ARSIVANA SAYFA
 
30 Eylül '00
SAYI: 36
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin durumu ve devrimci görevler
Bu hayalet yarın mezarınızı kazacak!
“Kahrolsun İMF! Kahrolsun emperyalizm!”
Kışlalı suikastı zanlısı yakalandı!
Halkın öfkesi artık sokaklara taşıyor!
Ulucanlar katliamının yıldönümünde Türkiye ekonomisi
Türk-İş, DİSK ve derinleşen ihanet
Belediye-İş’e kayyum şantajı
Çukobirlik işçileri direndiler ve kazandılar
“Tek başına kurtuluş olmayacağının bilincindeyiz”
Enerji emekçilerinin eylemleri ve gösterdikleri
Ermeni soykırım tasarısı ve perde arkasındaki gerçekler
Önce ABD güdümlü devlete köle kafanızı değiştirin!
Ulucanlar direnişinin yaktığı ateş hiç sönmeyecek!
Karadeniz: Bir halklar mozaiği-2
Anti-militarizm, askerlik sorunu ve gençlik mücadelesi üzerine
Ulucanlar’ı anma etkinliklerinin gösterdikleri
Ulucanlar anmasından notlar
Ulucanlar anması çalışmaları
Cumartesi eylemleri devam ediyor!
Katliamcılar hala yargı önünde değil
Anma, gözaltı ve direniş
Olimpiyatlar, görüntü ve gerçek
Liberal rüzgar gülü politikası
Partimizin programı üzerine notlar
Mücadele Postası...
 



 
 
Bu hayalet yarın mezarınızı kazacak!


Dünya Bankası’nın “Dünya Kalkınma Göstergeleri 2000” raporu açıklandı.

Hem emperyalist ve bağımlı ülkeler arasında, hem de her bir ülkede sınıflar arasında gelir dağılımındaki büyük uçurumun ve bunun her geçen yıl daha da derinleşmesinin itirafı oldu bu rapor.

Türkiye ve ABD, uşak ve efendi, gelir dağılımı adaletsizliği konusunda aynı basamaklarda yer alıyorlar. İşte Türkiye-ABD işbirliğinin her iki ülkenin işçi sınıfı ve emekçileri açısından karşılığı bu. Türkiye 104 ülke içinde gelir dağılımı uçurumunun en büyük olduğu 70. ülke gözüküyor. Eğer bu konuyu da (her zaman yaptıkları gibi) rakamlarla oynayarak bir yolsuzluğun vesilesi yapmadılarsa. Türkiye’nin sıralamadaki gerçek yeri çok daha aşağılarda olabilir.

Bu raporun göstergelerinin yanısıra biz biliyoruz ki;

* Dünyada 1.2 milyar insan mutlak yoksulluk sınırında yaşıyor. Yani 1 doların altında kazançla yaşamını sürdürüyor.

* Dünya gelirlerinin yüzde 29’u Kuzey Amerika’da iken, yüzde 4’ü Afrika’da, yüzde 7’si ise Güney Amerika’da. Bu yüzde 4 ile yüzde 7’nin büyük bölümüne ise oranın egemenleri el koyuyor.

* Dünyanın en yoksul yüzde 20’sinin toplam gelirdeki payı yüzde 1, en zengin yüzde 20’sinin payı ise yüzde 86. Aradaki yüzde 60’lık “gövde” ise, toplam gelirin yüzde 13’ü ile idare etmeye çalışıyor.

* En zengin yüzde 20, aynı zamanda en asalak yüzde 20! Yüzde 80’nin sırtından sefa sürüyor. Dünyanın tüm zenginliklerini kendi özel mülkiyeti olarak gaspetmiş durumda.

* 800 milyon kişi bedensel açlık ve ölüm sınırında.

* Tüm dünya, tüm insanlık ise sosyal, kültürel, düşünsel, etik, açlık ve ölüm sınırında!

Dünya Bankası’nın raporunda ve benzer raporlarda ise sadece kuru rakamlar var. Bu rakamların arkasındaki sınıfsal gerçekler ise yok! Nedenler ve sonuçlar yok! Bu adaletsizliğin kökünün nasıl kazınacağı yok!

Bu raporlardan yansıyanlar sadece egemenlerin korkusu ve sosyal -devrimci- patlamaya karşı önerdikleri bazı acil tedbirler. Uyuşturucu türünden tedbirler. Yaraya merhem bile olmayan, hatta yarayı kangrenleştirecek sözde tedbirler. Yani yeni İMF paketleri körüklenen pembe hayaller eşliğinde öneriliyor.

Sermaye cephesinde durum böyle.

İşçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların cephesinde ise işsizlik, açlık, sefalet, eğitimsizlik, basit ve tedavi edilebilir hastalıklardan dolayı kitlesel kırımlar, emperyalistlerin kışkırttığı gerici savaşlarda yaşanan katliamlar var.

Bu yakıcı sorunlar zemininde dünya ölçeğinde ve belirginleşen enternasyonal karakteriyle yükselen anti-kapitalist, anti-emperyalist kitle eylemleri var. Dün Washington’da, Seattle’da, Melbourne’de, bugün Prag’da olduğu gibi. Yarın Nice’de, Paris’te olacağı gibi.

