Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Şubat 2004
Sayı: 69
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Yasa tasarısını püskürtmek için alanlara!
  YÖK yasası çıkmazı
  Teziç'in "aile fotoğrafı" gençliği temsil edemez!
  Sırada YÖK yasa tasarısı var!
  Açlık grevi sürecindeki eylem ve etkinlikler...
  Soruşturma ve yasa karşıtı eylemlerden...
  Soruşturma ve yasa karşıtı eylemlerden...
   Soruşturma ve yasa karşıtı eylemlerden...
  Soruşturma ve yasa karşıtı eylemlerden...
  Bir dönemin ardından...
  NATO: Emperyalist saldırganlık ve savaşın kurumsallaşması
  6. Filo'yu unutmayın!
  "Her alanda ve her düzeyde devrimci seferberlik!"
  Gençlik hareketinin sorunları...
  Gençlik içerisinde reformizmin etkisi ve görevler
  Taşra üniversiteleri ve Teknokentler
  Okullarda "demokrasi" oyunu!
  "Bayram bizim sokağa da gelecek!"
  Üniversite-AŞ'de yurt yaşamı
  Irak yeniden yapılandırılıyor!
  Kendi tarihini kavgayla yazan halk!
  ABD emperyalizmi/1
  Gerçekler devrimcidir!
  14 Şubat: Vitrinlerde satılan sevgiler
  "Seni halk adına ölümü mahkum ediyorum!"
  Oyun yazarının türküsü!
  1848 Şubat Devrimi ve şanlı Haziran Ayaklanması... "Umutsuzluğun devrimi"
  Bir toplu katliam belgeseli: Carandiru



 
 
Oyun yazarının türküsü!

Ben bir oyun yazarıyım.
Gördüğümü gösteririm.
Nasıl alınıp satıldığını gördüm insan pazarında insanların
Bunu gösteririm ben
Oyun yazarı.
Birbirlerinin odalarına ne düzenlerle girdiklerini,
Nasıl coplarla ya da parayla
Sokakta nasıl durduklarını ve beklediklerini.
Nasıl tuzaklar kurduklarını birbirlerine,
Sözleştiklerini
Umutla nasıl,
Nasıl astıklarını birbirlerini, nasıl seviştiklerini,
Çapulculukla kazandıkları parayı nasıl savunduklarını,
Ve nasıl yediklerini.
Bütün bunları gösteririm ben.

Sınıfsal sanat anlayışı ve pratiğiyle sanatını toplumsal bilince adayan, epik tiyatronun kurucusu, oyun yazarı, yönetmen ve şair olan Bertolt Brecht, bir yüzyıl öncesinde kağıt, ipek, pamuk ve yün sanayisinin kurulmasına karşın henüz köy görünümünde olan Almanya’nın Augsbourg kentinin bir işçi mahallesinde, 10 Şubat 1898’de doğdu. Çocukluğu, kasabasının sokaklarından gelip geçenleri, satıcıları, tüccarları, sokak çocuklarını, dilencileri, yasaları ve asker alaylarını gözlemekle geçti.

Sokak, onun için, dünyayı tanımanın bir yolu ve oyunda yenilmenin acı yaşantısıdır. Dünyayı tanımaya başlayıp eşitsiz gelişmenin sonuçlarını gören Brecht, tüm geleneklerden ve haksızlıklardan bunalmaya başlar. İnsanlar arasındaki bu ayrımları, sınıf farklılıklarını kabul edemez ve ait olduğu sosyal sınıfa başkaldırış, Brecht’de çok genç yaşta başlar. Onmilyonlarca insanın hayatına ve yıkımına malolan 1. emperyalist paylaşım savaşının sürdüğü günlerde, 1915 yılında, “En tatlı şey, vatan uğruna ölümdür” konulu bir kompozisyonda, anti-militarist görüşlerini şiddetle savunup, verilen kompozisyon konusunu kaba bir propaganda aracı olarak niteleyince, okuldan kovulması söz konusu olur. Brecht, savaşın sonuna doğru askere çağrılır. Orduda hastanelerde can çekişen, son nefesini veren, cinnet geçiren insanlarla karşılaşan Brecht, “yurt savunması0 aldatmacasıyla emperyalist yağma savaşına gönderilen askerlerin trajik hikayelerine tanık olur.

1918 yılının sonrasında, Alman genelkurmayı ile emekçi halk arasında baş gösteren iç savaş ile Brecht, barikatlar arkasında girdiği çatışmalardan çıkarak savaşa, emeğin sömürüsüne ve faşizme karşı sanatını bir silah olarak kullanmaya başlamış ve proleter sanatın bir işçisi olmuştur. Egemen sınıfın onun sanat anlayışına ve eserlerine dönük kuşatma ve baskılarına rağmen burjuvaziye teslim olmamış, ısrarla yürüttüğü savaşa devam etmiştir. Brechtyen sanat anlayışı, yaşadığı dönemde en çok işçiler ve sıradan halk tarafından ilgi görmüş ve anlaşılabilmiştir.

