|
Kolombiya = Vietnam 2000 (mi?)
Bir yıldır yoğunlaşan kimi haberler, ABDnin, narkotik üretimi ve ticaretiyle savaşma bahanesiyle, Kolombiyada, Vietnamı anımsatan büyük çaplı bir maceraya girmeye hazırlandığını düşündürüyor.
Clinton hükümeti Plan Colombia adında, üç yıl içinde 7 milyar dolara ulaşması öngörülen bir program açıkladı. Bu yıl, programın 1.7 milyar doları, 1 milyarı helikopter, yedek parça, eğitim hizmeti, entelijans donanımı alması için Kolombiya ordusuna veriliyor. 700 bin doları ise kokain yapılan koko bitkisinin yerine başka ürün koyma progamlarında kullanılacak. Kolombiya ordusu aldığı yardımı koko üretim alanlarını tahrip etmek ve narko-gerillaların elindeki toprakları geri almak için kullanacak. (Foreign Affaires Temmuz/Ağustos 2000). The Observer, Clintonın Plan Colombiayı desteklemeleri için AB ülkelerini ikna etmeye çalıştığını, Blairin destek vermekten yana olduğunu bildiriyordu (6/08/00). International Herald Tribuneün verdiği bir habere göre bu yardım kapsamında, 85 ABD askeri eğitim personeli, temmuzun son haftasında Kolombiyaya geldi. Bunlar, narkotik savaşına katılacak 780 kişilik yeni bir birliği eğitecekler (7/08/00). Washington Post da, geçen mayıs ayında Kolombiyada 200 Amerikan askeri eğitim (!?) personelinin görev yapmakta olduğunu bildirmişti. Uluslararası Af Örgütü bu gelişmelerin, 1980lerde El Salvadorda ölüm mangalarını destekleyen, John Pilgerde Vietnam savaşını başlatan politikaların aynısı olduğunu söylüyorlar. (The Guardian, 19/10/99)
Ancak ABDnin Kolombiyada sürdürdüğü bu anti-narkotik savaş operasyonuna biraz dikkatli bakınca, sürecin aslında başka bir anlamı olduğu ve müdahalelerin, narkotik ticaretini engellemekten ziyade, ABDnin bölgede (özellikle Panamadan çekilmesinin ardından) yeni bir denetim noktası elde etme girişimiyle, Kolombiya'da yeraltı, doğa zenginliklerini talan etmeye uygun ortamın sağlanmasıyla (küreselleşmesiyle) ilgili olduğu görülür.
Görüntüler ve gerçekler
ABD yönetimine, medyaya bakılırsa, dünyanın en önemli kokain üreticisi olan Kolombiyada ordu, narko-gerillalara' (uyuşturucu ticareti yapan ve ülkenin siyasi sistemini tehdit eden solcu gerillalar) karşı amansız bir savaş sürdürüyor. Bu kokain, crack ve eroinin büyük bir kısmı kendi ülkesine geldiği için, ABD halkını korumak amacıyla Kolombiya ordusuna yardımcı oluyor. Bu onurlu denklemde önemli delikler ve büyük yalanlar olmasa ABDyi desteklemek adeta herkesin boynunun borcu olabilirdi.
Önce delikleri tıkamaya çalışalım. Narko-gerilla' olarak tariflenen güçler, 12 bin-15 bin kişilik FARC ile 3. bin-5. bin kişilik olduğu tahmin edilen ELN grupları. Sosyal demokrasinin ötesine geçmeyen bir siyasi talepler dizisine sahip bu iki grubun koko/kokain üretimine doğrudan karıştığına ilişkin ortada somut hiçbir kanıt yok. Muhafazakar The Economist bile bu gerilla gruplarıyla savaşan (BMnin Nisan 2000'de yayımladığı bir rapora göre ordu tarafından desteklenen -E.Y) milis gruplarının narkotik işine çok daha derin batmış olduklarını teslim ediyor (20/02/99). ELN zaten, etkinliklerini petrol şirketlerinden fidye alarak finanse ediyor (Foreign Affaires). Birçok tarafsız uluslararası gözlemcinin tespitettiği gibi, örneğin BM Uyuşturucu Denetim Programının yöneticisi Klaus Nyholma göre, FARC narkotik üretimine ve ticaretine hiç katılmıyor, en fazla otonom sempatizanları aracılığıyla üreticiden vergi alıyor. Kendi çalıştığı (ve askeri analist Alfredo Rangele göre halktan büyük destek gördüğü) bölgelerdeyse, uyuşturucu sektörü analisti Ricardo Vargasın saptadığı gibi koko bitkisinin üretimini engellemeye çalışıyor.
