Gençlik içerisinde reformizmin etkisi ve görevler
Geçen sayıdaki yazımızda, reformizmin gençlik hareketi içerisindeki etkisini ve yarattığı tahribatı ortaya koymaya çalışmıştık. Yanı sıra, hareket içerisindeki reformistlerin etkisinin nasıl kırılabileceğinden bahsetmiş, sözü genç komünistlerin görev ve sorumluluklarına getirmiştik.
Konuya girmeden önce, reformizm üzerine bazı olgulara kısaca değinmek gerekiyor.
Reformizmin etkisini tartışırken, hep onun gençlik hareketi içerisindeki etkisinin geçici olduğunu, bu görece üstünlük durumunun devrimci bir gençlik mücadelesi ile kırılacağını söyledik. Nitekim Türkiyenin yakın tarihi bu konuda yeterince açıklayıcıdır.
Öğrenci gençlik hareketinin yaşadığı durgunluk ile reformizmin gelişip güçlenmesi arasında güçlü bir bağ vardır. Gelişen bir gençlik hareketi aynı zamanda kitleler tarafından politikaların sınanması imkanı demektir. Eylemlilik içindeki kitleler devrimci politika ile reformist politika arasındaki farkı propaganda düzeyinde değil, eylem-pratik üzerinden daha kolay algılayabilirler. Hatta genellikle pratiğe daha fazla bakar, tutumlarını pratik müdahalelere göre alırlar. Dolayısıyla, politikaya açık kitlelerin durgun bir dönemde devrimci ve reformist politikaların ayrımına varabilmeleri güçtür. Metropol ve çevre üniversitelerde farklı biçimlerde yaşanmakla beraber, bahsettiğimiz ayrımların silikleşmesi durumu hareketin temel sorunlarından biridir.
Ayrımların silikleşmesi ne anlama geliyor?
Metropol üniversitelerinde politik çalışma yürütmek görece daha kolaydır. Propaganda ve ajitasyon araçlarını çoğu durumda saldırı ile karşılaşmaksızın kullanabilirsiniz. Üniversite duvarlarını süsleyen afişler, masalarda bildiriler, broşürler, basın açıklamaları, standlar vb. hemen her çevrenin kullanabildiği araçlardır. Devrimci ve reformist hareketler arasındaki ayrımın söylem düzeyinde de oldukça netleştiği dönemleri (seçimler, savaş gibi) bir kenara bırakırsak, örneğin YÖK yasa tasarısına karşı gerçekleşen ajitasyonda ciddi farklar görmek mümkün değildir. Kaldı ki, günlük ajitasyona konu olan birçok sorunda da farklılıklar çok farkedilemez. Bunun kendisi bir aynılık durumu yaratır. Dolayısıyla, siyasal grupları propaganda-ajitasyon araçları üzerinden takip eden gençlik kesimlerininkafasında devrimci gençlik grupları ile reformistler arasında fark kalmaz.
Çevre üniversitelerde ise başka türlü bir aynılaşma yaşanır. Buralarda fazlasıyla içli-dışlı olan politik gruplar, birbirlerinden fazlasıyla etkilenirler. Politik çalışmanın önündeki engeller (polis, idare vb.) açık bir çalışma yapmayı güçleştirdiği ve devrimcilerin bu durumu değiştirme çabaları ortaya koyduğu ölçüde bir farklılaşma yaşansa da, bunun dışında reformistlerle aynı şeyi yaptıkları için aynılaşma burada da kaçınılmazdır.
Ancak bu aynılaşma aşılamayacak bir durum değildir.
Reformizmle ayrışma zemini
Reformizmle mücadele, kitle hareketi içerisinde sağlam bir yer tutmak, bu güçlü zeminden hareketle onun gerici politik platformuna karşı devrimci bir odak olabilmek sorunudur. Eylemli süreçler bu sorunun çözülebileceği temel alanlardan biridir. Öğrenci gençlik hareketinin bugünkü dalgalı ve sınırlı gelişim seyri içerisinde dahi devrimci politika ile reformist politikanın en belirgin ayrım zemini eylem süreçleridir.
