ARSIVANA SAYFA
 
2 Eylül '00
SAYI: 32
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Emperyalizme karşı mücadelenin bayrağı...
İMF-TÜSİAD hükümeti yeni saldırılara hazırlanıyor!
Cottarelli’nin teftişi protesto edildi
Belediyelerde grev yasağı boşa çıkarılamadı
Ordu, irtica ve KHK
Kapitalizm savaş demektir!
Zorunlu “bağış”a hayır!
Çocuklar ancak sosyalizmde çocukluklarını...
Depremin birinci yılında onbinlerce insan sokaktaydı
Adalet Bakanlığı yetkililerine ve ilgililere açık çağrımızdır!
Bakan yalan söylüyor, Cumhuriyet aklıyor!
Açlık grevini kazanımla bitiren Fehriye Erdal’ın açıklaması
Esnek üretim saldırısı ve işçi sınıfının görevleri
Hücre karşıtı mücadele ve reformist solun güncel konumu
Kolombiya= Vietnam 2000 (mi?)
Almanya’da artan faşist saldırganlık
Mücadele deneyimlerimiz den öğreniyoruz
Komünist militanlardan
parti programı üzerine

Devrimci değerlere saldırı
Bakırçay Havzası Demir-Çelik İşçileri Bülteni’nden
Mücadele Postası
 



 
 
Adalet Bakanlığı yetkililerine ve
ilgililere açık çağrımızdır



“F Tipi” denilen hücre tipi cezaevleri tartışılmaya başlandığından bu yana, başta Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun olmak üzere, devletin tüm sözcüleri, manipülasyona dönük çeşitli açıklamalar yapmaktadır. Bu açıklamaların başında ise “F tipi cezaevlerini, tutukluları örgüt liderlerinin baskısından kurtarmak için yapıyoruz” şeklindeki demagojik açıklama gelmektedir. Ki, yalan ve demagoji üzerine kurulan bu açıklamalar, son günlerde yapılan “sempatizanlara ayaklarını yıkatan örgüt şefleri bile var” açıklamalarıyla daha bir pervasız boyut kazanmıştır.

Ne var ki, siyasette dürüstlük güçlülüğün, ikiyüzlülük ise zayıflığın ifadesidir. Biz dürüstlüğümüze ve dolayısıyla güçlülüğümüze inanıyoruz; BU YÜZDEN AÇIKÇA, İLAN EDİYOR VE ÇAĞIRIYORUZ:

* Kendilerine güveniyorlarsa iddia sahipleri iddialarını kanıtlasınlar.

* “Örgüt baskısı var” diyerek danışıklı programlar yapan ama tartışmalı programlardan itinayla kaçan Adalet Bakanı’nı ya da ilgili sözcülerini istedikleri yerde, istedikleri kişilerle tek tek görüşerek iddialarını kanıtlamaya çağırıyoruz. “Örgüt baskısı nedeniyle avukat ve aileleriyle görüşmeyen tutuklular” var ise, açıklanmasını istiyor ve basının önünde tartışmaya davet ediyoruz.

* “Örgüt zoruyla eylemlere sokuyorlar” iddianızı kanıtlamanız için sizleri, basın mensuplarıyla birlikte cezaevlerine davet ediyoruz. Cezaevi idare yetkililerinin, avukatların ve tutukluların bulunduğu ortak platformlarda, basın ve kamuoyu önünde görüşmelere davet ediyoruz.

Hangi tutuklu, örgüt baskısı altındaymış;

hangi tutuklu, zorla eylemlere sokuluyormuş;

hangi tutuklu, avukatı ve ailesi ile görüşemiyormuş;

kim, istediği kitabı okuyamıyormuş? Basın ve kamuoyu önünde herşey demagoji zırhından sıyrılarak netliğe kavuşsun.

Gelin görüşelim. Gelin konuşalım.

Konuşalım ki,

kimin kimi baskı altına aldığı;

kimin hangi kitapları, dergileri ve gazeteleri yasakladığı, hangi kasetleri içeriye almadığı;

kimin kimi değiştireceği, kimlerin eğitime muhtaç olduğu;

kimin “üçlü protokol” ile avukat görüşünü engellediği;

kimin avukatlara ve tutuklulara aramalar dayattığı, savunma ve tedavi hakkını gaspettiği;

kimin hangi yöntemler ile görüşleri engellediği;

kimin çivili sopalarla beyin dağıttığı, kimin kemiklere çivi çaktığı;

kimin Buca, Ümraniye, Diyarbakır ve Ulucanlar’da neden katliam yaptığı;

kimin kimleri sessiz imhaya maruz bıraktığı;

kimin dozerle kol koparttığı, floresan lamba ile tecavüz ettiği;

kimin halkların çıkarları için mücadele ettiği;

kimin emperyalizme uşaklık ettiği daha net anlaşılsın, daha net açığa çıksın.

