ARSIVANA SAYFA
 
25 Kasım '00
SAYI: 44
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
1 Aralık genel eylemi ve öncü kamu çalışanlarının görevleri
Süresiz Açlık Grevi eylemi Ölüm Orucu’na dönüştürüldü!
Ölmelerini beklemeyeceğiz, biz de öleceğiz!
Bedenlerimizi açlığa yatırdık!
Devrimci tutsakların direnişini destekliyoruz!
Biz 1 Aralık genel grevine hazırız!
TEKEL işçilerine açık mektup
Özelleştirme saldırısını püskürtmek için ne yapılmalı
Enerji sektöründe direniş çizgisi güçlendirilmelidir
Komsa grevi sürüyor
“Enflasyonu indirdik” yalanı ve gerçekler
İşçi kadının sorunları
Fabrikalarda taşeronlaştırmaya hayır!
Operasyonal devlet ve operasyonların perde arkası
Gençliğin eğitim hakkına yeni saldırılar
ODTÜ’den Ölüm Orucu Direnişi’ne estek!
İsviçre: Zindan direnişine destek için açlık grevi
Köln’de zindan direnişiyle dayanışma açlık grevi
Çok geç olmadan zindan direnişine sahip çıkalım!
Basından seçmeler
Clinton’ın Vietnam çıkarması
Kurtuluş uğruna devrimci fedakarlık
Uluslararası hareket
Partiyi bekleyen görev ve sorumluluklar
Ekim Devrimi ve partinin yıldönümü etkinliği
Pratik faaliyetlerimizden
Mücadele Postası
 



 
 
ODTÜ’de Ölüm Orucu Direnişi’ne destek eylemi


Birkaç haftadır ODTÜ’de SAG’ı Destekleyen ODTÜ’lüler imzasıyla sürdürülen çalışma, Ölüm Orucu direnişinin başlamasıyla yeni bir evreye ve tempoya kavuştu. İki hafta boyunca okulun önemli birkaç yerinde standlar açıldı. Yoğun biçimde SAG’ı ve ÖO’yu konu alan bildiri ve afiş çalışması gerçekleştirildi. Yemekhanede konuşmalar yapıldı.

Ölüm Orucu ile birlikte yeni bir aşamaya giren bu büyük direnişi duyurmak ve çalışmamızın sonuçlarını anlatabilmek için bir basın açıklaması düzenlendi. Yemekhane önünde alkışlarla başlayan basın açıklaması, katılım açısından çalışmanın başarısını gösteriyodu. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemde, “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişi” pankartı açıldı. Yoğunlukla “Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!”, “Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!”, “Hücre ölümdür, izin vermeyelim!”, “Zindanlar boşalsın, tutsaklara özgürlük!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Yemekhane önünde okunan basın açıklamasının ardından Fizik bölümü önüne kadar yüründü. Burada da Perşembe günü yapılacak olan “ÖO’daki devrimci tutsaklarla dayanışma gecesi”nin ve Cumartesi günü yapılacak olan mitingin duyuruları yapılarak, basın açıklaması bitirildi.

ODTÜ Ekim Gençliği

“Hiçbir bedeli ödemekten çekinmeyerek hapishanelerdeki Ölüm Orucu’nu destekliyoruz!”


Hapishanelerde başlamış bulunan Ölüm Orucu’nu destekleyen ODTÜ öğrencileri olarak açıklamamızdır:

Günlerdir kamuoyunda, basında bir af tartışmasıdır gidiyor. Çeteleri, mafyacıları, soyguncuları, katilleri salıverme hakkını kendilerinde görenler; devrimci tutsakları terörist ilan ederek yanlızlaştırmayı ve çıkarılacak affın ardından tek kişilik F tipi ölüm hücrelerine koymayı planlamaktalar. Onlar istiyorlar ki, devrimci tutsaklar önlerinde eğilsinler, af dilesinler ve hizaya gelsinler! Hizaya gelmeyenler de ölüm hücrelerini hak etmiştir zaten....

Onları berrakça cevaplıyoruz: Af tartışmaları bizim gündemimiz değildir! Bugün, Türkiye’nin çeşitli hapishanelerinde DHKP-C, TKP(ML), TKİP davalarından 1000’e yakın tutsak 20 Ekim tarihinde başlattıkları Süresiz Açlık Grevi’ni parça parça Ölüm Orucu’na dönüştürüyorlar. (....)

Tutsakların talepleri ve bunları elde etmek için yürüttükleri mücadele biçimi nettir. Talepleri taleplerimizdir. Onlar, hücrelere girmeme kararlılığında olduklarını ilan ettiler. Öleceğiz ama hücrelere girmeyeceğiz dediler. Bizim onlara yanıtımız ise YAŞASIN ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİMİZ’dir. (...)

