ARSIVANA SAYFA
 
25 Kasım '00
SAYI: 44
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
1 Aralık genel eylemi ve öncü kamu çalışanlarının görevleri
Süresiz Açlık Grevi eylemi Ölüm Orucu’na dönüştürüldü!
Ölmelerini beklemeyeceğiz, biz de öleceğiz!
Bedenlerimizi açlığa yatırdık!
Devrimci tutsakların direnişini destekliyoruz!
Biz 1 Aralık genel grevine hazırız!
TEKEL işçilerine açık mektup
Özelleştirme saldırısını püskürtmek için ne yapılmalı
Enerji sektöründe direniş çizgisi güçlendirilmelidir
Komsa grevi sürüyor
“Enflasyonu indirdik” yalanı ve gerçekler
İşçi kadının sorunları
Fabrikalarda taşeronlaştırmaya hayır!
Operasyonal devlet ve operasyonların perde arkası
Gençliğin eğitim hakkına yeni saldırılar
ODTÜ’den Ölüm Orucu Direnişi’ne estek!
İsviçre: Zindan direnişine destek için açlık grevi
Köln’de zindan direnişiyle dayanışma açlık grevi
Çok geç olmadan zindan direnişine sahip çıkalım!
Basından seçmeler
Clinton’ın Vietnam çıkarması
Kurtuluş uğruna devrimci fedakarlık
Uluslararası hareket
Partiyi bekleyen görev ve sorumluluklar
Ekim Devrimi ve partinin yıldönümü etkinliği
Pratik faaliyetlerimizden
Mücadele Postası
 



 
 
Kadını eve ve sermayeye köleliğe mahkum eden bu düzen yıkılmalıdır!

İşçi kadınların sorunları...


Aycan Engin


Türkiye’de emekçi kadınların sorunları her geçen gün boyutlanmaktadır.

Fabrikalarda ve diğer iş alanlarındaki işçi ve emekçi kadınların çok azı sendika ve derneklerde örgütlüdürler. Sendika yönetimlerinde ve temsilciliklerinde ise kadınlar geri planda tutulmaktadır. Kadınların ağırlıklı çalıştığı dokuma ve tekstilde bile, temsilciliklerden yönetim kademelerine kadar erkek sendikacılar çoğunluktadır. Kadın işçilerin buralarda söz sahibi olamamasında kuşkusuz toplumsal baskılar rol oynamaktadır. Sendikal faaliyetlerde bulunan kadın işçiler, genellikle evlilikle bağı olmayan, aile baskısından kurtulabilmiş, öğrenim durumu belirli bir seviyenin üzerinde olanlardır.

Birçok sendikada kadınları örgütleyecek, faaliyet yürütecek kadın komisyonları yoktur. Varolanların çalışmaları ise sınırlıdır. Kadınların sendika yönetimlerine gelebilmeleri, yaşamlarındaki özveriyi iki katına çıkarmalarına bağlıdır.

Sendikalarda örgütlü kadın işçi sayısı oldukça azdır. ‘96 yılında yapılan araştırmaya göre, 1.5 milyon çalışan kadının (bunun 580 bini imalat sanayisinde çalışmaktadır) ancak 161 bini sendikalara üyedir. Son dört yılda ekonomik krizden dolayı sermayenin ilk anda kapıya koyduğu kadın işçiler olduğu için, örgütlü kadın işçi sayısı daha da azalmıştır.

Kadınların %67’si özel sektörde %33’ü kamu kuruluşlarında çalışmaktadır. İmalat, hizmet, sağlık gibi işkollarında, özellikle özel sektörde çalışan kadın işçiler üzerindeki sömürü katmerlidir. Asgari ücrete ve her türlü çalışma koşullarına razı olmaları sermayeye sınırsızca sömürü olanağı sağlamaktadır.

Kadınların yoğunlukta çalıştığı işkollarında genç kadın ve bekar işçiler, metal sektöründe ise genelde lise mezunları tercih ediliyor

Genel hizmet sektöründe, fabrikaların yemekhane ve temizlik bölümlerinde orta yaş ve üzeri kadınlar tercih ediliyor. Bu işlerde çalışan kadınlar taşeron firma işçisidir. Çoğunun sigortası yoktur.
“Kadın işçilerin ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılma yasağı. Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık ücretli izin, tıbbi bakım ve yardım. Kadınların çalıştırıldığı tüm işyerlerinde kreş ve emzirme odaları.”