Tabii, emperyalistlerden merhamet dileyen, düzeni kendi içinde iyileştirme hayalleri peşinde koşturan reformist liberaller de var.
Ve dünya ölçeğinde komünist hareketin boy vereceği devrimci sınıf mücadelesi toprağına her gün yeni isyan tohumlarının serpilmesi var.

En önemlisi, emperyalizmin ve işbirlikçisi sermaye iktidarının katliamları karşısında boyun eğmeyen, Ulucanlar’da olduğu gibi ölümüne direnen ve yarın bu sayede daha da büyük bir kuvvetle serpilip gelişecek olan devrimci ve komünist hareket gerçeği var.

Öyleyse şunu büyük bir toklukla öne sürebiliriz ki, ne reform aldatmacaları ne de katliamlar emperyalist kapitalizmin vahşi egemenliğinin yıkılmasına engel olabilecek.

Hiç kuşkumuz yok, sosyalizm, egemenlere korku salan bir hayalet olmanın ötesine gidecek, işçi sınıfı ve ezilen halkların devrimci kurtuluş mücadelesine yol gösterecek! İşçi sınıfı emperyalizmin ve sermaye iktidarının mezar kazıcısı olarak tarihsel görevini yerine getirecek!

IMF ve Dünya Bankası Prag toplantısında emekçilere ve
ezilen halklara karşı yeni saldırı hesapları yapıyor

Sermayenin emperyalist saldırısına
karşı birleşelim, direnelim!


Sermaye çalışan halklara karşı dünya çapındaki saldırısını şiddetlendirerek sürdürüyor. “Küreselleşme” adı altında emperyalist sömürü her geçen gün biraz daha derinleşiyor, dünya emekçileri biraz daha yoksullaşıyor. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar, bu emperyalist saldırganlığın başlıca araçları arasında yer alıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Prag’da bir araya gelen IMF ve Dünya Bankası yetkilileri, dünyadaki tüm emekçilerle ve yoksulluklarla alay edercesine, gündemlerini, “yoksulluğa karşı mücadele ve sosyal adaleti sağlama” gibi konular olarak ilan ettiler.

Evet, bugünün dünyası, yoksulluğun, tarihteki en yüksek düzeyine ulaştığı, sosyal adaletin tarihte görülmemiş ölçekte rafa kaldırıldığı, açlığın, salgın hastalıkların, cehaletin, anlamsız katliamların ve savaşların olağanüstü boyutlara ulaştığı bir dünyadır. Ancak insanlığı bu büyük yıkımın içine sürükleyenlerin ön sıralarında, bugün Prag’da zirve yapanlardan, yani IMF ve Dünya Bankası bulunmaktadır. IMF ve Dünya Bankası yoksulluğun, adaletsizliğin ve vahşetin baş sorumluları arasındadır.

IMF ve Dünya Bankası bu insani yıkımı gerçekleştirirken, emekçi örgütlerini ve ezilen halkları düşmanları olarak kabul ediyorlar. Uluslararası tahkim zorlaması, MAI ve MIGA gibi anlaşmalarla, sermayenin vahşi sömürüsüne ve yağmasına yasal güvenceler sağlamaya çalışıyorlar. Yapısal uyum, bütünleşme adı altında uygulanan programların hepsinde özelleştirme, sosyal hakların ortadan kaldırılması, bağımsız üreticilerin yıkımı başlıca hedef olarak belirleniyor. Bunlar ise, emekçilerin, çalışan halkın elindeki tüm mevzilerin, örgütlenmelerin alınması, çaresizlikle sermaye örgütlerine boyun eğdirilmesini getiriyor.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan “Mezarda emeklilik”, “Tahkim ihaneti”, “Özelleştirme yağması”, “Kamu emekçilerine dayatılan sefalet ücretleri”, “Eğitim ve sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi” ve kapımızda duran “Kıdem tazminatının, asgari ücretin, çalışma süresi sınırının kaldırılması” gibi tehlikenin altında, IMF ve Dünya Bankası’nın imzaları var.

Emekçilerin ve halkın örgütlenmelerine, sosyal ve demokratik haklara saldırarak uygulanan IMF ve Dünya Bankası programları sonucunda, bugün Türkiye’de her 6 kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor; Her 5 kişiden biri çalışmak istediği halde iş bulamıyor; Özelleştirilen işyerlerinde her 10 kişiden 7’si işini kaybetti; en yüksek gelir grubundaki 6.5 milyon kişi toplam gelirin %40’ını, alırken, en düşük gelir grubundaki 6.5 milyon kişinin toplam gelirden aldığı pay %1.5; vergilerin %73’ü emekçilerden toplanıyor, sermayeden alınan vergi ise kağıt üzerinde %14, oranları da sahte belgelerle iade ediliyorlar.

IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası sermaye örgütleri, yalnızca Türkiye’yi bu şiddetli yoksulluk, yoksunluk ve yıkıma sürüklemiyor. Bu haydutlar, bütün dünyayı sermayenin kâr hırsına feda ediyorlar.

