ARSIVANA SAYFA
 
2 Eylül '00
SAYI: 32
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Emperyalizme karşı mücadelenin bayrağı...
İMF-TÜSİAD hükümeti yeni saldırılara hazırlanıyor!
Cottarelli’nin teftişi protesto edildi
Belediyelerde grev yasağı boşa çıkarılamadı
Ordu, irtica ve KHK
Kapitalizm savaş demektir!
Zorunlu “bağış”a hayır!
Çocuklar ancak sosyalizmde çocukluklarını...
Depremin birinci yılında onbinlerce insan sokaktaydı
Adalet Bakanlığı yetkililerine ve ilgililere açık çağrımızdır!
Bakan yalan söylüyor, Cumhuriyet aklıyor!
Açlık grevini kazanımla bitiren Fehriye Erdal’ın açıklaması
Esnek üretim saldırısı ve işçi sınıfının görevleri
Hücre karşıtı mücadele ve reformist solun güncel konumu
Kolombiya= Vietnam 2000 (mi?)
Almanya’da artan faşist saldırganlık
Mücadele deneyimlerimiz den öğreniyoruz
Komünist militanlardan
parti programı üzerine

Devrimci değerlere saldırı
Bakırçay Havzası Demir-Çelik İşçileri Bülteni’nden
Mücadele Postası
 



 
 
Kolombiya = Vietnam 2000 (mi?)


Ergin Yıldızoğlu


Bir yıldır yoğunlaşan kimi haberler, ABD’nin, narkotik üretimi ve ticaretiyle savaşma bahanesiyle, Kolombiya’da, Vietnam’ı anımsatan büyük çaplı bir maceraya girmeye hazırlandığını düşündürüyor.

Clinton hükümeti “Plan Colombia” adında, üç yıl içinde 7 milyar dolara ulaşması öngörülen bir program açıkladı. Bu yıl, programın 1.7 milyar doları, 1 milyarı helikopter, yedek parça, eğitim hizmeti, entelijans donanımı alması için Kolombiya ordusuna veriliyor. 700 bin doları ise kokain yapılan koko bitkisinin yerine başka ürün koyma progamlarında kullanılacak. Kolombiya ordusu aldığı yardımı koko üretim alanlarını tahrip etmek ve “narko-gerillaların” elindeki toprakları geri almak için kullanacak. (Foreign Affaires Temmuz/Ağustos 2000). The Observer, Clinton’ın “Plan Colombia”yı desteklemeleri için AB ülkelerini ikna etmeye çalıştığını, Blair’in destek vermekten yana olduğunu bildiriyordu (6/08/00). International Herald Tribune’ün verdiği bir habere göre bu yardım kapsamında, 85 ABD askeri eğitim personeli, temmuzun son haftasında Kolombiya’ya geldi. Bunlar, narkotik savaşına katılacak 780 kişilik yeni bir birliği eğitecekler (7/08/00). Washington Post da, geçen mayıs ayında Kolombiya’da 200 Amerikan askeri eğitim (!?) personelinin görev yapmakta olduğunu bildirmişti. Uluslararası Af Örgütü bu gelişmelerin, “1980’lerde El Salvador’da ölüm mangalarını destekleyen, John Pilger’de Vietnam savaşını başlatan” politikaların aynısı olduğunu söylüyorlar. (The Guardian, 19/10/99)

Ancak ABD’nin Kolombiya’da sürdürdüğü bu “anti-narkotik savaş” operasyonuna biraz dikkatli bakınca, sürecin aslında başka bir anlamı olduğu ve müdahalelerin, narkotik ticaretini engellemekten ziyade, ABD’nin bölgede (özellikle Panama’dan çekilmesinin ardından) yeni bir denetim noktası elde etme girişimiyle, Kolombiya'da yeraltı, doğa zenginliklerini talan etmeye uygun ortamın sağlanmasıyla (küreselleşmesiyle) ilgili olduğu görülür.


Görüntüler ve gerçekler

ABD yönetimine, medyaya bakılırsa, dünyanın en önemli kokain üreticisi olan Kolombiya’da ordu, “narko-gerillalara”' (uyuşturucu ticareti yapan ve ülkenin siyasi sistemini tehdit eden solcu gerillalar) karşı amansız bir savaş sürdürüyor. Bu kokain, crack ve eroinin büyük bir kısmı kendi ülkesine geldiği için, ABD halkını korumak amacıyla Kolombiya ordusuna yardımcı oluyor. Bu onurlu denklemde önemli delikler ve büyük yalanlar olmasa ABD’yi desteklemek adeta herkesin boynunun borcu olabilirdi.

