Tasarı alanlarda tartışılacak...
YÖK yasası çıkmazı
Erdoğan Teziçle yeni dönemine sancılı giren YÖK, bir dizi tartışmanın da merkezine oturmuş durumda. Teziç göreve gelir gelmez diyalogla bu sorunu çözme çalışmalarını hızlandırmıştı. ÜAKın hazırladığı tasarı üzerinde çalışan Teziç, öğretim görevlileri ve sözde öğrenci temsilcileri ile görüşmeler örgütleyerek süreci demokratik ve katılıma açık hale getiriyordu. Rektörlerin huzursuzluğu da burada başladı. Zira tasarı ile ilgili bilgileri onlar da basından izliyorlardı.
Teziç demokrasisi
Teziç yasa tasarısının oluşum sürecini basından ve öğrencilerden sır gibi sakladı.
Metin tamamlanıncaya kadar bunun bizden sızmaması, aktarılmaması gerekir. Elektrikli bir konu, çocuklarımızı, torunlarımızı ilgilendirecek, bütün devletin yapısını ilgilendirecek bir konu çünkü. Türkiyenin geleceği üniversiteler. Bu bakımdan toplumda, bu projeleri işletirken rahatsızlıklarla karşılaşmak bizi yorar. Biz yorgunluktan kaçmayız ama toplumu yorar, yorgunluklar da uyuşmazlıklara yol açar. Bundan kaçınmaya çalışırsak sanırım büyük ölçüde mesafe alırız.
Bu alıntı Teziçin demokratik ve katılıma açıklığını anlamamız açısından oldukça çarpıcı. O, tartışma sürecini, tarafların tepkilerini ortaya koyma sürecini, kendilerini yoracak gereksiz bir iş olarak tanımlıyordu.
Rektörler bir kaşık suda fırtına koparıyor
Teziç çalışmalarını bitirip hazırladığı taslağı rektörlere sundu. Tasarı özde eski tasarılardan farklı olmamasına karşın rektörleri memnun etmedi. Rektörler, tasarının açıklanmasının ardından çerçeve yasa ile ilgili değerlendirmeler yapmaya başladılar.
Bu değerlendirmelerden ilki Üniversitelerarası Kurulun aylarca çalışıp hazırladığı taslak tadil edilmemiş, yeniden yazılmış iddiası idi. Oysa tasarıyı incelediğimizde, birkaç göz boyayıcı madde dışında değişen bir şey olmadığını, hatta çerçeve yasanın bazı maddeleri ile eski yasaları mumla aratacağını bile görüyoruz.
Rektörler, kendilerinden o kadar emindiler ki, Teziçin tasarısı ile ilgili Üniversitelerarası Kurulu dışlayan tutum, üniversite kamuoyunu arkasında bulamaz diyerek, saltanatlarının sürdüğünü ve müritlerinin de kendileri ile birlikte hareket edeceğini vurguladılar.
Yasaya bir diğer karşı çıkış ise şöyle: Yeni metin, yükseköğretim sorunlarına çözüm getirmiyor, kendi içinde çelişkili. YÖKte değişen sadece başkan. Eski YÖK aynen korunuyor. Bu söylenenlerden rektörlerin YÖKe karşı olduklarını çıkarabiliriz. Oysa YÖKün aldığı kararların altında yıllardan beri bu rektörlerin imzası var.
Rektörlerin özellikle her tasarıda vurguladıkları İdari-mali-akademik özerklik konuları yeterince vurgulanmıyor. Tek tip üniversite modelini savunuyor argümanı dergimizde defalarca ele alındı. Onların idari-mali-akademik özerklikten anladıkları, sermayeyle entegrasyon konusunda engellerin ortadan kaldırılmasından başka bir şey değil. Ve bu konu o çok karşı çıktıkları çerçeve yasanın da omurgasını oluşturuyor. Çerçeve yasa ile mali özerklik tanınıyor. Tek tip üniversite vurgusu ise, üniversitelerin sermaye ile bütünleşmesinin önünün açılması için değişik kategorilerde ele alınması gerektiğine yapılan bir vurgu sadece.
En son itiraz noktaları ise torba bütçe uygulaması. Rektörler Torba bütçe uygulaması isteği dikkate alınmamış diyerek, kendilerine istedikleri kadar harcama yetkisinin tanınmamasına karşı çıkıyorlar.
