Eğitim-Sen Kocaeli Şubesinin
4. Olağan Genel Kurulu yapıldı
Eğitim-Sen Kocaeli Şubesinin 4. Olağan Genel Kurulu 24 Haziranda yapıldı. KESKin ve onun motor gücü olarak tanımlanan Eğitim-Senin içine girdiği yeni sürecin bir aynası olan Genel Kurulda, DSD, Yurtseverler, Sendikal Birlik ittifakı, tam liste olarak yönetime geldi. Genel kurulun ön süreci ve kurulun kendisi, hem uzlaşmacı-pasifist çizgide derinleşme, bürokratik yozlaşmada ilerleme, hem de bunlara karşı oluşan muhalefetin toparlanmaya başlamasına tanıklık etti.
Genel Kurulun bir ay öncesinden sendikadaki gruplar arasında ittifak görüşmeleri başladı. Ancak bu görüşmeler sendikal politikalar, programlar temelinde değil, delege hesabı, üç senden, beş benden tartışmaları ekseninde yapıldı. Bu görüşmelerden bir süre sonra Emek Grubu ve Devrimci Öğretmen (Yön) grubu çekildi.
Emek Grubu bu süreçte en geniş emekçi kitlesini kapsayacak, gruplara da açık bir çalışma önerisinde bulundu. Genellikle öncü eğitim emekçilerinden yanıt bulan bu çağrı, bürokrasiye karşı tabanın söz-karar hakkı, delegelik hesaplarına karşı genel oy ve nispi temsil temeline dayanıyordu. Sosyalist kamu emekçileri olarak çalışmaya katıldık. Ancak çalışma içinde Emek Grubunun Körfez ilçe seçimlerinde aynı tavrı göstermemiş olması (kapalı kapılar ardında delege hesabı yapması, aynı süreçte orada önce kamu emekçilerinin bir platform oluşturma çabası içinde olması), diğer illerde reformist ittifaklar yapması (ÖDP ve Yurtseverlerle) vb. nedenlerle, Çalışma Grubundan Emek Grubuna yönelik samimiyetsizlik eleştirileri geldi.
Samimiyetsizlik eleştirilerine karşı sosyalist kamu emekçilerinin tutumu şu olmuştur:
Samimiyeti belirleyecek olan gelecek süreçteki tutumdur. Ayrıca samimiyetsizlik yapıyorlarsa bile, yapılan iş doğrudur. Bunu Genel Kurul sonrasına taşıyıp daha nitelikli hale getirebiliriz. Çalışma Grubu beş toplantı yaptı ve toplam olarak, tabanın söz-karar hakkı, delegelik sistemi, işyeri örgütünün güçlendirilmesi, aidatlardan alınan paylar üzerine yoğunlaştı. Hak alıcı eylemlere yönelmemiz gerektiğine ilişkin vurgu yapıldı. Ancak genel demokratik-siyasal haklar mücadelesi ve talepler boyutu eksik kaldı. Çalışma Grubunun faaliyetini uzun süreli olarak gördüğümüz için, bunun çözülebilir bir sorun olduğunu biliyoruz. Çalışma boyunca görüştüğümüz öncü kamu emekçilerinin önemli bir bölümünde de bu rahatsızlığın olması ayrıca önemlidir.
Çalışma Grubu Genel Kurula aidat gelirlerinin dağılımı, şubeye internet kurulması ile ilgili önergeler verdi. Bunlardan sonuncusu hariç hepsi kabul edildi. Çalışma Grubunun adayları yönetime, delegeliğe seçilemedi. Ancak aldığı oy oranıyla gelecek için olumlu sinyaller verdi. 15-30 oy farkla listeyi delemedi. Çalışma sendikada belli bir canlılık sağladı. Bu çalışmayı Genel Kurul sonrasına taşımak ve niteliğini geliştirmek, öncü ve sosyalist kamu emekçilerinin omuzlarındadır.
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!
İzmitten Sosyalist Kamu Emekçileri
Tüm Sosyal-Sen ve SESin ortak eylemi
29 Haziranda Tüm Sosyal-Sen ve SES, SSK Genel Müdürlüğü önünde, 4447 Nolu yasaya, Uyum Yasasına ve 57. hükümetin kurulmasıyla birlikte ırkçı-faşist kadrolaşma çalışmalarına karşı bir basın açıklaması düzenlediler. Basın açıklamasına destek için TÜMTİS üyesi işçiler, Enerji Yapı Yol-Senden yöneticiler, Çankaya ve Mamakta grev kararı almak üzere olan belediye işçileri de eyleme katıldı. Daha sonra basın açıklaması okundu ve sık sık sloganlar atıldı.
Daha sonra Sağlık Bakanının katıldığı SSK Genel Kuruluna temsilciler gönderildi ve beklenmeye başlandı. Bu sırada kafatasçı Sağlık Bakanı Osman Durmuş SSK Genel Kurulundan çıktı ve eylemcilerin arasından geçti. Emekçiler bakanı yuhaladılar ve İMF uşağı hükümet istifa! diye sloganlar attılar. Daha önce toplanan imzalar SSK Genel Kuruluna verildi ve temsilciler gelene kadar oturma eylemi yapıldı. Eyleme katılım 150 kişi civarındaydı. SES ve Tüm Sosyal-Sen tabanının katılımının gereğince örgütlenememesi eyleme zayıf bir görüntü verdi.