Mücadelesini devrimci sanat pratiğine taşıyan Brecht, tiyatroda kuramsal ve deneysel araştırmalara başlar. Asıl amacı ise işçi sınıfını burjuvazinin ortaya koyduğu uyuşturucu ve yanılsamacı sanat anlayışının etkilerinden kurtarmaktır. Eğlenme üzerine kurulu burjuva oyun anlayışı, seyircinin oyun içerisinde sorunlarından arınarak rahatlamasını ve oyundan çıktıktan sonra tamamen ‘boşalmış’ olmasını sağlamaya çalışır. Tıpkı günümüzdeki burjuva sanat anlayışı gibi kitleleri pasifizme sürüklemeyi amaçlar. Brecht’in kurucusu ve geliştiricisi olduğu epik tiyatro, sömürü düzeninin haksızlıkları, sınıf ayrımı, sınıflar arası çatışmaları işleyerek gerçekleri tarihsel materyalizmin ışığı altında yorumlamak ve kapitalist ekonominin eleştirisini yapmak görevini üstlenmiştir. Kullandığı epik biçimle edilgen konumundaki seyirci, toplumsal sornları gerçekçiliğiyle görerek, değişebilirliğine ikna edilir ve düşünmeye yönlendirilir.

Egemen klasik anlayışın ‘özdeşleşme’ kavramının karşısına Brecht, yabancılaştırmayı, kırıcı-devrimci bir araç olarak çıkarır ve seyirci ile sahne, sahne ile oyuncu, oyuncu ile rol, rol ile mekan arasında belirli bir mesafe yaratılır. Bu işçi ve emekçileri gerçek yaşamda da seyirci koltuğundan siyasal sahneye çıkarır, sahneyi (sanatı) dünyayı dönüştürmek üzere devrimci müdahalenin bilinciyle ve devrimci eylemin yaratıcılığıyla donatır.

Brecht’in sanatsal anlayışı ve eserleri insanları eğlendirmeye, toplumsal sorunlara yabancılaştırmaya çalışan burjuva sanat anlayışına inat, onları mücadeleye davet eden coşkun bir çağrıdır.

Karanlık zamanlarda
Şarkı da söylenecek mi?
Elbette şarkı da söylenecek
Karanlık zamanları anlatan

Yoğun bir çalışmayla geçen yılların sonunda, 1956 yılında hayata gözlerini kapatır bu tiyatro ustası. Bu ölümün ardında proleter sınıfa ait 30’un üstünde tiyatro oyunu, 1300 kadar şiir ve şarkı, üç roman, 150’den fazla makale kalır ve bir de sınıfa adanmış mücadeleci bir yaşamın sıcaklığı.

Bir zamanlar şöyle düşünürdüm:
Çok uzak günlere,
Çöktükten sonra da içinde yaşadığım yapılar
Ve içinde yolculuk ettiğim gemiler çürüdükten sonra
Adım anılacak başka insanların adıyla bir arada.
Çünkü insanlardan yanaydım onlara emanet etmiştim her şeyi
Çünkü saygı duyuyordum insana
Çünkü şiirler yazmış zenginleştirmiştim dili,
Çünkü pratik olmayı öğretmiştim onlara
Herhangi bir başka nedenle ya da.



Okumuş bir işçi soruyor

Yedi kap?l? Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yaln?z krallar?n ad?n? yazar.
Yoksa kayalar? taş?yan krallar m??
Bir de Babil varm?ş boyuna y?k?lan,
kim yapm?ş Babil’i her seferinde?
Yap? işçileri hangi evinde oturmuşlar
alt?nda içinde yüzen Lima’n?n?
Ne oldular dersin duvarc?lar Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer an?t? ne kadar çok?
Kimlerdir acaba bu an?tlar? diken?
Sezar kimleri yendi de kazand? bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?
Atlantid’de, o masallar diyar?nda bile,
boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yar?s?,
bağ?r?p imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’? nas?l ald?yd? tüysüz İskender?
Tek baş?na m? ald?yd? oray??
Nas?l yendiydi Galyal?lar? Sezar?
Bir ahç? olsun yok muydu yan?nda onun?
İspanyal? Filip ağlad? derler
bat?nca tekmil filosu
Ondan başkas? acaba ağlamad? m??
Yediy?l Savaş?n? İkinci Frederik kazanm?ş ha?
Yok muydu ondan başka kazanan?

Kitaplar?n her sayfas?nda bir zafer yaz?l?.
Ama pişiren kimler zafer aş?s?n??
Her ad?mda f?rt demiş f?rlam?ş bir büyük adam.
Ama ödeyen kimler harcanan paralar??

İşte bir sürü olay sana.
Ve bir sürü soru.

Bertolt Brecht