Rektörler bu açıklamaları yaparken, ÜAKın olağanüstü toplantısı öncesinde konuşan Teziç, hazırlanan taslak metnin rektörlerin görüşlerini büyük ölçüde taşıdığını söyledi. Bu da tartışmanın AKP ve rektörler arasında yapılan yapay tartışmanın ötesine geçmediğinin bir kanıtı.
ÜAKın Yıldız Teknik Üniversitesindeki olağanüstü toplantısından önce biraraya gelen vakıf üniversiteleri rektörleri, YÖKe karşı hazırladıkları deklarasyonda yeni tasarıyı protesto ettiler. Rektörler, Anayasa ile kendilerine tanınmış idari ve mali özerkliğin tasarıyla yokedilmeye çalışıldığını iddia ettiler.
Teziçi doğru okumak
Bu tartışmaların ortasında ÜAK ise on güne iki olağanüstü toplantı sığdırma başarısını gösterdi. Bunu da aşağıdaki gerekçelere dayandırdı:
Üniversitelerarası Kurulun ortak inisiyatifi ile hazırlanan YÖK yasa tasarısı, YÖK Başkanı Teziç tarafından hükümete ve Cumhurbaşkanı Sezere sunulması gerekirken çöpe atıldı. YÖK Başkanı Teziçin, Üniversitelerarası Kurulun tüzel kişiliğe sahip olmadığını söylemesi ve bu yönde hareket etmesi. YÖKün yetkilerini, mevcut yasalar çerçevesinde paylaşması gerekirken daha da artırmaya yönelik girişimlerde bulunması. Vakıf üniversitelerinin idari ve mali özerkliğini kısıtlaması. ÖSS konusunda üniversitelerin görüşü alınmadan, hükümet ile pazarlığa girilmesi. Tek tip üniversite modelinde ısrar etmesi.
Teziç ise, YÖKün değişmesinin ancak anayasadaki bazı maddelerin değişmesiyle mümkün olduğunu söylüyor veBizden beklenen iktidarla mücadele etmek değil, gerekirse edilir. Anayasada yükseköğretim kurumlarını koruyan hükümler, siyasileri koruyanlardan daha güçlü diyerek, YÖKün 12 Eylül yasaları ile korunduğunu ve yasa tasarıları ile bu hükümlerin değişemeyeceğini vurguluyor. Yaptığı açıklamadan bazısatırbaşları şöyle:
Anayasaya göre yükseköğretim kurumlarımızı temsil eden tüzel kurum Üniversitelerarası Kurul değil YÖKtür. Anayasa değişmediği sürece bu böyle devam edecektir. Hazırladığımız taslakta YÖKün görevlerini artırmadık. Anayasal görevleri aynen koruduk. Hükümeti oyalamadık. Görüşmelerimiz devam ediyor. Ayrıca hükümet ile Üniversitelerarası Kurulun bilgisi dahilinde olmayan bir pazarlık yapmadım. Sayın Cumhurbaşkanına YÖKün ve Üniversitelerarası Kurulun tasarılarını birlikte sundum.
Bu tartışmaların ne ifade ettiğini, aslında kendisi bir Teziç hayranı olan Abbas Güçlüden dinleyelim: Aslında tüm tarafların üzerinde anlaştığı ortak nokta; tek tip bir YÖK yasasının çıkartılmaması. Bunun çözümü de çerçeve yasadan geçiyor. Ama nedense tüm taraflar kontrolü kendi elinde tutmak istiyor. Üniversiteyi, bilimi, öğretim üyelerini, öğrencileri düşünen yok gibi... (Milliyet, 18 Ocak 04, YÖK kazanı fena kaynıyor)
Tasarıyı asıl biz Kızılayda tartışacağız!
ÜAK ve YÖK arasındaki tartışmalar öğrenciler ve öğretim görevlileri için hiçbir şey ifade etmiyor. Esas olarak suyun başını kimin tutacağı tartışılıyor.
Öğrenci gençlik ise YÖK yasa tasarısına karşı protestolarını sürdürüyor. Önümüzdeki dönemde tartışmalar nasıl ilerlerse ilerlesin, YÖK yasa tasarısı gündemleşecek. Bu nedenle, 18 Mayısta Kızılayı YÖKe dar edenler, olağanüstü toplantısında ÜAKa Yıldızı dar edenler, Mart ayında Ankarada olacaklar. Tasarının asıl tartışıldığı yer Kızılay Meydanı olacak...
|