ARSIVANA SAYFA
 
1 Temmuz '00
SAYI: 24
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan...
Düzen cephesinde krizler ve reformist solda hayaller
"Kriter" tartışmaları ve teslimiyet platformu...
"Kophenag kriterleri" tekerlemesi ve...
Sistem kontr-gerillasız yapabilir mi?
Sermaye patronları açık köle pazarına dönmüş...
24 Haziran İstanbul mitingi
Mamak belediyesi işçileri grev kararı aldı
Çorlu deri işçileri baskı ve teröre rağmen...
Asgari ücret mi, sefalet ücreti mi?
Enerji-Yapı Yol Sen üyelerinin ülke çapında...
Tüm Sosyal Sen ve SES'in ortak eylemi
Tekirdağ'da 20 bin kişilik üretici köylü gösterisi
TÜGSAŞ ve İGSAŞ'ın özelleştirilmesi...
Sivas katliamının perde arkasında...
Hırsızlık, Yolsuzluk, pislik ve "Yüce Meclis"!
Devrimci tutsakların "sağlıklı yaşam hakkı"...
İstanbul Barosu'nun cezaevi etkinlikleri
Emperyalist tekeller kâr uğruna doğayı katlediyorlar!
Ekim Gençliği'nden...
Almanya'da anlamlı öncü işçi etkinliği
Otomobil sektöründe neler oluyor!
Basında hücre saldırısı
Mücadele tarihimizden
Mücadele Postası
 
Tüm başlıklar



 
 
Çorlu deri işçileri baskı ve teröre rağmen
kararlılıkla direniyorlar


Çorlu’da Deri-İş Sendikası’nda örgütlendiklerinden dolayı işten atılan Baykallar, Reisler ve Trakya Deri işyerlerindeki 100’ün üzerinde işçinin direnişi, baskı ve gözaltılara rağmen, kararlılıkla devam ediyor.

Yaklaşık 6 binin üzerinde işçinin çalıştığı organize sanayide, sigortasız, her türlü sosyal haktan yoksun olarak sefalet ücreti karşılığında sömürülen işçiler, bu duruma son vermek için Deri-İş Sendikası’nda örgütlenme yoluna gittiler. Tam bir köle pazarını andıran organizedeki işçilerin örgütlenme girişimi, işverenler tarafından işçilerin işten atılması ve yoğun polis saldırısıyla karşılandı. İşten atılan işçiler fabrika önlerinde toplanarak, atılan işçilerin geri alınması ve sendikal örgütlülüğün tanınması talebiyle direnişe devam ediyorlar. İkinci bir Tuzla geleneğinin yaratılacağından korkan sermaye güçleri, direnişi ezmek için bütün baskı yollarını deniyorlar. Direnişle birlikte yüzlerce polisin coplu saldırısı sonucu defalarca gözaltına alınan işçilere polis şeflerinin burayı “Tuzla yapamayacaksınız” demeleri, duyulan korkuyu gösteriyor.

Çorlu işçilerinin eylemine henüz yeterli ve anlamlı bir sınıf dayanışma sağlanmış değil. Kendi güçlerine güvenen işçiler, baskılara rağmen direnmekte kararlı olduklarını, çünkü zulmün ve sömürünün artık katlanılamaz noktaya geldiğini belirterek, haklı direnişleriyle dayanışma içerisinde olunmasını bekliyorlar.

24 Haziran mitinginde direnişteki
deri işçileriyle konuştuk...


Ufuk Karabağ (Reisler Deri/Çorlu): Haksız yere polislerden baskı görüyoruz. Sürekli bize dayak atıyorlar. Patronlar polislere para vererek bize karşı saldırtıyor. İş istiyoruz. Fabrikanın kapısına gittiğimizde sürekli bizi sopalarla, coplarla döverek dağıtıyorlar. Suçumuz ne? Sendikalı olmak. Bize diyorlar ki, işverene karşı olmayacaksınız, sendikalı olmayacaksınız. Biz de bunlara karşı diyoruz ki, hakkımızı alıncaya kadar mücadele edeceğiz ve kazanacağız.