Önce delikleri tıkamaya çalışalım. “Narko-gerilla”' olarak tariflenen güçler, 12 bin-15 bin kişilik FARC ile 3. bin-5. bin kişilik olduğu tahmin edilen ELN grupları. Sosyal demokrasinin ötesine geçmeyen bir siyasi talepler dizisine sahip bu iki grubun koko/kokain üretimine doğrudan karıştığına ilişkin ortada somut hiçbir kanıt yok. Muhafazakar The Economist bile bu gerilla gruplarıyla savaşan (BM’nin Nisan 2000'de yayımladığı bir rapora göre ordu tarafından desteklenen -E.Y) milis gruplarının narkotik işine çok daha derin batmış olduklarını teslim ediyor (20/02/99). ELN zaten, etkinliklerini petrol şirketlerinden fidye alarak finanse ediyor (Foreign Affaires). Birçok tarafsız uluslararası gözlemcinin tespitettiği gibi, örneğin BM Uyuşturucu Denetim Programı’nın yöneticisi Klaus Nyholm’a göre, FARC narkotik üretimine ve ticaretine hiç katılmıyor, en fazla otonom sempatizanları aracılığıyla üreticiden vergi alıyor. Kendi çalıştığı (ve askeri analist Alfredo Rangel’e göre halktan büyük destek gördüğü) bölgelerdeyse, uyuşturucu sektörü analisti Ricardo Vargas’ın saptadığı gibi koko bitkisinin üretimini engellemeye çalışıyor.

Buna karşılık, bir ABD Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi raporuna göre Kolombiya’da devletin hemen tüm sektörleri uyuşturucu ile ilgili yolsuzluklara bulaşmış durumda. (Aktaran Chomsky, Znet, Nisan 2000). ABD ordusu da boğazına kadar bu sürecin içinde. Kolombiya’daki ABD güçlerinin komutanı Albay James Hiett'in karısı ABD’ye eroin sokarken yakalandı ve suçunu itiraf etti.

Çoğu gözlemciler, ABD destekli operasyonların esas olarak kuzeydeki FARC bölgesini hedef aldığını, milislerin üretim ve ticaret yaptığı bölgelerden uzak durduğunu tespit ediyorlar.


Kimi sorular

ABD’nin ülkeye ilgisini daha iyi anlayabilmek için iki soruya cevap vermek gerekiyor. Birincisi, Kolombiya köylüleri neden bu kadar riskli, belalı kokayı üretmeye devam ediyorlar? İkincisi, ABD’nin bu ülkeye ilişkin başka beklentileri var mı?

1950’lerde önemli bir buğday üreticisi olan Kolombiya çifçisi ilk darbeyi, devlet destekli, verimliliği yüksek ABD buğdayının ülke pazarına, Barış İçin Besin Programları kapsamında sokulmasıyla yedi. 1980’lerin sonunda Bush yönetimi uluslararası kahve anlaşmasını iptal edince, iki ayda %0 çöken kahve fiyatları Kolombiya çiftçisine ikinci darbeyi vurdu. 1980’ler boyunca, diğer bir deyişle küreselleşme başlarken, İMF-Dünya Bankası programlarıyla açılan dünya piyasalarında temel malların fiyatları hızla düşünce, Kolombiya köylüsü bir darbe daha yedi. Bu koşullarda hızla yıkılan tarım yapısı, özelleştirmelerin yarattığı işsizlik, yoksulları giderek getirisi yüksek, ama riski de yüksek koko üretimine yöneltti. Tabii aynı dönemde ABD’de hükümetlerin uyuşturucu salgınıyla, sosyal harcamalar ve rehabilitasyon programları vb. ile mücadele etmek yerine askeri harcamaları destekleyen, savaşı başka topraklara taşıyan yöntemleri seçmesi yüzünden uyuşturucu talebinin sürekli artmış olmasının etkilerini de eklemek gerekir.

İkinci soruya gelirsek. Occidental Petroleum isimli şirketin, kutsal toprakları iğfal ettiği için Kolombiya köylüsüyle başı dertte. The Guardian’ın aktardığına göre BP’nin de. BP çıkarlarını korumak için Kolombiya ordusundan 150 subay ve 500 asker kiralamış (11/09/96). Exxon şirketinin de benzer nedenlerle köylülerle arası iyi değil. Panama’ya yakın, Chocco bölgesinde zengin mineral yatakları ve petrol rezervleri var. Ama bu bölgede dünyanın el değmemiş son yağmur ormanı da var. Uluslararası şirketler ve yerli ortakları şimdi bu ormanı, kereste elde etmek için, maden çıkartmak, petrol borusu döşemek, yol açmak için yok ediyorlar. Yerli halk bundan da memnun değil. Diğer taraftan ABD ve Kolombiya hükümeti bölgeyi daha da küreselleştirmeye kararlı. Daha şimdiden serbest ticaret bölgesi kurma planları hazır. Güney Bolivar’da da çok zengin yüzey altın madenleri var. Bu arada İMF programı tam istim uygulanıyor; kamu malları, altyapı kuruluşları hızla özelleştiriliyor. Tabii, ülke içinde bunları alacak güçte sermaye grubu bulunmadığı için, hepsi uluslararası, özellikle de ABD şirketlerinin elinde kalıyor ( E. S. Harman, C. Zarate-Laun , 1999, Küreselleşme ve İstikrarsızlık: Kolombiya).

Kısacası ikinci sorunun cevabı da burada, Kolombiya’nın yeniden sömürgeleştirilmesinde, gerilla gruplarının, sık sık sokağa çıkmaya başlayan, genel grev yapan emekçilerin de buna direnmesinde yatıyor. Kolombiya ordusundan General Manuel Jose Bonnet’in durumu mükemmel bir şekilde özetleyen sözleriyle bitirelim: “Biz bu savaşı ABD adına sürdürüyoruz.” (The Washington Post 25/05/98).

Cumhuriyet/21 Ağustos ‘00