Yatması gereken 3 aylık cezası kalan ve oğlunun düğününe katılmak için firar eden bir hükümlü, Adanada jandarma tarafından vurularak öldürüldü. Sağ yakalanabilirdi, ama öldürüldü! İşte bu düzenin, bu devletin adaleti bu! Bu kanlı adalet her yerde olduğu gibi bu cinayette de gerçek yüzünü açığa vurdu.
Gerçek katiller, hırsızlar, yağmacılar, sömürücüler, değil kafalarına kurşun sıkılmak, ortalıkta serbestçe dolaşıyorlar. En fazla göstermelik cezalar alıyorlar. Devletin adalet namlusu ise her zaman ve her yerde hep ezilenlerin kafasını parçalıyor. Devlet, burjuva asalakların ve hırsızların mülkünü korurken, tüm şiddetini her zaman ezilenlerin üzerine kusuyor.
Baklava yiyen çocukları işkencelerden geçirip hapislerde çürüten polis şefleri, savcılar, hakimler, perde arkasından bu ülkenin kaymağını efendileriyle birlikte her türlü yasal ve yasadışı yoldan yemeye devam ediyorlar. Bu düzenin adaleti onlara dokunmuyor. Tersine bu devletin kanlı ve kirli adaleti onlara kol kanat geriyor. Adaletin namlusu zaten onların elinde. Bu namlu, devrimciyi, işçiyi, emekçiyi, yoksulu ise katlediyor.
Sömürü, yağma ve katliam düzeninin adaletine, sömürücülerin, yağmacıların, katillerin adaletine boyun eğmeyelim! Katliamların, işkencelerin hesabını soralım!
İşçiler, emekçiler, gençler;
Katliamların, cinayetlerin, içerdeki ve dışardaki hücre duvarlarının önüne eğer bugün hep beraber barikat örmezsek, bu adaletin namlusu yarın sizlere de kurşun yağdıracak, hücreler sizin de bu adalete karşı isyan sesinizi boğacak!