Semra Çimrit (Reisler Deri/Çorlu): Biz hakkımızı istiyoruz; sendikalı ve sigortalı olmak istiyoruz. İşten atılmak ve mevsimlik çalışmak istemiyoruz. Sürekli çalışmak istiyoruz ve herkesten yardım istiyoruz. Hakkımızı alamadığımız sürece de direnmeye devam edeceğiz.

Özlem Güven (Reisler Deri/Çorlu): Biz haklarımızı istiyoruz. Tuzla işçileri gibi sigortamız yok, haklarımızı alana kadar da direneceğiz. Şu an toplam 4 fabrikada 100’e yakın işçi olarak direniyoruz.

Eyüp Çınar (Baykallar Deri/Çorlu): Üzerimizde baskılar var, ama kazanacağız. Hepimiz birlik içerisindeyiz. Bizi daha çok çalıştırmak için doping hapları veriyorlar. Cumartesi günleri dahi 5’e kadar çalıştırıyorlar.






Asil-Deri işçisiyle röportaj:

“Topluma bırakacağımız en
büyük miras örgütlülüktür”


Saldırılara örgütlenerek yanıt verme gerekliliğinin bilincinde olan Asil-Deri işçileri sendikalaşmaya doğru gidiyorlar. Yoğun bir sömürüye maruz kalan işçiler buna karşı örgütlenme yolunu seçtiler. Bunun farkına varan patron işçileri parça parça işten atmaya başladı. Asil-Deri işçisi işten atmalara karşı birleşerek hak arama mücadelesini sürdürüyor.

- Son durumunuzu anlatır mısınız?

- İşvereni kanunsuz lokavt yaptığı için mahkemeye verdik. Sulh ceza mahkemesi iş mahkemesine sevk etti. Şimdi Çalışma Bakanlığı’nın vereceği sendikaya üye olmak için yetki belgesini bekliyoruz. En son görüşmemizde, belge göndereli sekiz gün olduğunu öğrendik. Bölge Çalışma Müdürlüğü bu belgenin ellerine ulaşmadığını söylüyor. Daha önce de gelen müfettiş raporları bilinçli olarak elimize geç ulaştırılmıştı. Burada işveren nüfuzunu kullanıyor. İşveren işyerinde çalışan işçi sayısını 174 olarak göstermiş, itiraz ettik. Müfettiş çağırıp gerçek sayıyı tespit ettirdik. Şu an belgenin elimize geçmesini bekliyoruz. Yetki belgesi elimize geçtikten sonra, işveren altı gün içerisinde sendikalaşmaya itiraz edebilir. Ama bu itiraz bir şeyi değiştiremeyecek. Türkiye’de deri işkolunda Deri-İş’ten başka sendika yok.

- Geçiminizi ne ile sağlıyorsunuz?

- Birçok arkadaşımız geçici bir işte çalışıyor. Çalışmayan arkadaşlarımıza da sendikamızın bize gönderdiği yardımdan ihtiyaçlarına göre veriyoruz.

- Başka sendikalardan yardım geldi mi?

- Kayseri ve diğer illerdeki hiçbir sendikadan yardım gelmedi. Şu an Tuzla’da direnişte olan deri işçisi kardeşlerimiz kendi aralarında topladıkları yardımı gönderdiler.

- Fabrikanın durumu nedir?

- Şu anda altmış işçi çalışıyor. Fabrikanın, çalışmasına rağmen, eylemde bulunduğumuz iki aylık zamanda dört trilyondan fazla zararı var. Bu dediğimiz zaman, deri sektöründe ölü zamandır. İleriki dönemde işverenin zararı daha büyük olacaktır, bizler bunun bilincindeyiz.

- İşçilerle irtibatı nasıl sağlıyorsunuz?

- On kişilik bir komitemiz var. Bu komite ile sağlıyoruz. Komite içinde basınla, resmi dairelerle, siyasi partilerle, esnaflarla ilgili görevlendirdiğimiz arkadaşlar var.

- Son olarak söylemek istediğiniz...

