ARSIVANA SAYFA
 
17 Haziran '00
SAYI: 22
Kızıl Bayrak'tan...
Hücre saldırısına karşı hazırlık!
Sosyal yıkım saldırısı sürüyor!
Sermaye enflasyonu düşürme masalıyla...
15-16 Haziran ve işçi sınıfının öncü rolü
İnsanca yaşanacak bir ücret için...
"Kararlılığımızı koruyarak sınıf adına mücadelemizi...
Devrimci kamu emekçileri sorumluluk...
Bu çizgi "zafer" değil, sürekli yenilgi getirir!
Eğitim-Sen bürokratları Ankara eyleminde...
Yaşamı devrimci tarzda dönüştürmek esas olmalı!
MHP'ye çekilen cila tutmaz!
Dönemi kazanmanın olanakları...
Hücre karşıtı faaliyetin durumu ve devrimcilerin görevi
İzolasyon politikası hücre tipi cezaevleriyle...
Katıl karşı duralım!...
Öldürtme, sahip çık!
"Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır" Kurultayı
Son İEP toplantısı ve...
Sol liberallerin "Emek Platformu" aşkı
Çoçuk emeği, kapitalizm ve sosyalizm!
Dünyanın en adaletsiz sınav sistemi
Hafız Esad'ın ölümü ve hassasiyet kazanan...
Arjantin'de bir kez daha genel grev!
Clinton gezisinin perde arkası...
Ateşi Çalmak
Mücadele Postası

 
 

Eğitim-Sen bürokratları
Ankara eyleminde kime hizmet etti!


Kamu emekçileri yıllardır grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için fiili bir mücadele yürütmektedir. Bu mücadele çetin çatışmalara sahne olmuştur. Ve bu mücadelede öncü kamu emekçileri ile öncü işçiler, ortak sorunlarının çözücü halkasının fiili-meşru mücadele hattıyla alanlardan geçtiğinin bilinciyle hareket etmişlerdir. Çoğu zaman ortak mücadele ile sermayenin faşist yasa ve yasakları alanlarda parçalanmıştır. Ortak mücadele doğallığında sınıf dayanışmasının örneklerini ve yakıcılığını somutlamıştır. Bu somutluk üzerinden hareket edildiğinde, kamu emekçileri, özelde Eğitim-Sen zaman zaman militan eylemlilikler gerçekleştirmişlerdir.

Bu eylemlerden, sendikal bürokrasiden bağımsız gelişen 4 Mart’ı herkes hatırlamaktadır. Taban inisiyatifiyle neler yapabileceğini dostta-düşmana ve sendika bürokrasisine göstermiştir. Tersinden ise, sendika bürokrasisinin bu militanlığı nasıl paralize ettiği görülmüştür.

4 Mart’tan bu yana kamu emekçileri cephesinde bir zayıflama, bir yorgunluk ve yer yer teslimiyete varan tutumlar gösterilmiştir. Bu gerilmenin gerisinde sendikal bürokrasi durmaktadır. Sendika bürokratlarının kitleleri nasıl yıldırdığının bir göstergesi eylemlere katılımdır. Kitlesel katılım bir yana, alanlarda varlıkları-yoklukları belli değildir. Genelde eylemlilikler hava boşaltma eylemlerine dönüşmekte, bu da eyleme gelen kitlenin ruh halini etkilemekte, inancını zayıflatmakta ve yormaktadır.

Gelinen aşamada kamu emekçileri cephesinde, özel olarak Eğitim-Sen’de yaşananlar, kamu emekçileri mücadelesinin etkilendiği alan, yüzyüze kalınan bu sendikal bürokrasi engelidir.

Vereceğimiz şu örneğin temel amacı sendika bürokrasisinin somut teşhiridir.