Bu sermaye örgütleri, uyguladıkları programlarla dünyada 800 milyon kişiyi açlık sınırının altına ittiler. En zengin 3 kişinin geliri artık en yoksul 48 ülkenin toplam zenginliğinin üzerinde. Devletler, şirketlerin yanında cüceleşti; en büyük 100 ekonomiden 51’ini uluslararası tekeller oluşturuyor. Hergün yetersiz beslenmeden yani açlıktan ölen çocuk sayısı 30 bini buldu. Yoksul ülkeler her gün 38 trilyon lira dış borç ödemesi yapıyorlar. Ve eşitsizliğin, yoksulluğun giderek arttığı ülkelerde yaşayan insanların sayısı, dünya nüfusunun %85’ini oluşturuyor.

Biz emekçiler ve ezilenler Prag’daki toplantının gerçek konusunu, emek maliyetlerini, yani ücretleri daha da düşürmek için dünyanın dört bir yanındaki insanların hayatlarını alt üstü etmenin oluşturduğunu biliyoruz; sermayenin sömürüsünü sınırlandıran her türlü ulusal engelin ve demokratik hakkın ortadan kaldırılması olduğunu biliyoruz; sermayeye yeni sömürü alanları açmak için her şeyin ticaretleştirilmesi olduğunu biliyoruz!

Bunu bilen yalnızca bizler değiliz, Seattle’da, Washington’da, Brüksel’de Dünya Ticaret Örgütü’ne, IMF ve Dünya Bankası’na karşı yürüyen emekçi ve ezilenler, Kanada’dan başlayarak dünyanın her yanında yürüyüşe geçen kadınlar; Prag zirvesini ablukaya alan emekçi ve ilerici güçleri harekete geçiren de yaşanan gerçeğin kanıtladığı bu bilinçtir. Uluslararası kapitalizme karşı yükselen ve dünyanın tüm emekçilerinin, ezilenlerin gönüllerini fetheden bu eylemler, önümüzdeki yıllara damgasını vuracak olan tek gücün emperyalist zirveler olmadığını bir başka gücün, emekçilerin ve ezilenlerin eşitlikçi, adaletçi ve özgürlükçü enternasyonalist birliğinin de tarihin kapısını zorladığını gösteriyor.

Bizler, İsanbul’daki emekçi ve ezilenlerin örgütleri, ilerici güçler olarak, emekçilerin ve ezilenlerin bu uluslararası dayanışmasının saflarında yerimizi alıyor ve emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele bayrağını ülkemizde de yükseltme kararlılığında olduğumuz ilan ediyoruz.

İşte bu yüzden dünyanın her yanındaki emekçiler gibi bizler de IMF ve Dünya Bankası’nın Prag Zirvesi’ni lanetliyoruz! IMF ve Dünya Bankası’nın sömürü programlarının arkasındaki en büyük siyasi gücün, ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nun ve bu programların ülkemizdeki en ateşli müttefikleri olan sermaye örgütlerinin ikisinin, TÜSİAD ve İstanbul Sanayi Odası’nın karşısında emperyalizme karşı nefretimizi, kapitalizme karşı öfkemizi haykırıyoruz!

Kahrolsun emperyalizm!
Kahrolsun sermayenin uluslararası saldırı örgütleri IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü!
Yaşasın işçilerin, kamu emekçilerinin ve tüm ezilenlerin enternasyonalist dayanışması ve mücadelesi!

__________________
DİSK: Bank-Sen, Basın-İş, Dev Sağlık-İş, Limter-İş, Nakliyat-İş Genel Merkezleri; Genel-İş 2 No’lu Bölge Şb., Genel-İş 3-7-9 No’lu ve Konut İşçileri Şubeleri, Lastik-İş İstanbul Şb. Tekstil İstanbul Şb., Emekli-Sen İstanbul Şubeleri/ Türk-İş: Belediye-İş 2 No’lu Şb., Deri-İş Tuzla Şb. Tez Kop-İş 2 No’lu Şb./ KESK: Eğitim-Sen 1-2-3-4-5-6-7-8 No’lu Şebeler, Tüm Bel Sen 1-2-3-4-5-6 No’lu Şubeler, SES Bakırköy-Şişli-Aksaray-Anadolu Şubeleri, BES 1-2-3 No’lu Şubeler, Haber Sen Kadıköy-Beyoğlu-Aksaray Şubeleri, Enerji Yapı Yol Sen İstanbul Şb.,Tarım Gıda Sen İst. Şb., BTS 1-2-3 No’lu Şubeler, Tüm Sosyal Sen Anadolu-Avrupa yakası Şubeleri, Or Kam Sen İst. Şb., Tüm Yargı Sen İst. Şb., Tüm Bank Sen İst. Şb., Asim Sen İst. Şb., Kültür Sen İst. Şb.,/ Dayanışma Sendikası/ TMMOB: Makine Mühendisleri Odası İst. Şb., Elektrik Mühendisleri Odası İst. Şb., Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İst. Şb./DSİP, EMEP, ÖDP İst. İl Örgütleri/İstanbul Halkevleri/İPSD/İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu/HADEP İst. İl Gençlik Kolu