- Bugün Türkiye’de bizim gibi sorunlar yaşayan kardeşlerimiz var. Mesela sendikamızın Çorlu’da bir örgütlenme çalışması var. Orada da 104 işçi kardeşimizi işten attılar. Polis ve jandarma baskısıyla karşı karşıyalar. En son çok kötü dayak yediklerini, oradaki genel başkan ve yardımcısını tutukladıklarını duyduk. Ama bunlar hiçbir zaman çözüm değil. Bunlar hep hükümetlerin yanlış politikaları. İşverene bütün haklarını vermiş, işçiye gelince hiçbir hakkını vermemiş. Hak arayınca, ya terörist ya da bozguncu diyorlar. Türkiye’nin büyüyen en büyük yarası örgütsüzlüktür. Örgütsüzlüğümüzden dolayı işverenler bizlere her türlü oyunu oynayabiliyorlar. Son olarak şunu söyleyeceğim. Sendikasız çalışmak hamallıkmış. Bütün işçiler sendikalaşsınlar. Biz işçilerin hiçbir varlığı yoktur. Topluma bırakacağımız en büyük miras örgütlülüktür.

Kızıl Bayrak/Kayseri




Savranoğlu Deri: Sendikalaşma çabasına patron saldırısı


Menemen’de kurulu Savranoğlu Deri fabrikasında personel dahil 86 kişi çalışıyor. Fabrikada sendikal çalışma 2000 yılının Mart ayında başlamıştı. İşçiler sendikal haklarını alabilmek, daha iyi şartlarda çalışabilmek için biraraya gelmişler ve Türk-İş’e bağlı Deri-İş Sendikası’na üye olmuşlardı. İşçilerin sendikaya üye olduklarını öğrenen işveren, sendikalaşma faaliyetini engelleyebilmek için önce öncü işçilerden 3 işçiyi işten atmıştı. Daha sonra işten atmalar 3’er-5’er kişilik gruplar halinde devam etmiş ve toplam 16 işçi işten atılmıştı.

İşten atılan işçiler biraraya gelerek 22 Mayıs’tan itibaren fabrika önünde beklemeye başladılar. Üretime devam eden diğer sendikalı işçiler dışarıda bekleyen işçi arkadaşlarına destek veriyorlar. İşveren üye çoğunluğunun sağlanamadığını öne sürerek işçiler aleyhinde dava açmış bulunuyor. Atılan işçiler, üretime devam eden arkadaşlarının kendilerine tam destek verdiklerini, ancak işler şu an yoğun olmadığı için işverenin topluca iş bırakılmasından zarar görmeyeceğini; 5 Temmuz’daki mahkemeden sonra atılan işçilerin geri alınmaması durumunda, işlerin yoğun olduğu aylarda, yeni eylem tarzlarıyla kendilerine destek vereceklerini ifade ediyorlar. Ayrıca, İstanbul’da aynı işverene ait iki deri fabrikasında çalışan işçilerle de iletişim halindeler, onlardan da destek alıyorlar.

Patron, işçiler arasındaki birlikteliği bozmak için türlü oyunlar oynuyor. Yalnız bulduğu işçilerin yanına adamlarını göndererek, bu sendikal çalışmadan hiçbir şey elde edemeyeceklerini, boşuna çabaladıklarını, ellerinde sendikalı işçilerin isim listelerinin bulunduğunu söyleyerek yıldırmaya çalışıyor. İşten atılan işçiler, Menemen’de ilk kez sendikal çalışmayı bu dereceye kadar ilerlettiklerini, bundan ne pahasına olursa olsun vazgeçmeyeceklerini, amaçlarının sadece sendikayı Savranoğlu Deri’ye sokmak olmadığını, Menemen’de bulunan diğer fabrikalardaki işçilere de taşımak istediklerini söylüyorlar.

Hiçbir sendikal örgütlülüğün olmadığı Menemen bölgesinde deri işkolunda bu aşamaya gelebilmiş bir sendikal çalışmanın diğer fabrikalara da örnek teşkil edeceği düşünüldüğünde, örgütsüz bir sektör ve bölge için işçilerin bu eyleminin önemi daha da artıyor.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Kızıl Bayrak okurları/İzmir