Tarih 26 Eylül 1999...
Saatler 04.00'ü vurduğunda silah tarrakalarının, gecenin sessizliğinde ses bulan yankılarıyla uyanıyor Ulucanlar...
Tarihe taraflardan biri olarak geçen zulmedenler bir kez daha yazdırıyorlar adlarını kara bir leke olarak tarihe: Kan emici cellatlar!
Tarih 26 Eylül 1999...
Saatler 04.00'ü vurduğunda tarih yazanların sesi yankılanıyor Ulucanlardan tüm dünyaya: Devrimci tutsaklar teslim alınamaz! Tek ses, tek yürek, tek beden oluyor devrimci tutsaklar, faşizmin yüreğine korku salarak...
Ve bir kez daha kanla yazılıyor tarih, asla silinmemek üzere...
En yiğitlerimiz tereddütsüzce sonsuzluğa yürüdüler...
Tarih 26 Eylül 2000...
Halil Türker Yaşıyor, savaşıyor!, İsmet Kavaklıoğlu Yaşıyor, savaşıyor, Mahir Emsalsiz Yaşıyor, savaşıyor!, Habib Gül Yaşıyor, savaşıyor!, Ümit Altıntaş Yaşıyor, savaşıyor!, Ahmet Savran Yaşıyor, savaşıyor!, Aziz Dönmez Yaşıyor, savaşıyor!, Zafer Kırbıyık Yaşıyor, savaşıyor!, Abuzer Çat Yaşıyor, savaşıyor!, Önder Gençaslan Yaşıyor, savaşıyor!.
Onlar, yaşıyorlar, savaşıyorlar! sloganlarıyla inledi katliamdan bir yıl sonra Ulucanlar... Bu sloganlar aynı zamanda insanın yüreğini coşkuyla kabartan, belki de tutsaklığa en çok yakınılan anlardan birinde; katliamı lanetlemeye gelen yoldaşlarımızı, dostlarımızı selamlamak, onların haykırdıkları sloganlara bir ses de buradan katmak için atıldı. Ve inletildi Ulucanlar, asla teslim olmayan devrimci tutsaklarla, dostlarla, yoldaşlarla... Ardından diğer sloganlarımız yükseliyor, Ulucanların taş duvarlarından gökyüzüne. Yürekler bir, sesler bir oluyor dışarıda bizi çoşkulandıran kavga dostlarıyla, yoldaşlarımızla...
26 Eylül'ün ilerleyen saatlerinde, yani bundan tam bir yıl önce, devam ederken hastanede teslim olmayanlara işkenceler, atılırken direnenler hücrelere, zafer marşlarımızı haykırıyoruz Ulucanlardan...
26 Eylül akşamı bir anma yapıyoruz siper yoldaşlarıyla, bu şanlı direniş için. Önce her günü işkence, her günü direniş olan ve 25 gün süren, hücrelerde yaşanılanları anlatan kısa bir oyun sergiliyoruz. Buradaki tutsaklar olarak sayımızın az oluşundan kaynaklı izleyicimiz yok. Herkes oyuncu. Böylece katliamı yaşamamış olanlar da bir nebze olsun yaşadılar o anı.
Hücrelerde yapılan anma anlatılırken kendi hazırladığımız anmaya başlıyoruz. İlk önce Ulucanlar şehitleri nezdinde tüm devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuyoruz. Direniş şiirleri okunup, direniş marşları özellikle şehitlerimizin sevdikleri seçiliyor/söyleniyor. Ardından şehitlerin isimleri hayatları anlatılıyor.
Biz de TKİP'li tutsaklar olarak partimizin ilk şehitlerini, öncülerimizi, Habibimizi, Ümitimizi anlatıyoruz. Ümit yoldaşın aynı zamanda anıt mezarına da yazılan şiirini okuyarak başlıyoruz onları anmaya. Onlar partimizin özü ve özetidirler, Onlar sarsılmaz birer dava adamı, Onlar düşünen önder savaşan nefer, Onlar zindan mücadelesinde hep en öndeydiler, Onlar... Sözcüklerimiz yetmedi onları anlatmaya. Sözcüklere sığmayan bir yaşamları olanları sığdıramazdık zaten kelimelere, cümlelere...
Şehitlerimizin adının tekrar okunmasından sonra perde tekrar açılıyor. 25 günün sonu zaferle sonuçlanıyor ve direnenler haykırıyor, biz de haykırıyoruz:
Yaşasın direniş, yaşasın zafer!
Sloganların ardından hücrelerde zafer halayı başlıyor. Daha sonra halaylarımız birleşiyor ve şehitlerimizi halaylarımızla uğurluyor, selamlıyoruz bir kez daha...
26 Eylül şehitleri ölümsüzdür!
Hücrelere girmeyeceğiz, yıkacağız!
Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!