Burdur Cezaevinde hücre tipine yönelik katliam provası!..
Katliam ve işkencede Nazilere rahmet okutuyorlar!..
Faşist katliamları durduralım!
Burdur Cezaevinde geliyorum diyen vahşi bir faşist saldırı yaşandı. Devletin üst zirvelerinden çizilen hücre saldırısı planı dağrultusunda gerçekleştirilen bu saldırıyla onlarca tutsak yaralandı, bir kısmı ise halen ölümle boğuşuyor.
Operasyonun sonuçları Ulucanlar gibi bir katliama varmış değil. Ancak gerek saldırının hedefi gerekse saldırganların vahşiliği, Ulucanlardakinden geri kalmamaktadır. Sermaye devleti Ulucanlardan sonra Burdura saldırmıştır. Hiç şüphesiz Burduru yenileri izleyecektir. Zaten üçlü protokolle bu operasyonlar için resmi bir dayanak da yaratılmış oldu. Burdurda yaşanan katliam provası tam da bu protokole dayanılarak yapıldı.
Hücre tipi saldırısının yoğunlaştırıldığı bu dönemde, yeni Ulucanlar, yeni Burdurların yaşanması kaçınılmazdır. Katliam çeteleri diş biliyorlar.
Geliyorum diyen operasyon ya da
planlı faşist katliam girişimi
Ulucanlar Cezaevinden kısa bir süre önce bir dizi cezaevinde olduğu gibi Burdur Cezaevinde de bir takım değişiklikler yapılmış ve müdür olarak Erzurum Cezaevinde işkenceleriyle ünlü 1. Müdür Katip Özen atanmıştı. Ulucanlar Katliamından yaralı olarak Burdura sevkedilen devrimci tutsaklar, Katip Özen ve cezaevi idaresinin yaptırımlarıyla ve saldırılarıyla karşılaşmışlardı. Ulucanlarda yarım kalan işi burada tamamlayacağız denilerek saldırının sinyalleri daha o zaman veriliyordu.
Ulucanlar katliamından sonraki süreçte, sevkedilen yaralı tutsakların tedavilerinin yapılması engellenmiş, temsilcilik kurumu tanınmamaya çalışılmış, görüşe giden ailelere baskılar uygulanmıştır. 128 erkek, 28 bayan siyasi tutuklunun kaldığı cezaevinde koğuşlar kalabalık iken, bir koğuş boşaltılarak hücre tipi haline getirilmiştir. Mart-Nisan aylarından itibaren ise cezaevinde, hücre yapımları hızlandırılmıştır. Bu kaygı verici gelişmeler yaşanırken, gerek Burdur Cezaevindeki tutsaklar, gerekse tutuklu aileleri, kamoyunu, yeni Ulucanlar yaşanmasın! kaygısıyla uyarmışlardı.
Son dönemde bir dizi cezaevinde yaşandığı gibi, üçlü protokole dayanılarak tutsaklara baskıcı uygulamalar dayatılmıştır. Protokolün asıl hedefinin hücre tipine ve yeni katliamlara zemin hazırlamak olduğu açıktı. Burdur Cezaevinde yapılan operasyon protokole dayanılarak gerekçelendirilmiştir. Protokolle getirilen dayatmalardan biri de mahkeme dönüşü yapılan arama dayatmasıdır. Tutsaklar bu uygulama karşısında mahkemeye çıkmama kararıyla, bu dayatmaya karşı tavır almışlardır. Uzunca bir süreden beri varolan gerginliğin ardından, tutsakların bu tavrı, devletin saldırısının gerekçesi olmuştur.
Saldırı Ulucanları aratmayan bir vahşiliktedir
Burdurda mahkemeye çıkmama bahane gösterilerek, sabah saatlerinden itibaren başlayan, asker ve polis timlerince saatlarce süren saldırı, Ulucanları aratmayacak bir vahşilikle yürütülmüştür. Cezaevinin duvarları ve devrimci tutsakların kurduğu barikatlar, kompresörlerle ve grayderlerle yıkılmış, onlarca ses ve gaz bombası atılmıştır. Jandarmanın ve özel timin itfaiye kancaları, demir çubuk ve kalaslarla, tutsaklar öldüresiye dövülmüştür. Operasyon sırasında Veli Saçılık adlı tutsağın sağ kolu kopmuş, Sadık Türkün kafasında gaz bombası patlamış, tutsakların hemen hemen hepsinin vücutlarında kırıklar meydana gelmiş, bayanlara cinsel taciz uygulanmış, bir bayan tutsak ise gardiyanların tecavüzüne uğramıştır.
Koğuşlardan baygın bir vaziyette çıkarılan tutsaklar, Ulucanlardakinin benzeri tarzda saatlarce işkenceye tabi tutulmuşlardır. Katliam provası ardından, tutsaklar yapılan sürgün-sevkler ile Bergama, Ceyhan, Aydın, Bursa, Uşak, Niğde, Nevşehir cezaevlerine dağıtılmışlardır.
Tutsaklara yönelik saldırıya müdahale etmek amacıyla Burdura giden ailelere ve avukatlara da benzeri uygulamalar yapılmıştır. Ailelerin hepsi cezaevinin önünden gözaltına alınmıştır. Avukatların ise hem resmi kurumlarla hem de müvekkilleriyle görüşmeleri engellenmiştir. Savcılığa çıkarılan bir tutsağın duruşmasına katılmak isteyen Av. Zeki Rüzgar ise yaka paça mahkeme salonundan atılmıştır.
Operasyonun sonuçları
Burdur Cezaevinde yaşananlar, devletin kanlı yüzünü bize bir kez daha göstermiş bulunuyor. Ulucanlar Cezaevinden sonra aynı vahşeti tekrar sergilemesi ise pervasızlığının bir işaretidir. Faşist devlet hücre saldırısı için Burdurda bir prova yapmıştır. Böylelikle hem tutsakların direncini, hem de saldırıya karşı ilerici kamuoyundan gelecek tepkiyi ölçmüştür.
Şunu söyleyebiliriz ki, Burdur saldırısı, ilerici kamuoyu tarafından sınırlı tepkilerle karşılanmıştır. Saatlerce süren operasyon, yeni bir Ulucanlar katliamı beklentisine karşın, sessiz sedasız gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle, kabul etmek gerekir ki, sermaye devleti açısından bu prova başarılı olmuştur.
Burdur saldırısı ve sonuçları, gerek devrimci tutsaklar, asıl olaraksa ilerici ve devrimci kamuoyu tarafından değerlendirilmeli ve bundan gerekli dersler çıkarılmalıdır. Tek tek geliştirilecek saldırılara karşı gösterilecek tutum olağanüstü önemlidir. Hücre tipine yönelik faaliyetlerin içine aldığı kitlenin harekete geçirilmesi, saldırılara karşı daha geniş kesimlerin duyarlılıklarının anında seferber edilebilmesi, saldırılara karşı savunma çizgisinden çıkarak devlet karşısında politik bir ağırlık yaratabilecek eylem, etkinlik ve toplamında pratik duruşun sergilenebilmesi konularında, enine boyuna düşünülmeli, belirsizlikler aşılmalı ve politik-pratik çizgi somut ve hedefli bir biçimde planlanmalıdır.
Hücre saldırısının kapımıza dayandığı bir evrede Burdur operasyonu, hücrelere ancak kanla geçilebileceğini bir kez daha gösterdi. Devrimci tutsaklara sahip çıkmak, devletin yaptığı katliam ve operasyonların hesabını sormak ve hücrelere karşı mücadeleyi yükeltmekten geçmektedir.
|