İnsanım, demokratım, yurtseverim diyen herkese, her kuruma çağrımızdır: Artık sözün bittiği yerdeyiz! Derhal ayağa kalkın! ‘96’daki gibi 12 canımızı daha vermek istemiyoruz. Artık Türkiye utançlar ülkesi, Türkiye hapishaneleri de utançlar diyarı olmasın! Bugün 33. gün; her geçen saat, her geçen dakika onları ölüme biraz daha yaklaştırıyor! El-kol bağlı oturulamaz, ayağa kalkın! HÜCRELERİ PARÇALAYIN, TUTSAKLARA SAHİP ÇIKIN!

Bizler Ölüm Orucu’nu destekleyen ODTÜ öğrencleri olarak, hiçbir bedeli ödemekten çekinmeyerek hapihanelerdeki Ölüm Orucu’nu destekliyoruz! Tutsakların taleplerini taleplerimiz kabul ediyoruz ve bu talepler yerine getirilene kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz! Direneceğiz, direneceğiz ve kazanacağız! Çünkü haklı olan biziz!
YAŞASIN ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİMİZ!
YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA!

Ölüm Orucu’nu Destekleyen
ODTÜ Öğrencileri







YÖK, har(a)çların 800 $’a yükseltilmesini istedi


YÖK, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamayla öğrenci har(a)çlarının 800 $’a (550 milyon TL) çıkartılmasını istedi. Hatırlanacağı gibi YÖK, Mart ayında da har(a)çların 15 kat artırılmasını önermiş, ancak bu saldırısını çeşitli sebeplerden geri çekmek zorunda kalmıştı. Buna karşı gelişen tepkiler elbette bu nedenlerin başlıcalarındandı. Şimdi bu önerilerini yumuşatarak, yani saldırıyı biraz daha basamaklandırarak yutulacak orana indirmeye çalışıyorlar. Ancak bu da yutulmayacak kadar büyük bir lokma, özellikle de işçi-emekçi çocukları için. Önerilen har(a)ç miktarının dolar üzerinden olması da ayrıca dikkate değer bir nokta.

Bunu gerekçelendirmek için de yüksek öğretimin “getirisinin yüksek” olduğundan ve alınacak yüksek har(a)çlar sayesinde “yoksul ve başarılı” öğrencilere daha fazla burs olanağı sağlanabileceğinden dem vuruyorlar. Üstelik burs alan öğrencilerin “çeşitli akımların etkisinde kalmayacağını” vurguluyorlar. Yani öğrenciyi ayda 25 milyona satın alacaklarmış. Biz satılık değiliz! Bunu böylece bilsinler.

Üstelik burs uygulaması da ayrı bir saldırı. Şu anda devletten burs alan öğrencilerin sayısı yüzde bir bile değil. Har(a)çları artırmalarının ardından öğrencilerin yüzde 5’ine burs verildiğini düşünelim. Herhalde öğrencilerin değil yüzde 95’inin, yüzde 30’unun bile 550 milyonluk harcı ödeyebileceğini düşünmüyorsunuz. Bu saldırı eğitimin metalaştırılması saldırısının yeni bir basamağıdır. Diğer yanı da burs alan öğrencilerin kişiliklerinin satın alınması, ruhlarının köleleştirilmesine yöneliktir.

Bu saldırıya karşı geliştirilecek tepkilerin geciktirilmemesi, har(a)çların fiilen artırılmasının beklenmemesi, bu önerinin de geri çektirilmesi için bir an önce eylemli kampanyaların örgütlenmesi gerekmektedir.





Genç öğrenci arkadaşlarıma!..


Bu mektup, şu an Ölüm Orucu’na çevrilmiş Süresiz Açlık Grevi
direnişine katılmış bir tutsak tarafından 16 Kasım’da kaleme alınmıştır...


Merhaba öğrenci arkadaşlar!
Bundan birkaç yıl önce ben de sizler gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp okula gidiyordum. Ama bir gün bütün bunlar değişti. Bu çürümüş, kokuşmuş düzeni reddettiğim, ona karşı çıktığım için zindana atıldım.

Çünkü ben, parasız, bilimsel, demokratik eğitim istiyordum. Çünkü ben insanların aç kalmadığı, sömürülmediği, özgür olduğu bir dünya istiyordum. Ve benim bunları istemem, egemenler tarafından zindana atılmam için fazlasıyla sebep teşkil ediyordu. Çünkü geleceğin güzel dünyasını kurmak için verilen her çaba, bu çürümüş ve kokuşmuş sistemin sonunun yaklaşması demekti. Onun için sermaye devleti bu ülkede onyıllardır mücadele eden insanları, işkencelerden geçiriyor, zindanlara atıyor ve katlediyor.