Reformizm doğası gereği burjuva yasallığını kendi meşru zemini olarak algılar, çünkü kendisini bu düzenin sınırları içerisinde ifade eder. Eylemlerde aldığı tutum da bu ideolojik-sınıfsal bakışının yansıması bir gerilikle malüldür. Bu tutum, devletle doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınma, politik sloganlardan uzak durma, kitleyi kırdırmama adına açıktan uzlaşma ve geri adım atma, kitlenin devrimci inisiyatifini hiçe sayma, kitlenin devrimci şiddetini hiçbir biçimde meşru görmeme, protestoculuğu mutlaklaştırma olarak ortaya çıkar. Elbette bu her zaman böyle yaşanmayabilir. Ancak tersi durumlar, gelişen kitle hareketinin onları zorlamasının ürünü olabilir. Bu da gösteriyor ki, eylemlilik süreçlerinde devrimci inisiyatif, burjuva yasallığı değil, kitlenin devrimci taleplerinin meşruluğu çerçevesinde gliştirildiği ölçüde, bu tutum ve inisiyatif, kitlenin devrimci ve reformist politika ve pratiklerin açıkça farkedilmesini sağlayacaktır. Geniş kitleler için bu farklılık teorik plandaki farklıklarından daha ayırdedicidir.
Eylemlere yön veren politikalarımız aynılaşmayı aşmanın diğer önemli zeminidir. Reformizmin politika üretme konusunda ciddi bir başarı sağladığını söylemeliyiz. Elbette burada sözünü ettiğimiz politika üretebilme yeteneğidir, yoksa bu politikaların kitlelere devrimci yön göstermekle bir ilgisi yoktur. Genç komünistler olarak bu alanda belli bir başarı sağlamış olmakla birlikte, bu henüz süreklilik kazanabilmış değildir. Oysa politikalarımız doğrultusunda çok daha güçlü, çok daha etkin bir kesintisiz faaliyeti örgütleyebilmeli, bunun için değişik araç, yol ve yöntemleri kullanabilmeli, somut gelişmeler üzerinden çok daha hızlı refleksler gösterebilmeli, devrimci bir gençlik hareketinin gelişimine hizmet edebilecek somut/özgün politikaları üretebilme, sistemli ve kesintsiz bir tarzda hayata geçirebilme yeteneği kazanabilmeliyiz. Ancak bu yolla reformizmin kitlelerin üzerindeki etkisini kırabilir, ayrışma zemini yaratabiliriz.
Reformizm yalnızca politik platformu/programı ile değil, aynı zamanda kaynağını buradan alan, saflarındaki unsurların yaşam tarzı, kimliği ve kültürü ile de devrimcilikten çok uzaktır. Ancak aynılaşma bu alana da yansımaktadır. Bu yansımanın farklı nedenleri olmakla birlikte, bugün için esas sorun yaşanan tasfiyeci sürecin devrimciler üzerindeki etkisidir. Türkiyedeki reformist akımların devrimci geleneklerden gelen örgütlerin artıkları olmaları, bu nedenle söylemde devrim ve sosyalizmden sözetmeleri ise bir diğer etkendir. Bu nedenle kimlikler ciddi bir benzerlik gösterebilmektedir. Bundan dolayı genç komünistler, yaşam tarzları, kimlik ve kişilikleri ile reformistlerden farklılıklarını ortaya koyabilmelidirler. Elbette salt reformizmle aynılaşmayı kırmak için değil, fakat esas olarak devrim mücadelesinde iddiamıza uygun bir yerde durabilmek için, bu kouda yeterli hassasiyeti gösterebilmeliyiz.
Öte yandan, reformist akımlar devrimci geçmişlerinden dolayı sosyalizm söylemine başvursalar da, bunun politik platformlarında iğreti bir tarzda da olsa hiçbir karşılığı yoktur. Sosyalizmin cepheden bir savunusu bir yana, kitle eylemlerinde bu şiarlardan uzak durmaktadırlar. Reformist çevrelerden yalnızca SİP-TKP (devrimci bir geçmişe sahip olmamasına karşın) kuru bir sosyalizm propagandası yapmakta, reformist politik platform üzerinden bu propaganda ayakları üzerinde duramamakta, devrimci hiçbir hedef gösterememektedir.
Buradan çıkarılması gereken sonuç, sosyalizmi ve devrimci politikaları geniş kitleler karşısında cüretli ve ısrarlı bir tarzda savunmak, devrimci mücadele bayrağını en yüksekte tutmaktır. Ancak bunu yaparken, propagandamızı sağlam temellere oturtmalı, kitle hareketinin ihtiyaçlarından kopartmamalı, başarılı bir biçimde formüle etmesini bilebilmeliyiz.
***
Reformizmle mücadelede öncelikle sözünü ettiğimiz aynılaşmayı kırabilmek durumundayız. Devrimci bir gençlik hareketini geliştirmeyi sağlayacak somut politikaları geliştirmek, bunları etkin, güçlü ve kesintisiz bir faaliyetin konusu haline getirmek, bunu sağlayacak bir önderlik pratiğini sergilemek, reformizmle mücadelenin biricik zeminidir.
Genç Komünistler
(TKİP Merkez Yayın Organı Ekimin Ocak 04 tarihli
233. sayısının başyazısının ara bir bölümüdür...)
|