanır. Çalışma koşulları öylesine
ağırdır ki, çocuklar makinaların başında yığılır kalırlar. Çocuk emeğinin ucuz ve masrafsız olması nedeniyle kapitalistler bugün
de özellikle tercih etmektedirler. Birçok işkolunda çocuk işçiler ağır
çalışma koşulları altında, her türlü sosyal haktan yoksun bir biçimde
çalıştırılmaktadırlar. Eğitimlerini yarıda bırakarak çalışmak zorunda
kalan bu çocukların hiçbir gelecek güvenceleri yoktur. Başta yine tekstil,
dokuma ve küçük sanayi siteleri gelmektedir. Bugün Türkiyede çalışan çocuk ve genç işçi sayısı dört milyon
civarındadır. Çocuk işçiliği daha çok az gelişmiş ülkelerde yaygındır.
Nepal, Tayland, Pakistan, Türkiye, Etiyopya, Mali, Senegal, Uganda,
Brezilya, Haiti ve Bolivya gibi. İLOnun bir araştırmasına göre,
çocuk işçi çalıştıran Asya ülkeleri içinde Türkiye ilk sıralardadır.
Türkiyede çalışan her yüz kişiden 18i 6-19 yaş gruplarındaki
genç ve çocuklardan oluşmaktadır. Parti programının Emperyalizm ve Dünya Devrimi Sürecine
ilişkin teorik bölümü, muazzam boyutlardaki kronik işsizliğe ve üretimden
koparılan yüzmilyonlarca yetişkin insanın varlığına rağmen, yeryüzünde
yüzmilyonlarca çocuk işçinin kölece çalıştırılmasını,
kapitalizmin yaşamakta olduğu aşırı çürümenin temel unsurları arasında
saymaktadır. Kapitalizmin ürettiği sorunlar, beraberinde hoşnutsuzluğu ve tepkiyi
de adım adım biriktirir. Bu tepki ve hoşnutsuzluk marjinal kaldığı ve
sistem sınırları içinde denetlenebildiği koşullarda, düzen için ciddi
bir risk oluşturmaz. Bu nedenle, hangi alanda olursa olsun, gelişebilecek
bir hareketliliğin önünü almak için birçok araç, kurum ve kişi devrededir.
Amaç gelişebilecek hareketin önünü almak ve düzen sınırları içinde tutmaktır. Geçtiğimiz 23 Nisanda, üç işçi konferedasyonu (Türk-İş, Hak-İş,
DİSK) ile İLO, Çalışma Bakanlığı ve SHÇEK katkılarıyla çocuk işçiliğine
karşı düzenlenen yürüyüşle amaçlanan da budur. Bu tür gösterilerle,
çocuk işçiliği sorununa gerçekten çözüm arıyorlarmış görüntüsü verilmeye
çalışılmaktadır. Hem de kimler yapmaktadır bunu! Çocuk işçiliği sorununu
üreten bu sömürü sisteminin sermaye hükümetinin Çalışma Bakanlığının
katkılarıyla ve gelinen yerde görevi işçi sınıfını sermayeye satmak
olan sendika bürokrasisinin öncülüğünde!.. Bu yürüyüşün 23 Nisan
Çocuk Bayramına getirilmesi ise tam bir ikiyüzlülük örneğidir.
*** Komünist partisi, çocuk işçiliği sorununa ilişkin taleplerini, parti
programının Emeğin Korunması bölümünde şöyle ortaya koymaktadır: 8) 14 yaşından küçük çocukların çalışmasının yasaklanması.
