Birkaç haftadır ODTÜde SAGı Destekleyen ODTÜlüler imzasıyla sürdürülen çalışma, Ölüm Orucu direnişinin başlamasıyla yeni bir evreye ve tempoya kavuştu. İki hafta boyunca okulun önemli birkaç yerinde standlar açıldı. Yoğun biçimde SAGı ve ÖOyu konu alan bildiri ve afiş çalışması gerçekleştirildi. Yemekhanede konuşmalar yapıldı.
Ölüm Orucu ile birlikte yeni bir aşamaya giren bu büyük direnişi duyurmak ve çalışmamızın sonuçlarını anlatabilmek için bir basın açıklaması düzenlendi. Yemekhane önünde alkışlarla başlayan basın açıklaması, katılım açısından çalışmanın başarısını gösteriyodu. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemde, Yaşasın Ölüm Orucu Direnişi pankartı açıldı. Yoğunlukla Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!, Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!, Hücre ölümdür, izin vermeyelim!, Zindanlar boşalsın, tutsaklara özgürlük!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganları atıldı.
Yemekhane önünde okunan basın açıklamasının ardından Fizik bölümü önüne kadar yüründü. Burada da Perşembe günü yapılacak olan ÖOdaki devrimci tutsaklarla dayanışma gecesinin ve Cumartesi günü yapılacak olan mitingin duyuruları yapılarak, basın açıklaması bitirildi.
YÖK, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamayla öğrenci har(a)çlarının 800 $a (550 milyon TL) çıkartılmasını istedi. Hatırlanacağı gibi YÖK, Mart ayında da har(a)çların 15 kat artırılmasını önermiş, ancak bu saldırısını çeşitli sebeplerden geri çekmek zorunda kalmıştı. Buna karşı gelişen tepkiler elbette bu nedenlerin başlıcalarındandı. Şimdi bu önerilerini yumuşatarak, yani saldırıyı biraz daha basamaklandırarak yutulacak orana indirmeye çalışıyorlar. Ancak bu da yutulmayacak kadar büyük bir lokma, özellikle de işçi-emekçi çocukları için. Önerilen har(a)ç miktarının dolar üzerinden olması da ayrıca dikkate değer bir nokta.
Bunu gerekçelendirmek için de yüksek öğretimin getirisinin yüksek olduğundan ve alınacak yüksek har(a)çlar sayesinde yoksul ve başarılı öğrencilere daha fazla burs olanağı sağlanabileceğinden dem vuruyorlar. Üstelik burs alan öğrencilerin çeşitli akımların etkisinde kalmayacağını vurguluyorlar. Yani öğrenciyi ayda 25 milyona satın alacaklarmış. Biz satılık değiliz! Bunu böylece bilsinler.
Üstelik burs uygulaması da ayrı bir saldırı. Şu anda devletten burs alan öğrencilerin sayısı yüzde bir bile değil. Har(a)çları artırmalarının ardından öğrencilerin yüzde 5ine burs verildiğini düşünelim. Herhalde öğrencilerin değil yüzde 95inin, yüzde 30unun bile 550 milyonluk harcı ödeyebileceğini düşünmüyorsunuz. Bu saldırı eğitimin metalaştırılması saldırısının yeni bir basamağıdır. Diğer yanı da burs alan öğrencilerin kişiliklerinin satın alınması, ruhlarının köleleştirilmesine yöneliktir.
Bu saldırıya karşı geliştirilecek tepkilerin geciktirilmemesi, har(a)çların fiilen artırılmasının beklenmemesi, bu önerinin de geri çektirilmesi için bir an önce eylemli kampanyaların örgütlenmesi gerekmektedir.
Merhaba öğrenci arkadaşlar!
Bundan birkaç yıl önce ben de sizler gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp okula gidiyordum. Ama bir gün bütün bunlar değişti. Bu çürümüş, kokuşmuş düzeni reddettiğim, ona karşı çıktığım için zindana atıldım.
Çünkü ben, parasız, bilimsel, demokratik eğitim istiyordum. Çünkü ben insanların aç kalmadığı, sömürülmediği, özgür olduğu bir dünya istiyordum. Ve benim bunları istemem, egemenler tarafından zindana atılmam için fazlasıyla sebep teşkil ediyordu. Çünkü geleceğin güzel dünyasını kurmak için verilen her çaba, bu çürümüş ve kokuşmuş sistemin sonunun yaklaşması demekti. Onun için sermaye devleti bu ülkede onyıllardır mücadele eden insanları, işkencelerden geçiriyor, zindanlara atıyor ve katlediyor.