(TKİP Programı, Emeğin Korunması, VII. Bölüm/7. madde, s. 49)

Temizlik şirketlerinde çalışan kadınlar kısa süreli çalıştırılıyorlar (fabrikalardaki mesai saati bitiminden sonra 3-4 saat ve haftasonları ). Alınan aylık ortalama ücret 50 milyon lira civarında; sigorta yok, yol parası yok ve yemek işçilere ait. Bu tür işler ya ev kadınları tarafından eve katkı olarak yapılıyor ya da ikinci ek iş olarak. Sonuçta bu durum, orta ölçekli sermaye için düşük ücretle işçi çalıştırma imkanına dönüşüyor. Fabrika patronları da bu tür işlerde kadrolu işçi çalıştırma yükünden kurtulmuş oluyorlar.

Kadın işçilerin evli olanlarında, çocuk bakımı başlı başına bir problem haline gelmektedir. Birçok kadın işçi çocuğuna bakma zorunluluğu doğduğundan dolayı çalışamamaktadır. Kapitalist patronlar çocuğu olan kadın işçileri genellikle tercih etmiyor. Hamile kadın işçilerin işten atıldıklarına ise sık sık tanık olunuyor.

Kadın işçilerin hamilelik izinleri olan, doğum öncesi ve doğum sonrası toplam 3 aylık süre tam olarak uygulanmıyor. Kadın işçilerin, doğumun ardından işe başlamalarından sonraki 6 aylık süre boyunca işyerinden bir saat erken ayrılma hakkı kullandırılmıyor. Hamilelik dönemlerinde anneye zarar verecek işlerde çalıştırma da sürüyor.

Sermaye kadın işçileri ucuz işgücü olarak kullanmaktadır. Fabrikalarda ve diğer iş alanlarında kadın işçi ve emekçi sayısı gittikçe artmaktadır. Özel sektör kapitalistleri kadın işçileri özellikle tercih etmektedir. İstatistiklere göre kamu ve özel sektörde kadın ve erkek işçi oranı şöyledir:

Kamu sektörü : Erkek: %92,1 Kadın: %7,9
Özel sektör : Erkek: %79,9 Kadın: %20,1

Sendikalaşma hareketi kadın işçiler arasında başlangıçta tereddütle karşılanmaktadır. Toplumda genel kabul gören erkek egemenliği, fabrikalarda da sendikal hareketi
“Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!”

“1-Kadının kurtuluşu:

“Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için kararlı ve sistematik bir mücadele yürütülür. Eski toplumdan miras fiili eşitsizliklerin giderilmesi için her alanda kadın lehine ayrımcılık gözetilir.

“Analık toplumsal bir işlevdir. Kadının bundan doğan tüm hakları tanınır. Eski düzende kadını köleleştiren çocuk bakımı ve ev işleri toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülür.

“TKİP kadının tarihsel ezilmişliğinin yarattığı fiili eşitsizliklerin tüm izleriyle silinmesinin yeni toplumun inşası ve yeni insanın biçimlenmesi eşliğinde uzun bir tarihi döneme yayılacağının bilincindedir. Bu bilinçle kadını köleleştiren ve aşağılayan ideoloji ve geleneklere karşı sistematik bir mücadele yürütür.”

(TKİP Programı, Türkiye devrimi, V. Bölüm/Toplumsal Sorunlar Alanında, s. 38)

ilk etapta erkek işçilerden bekleme şeklinde kendisini göstermektedir. Fakat örgütlenme aşamalarında kadın işçiler de büyük fedakarlıklarda bulunmaktadırlar. Böylece üretimde erkek işçilerle birliktelik, mücadele de de omuz omuza olma bilincine dönüşmektedir.

Mevcut geleneksel aile yapısı kadın işçileri sendikalarda aktif duruma gelmesini engellemektedir. Bu konuda sendikalar da yeterli ilgiyi göstermemektedir. Bunu kırmak için öncü kadın işçilere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Kapitalizmde bilinçli olarak kadın emekçiler üzerindeki erkek egemenliği kutsanmaktadır. Çünkü geleneksel aile yapısı kadının sermayeye karşı mücadeleye katılmasının önüne duvarlar örmekte, sermaye bunu bilinçli olarak kullanmaktadır. Sendikalarda hakimiyet kurmuş bürokratlar da, bu düzenin erkek egemenliğini kutsayan ideolojisine uygun davranmaktadırlar.