Çağırıyoruz;
Tutukluların, tutuklu yakınlarının, avukatların, tabiplerin, aydınların ve yazarların, devlet yetkililerinin ve cezaevi idare personellerinin bulunduğu bir platformda, basın önünde özgürce ve sınırsızca tartışalım. Biz bekliyoruz, çünkü, iddialarımıza güveniyoruz; haklıyız, gerçekleri söylüyoruz. Sizler de güveniyorsanız gelin. Gelmeyenler, tartışmadan kaçanlar; iddialarına güvenmediklerini, yalan söyleyip, demagoji yaptıklarını kabul ediyor demektir. Bu, gerçek suçluların ve gerçek teröristlerin kimler olduğunun gerçek göstergesi olacaktır.

Cezaevleri Merkez Koordinasyonu
ile tüm cezaevlerindeki THKP-C/MLSPB, Devrimci Yol
ve TDP dava tutukluları





Karartılan bizim geleceğimizdir,
geleceğimize sahip çıkalım!



Televizyonumuzu, radyomuzu açtığımızda, koca haberlerin yanısıra, F tipi cezaevleri ve cezaevlerindeki devrimci tutsaklara dönük katliamlara tanık oluyoruz. Buna dün de tanık oluyorduk, bugün de tanığız. Sınıf savaşımı sürdüğü sürece tanık olacağız.

Tutsak ailelerinin ve yakınlarının, demokratik kamuoyunun, aydınların vb. basın açıklamalarına, eylemliliklerine baktığımızda “F tipi cezaevlerine (hücre) ve yaşamın hücreleştirilmesine izin vermeyeceğiz” haykırışlarıyla karşılaşıyoruz. Devletin oda, bizlerin hücre olarak tanımladığı cezaevlerinin yapımı yakın zamanda tamamlanmış, devir teslimi de yapılmış olacak.

Devletin Ocak ayında “üçlü protokol” olarak imzalanan saldırı metni, Ulucanlar katliamı sonrasında tüm hızıyla uygulamaya konulmuş durumda. Devlet devrimci tutsakların bulunduğu tüm cezaevlerine saldırı kararlılığından bir şey kaybetmeden devam ediyor. Tutsak aileleri örgütlenmesi de bu saldırıları boşa çıkartmak için mücadele ediyor. Hiç durmamacasına alanlara çıkarak, hücrelerin ölüm olduğunu anlatıyor.
Nedir bu hücreler, ne için yapılmıştır? Buralara kimleri neden koyacaklar?
Hücreler, kör, sağır ve dilsizdir. İnsanlar görmesin, duymasın, düşünmesin, konuşmasın istiyorlar. Hücre tecrittir. Bölmek, parçalamak, örgütlü gücü yoketmektir. Herkes bilir ki, insanlar, inançları her ne olursa olsun, birlikte oldukları, örgütlü oldukları koşulda güçlüdürler. Hele de bu insanlar gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir dünya özlemiyle hücrelere konulmaya çalışılıyorsa, mücadeleyi içeride yürüten devrimci tutsaklar için ve bunun karşısında olan devlet için de çok daha önemlidir.

Yani ortada bu konuda anlaşamayacak, hiçbir koşulda uzlaşamayacak iki ideoloji var: İşçi sınıfı ile burjuvazinin ideolojisi ve çatışması. Devlet her dönemde cezaevlerine saldırıyorsa, durup da düşünmek gerekiyor. Bugün, bu saldırısını daha da boyutlandırarak cezaevi içerisinde ceza uygulayıp hücrelere (tabutluklara) tıkmaya çalışıyor. O da çok iyi biliyor ki, içeriyi teslim alırsa, dışarıyı teslim alması daha da kolaylaşacak.

Devrimci tutsaklar ne istiyorlar? İnsanın insan tarafından sömürülmediği bir dünya. Burjuvazinin ömrü neye dayanıyor, neyle besleniyor? Bitmek, tükenmek bilmeyen kâr hırsına ve sömürüye. Durum böyle olunca, iki ayrı ideoloji arasındaki çatışma da çetin geçiyor. Bugün sınıfın taleplerinin temsilcileri olan devrimci tutsaklar, bu saldırıların merkezinde yer alıyor. İçeride, onların insanca yaşama talepleri ve bunun garantisi örgütlü güçleri dağıtılmak isteniyor.

Dışarıdaki saldırı da içeridekinden hiç farklı değil. Aynen içeride olduğu gibi, insanca yaşama hakkımız elimizden alınıyor. Bunun için, başkaldıranın başı eziliyor. İnsanlar yan yana gelmesin, kol kola girmesin, bir el üzerine diğerinin eli gelmesin diye durmadan saldırıyor. İşyerimiz özelleştiriliyor, mezarda emeklilik, paralı sağlık, paralı eğitim vb. dayatılıyor. Bizlere yaşam alanı tanımıyor, çitlerle çeviriyorlar.

İçeride ve dışarıda dayatılan hücre tipi yaşamın kendisidir. Etrafımızı saran, elimizi, kolumuzu bağlayan bu çitleri sökmemiz, bizlerin özgürlük taleplerini haykıran devrimci tutsaklara sahip çıkmamız, seslerimizi birleştirmekten, mücadeleyi ortaklaştırmaktan geçiyor.

Karartılan bizim geleceğimizdir. Geleceğimize sahip çıkalım. Devrimci tutsaklarla kenetlenelim, hücreleri yıkalım.

