Tutsak yakınlarının sermaye devletine karşı geliştirdiği özverili ve militan mücadele, devrimci tutsakların haklı gururu olmaktadır.
F tipi cezaevlerine karşı toplumsal bir mücadele bilincinin yaratıldığı şu günlerde hareketin sorumluluklarına işaret etmekteyiz. Yanısıra hareketliliğin pozitif talepleri kuşanarak sermayeye karşı saldırıya geçmesi de artık olgunlaşmıştır.
Özellikle Ağustosun ortasından itibaren tutsak yakınları hareketinde TMY kaldırılsın talebinin öne çıkması, bu olumluluğun bir göstergesidir. Ve tutsak yakınlarıyla başlayan bu gelişme, hücre karşıtı muhalefete de yayılacaktır, haklılığından aldığı güçle.
Fakat pozitif istemlerimizi, F tiplerinin durdurulması ile beraber Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük! ve TMY kaldırılsın! istemleriyle sınırlarsak eğer, mücadelenin bir ayağını eksik bırakmış oluruz. Doğru şiarımız, Faşist TMY ve DGMler kaldırılsın! olmalıdır. Bu talebimizin başına ya da ayrı bir talep olarak da, İşkence durdurulsun, işkenceciler yargılansın konmalıdır.
Zira, işkence, yargısız infaz ve gözaltında kayıplar sermayenin seçmeli bir terörü olarak sistematik bir şekilde sürmeye devam ederse, TMYnin kaldırılsa da siyasal hak ve özgürlükler mücadelesinde mesafe katedemeyiz. Yanısıra, DGMlerin sermayenin hukuk terörünü sürdürmesi de, TMYnin kaldırılmasıyla devlete yeni bir manevra alanı açar. Bugün, TMYyi kaldırıp yerine yeni TCK taslağı hazırlayan faşist rejimin kendisi değil midir? Ya da örnek olsun, TMYnin 8. maddesini kaldırdıktan sonra TCKnın 312. maddesinden yine aynı DGMler faşist terörü kurumsallaştırmıyorlar mı?
Yasalar ve kurumlar arasında organik bir ilişki vardır. Bunlar birbirini bütünler ve besler. Dolayısıyla, faşist yasalara karşı mücadele, faşist kurumlara ve uygulamalara karşı da genişletilmeli, Parti programının Acil demokratik ve sosyal istemleri çerçevisinde, tüm toplumsal muhalefeti birleştirebilmelidir. İşçi ve emekçi kitleler er ya da geç devrimci tutsakların ve yakınlarının, haklı ve meşru taleplerini ortaklayacaktır!
Emperyalist-kapitalist patentli saldırıların günbegün arttığı bir dönemden geçiyoruz. Sermayenin faşist devleti düzenin bekaası için özelleştirme, işsizlik sigortası aldatmacası, grev ertelemeleri, sendikalara %10 baraj sistemi ve en son olarak KHK ile işçi ve emekçi kitlelere saldırgan yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. Bu saldırı paketlerinin bir ayağı da cezaevleridir. Devlet siyasi tutsakların komün yaşamını dağıtmak; hücre (F) tipi yaşama dönüştürmek için hummalı bir hazırlık içerisindedir. Buna dur demek için bizlere olduğu kadar, sizlere de önemli görevler düşmektedir.
Kasım 2000de tüm F tipi cezaevleri tamamlanmak üzeredir. Burjuva medya tek ve üç kişilikten oluşan odaları (hücreleri) otel, villa ve Avrupa tipi cezaevleri olarak lanse etmektedir kamuoyuna. Fakat bunun gerçekte öyle olmadığını bizler biliyoruz. Siyasi tutsaklar izole edilerek, teslim alınmak istenmektedir. Diğer bir deyişle sessiz ölüm demektir hücre saldırısı. Devlet bunu hayata geçirebilmek için içerdekilerden ziyade, dışardaki toplumsal muhalefetin nabzını ölçmektedir. Sadece İstanbuldaki tutsak yakınlarının ve devrimcilerin eylemleri bile, hücreye geçişin o kadar da kolay olmayacağını gösteriyor.
12 Eylül zindanlarında, 84 ölüm oruçlarında, 96 ÖO ve SAGda onlarca kızıl karanfil kucakladı ölümü. 99da teslimiyete karşı ölürüz teslim olmayız! şiarıyla karşıladılar ölümü 10 yiğit devrim evladı. Saldırılar bunlarla bitmedi. Burdura saldırdılar 5 Temmuz 2000de. Kollar kopmuş, ayaklar, kafalar kırılmış fakat teslim alınamamış devrimci tutsaklar. Son olarak devlet, 26 Temmuz 2000de Bergama Cezaevine saldırdı, tüneli bahane ederek. Gaz ve sis bombalarıyla başlayan saldırı dört gün sürdü. Ve dört gün boyunca tutsaklar aç ve susuz bırakıldı. Devletin vahşetine bir kez daha tanık olundu.
Aileler olarak içerdeki siper yoldaşlığını dışarıda da örelim. Diğer tutsak yakınları ile dostane ilişkileri geliştirelim.
Aileler olarak, sadece kendi çocuğumuz ve yakınımız için değil, tüm devrimci tutsaklar için mücadele edelim. Çocuğumuz veya yakınımız çıktıktan sonra da aynı tempoda mücadelemize devam edelim.
Aileler olarak, TUYAB, İHD vb. kurumlardaki çalışmalarına katılalım. Görev ve sorumluluk alalım.
Aileler olarak, sarmaşığın duvara sımsıkı sarıldığı gibi hayata sarılalım, onurluca açılan bir çiçek gibi.
Devrimci tutsaklar onurumuzdur,
onurumuzu çiğnetmeyeceğiz!