Ermeni soykırım tasarısı ve
perde arkasındaki gerçekler
Ermeni soykırımı tasarısının ABD meclis alt komisyonunda kabul edilmesi, geçtiğimiz günlerde Türkiyede burjuvazinin siyasal gündeminde ön sıraya çıktı.
Ermeni soykırımı tasarısıyla birlikte Türk burjuva siyaset cephesinde inkarcılık bir kez daha şaha kalktı. Ermeni soykırımı gerçeği inkar edildi. Sadece soykırım değil, bu geleneği Osmanlıdan devralanların 75 yıl sonra azınlık halklar üzerinde hala baskılarını sürdürdüğü gerçeği de inkar edildi.
Soykırım TCnin Osmanlıdan devraldığı ve sürdürdüğü bir gelenek. Sadece halkların varlığı değil, halklara dönük katliamlar da inkar edilmektedir. Rauf Tamer bu konuda burjuvazinin gönlüne su serpen ve telaşlanmayın demeye gelen şu açıklamayı yaptı: Ellerinde belge yok. Davacı da meçhul. Öyleyse korkacak bir şey yok!
Tabii ya, yüzlerce yıllık devlet geleneği bu! Soykırım, katliam örgütledikten sonra, arşivinde soykırım, katliam emrini ve görüntülerini içeren belge bırakır mı? Bıraksa bile bunu gün ışığına çıkarır mı.
Ulucanlar katliamı yoksa,
Ermeni soykırımı da yok demektir!
Öyle ya, Ulucanlarda faşist devletin katliam örgütlediği iddiası da asılsızdır! Çünkü ellerinde belge yok! Devlet boşuna mı katliamın video bant kayıtlarını gizliyor. Boşuna mı otopsiyi engelliyor. Boşuna mı katliama uğrayanlar hakkında dava açıyor. Katledilen devrimciler mahkemeye çıkıp da bana kurşunu şu subay sıktı, bana işkenceyi şu polis şefi yaptı diyemez ki! Çünkü davacı da meçhul!..
Buna kalırsa Türk sermaye devleti Kürt halkına karşı da insanlık dışı katliamlar örgütlememiştir. Sadece 1984den bugüne değil, öncesi de Koçgiriler, Dersimler de hiç yaşanmamıştır. Yaşanan ise soykırım ya da katliam değil, en fazlasından devletin meşru müdafasıdır! Buna kalırsa Türk sermaye devleti, Çorumda, Maraşta, Sivasta, Gazide halka kan kusturan katliamları da kontr-gerilla eliyle örgütlememiştir. Ve eğer buna meydan bıraksak, Türk sermaye devleti Ulucanlar katliamını da inkar edecektir. Ve zaten elinden geldiğince hala da inkar etmeye çalışmaktadır. Bu inkarın değeri ne kadarsa, Ermeni soykırımını inkarın değeri de işte o kadardır.
Kürt liberalleri ise, kendi teslimiyet platformlarına pay çıkarmak için, Ermeni soykırımı tasarısı vesilesiyle Türk devletine akıl vermeye kalktılar. Özetle devlete diyorlar ki, çağa uygun bir tutarlılıkla, bu düne ait, geçmişte kalan, iki tarafın da hatalarını içeren bir olaydır deyin ve bu defteri kapatın gitsin! Gerçekten bu iş bu kadar kolay mı? Ve devlet tarafından bu yapıldığında, hesap defteri halklar nezdinde de kapatılmış mı olacak?
Örneğin Kürt halkının eşitlik ve özgürlük talepleri kabul edilmeden, sömürgeciliğin daha ince versiyonlarının tesis edilmesiyle, Kürt sorunu defteri böylece kapatılmış mı olacak? Sormak gerekir Kürt liberallerine, bu hesaplar nasıl kapatılacak sizce? Sermayenin kanlı sınıf iktidarı gerçeği karşısında kafalar kuma gömülerek mi?
Tasmaya evet, tekmelenmeye hayır!
Sorunun ABD-Türkiye, Türkiye-Ermenistan ilişkileri yönüne bakalım.
Türk devlet yetkilileri bir yandan iç kamuoyunda ABDnin özürcülüğünü bizzat üstlenerek ABDye kuyruk sallamaktan geri durmazken, diğer yandan Ermenistana ve Ermeni halkına dişlerini gösterdiler.
Bu tasarının ABD meclisinde de kabul edilmesinin, (ABD ile değil!) Ermenistan ile ilişkileri bozacağı devlet yetkilileri tarafından açıklandı. Zindan katliamlarının sorumluluğunu taşıyan H. S. Türk, Ermenistana yönelik şu türden tehditkar açıklamalar yaptı: Tasarı kabul edilirse, ki, nefret, düşmanlık ve intikam dürtüleri ortaya çıkar... Erivanın bunun sonuçlarını da istemeyeceğini ve göze alamayacağını düşünüyoruz...
Türk milliyetçisi geçinen ABD uşağı faşist şef Devlet Bahçeli ise, sözde ABDyesertçe çıkışırken, gerçekte ABDnin özürcülüğüne soyundu. Ermeni konusunun gündeme getirilmesi, Amerikan demokrasisinin yumuşak karnı olan oy kapma yarışının bir ürünüdür değerlendirmesini yaptı. Evet, bu açıklamayı Bill Clinton değil, Devlet Bahçeli yaptı! Devlet Bahçeli gibi ABD uşağı faşistlerin bir de ABD emperyalizmine karşı mücadele eden demokratlara, devrimcilere, komünistlere karşı tutumunu hatırlayın, bunların milliyetçi maskelerinin arkasındaki işbirlikçi yüzü daha iyi görürsünüz.