Kadının eve ve sermayeye köleliğe mahkum edilmesinin temelinde kapitalist düzen gerçekliği yatmaktadır. Kadın işçi ve emekçiler, zincirlerini kırabilmek için, mücadelenin her cephesinde yerlerini almak zorundadırlar. Bu düzene başkaldırmadan, kadının ulusal, sınıfsal, cinsel sömürüsüne son verilemez. Kadın ancak bu bilinçle vereceği mücadeleyle kimliğini ve özgürlüğünü kazanmayı başarabilecektir.

Partimizin programı kadın sorununu sınıfsal bir bakışaçısıyla en özlü bir biçimde formüle etmiştir. Sorunun proletarya devrimi yoluyla sosyalizm koşullarındaki temelli ve biricik olanaklı çözümünü sunmakla kalmamış, bugünden “Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!” istemi ve şiarı altında güncel bir mücadele çağrısı da ortaya koymuştur (Acil Demokratik ve Sosyal İstemler/VI. Bölüm/D maddesi istemleri, s. 48). Yanısıra “Emeğin Korunması” sorunu çerçevesinde kadınlar için en acil ve öncelikle güncel istemleri formüle edilmiş, buna dayalı bir acil mücadele platformu sunulmuştur.

Tüm bunlar; genel planda kadının ezilmişliğine, tabi tutulduğu toplumsal haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı, daha özel planda ise kadın işçilerin tabi tutulduğu çifte baskı ve sömürüye karşı sistemli bir faaliyet ve mücadele için bütünlüklü, kapsamlı ve berrak bir mücadele platformu sunmaktadır bize. Bunun hakkını veren bir kadın işçiler çalışmasını, genel sınıf çalışmamızın bir parçası olarak yürütmek, biz partili kadın ve erkek işçilerin temel önemde güncel görevlerinden biridir.
Kadın olmadan devrim olmaz!
Devrim olmadan kadın kurtulamaz!

Birleşik Metal-İş’in ‘99 Mart’ında yaptığı “Çalışma Yaşamında Kadın” isimli panelle (ağırlığı kadın komisyonundaki işçilerden oluşan bir panel) ilgili broşürden...

“Yaşamda etkin olabilmek için taleplerimiz”


Kadın çalışanlar olarak sorunlarımızı dile getirdikçe ne kadar fazla yol almamız gerektiğini de çok iyi anlıyoruz.

Yaşamın, üretimin, herşeyin yarısını oluşturan bizlerin konuşmalarımızı dert yanmadan çıkarmamız için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bu yapacağımız şeyler rastgele plansız etkinlikler olursa hiçbir yarar sağlamaz. Bu nedenle fabrikalarda, atölyelerde, bürolarda çalışan kadınların hepsini kapsayacak çalışma biçimleri oluşturmamız gerekmektedir.

Kadınların yaşadıkları sorunlarla erkeklerin yaşadıkları birbirinden ayrılamaz. Bütün taleplerimizi ancak erkeklerler dayanışma içinde gerçekleştirebiliriz. Bu ortaklık ile elde edeceğimiz taleplerimiz şunlardır:

- Annelik ve babalık ortak sorumluluk olarak ele alınmalıdır. Kadınların iş yaşamında başarıları için aile ve ev sorumluluklarını erkeklerle eşit üstlenebilecekleri olanaklar yaratılmalı. Annelik, çocuk bakımı izinleri gibi izinlerin erkeklerin de istediklerinde kullanabilmeleri sağlanmalıdır.

- Kriz ve durgunluk dönemlerinde kadınların öncelikle işten çıkarılmalarının önüne geçilmelidir.

- Cinsiyet temeline dayalı her türlü ayrımcılığın önüne geçilmelidir. Kadınların sendikalarda ve diğer kurumlarda aktif olabilmesi için onlara eşit olanaklar sağlanmalıdır.

- Çalışma yaşamında kadınlara eşit olanaklar sağlamanın yolu öncelikle eşit eğitim olanakları sağlamaktan geçer.

- Çalışma hakkıyla ilgili bütün düzenlemeler, kadınların ve erkeklerin eşit elde edebileceği şekilde yapılmalıdır.

- Yeni teknolojilerin kadınların çalışma yaşamının dışında kalması gibi olumsuz sonuçları en aza indirmek için, ayrıca genel olarak istihdam üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi için sendikaların da içinde olduğu kurullar aracılığıyla denetlenebilmesi sağlanmalıdır.