Devrimciler gelecek güzel günlere olan umutlarını, düşlerini ve inançlarını teslim almak isteyen bu düzene karşı direniyorlar. Egemen sınıf ise toplumun hemen her kesimini bölüp parçalara ayırarak, düşünmeyen, sorgulamayan bir birey yaratarak, insanları hücrelere hapsediyor. Böylece geleceğin güzel dünyasını hücrelere kapatmış, kendi düzeninin devamını sağlamış oluyor. Ama yanılıyor! Çünkü bu sistemi yıkmak için savaşan devrimciler var ve yıkılana kadar da olacaklar. İşçi ve emekçilerin öncüleri, gelecek güzel günlerin kurucuları hep varolacak ve savaşacaklar.
Sermaye devletinin “yeniden yapılandırma” adıyla başlattığı yıkım programı; işçi ve emekçilere daha fazla açlık ve yoksulluk getirirken, sermayedarların kârına kâr katıyor. Bu programın başarıyla uygulanabilmesi için de devrimcilerin ortadan kaldırılması, tasfiye edilmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar. Bunun için de zindandaki tutsakları teslim alabilmek, onları kişiliksiz, onursuz bir birey yapabilmek, düşüncelerinden, inançlarından soyundurarak teslim alabilmek için; F tipi hücreleri hayata geçirmeye çalışıyolar. Eğer biz devrimci tutsakları teslim alabilirse, yıkım programlarını daha kolay bir şekilde hayata geçirebilecek, soludukları havayı dahi çok görecektir işçi ve emekçilere.

Siz öğrenci arkadaşlarım için de bu durum pek farklı değil. Bu düzen sizlere de, YÖK’le, ÖGB’lerle, gerici-ezberci eğitimle, yozluk ve çürümeyle, onurlu ve mutlu bir gelecek yerine geleceksizliği ve hiçliği dayatıyor. Bu sömürü çarklarında ezerek parçalıyor, geleceğinizi, umutlarınızı, düşlerinizi hücreleştiriyor bu sistem. Kısacası, yaşamı, iyiyi, güzeli ve tüm umutları tüketiyor...

Bizler devrimci tutsaklar olarak, hücrelere girmeyeceğimizi, bizleri teslim alamayacaklarını, Ulucanlar’da katledilen ON’larla, Burdur’da kopartılan kolumuzla, bedeli ne olursa olsun direneceğimizi gösterdik dost, düşman herkese.

Şimdi ise yeni bir aşamaya girmiş bulunuyoruz: Hücreleri yıkacağız!

Bunun için 20 Ekim 2000 tarihinde DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP tutsakları olarak, hücreleri kapattırmak, insanlık dışı uygulamaları kaldırmak ve emekçi halklarımıza dönük saldırıları durdurmak için bedenlerimizi açlığa yatırdık. Bugün Süresiz Açlık Grevi’mizin 27. günü. 27 gündür bedenlerimizi açlığa yatırmış, savaşımızı başlatmışız. Hergün, her saat biraz daha yakınlaşıyor bedenlerimiz ölüme. Ama umutlarımız, düşlerimiz ve inancımız zafere kilitli.

Taleplerimiz kabul edilmediği koşullarda Süresiz Açlık Grevi’mizi Ölüm Orucu’na dönüştürmekte tereddüt etmeyeceğiz. Bunu ‘96’da ölümsüzleşen 12 canımızla gösterdik. Yine öleceğiz, ama kazanan biz olacağız! Bu inanç ve kararlılıkla yürüyoruz ölümün üstüne. Belki bir çoğumuz sakat kalacak, onlarcamız şehit düşecek, ama kazanan devrimci irade, kararlılığımız ve emekçi halklarımız olacaktır.

Evet öğrenci arkadaşlar...

Sizlere geleceksizliği, çürümüşlüğü ve hiçleşmeyi dayatan bu sistem yıkılmayı, biz devrimci tutsakların yükselttiği bayrak sahiplenilmeyi bekliyor. Sizlerden, eylemimize destek vermenizi, bizleri sahiplenmenizi istiyoruz. İstiyoruz, çünkü sizlerin bu düzenden bekleyeceği bir şey olamaz. İstiyoruz, çünkü gelecek güzel günleri birlikte kuralım. Bugün geleceğiniz hücrelere hapsedilmeye çalışılıyor. Geleceğinizi kazanabilmenizin yolu bizleri sahiplenmekten, savaşımızı büyütmekten ve sermaye devletine karşı mücadele etmekten geçiyor.

Geleceğin güzel dünyasını kuracağımıza olan inancımla...
Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!
Gençlik partiye, devrime, sosyalizme!
Yaşasın sosyalizm!

Ümraniye Cezaevi’nden bir SAG direnişçisi