Bu tasarının meclisten geçmesinin kökü derinlerdeki Türk-ABD dostluğunu zedeleyeceği açıklandı. Demek ki bu dostluk halklara karşı katliamların, soykırımların, bu konuda gizli suç ortaklığının ve bunların örtbas edilmesinin üzerinde yükseliyor.
Eşyanın tabiatı gereğidir; tasma ABDnin elinde olunca, efendi uşağını sever de döver de! Türk sermaye devleti ise tasmaya itiraz etmiyor, bu yönüyle halinden memnun. Ama ara sıra tekmelenmeye itiraz ediyor. O ülkenin emperyalizm tarafından karış karış yağmalanmasına, ülkenin her santimetrekaresinin emperyalizmin çıkarlarına peşkeş çekilmesine de itiraz etmiyor. O bölünmeden bunu anlamıyor. Bölünmenin bu yönünün acısını, yokluğunu, sefaletini işçi sınıfı ve emekçiler, ezilenler çekiyor. İşbirlikçi uşak takımı ise emperyalist efendileri ile elele bu yağmanın kaymağını paylaşıyor. O bölünmeden, kendi sömürü ve yağma payının elinden alınmasını anlıyor sadece ve buna itiraz ediyor.
ABDye kul köle olanların sözde kozları
Avrupa söz konusu olunca ABD efendisinin de sırt kuvvetiyle daha fazla celallenen Türk sermaye devleti, sıra ABDye gelince daha yumuşak başlı davrandı. Sesinin tonuna dikkat ederek elindeki kozları ucundan kıyısından efendisine gösterdi. Biz ihmal edilmeye gelmeyiz, bizi fazla tekmelemeyin, demeye getirdi. Ne kadar tekmelense de ABDnin eline mahkum olduğunu bildiği halde, bu rahatsızlığını dile getirdi.
Neydi bu ucundan kıyısından gösterilen kozların en önemlisi? Tabii ki Türkiyedeki Mc Donalds mağazaları değildi bu koz! En başta, bölge devletlerine ve halklarına karşı İsrail ile işbirliği içinde ABDnin jandarmalığını yapma görevi. Ordunun 150 milyar dolarlık modernizasyon projesi ve silah ihaleleri. Ülkenin her köşesine yayılmış ABD üsleri. Çekiç Güç. Orta Asyada, Rusyanın burnunun dibinde örgütlenmiş ve ABDnin hizmetine adanmış ajan-provokatör şebekesi vb.
Buna karşılık ABD meclisinde Ermeni soykırımı tasarısını seçim ve oy hesabı yaparak destekleyen Cumhuriyetçi Partinin milletvekilleri Türkiyeye bir rest oyunu çektiler. Ve Çekiç Güçün Türkiye yerine Hırvatistan topraklarında konumlandırılmasını önerdiler. İşte bu sözler Türk sermaye devleti yetkililerinin yüreklerini ağızlarına getirecek cinstendi. Geçmişte de Küba krizi sırasında SSCB, ABDden Türkiyedeki füze üslerinin sökülmesini talep etmiş, ABDde bunu kabullenmek zorunda kalmış, ama Türkiyeyi nükleer bir savaşın birincil hedefi haline getiren bu füze üslerinin sökülmemesi için Türk devleti inatla direnmişti. Füze üslerinin Türk topraklarında kalması konusunda Türk devletinin direnci, ancak ABDnin baskısıyla kırılabilmişti. Çünkü Türk sermaye devletinin efendisinden alacağı yardım parasının azalıp artması, bu füze üslerinin ülkede kalıp kalmamasına bağlıydı!
Türk devleti alçak sesle de olsa emperyalistlere (daha çok da Avrupalı emperyalistlere) karşı hangi konuda muhalefet ediyor? Kürt sorunu, insan hakları, soykırımlar, katliamlar vb. gündeme geldiğinde. Peki hangi konuda tam mutabakat içindeler? İMF programları, ekonomik-sosyal yıkım saldırıları, tahkim yasaları, emperyalizme uşaklık, ezilen halk üzerinde sömürgeci egemenlik, bölge devletlerine ve halklarına düşmanlık ve saldırganlık vb. konularda.
Anti-emperyalist devrimci sınıf tutumu
İşçi sınıfı ve emekçiler hem soykırım ve katliamların hesabını sorarak, ezilen halk ve azınlıkların taleplerine sahip çıkmalıdır. Hem de emperyalizmden, Avrupadan, Amerikadan hiçbir demokrasi beklentisine ve hayaline kapılmamalıdırlar. Demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılmasının yolu efendi ve uşağa, emperyalizmin ve işbirlikçisi sermaye iktidarına, sınıf saltanatına karşı devrimci sınıf mücadelesini yükseltmekten geçer.
Sermaye devleti sömürülenlerin ezilenlerin cellatı ve emperyalizmin işbirlikçisidir. Bu topraklardaki kanlı sınıf saltanatını sırtını emperyalizme dayayarak sürdürmektedir. Emperyalizm de bu topraklar üzerindeki egemenliğini sermaye iktidarı sayesinde sürdürmektedir. Bu iktidara karşı devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek ve bu iktidarı yıkmak, bağımsızlığı olduğu kadar demokrasiyi, özgürlüğü olduğu kadar sosyalizmi de kazanmanın yegane yoludur.
Kahrolsun emperyalizm ve işbirlikçisi sermaye iktidarı!
Kürtler ve tüm azınlıklar üzerindeki tahakküme ve baskılara son!
|