14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretimin genel ve mesleki eğitimle
birleştirilmesi. 16-18 yaş arası için 4 saatlik, 14-16 yaş arası için
3 saatlik işgünü. 9) Ortaçağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olarak çıraklığın
tasfiyesi. Açıktır ki, bu sistem değişmeden çocukların çalıştırılması ortadan
kalkmayacaktır. Bu nedenle komünistler kapitalizm koşulları altında
çocukların çalıştırılmasına son verilsin gibi ütopik bir
taleple hareket etmezler. Çünkü işçi çocuklar bu sistemde yaşamlarını
sürdürebilmeleri için çalışmak zorundadırlar. Komünistler bu gerçeklikten
hareket ederek, işçi çocukların genel ve mesleki eğitiminin sağlanması,
çalışma saatlerinin yaşa göre sınırlandırılması, çalışma koşullarının
düzeltilmesi, iş ve gelecek güvencesinin sağlanması taleplerini ileri
sürerler. Çocuk işçiliğini ortadan kaldıracak olan toplumsal sistem sosyalizmdir.
Sosyalizmde 17 yaşına kadar zorunlu genel ve politeknik eğitim uygulanacak,
eğitim üretici çalışma ile birleştirilecektir. Bugünkü koşullarda 14
yaşının üzerinde olup da çalışmak zorunda bırakılan çocuklar için biz
üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesini savunuyoruz, oysa
sosyalizmde bu ilişki tersinden bir anlam kazanacaktır. Aslolan 17 yaşına
kadar zorunlu eğitimdir. Fakat bu eğitim üretime bağlanan, üretimle
birleşen, bu anlamda politeknik nitelikte bir eğitim olacaktır. Kapitalizm koşullarında ileri sürülen reform istemleri ile sosyalizm
koşullarında sorunun bu kapsamdaki çözümü arasındaki temelli farka özellikle
dikkat edilmek durumundadır. Nitekim bu fark kendini parti programının
ilgili bölümlerinde de açıkça ortaya koymaktadır. Sorunun proletarya
devriminin Eğitime ilişkin maddesindeki konuluşu ile Emeğin
Korunması bölümündeki maddede konuluşu arasındaki ilkesel ve temelli
fark da buradan gelmekte ve bunun ifadesi olmaktadır. Altını bir kez daha çizelim ki, çalışma yaşına ilişkin olarak 14 yaş
sınırını ileri süren parti programının, çalışmanın mutlak biçimde genel
ve mesleki eğitimle birleştirilmesi istemi ile 14-16 ve 16-18 yaş grupları
için ileri sürdüğü çalışma saatleri istemleri gözden kaçırılırsa, sorunun
esası gözden kaçırılmış olacaktır. Üretim eğitimle birleştirilmezse
ve bunun da bir gereği olarak çalışma saatleri bu yaş gruplarına göre
düzenlenmezse, 14-18 yaş arası çocuklar/gençler için çalışma kölece
bir çalışmaya dönüşür. Parti programının emeğin korunmasına ilişkin
bu maddesi, bu nedenledir ki, bütünlüğü içerisinde kavranmak durumundadır.
Bu maddede yeralan ve birbirini bütünleyen istemleri, salt 14
yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının asaklanmasına indirgersek,
büyük bir hataya düşmüş oluruz. Bunun kadar önemli olan, hatta bundan
da önemli olan, 14 ile 18 yaş arası çocukların hangi koşullarda çalıştırılacağıdır. Marks, erken yaşlarda eğitimle içiçe geçen üretken faaliyeti, yeni
toplumun kuruluşu için büyük bir olanak olarak görüyor. Oysa kapitalizm
koşullarında çocuk emeği, genel ve mesleki eğitimden koparılmakla kalmıyor,
çocuğun en insanlık dışı koşullarda kölece çalıştırılması ve acımasızca
sömürülmesi biçiminde kullanılıyor. Çocuk emeğinin toplumsal üretime katkısı ancak sosyalizm koşullarında
her türlü sömürüden ve yıkıcı etkiden kurtularak, pozitif anlamını bulabilecektir.
Sosyalizm kadın, çocuk, erkek işçi ve emekçilerin yürüteceği zorlu
mücadeleler sonucunda koparılıp kazanılacaktır. Sosyalizmde çocuklar
çocukluklarını yaşayacaklardır. Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm! (İlk olarak Kızıl Bayrakın 17 Haziran 00
tarihli |
|||||