Devrimciler gelecek güzel günlere olan umutlarını, düşlerini ve inançlarını teslim almak isteyen bu düzene karşı direniyorlar. Egemen sınıf ise toplumun hemen her kesimini bölüp parçalara ayırarak, düşünmeyen, sorgulamayan bir birey yaratarak, insanları hücrelere hapsediyor. Böylece geleceğin güzel dünyasını hücrelere kapatmış, kendi düzeninin devamını sağlamış oluyor. Ama yanılıyor! Çünkü bu sistemi yıkmak için savaşan devrimciler var ve yıkılana kadar da olacaklar. İşçi ve emekçilerin öncüleri, gelecek güzel günlerin kurucuları hep varolacak ve savaşacaklar.
Sermaye devletinin yeniden yapılandırma adıyla başlattığı yıkım programı; işçi ve emekçilere daha fazla açlık ve yoksulluk getirirken, sermayedarların kârına kâr katıyor. Bu programın başarıyla uygulanabilmesi için de devrimcilerin ortadan kaldırılması, tasfiye edilmesi gerektiğini çok iyi biliyorlar. Bunun için de zindandaki tutsakları teslim alabilmek, onları kişiliksiz, onursuz bir birey yapabilmek, düşüncelerinden, inançlarından soyundurarak teslim alabilmek için; F tipi hücreleri hayata geçirmeye çalışıyolar. Eğer biz devrimci tutsakları teslim alabilirse, yıkım programlarını daha kolay bir şekilde hayata geçirebilecek, soludukları havayı dahi çok görecektir işçi ve emekçilere.
Siz öğrenci arkadaşlarım için de bu durum pek farklı değil. Bu düzen sizlere de, YÖKle, ÖGBlerle, gerici-ezberci eğitimle, yozluk ve çürümeyle, onurlu ve mutlu bir gelecek yerine geleceksizliği ve hiçliği dayatıyor. Bu sömürü çarklarında ezerek parçalıyor, geleceğinizi, umutlarınızı, düşlerinizi hücreleştiriyor bu sistem. Kısacası, yaşamı, iyiyi, güzeli ve tüm umutları tüketiyor...
Bizler devrimci tutsaklar olarak, hücrelere girmeyeceğimizi, bizleri teslim alamayacaklarını, Ulucanlarda katledilen ONlarla, Burdurda kopartılan kolumuzla, bedeli ne olursa olsun direneceğimizi gösterdik dost, düşman herkese.
Şimdi ise yeni bir aşamaya girmiş bulunuyoruz: Hücreleri yıkacağız!
Bunun için 20 Ekim 2000 tarihinde DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP tutsakları olarak, hücreleri kapattırmak, insanlık dışı uygulamaları kaldırmak ve emekçi halklarımıza dönük saldırıları durdurmak için bedenlerimizi açlığa yatırdık. Bugün Süresiz Açlık Grevimizin 27. günü. 27 gündür bedenlerimizi açlığa yatırmış, savaşımızı başlatmışız. Hergün, her saat biraz daha yakınlaşıyor bedenlerimiz ölüme. Ama umutlarımız, düşlerimiz ve inancımız zafere kilitli.
Taleplerimiz kabul edilmediği koşullarda Süresiz Açlık Grevimizi Ölüm Orucuna dönüştürmekte tereddüt etmeyeceğiz. Bunu 96da ölümsüzleşen 12 canımızla gösterdik. Yine öleceğiz, ama kazanan biz olacağız! Bu inanç ve kararlılıkla yürüyoruz ölümün üstüne. Belki bir çoğumuz sakat kalacak, onlarcamız şehit düşecek, ama kazanan devrimci irade, kararlılığımız ve emekçi halklarımız olacaktır.
Evet öğrenci arkadaşlar...
Sizlere geleceksizliği, çürümüşlüğü ve hiçleşmeyi dayatan bu sistem yıkılmayı, biz devrimci tutsakların yükselttiği bayrak sahiplenilmeyi bekliyor. Sizlerden, eylemimize destek vermenizi, bizleri sahiplenmenizi istiyoruz. İstiyoruz, çünkü sizlerin bu düzenden bekleyeceği bir şey olamaz. İstiyoruz, çünkü gelecek güzel günleri birlikte kuralım. Bugün geleceğiniz hücrelere hapsedilmeye çalışılıyor. Geleceğinizi kazanabilmenizin yolu bizleri sahiplenmekten, savaşımızı büyütmekten ve sermaye devletine karşı mücadele etmekten geçiyor.
Geleceğin güzel dünyasını kuracağımıza olan inancımla...
Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!
Gençlik partiye, devrime, sosyalizme!
Yaşasın sosyalizm!