Eğitim-Sen’in 10 Haziran’da Ankara’da düzenleyeceği eyleme İstanbul’dan destek vermek için gelen bir sözleşmeli öğretmen, Eğitim-Sen 4 No’lu Şb. Başkanı tarafından Eğitim-Sen üyesi olmadığı gerekçesiyle Ankara’ya götürülmedi. Dahası orada yapılan tartışmada bu öğretmene karşı kaba bir tavır sergilendi. Böylece, örgütsüz kesimi arkalarına almaya yönelik “şov”lar boşa çıktı. Kimin gelip gelmeyeceği konusunda, “Bakanlık da öyle istiyor” denilmesi ise, kime ne söz verildiğini düşündürtmektedir. Bu icazetçi tutum kendisini Ankara’da da göstermiştir.

Eğitim-Sen, bu eylemde sermayenin karşısına güçlü bir tarzda çıkılmaması, sınıf dayanışmasının örülmemesi, sınıf desteğini istememesinin gerisinde neler olduğunu açıklamak zorundadır. Hem sermayeye karşı mücadele edeceksiniz, hem de bir “tehlike” arz etmeyeceksiniz ve talebiniz gerçekleşecek! Siz yalnızca ilkokul çocuklarını kandırabilirsiniz. Yaşadığımız bu coğrafyada bedel ödemeden bir hak kazanılmış mıdır, sayın icazetçi Eğitim-Sen bürokratları?

Bu eyleme destek vermek isteyenler, sendika bürokratlarının bugüne kadarki “gizli” tecritini açıktan görmüşlerdir. Kolluk güçleri ile aynı zihniyeti taşıyan bir tablo ile karşılaşılmıştır. Bu tablo genel hatları ile şöyle: Her eylem öncesi sermayenin kolluk güçleri tarafından “güvenlik” gerekçesiyle etraf ablukaya alınır, devrimcileri eylemden uzak tutma politikası uygulanırdı. Fakat bu sefer böyle olmadı. Kendilerine “öncü-ilerici” diyen kimileri (sendika bürokratlarının inisiyatifi dışına çıkmayan bir grup) kendilerine göre eylemin “hukuki” çerçevesini çiziyorlar. Bu çerçevede devrimcilere yer yok. Yani sermaye devletinin devrimcileri işçi-emekçilerden tecrit etme politikasını hayata geçirmede sendika bürokratları kendilerine bir misyon biçiyorlar. Bunda kısmen başarılı da oldular. Ancak bu başarının görece ve geçici olduğunun altını çizelim.

Eğitim-Sen’in polis zihniyetli “görevlileri” şunu açıklamak zorundadırlar. Siz devrimcileri ve tutsak yakınlarını tecrit ederken kime söz verdiniz? Devrimcilerin önüne o alıştığımız robocop polislerinin kurduğu türden barikatı kime karşı kurdunuz? Dahası, korkunuz neydi? Bir avuç devrimci miydi? Ya da aynı “militanlığı” sermayeye karşı neden göstermediniz? Norm kadro yasasını neden püskürtemediniz? Bunun hesabını kamu emekçilerine nasıl vereceksiniz? Ya da eylem anında attığınız yalan gibi, “norm kadro yasası geri alındı” diye kamu emekçilerini mi kandıracaksınız? Siz olsa olsa kendinizi kandırabilirsiniz.

Polis zihniyetli bu görevliler bilmelilerdir ki, 4 Mart’ı meydanlarda yaratanlar devrimciler ve militan kamu emekçileridir. Bunu hatırlayın yeter. Biz bu meydanda düşmanla nasıl çatıştıysak sizinle de çatışırız. Biz her eyleme geleceğiz. Siz de her eylemde aynı tavrı alacak mısınız?

Eğitim-Sen bürokratlarının bu eylemdeki amacı neydi? Eğitim-Sen’in kurulmasında en büyük emeği olan ve bedel ödeyen devrimcilerdir. Ve şu an birçoğu tutsaktır. Birkaç sendika bürokratı tüm bu değerleri ayaklar altına almaktadır. Tutsak yakınlarının sesini boğmak isteyen zihniyet elbette hesap verecektir. Devrimci-demokrat kamu emekçileri bu tutum karşısında sessiz kalmayacaklardır.