İsviçrenin Cenevre kentinde enternasyonal eylem
Küreselleşme karşıtı eyleme
10 bin kişi katıldı
İsviçrenin Cenevre kentinde küreselleşmeye karşı düzenlenen uluslararası miting 25 Haziranda yapıldı. Eylem bu kentte toplanmakta olan Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesine (DMS) karşı yapıldı. Yürüyüşe yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Bu bölgeden 200 sosyal kuruluş ve dünyanın her tarafından farklı organizasyonların katılımıyla gerçekleşen eylem coşkulu geçti. Emekçiler sınır tanımayan küreselleşme saldırısını protesto etmek için yürüdüler.
Büyük bir meydanda buluşan kitle, pankartlarını açıp sloganlarını atarak coşkuyu arttırdı. İşçiler, emekçiler, köylüler eylemde buluşmuşlardı. Gençler sayıca mitingde büyük bir ağırlığa sahipti. Bu, yaşadığımız sistemin çürümüşlüğüne karşı gençlikten yükselen tepkinin ifadesiydi.
Eylemde Fransızca, İngilizce, İspanyolca, Portekizce ve Arapça konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda, Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi protesto edildi, borçlu ülkelerin borçlarının hemen silinmesi istendi. Yeni Dünya Düzenine karşı birlik çağrısı yapıldı.
Konuşmalardan sonra toplanan kitle yürümeye başladı. Yürüyüşte yüzlerce pankart taşınıyordu. Kitle sesini daha da yükselterek sloganlar atmaya başlamıştı. Bu arada mitinge katılmayan binlerce kişi yürüyüşü ilgiyle izliyordu. Yavaş yavaş katılım da artıyordu.
Bu sene güvenlik önlemleri geçen yıllara göre daha çok artırılmıştı.
BM binasının önüne kadar yüründü. Burada bazı yerlerde polis engelleriyle karşılaştık. Gaz bombalarıyla donatılmış robocop polisler ve arkada saklanan askerler kitle tarafından protesto edildi. Yürüyüşün sonunda bir konuşma daha yapıldı ve eylem bitirildi.
Artık Kızılderili Zapatadır, Zapatisttir!
Beyaz adam yeni dünyaya ayak bastı. Bir de uygarlık götürdü yanında. Tıpkı Iraklı çocuklara götürdüğü ölümcül insan hakları gibi. Ya da Vietnama, Kosovaya, Ruandaya, Ugandaya
Kızılderili, komşu kabilelerden beyaz adamın en çok altını istediğini duydu. Ve istediğini elde etmek için nasıl zalimleştiğini de... Buna bir anlam veremedi. Çünkü altın onun için yalnızca küçük heykelcikler ve süs eşyasıydı. Nereden bilsindi eski dünyanın meta ekonomisini ve altının metalar karşısındaki yerini. Altının bütün metalara sahip olmanın aracı olduğunu. Ve tabii anlayamazdı bütün metalara neden sahip olunması gerektiğini. O, o güne kadar tüm ihtiyaçlarını doğadan, toplayıcılık ve avcılıkla elde etmişti. Ancak ihtiyacı olduğu kadarını almış ve doğayla uyumlu bir şekilde yaşamıştı. Henüz insanın insanı sömürdüğü, herkesin ortak malı olan toprağın çitlerle çevrilip bölündüğü, kişilerce mülk edinildiği toplumsal sistemlerden de habersizdi.
Kızılderili elindeki altının hepsini beyaz adama sunmaya karar verdi. Dileği beyaz adamın geldiği yere çekip gitmesi, onu doğayla başbaşa doğal gelişimine bırakmasıydı.
Sunulan altın, beyaz adamın hırsını daha da kamçıladı. Kızılderili, beyaz adamın kana ve altına doymayacağını, ancak onun kılıcı altında can verirken, kırbacı altında köleleşirken kavradı.
Beyaz adam Kızılderiliyi topraklarından sürdü. En verimli yerlere kendisi yerleşti. Zamanla küçük kasabalardan, küçük ve büyük çiftliklerden büyük kentler oluştu. Hüküm süren küçük meta ekonomisi değil, kapitalist ekonomiydi artık. Yine de altının önemi azalmadı.
Beyaz adam Kızılderiliyi sürdüğü topraklarda da rahat bırakmadı. Yeraltı, yerüstü tüm zenginliklerini talan etti. En verimli topraklara kendisi yerleşti. Yetinmedi, kentlerde biriktirdiği tonlarca çöp ve zehirli atığı getirip onun yaşadığı toprağa attı. Yetinmedi, nükleer denemelerini onun yaşadığı yerlerde yaptı. Yetinmedi, onun emeğini sömürdü. Beyaz adam yıkıcıydı, kirleticiydi, sömürücüydü.
Kızılderili şimdi içecek suyunu bile yüzlerce mil uzaktan getirmek zorundadır.
Beyaz adam uygarlığı şimdi de Afrika halklarına ve ölümcül insan haklarını Balkanlara, Ortadoğuya, Kafkasyaya götürmeye devam ediyor.
Ama artık Kızılderili Oturan Boğa değil, savaşandır. Artık Kızılderili Zapatadır, Zapatisttir.
|