ARSIVANA SAYFA
 
17 Haziran '00
SAYI: 22
Kızıl Bayrak'tan...
Hücre saldırısına karşı hazırlık!
Sosyal yıkım saldırısı sürüyor!
Sermaye enflasyonu düşürme masalıyla...
15-16 Haziran ve işçi sınıfının öncü rolü
İnsanca yaşanacak bir ücret için...
"Kararlılığımızı koruyarak sınıf adına mücadelemizi...
Devrimci kamu emekçileri sorumluluk...
Bu çizgi "zafer" değil, sürekli yenilgi getirir!
Eğitim-Sen bürokratları Ankara eyleminde...
Yaşamı devrimci tarzda dönüştürmek esas olmalı!
MHP'ye çekilen cila tutmaz!
Dönemi kazanmanın olanakları...
Hücre karşıtı faaliyetin durumu ve devrimcilerin görevi
İzolasyon politikası hücre tipi cezaevleriyle...
Katıl karşı duralım!...
Öldürtme, sahip çık!
"Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır" Kurultayı
Son İEP toplantısı ve...
Sol liberallerin "Emek Platformu" aşkı
Çoçuk emeği, kapitalizm ve sosyalizm!
Dünyanın en adaletsiz sınav sistemi
Hafız Esad'ın ölümü ve hassasiyet kazanan...
Arjantin'de bir kez daha genel grev!
Clinton gezisinin perde arkası...
Ateşi Çalmak
Mücadele Postası

 
 

İzmir İşçi Bülteni

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!

Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!

İnsanca yaşanacak bir ücret için
militan sınıf mücadelesini yükseltelim!


İMF uşağı sermaye devletinin sosyal güvenlik reformu adı altında toplumun bütün emekçi kesimlerine yönelik saldırıları hız kesmeden sürüyor. Özelleştirmeler birbirini izliyor, işsizlik ve sefalet her geçen gün artıyor. Ekonomi küçülüyor, milli gelir azalıyor, alım gücü sürekli aşağıya çekiliyor. Enflasyonla mücadele adı altında işçilerden ve emekçilerden daha fazla fedakarlık isteniyor. Bir avuç rantiyeci-asalak ise servetine servet katarak ha babam yükseliyor.

Altıncı ay zam dönemi başladı. Bu döneme birçok hakkımız gaspedilmiş olarak giriyoruz. Hepimiz yapılacak olan zamları bekliyor. Bizi mahkum ettikleri sefalet ücretine eklenecek olan 6 milyon, bir-iki açığımızı belki kapatır diye kendimizce hesaplar yapıyoruz. Patronlar bizleri gece gündüz köleler gibi çalıştırırken, karşılığında kuru bir sefalet ücretini reva görüyor. Yasalarda varolan sendikal örgütlenme ve toplusözleşme haklarımızı bile kullanamıyoruz. Çünkü bu vahşi sömürüye karşı örgütsüz ve dağınık bir duruş sergiliyoruz.

İnsanca çalışmaya yetecek düzeyde bir ücret
tüm işçilerin en doğal hakkıdır!
Sermaye düzeninin sözcüleri hepsi birden ayağa kalkmış, sendikalı işçiler şahsında bütün işçilere diyorlar ki: “İşçiler çok fazla ücret talep ediyor”! Enflasyon ve istikrarsızlık bizlerin yüzündenmiş. Onun için daha da fazla fedakarlık edip, daha da çok çalışmalıymışız!

Bu ülkede enflasyon gerçekten bizlerin yüzünden mi? Gerçekten biz çok mu ücret talep ediyoruz, fabrikalar bu yüzden mi kapanıyor, işsizlik bunun için mi artıyor? Ekonomi neden yeterli iş olanağı yaratmıyor?

İMF emrediyor, hükümet uyguluyor. Kaynak yok diyenler yalan söylüyor!

Türkiye’de işçi-emekçilerin toplam milli gelirden aldıkları pay 80’li yıllardan bugüne sürekli olarak düşmüştür. Sağlık, eğitim vb. hizmetler ödeneksizlikten perişan hale getirilirken, 1998-2000 dönemi için silahlanma projesine ayrılmış toplam kaynak tutarı 87 milyar dolar civarındadır. ‘95 fiyatlarıyla TSK’nın modernizasyonu için 25 yıllık bir sürede 150 milyar dolar kaynak ayrılması planlanmıştır. Tanesi 2,5 trilyona malolan 5 hücre tipi cezaevi inşasının bittiği, 7’sinin yapımının devam ettiği, 17’sinin ise ihalesinin verileceği açıklanarak, ülke cezaevleriyle donatılmaya çalışılıyor. Üretimin can damarı ana sektörler parça parça özelleştirilip yokedilirken, biriken sermaye de bankalara, özel şirketlere, kara para, uyuşturucu, kaçakçılık işlemlerine, yabancı sermayedarlara peşkeş çekilip, bir avuç rantiyeci asalak palazlandırılıyor.

Artık İMF damgalı bu istikrar programını bozalım. Çünkü sermayenin sözcüleri ne zaman istikrardan bahsetse, ardından işten atılmalar, sendikasızlaştırma, sıfır zam dayatmaları yaşıyoruz. Fedakarlık gerekiyorsa bunu biz değil, bizim kanımızı emerek holdinglere dönüşen patronlar sınıfı yapsın. Onlar için istikrar olan, bizler için sefalet demektir. Onların düzlüğe çıkarmak istedikleri Türkiye değil, kendi para kasaları, asalak saltanatlarıdır.

Ne sefalet içinde yaşamak, ne de işsiz kalmak bizim kaderimizdir. Artık kendi kaderimizi kendi ellerimize alalım. Çiğli organizede çalışan işçiler olarak fabrikalarımızda komiteler kuralım. Bu komiteler aracılığıyla diğer fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimizle ilişkiye geçip, fabrikalar arası koordinasyon kuralım. Bu örgütlülüğümüzü de sıkıya bağladıktan sonra, patronların karşısına ortak taleplerimizle, tek yumruk halinde çıkalım. Üretimden gelen gücümüzü kullanıp haklarımızı söke söke alalım!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası!
Topyekûn saldırıya karşı, topyekûn direniş!
Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!

(İzmir İşçi Bülteni’nin Haziran ‘00 tarihli
sayısından alınmıştır
)