Haber Sen’in Genel Kurulu yapıldı...

Üyenin değil Genel Merkez’in Genel Kurulu


Haber Sen’in Genel Kurulu Petrol-İş kongre salonunda 10/11 Haziran tarihlerinde yapıldı. Kongreye 473 delege katıldı. Petrol-İş salonu tamamen dolu idi.

EMEP, ÖDP ve İP temsilcilerine bol konuşma hakkının verildiği kongrede, daha sonra faaliyet raporunun ve mali raporun da okunmasının ardından 19 kişi faaliyet raporu hakkında konuştu.

Konuşmacılar, Haber-Sen’in 35 bin üyeli olduğu dönemlerden 6 binlere gerilemesi gerçeğini gün gibi ortaya koymaktaydılar.

Kürt illerinden gelen konuşmacılar, yaptıkları konuşmalarda daha çok demokratik barış temasını işlediler. Yaşadıkları illerde baskı ve zorbalığa karşı yine de nasıl zorluklarla mücadele verdiklerini anlattılar.

Bir iki konuşmacı da, üyelerin istifalarının ardında yatan gerçeği sendika genel merkezinin duyarsızlığına, politikasızlığına bağladığı konuşmalarında, şubelerde temsilciler meclisinin işlemediğinden yakındı.

Haber-Sen şubelerindeki dağınıklık, 20-25 binden fazla üye kaybı... Genel başkanın sürgününe karşı kimsenin ses çıkarmaması aslında üyenin tepkisiydi.

Kongre çok sönük geçti. Kongreyle sınırlı bir değerlendirme yaparsak örgütü ileriye taşıyacak bir sonuç çıkarmak oldukça zordur. Bu kongre de şube kongre süreçlerindeki tıkanıklığın bir yansımasıydı. Şubelerin kongrelerinde yönetimlere aday bulmakta zorlanılmış olması bile, bu bürokrat tayfasını ittifaklar yapma aldatmacasından alıkoymuyordu. Üyelere yönelik kongre çalışmasının esamesinin daha görülmediği kongre öncesi süreçte, işyerlerine kongre tarihini ve yerini bildiren en ufak bir afiş, bildiri çalışması dahi yapılmamıştı.

Fakat şube kongrelerinden seçilen genel merkez üst kurul delegeleri üzerinden sistemli bir çalışma yürütüldüğü de bir gerçek.

Tüm politikaları seçimlere yönelik olan bu yeni yetme bürokrat tayfalarının hiçbirinin emekçileri işyerlerinde örgütlemek, düzenli toplantılar yapmak gibi bir dertleri yoktur. Buna, tepeden aşağıya örgütlenme anlayışı ve dernekçi gelenekleri engel olmaktadır.

Şube kongreleri katılımsız geçmiştir. Çalışanların büyük çoğunluğunu olduğu gibi, kendilerini doğrudan ilgilendiren üyeler bile sendika şube kongrelerinden habersizdir. 600 üyeli Anadolu yakası 55 delegenin katılımıyla gerçekleşmiştir. Şube kongrelerini yönetim kongreleri olmaktan çıkaramadığımız sürece, genel kurullarımız da genel merkezin genel kurulu olmaktan kurtulamayacaktır.

Taşeronlaştırma uygulamalarına karşı, özelleştirme uygulamalarına karşı hiçbir ciddi hazırlık yapmamış, çalışanını buna yönelik olarak bilinçlendirmemiş, eyleme hazırlamamış bir yapı, kongrelere gelince akıl almaz bir çaba içine girebiliyor.

Seçimleri ÖDP-yurtsever listesi 7 kişi ve 2 de liste harici aday kazanmış oldu.

Bir Telekom emekçisi/İstanbul