Buna karşılık, bir ABD Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi raporuna göre Kolombiyada devletin hemen tüm sektörleri uyuşturucu ile ilgili yolsuzluklara bulaşmış durumda. (Aktaran Chomsky, Znet, Nisan 2000). ABD ordusu da boğazına kadar bu sürecin içinde. Kolombiyadaki ABD güçlerinin komutanı Albay James Hiett'in karısı ABDye eroin sokarken yakalandı ve suçunu itiraf etti.
Çoğu gözlemciler, ABD destekli operasyonların esas olarak kuzeydeki FARC bölgesini hedef aldığını, milislerin üretim ve ticaret yaptığı bölgelerden uzak durduğunu tespit ediyorlar.
Kimi sorular
ABDnin ülkeye ilgisini daha iyi anlayabilmek için iki soruya cevap vermek gerekiyor. Birincisi, Kolombiya köylüleri neden bu kadar riskli, belalı kokayı üretmeye devam ediyorlar? İkincisi, ABDnin bu ülkeye ilişkin başka beklentileri var mı?
1950lerde önemli bir buğday üreticisi olan Kolombiya çifçisi ilk darbeyi, devlet destekli, verimliliği yüksek ABD buğdayının ülke pazarına, Barış İçin Besin Programları kapsamında sokulmasıyla yedi. 1980lerin sonunda Bush yönetimi uluslararası kahve anlaşmasını iptal edince, iki ayda %0 çöken kahve fiyatları Kolombiya çiftçisine ikinci darbeyi vurdu. 1980ler boyunca, diğer bir deyişle küreselleşme başlarken, İMF-Dünya Bankası programlarıyla açılan dünya piyasalarında temel malların fiyatları hızla düşünce, Kolombiya köylüsü bir darbe daha yedi. Bu koşullarda hızla yıkılan tarım yapısı, özelleştirmelerin yarattığı işsizlik, yoksulları giderek getirisi yüksek, ama riski de yüksek koko üretimine yöneltti. Tabii aynı dönemde ABDde hükümetlerin uyuşturucu salgınıyla, sosyal harcamalar ve rehabilitasyon programları vb. ile mücadele etmek yerine askeri harcamaları destekleyen, savaşı başka topraklara taşıyan yöntemleri seçmesi yüzünden uyuşturucu talebinin sürekli artmış olmasının etkilerini de eklemek gerekir.
İkinci soruya gelirsek. Occidental Petroleum isimli şirketin, kutsal toprakları iğfal ettiği için Kolombiya köylüsüyle başı dertte. The Guardianın aktardığına göre BPnin de. BP çıkarlarını korumak için Kolombiya ordusundan 150 subay ve 500 asker kiralamış (11/09/96). Exxon şirketinin de benzer nedenlerle köylülerle arası iyi değil. Panamaya yakın, Chocco bölgesinde zengin mineral yatakları ve petrol rezervleri var. Ama bu bölgede dünyanın el değmemiş son yağmur ormanı da var. Uluslararası şirketler ve yerli ortakları şimdi bu ormanı, kereste elde etmek için, maden çıkartmak, petrol borusu döşemek, yol açmak için yok ediyorlar. Yerli halk bundan da memnun değil. Diğer taraftan ABD ve Kolombiya hükümeti bölgeyi daha da küreselleştirmeye kararlı. Daha şimdiden serbest ticaret bölgesi kurma planları hazır. Güney Bolivarda da çok zengin yüzey altın madenleri var. Bu arada İMF programı tam istim uygulanıyor; kamu malları, altyapı kuruluşları hızla özelleştiriliyor. Tabii, ülke içinde bunları alacak güçte sermaye grubu bulunmadığı için, hepsi uluslararası, özellikle de ABD şirketlerinin elinde kalıyor ( E. S. Harman, C. Zarate-Laun , 1999, Küreselleşme ve İstikrarsızlık: Kolombiya).
Kısacası ikinci sorunun cevabı da burada, Kolombiyanın yeniden sömürgeleştirilmesinde, gerilla gruplarının, sık sık sokağa çıkmaya başlayan, genel grev yapan emekçilerin de buna direnmesinde yatıyor. Kolombiya ordusundan General Manuel Jose Bonnetin durumu mükemmel bir şekilde özetleyen sözleriyle bitirelim: Biz bu savaşı ABD adına sürdürüyoruz. (The Washington Post 25/05/98).
Cumhuriyet/21 Ağustos 00
|