Devrimci tutsaklar onurumuzdur!
Onurumuza sahip çıkalım!

Mersin’den bir tutsak yakını





Galatasaray eylemi devrimci ısrar
ve direnişle sürüyor



Her geçen gün hücrelere karşı eylemler artarak gelişiyor. Tutsak yakınları her hafta faşist güçlere ve yoğun olarak gerçekleştirilen saldırılara rağmen Galatasaray’dalar. Amaç burayı bir mevzi olarak kazanmak ve hücreleri gündemde tutmak ve kitlelere seslenmek. Giderek katılımda nisbi bir çoğalma var. Katılımın artması da, öncelikle bu eylemde gösterilecek devrimci ısrar ve duruşa, ayrıca zindanlar cephesinde yaşanacak sıcak gelişmelere bağlı.

Bu cumartesi iki koldan eyleme katılan birçok tutsak yakını yine yaka paça işkenceyle gözaltına alındılar. Göz altına alınanlar akşam saatlerinde serbest bırakıldılar.





Baskılar bizi yıldıramaz!


29 Ağustos’ta Ankara Üniversiteleri Hücrelere Hayır Platformu’nun “Hücrelere karşı çıkacak insan arıyoruz” kampanyası dahilindeki anket çalışmasına, Yüksel Caddesi’nde sermayenin faşist kolluk kuvvetleri vahşice saldırdı. 13 hücre karşıtı insan tekme-tokat dövülerek gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Kızıl Bayrak muhabiri Selin Kurşun bulunmaktaydı. Devlet 12 kişiyi serbest bırakırken, Kızıl Bayrak muhabiri kesinleşmiş bir cezadan dolayı şu an Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Biz her türlü faşist devlet terörüne, gözaltılara, tutuklamalara, işkencelere, yargısız infazlara rağmen sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele etmeye, onurumuza geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Baskılar bizi yıldıramaz!
Sosyalist basın susturulamaz!

Kızıl Bayrak/Ankara





Ankara TUYAB etkinliği


Ankara TUYAB, Tuzluçayır Feyzullah Çınar Parkı’nda, hücre tipi cezaevlerini teşhir eden bir etkinlik düzenledi. 50 kişilik bir katılımla gerçekleşen eylem Çiçek Pasajı’ndan parka kadar sloganlı yürüyüşle başladı. Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Hücreleri parçala, tutsaklara sahip çık!”, “Hücreler ölümdür, girmeyeceğiz!” sloganları atıldı. TUYAB imzalı bir metin okundu ve müzik dinletisi ile eylem bitirildi.

Kızıl Bayrak/Ankara





Yaşadığımız her alanda duvarları yıkmaya çalışıyoruz


Yaşamımızın her anı hücreleştirilip, her geçen gün bizi kuşatan görünmeyen duvarlarımız daha da kalınlaşırken, biz de mahallemizde, işyerimizde, okulumuzda ve yaşadığımız her alanda bu duvarları yıkmaya çalışıyoruz.

Biz Mamak’lılar hücre tipi yaşama ve cezaevine karşı bir platform oluşturduk. Mamak Hücrelere Hayır Platformu; Feyzullah Çınar Parkı’nda yaptığı ilk etkinlikle çalışmalarına başladı. Önümüzdeki haftalarda da yapacağımız etkinliklere tüm Mamak halkını ve duyarlı insanları bekliyoruz.
Tıpkı Mamak’ta olduğu gibi diğer semtlerde de böylesi platformların kurulmasında platformumuzun örnek olmasını istiyoruz.

Mamak Hücrelere Hayır Platformu; Mamak’ta, Cumartesi eylemlerinde ve tüm hücre karşıtı eylemlerde bulunacağını ifade eder.

Yaşamımızın hücreleştirilmesine izin vermeyelim,
mücadele edelim!
Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!

Mamak Hücrelere Hayır Platformu





Adana’da hücre karşıtı etkinlik


İHD, KESK, ÖDP, EMEP, Tuhay-Der, Dayanışma-Der, Genel-İş 6. bölge, DBP, Halkevi, Kızıl Bayrak, Vatan, Devrimci Demokrasi, Alınterimiz, Yaşamda Atılım, HADEP, Pir Sultan Derneği, Tüm Bel-Sen’den oluşan platform, F tipi ve genel saldırılar için biraraya gelerek, basın açıklaması, bildiri, afiş, panel, miting vb. kararı aldılar.

24 Ağustos günü İHD’nin önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklama sırasında “Hücre ölümdür, izin vermeyeceğiz!” vb. sloganları atıldı. Ardından semtlere ve şehir merkezine toplam 10 bin bildiri dağıtıldı.

Adana Halkevi, F tipi hücrelere, Çukobirlik’in tasfiyesine yönelik bir adım olan işçilerin ücretsiz izne yollanmasına karşı ve grevdeki EXSA işçileriyle dayanışma amacıyla başlattığı 6 günlük açlık grevine, Cottarelli’nin Türkiye’ye gelişini protesto eyleminin başlamasıyla son verdi.

Kızıl Bayrak/Adana