ABD emperyalizmi/1
Emperyalist bir imparatorluğun doğuşu
Bu yazı yazın yapılan Ümit Altıntaş Gençlik Kampı programında yeralan sunumlardan biridir. Elden geldiğince kısaltılmasına rağmen tek sayıda ayırabileceğimiz yerin sınırlarını fazlasıyla aşmaktadır. Bu yüzden iki bölüm halinde yayınlıyoruz. Aynı kampta yapılan diğer sunumları da kısa sürede yayınlamayı planlıyoruz.
Ekim Gençliği
O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları, hala genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o kanlı çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada. Güzel bir düştü... Sonra bir ulusun umudu kırılıp paramparça oldu. Artık yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal ağaç.
Bundan 400 yıl önce bu sözlerle başladı kan ve vahşet üzerine kurulmuş bir tarih. Beyaz adamın zengin ve bakir toprakları 2.5 milyon Kızılderilinin kanıyla sulaması, özgür dünyanın kaptanı olacak ABDnin yolculuğunun ilk adımı oldu. Uğradığı her limanda gözyaşı ve ölüm bırakmayı unutmadan...
Birleşik Devletlerde ilk birikim (1790-1860)
Zengin ve bereketli toprakların keşfinden sonra kıtaya yerleşen Avrupalı göçmenlerle üretim yapılmaya başlandı. Çeşitli alanlarda plantasyonlar (kahve, kakao, kauçuk vb. sanayisinde kullanılan bazı bitkilerin geniş ölçüde yetiştirildiği işletmeler) kuruldu. Bu plantasyonlarda çalıştırılanlar, hayatları boyunca plantasyon sahiplerinin yasal mülkü olacak, Gine ve Hint adalarından getirilmiş kölelerdi. Plantasyon köleliği kapitalist dünya ekonomisinin ihtiyaçları doğrultusunda üretim yapan fakat kapitalist olmayan bir üretim biçimiydi. Ve 1837-1841 dönemine dek ABDli plantasyon sahiplerinin dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek ekimi yapmaları, yüksek oranlarda birikim elde etmelerini sağladı. İngiltere ve Avrupa ile yapılan pamuk ticareti, ABD lehine bir ticaret dengesi yaratarak, İngiliz ve Avrupa sermayesini ithal etmelerini mümkün kılarak Kuzyli tüccarların muazzam servet biriktirmelerine olanak tanıdı. Güneyde ticari köleliğin ve tarımın yaygınlaşması Kuzeydoğudaki tüccarları banker ve yatırımcılardan oluşan bir mali aristokrasiye dönüştürdü. Böylece spekülatör bir kesim ortaya çıktı. İngiltereden gelen kredinin, hem ABD bankacılık sistemini hem de arazi, meta ve taşımacılık alanlarındaki spekülasyonu güvence altına alması Kuzey-üney arası farklılaşmayı arttırdı. Tarıma ağırlık veren, büyük bir pamuk üreticisi, dolayısıyla da kölelik ve serbest mübadele yanlısı olan Güney ile ilkel de olsa sanayiye ve işçi sınıfına sahip olan (New Englandda tekstil sanayi, New York ve Pennsylvaniada metalurji) korumacı ve kölelik karşıtı Kuzey... Bu çatışma Amerikan İç Savaşını ve ardından da Yeniden İnşa dönemini yarattı.
Amerikan İç Savaşı ve Yeniden İnşa
Amerikan İç Savaşı (1861-1865) dünya tarihinde ilk kez, asker sayıları milyona ulaşan orduları karşı karşıya getirdi. Kuzeyliler 1863te üstünlüğü ele geçirdiler. İç Savaş 617 bin kişinin ölümüne, Güneyin yerle bir olmasına ve yüksek bir enflasyona yol açtı.
İç Savaşın ilk sonucu köleliğin kaldırılması oldu. Kölelik hukuken kaldırıldı, fakat siyahların gerçek anlamda eşitliklerine kavuşmaları yüzyılları bulacaktı. Çünkü İç Savaşın yol açtığı ekonomik durgunluk sermaye sahiplerince ancak köle çalıştırarak hafifletilebiliyordu.
İç Savaş ve Yeniden İnşa, ABD burjuva devriminin ikinci ve son aşamasıydı. İlk aşaması 1776-1789da idi ve ticaret burjuvazisini iktidara getirmişti. İkinci aşama ise sanayi burjuvazisini iktidara getirdi. Kapitalist devlet aygıtı köklü bir biçimde dönüştürüldü ve merkezileştirildi.
İç Savaş öncesinde Avrupadaki yoğunluğa ulaşamasa da ABD işçi sınıfı hareketi de önemli mesafeler katetmişti. 1827de Philadelphia Teknisyenler Meslek Kuruluşları Sendikası ile başlayan işçi örgütlenmelerinin sayısı 1836da 15i buldu. 1833-1837 yılları arasında çalışma koşullarının iyileştirilmesi istemiyle 173 grev gerçekleştirildi. Aynı yıllarda bölgesel işçi partileri kurulmaya başlandı. 1828-1833 arasında bu tür 61 parti kuruldu. Bu partiler seçme ve seçilme hakkı, halk okulları açılması, demokratik toprak sistemi, çocuk ve kadın işçilerin sömürüsünün sınırlandırılması, 10 saatlik işgünü, siyah ve yerli sorunlarıyla ilgilendiler. 50 civarında gazete çıkardılar. İç Savaş patlak verdiğinde, bu parti ve sendikaların yöneticisi birçok sosyalist ayaklanmaya destek vererek köleliğe karşı pop¨list söylemler ileri süren A. Lincolnü desteklediler.
İç Savaş ABDde sanayi kapitalizminin gerçek anlamda gelişmesine yol açtı. Bunun nedeni herşeyden önce iç göç sonucu nüfusun artmasıydı. 80 dönümlük toprağın o toprağı en az beş yıl işleyene verilmesini öngören çiftlik ve müştemilatı yasası (1862) iç göçü kamçılıyordu. Ülkeye akan göçmenler ve hızlı nüfus artışı müthiş bir tüketim potansiyeli yaratmıştı. Savaşın gündelik gereksinimleri, ayakkabı, giyecek, konserve, gıda, demir-çelik üretiminde yeni teknolojiler yarattı. Tarımda makineleşme hızlanırken, üretim araçlarında da önemli gelişmeler kaydedildi.
İç Savaştan önce karayolu yapımına önem verilirken savaş sırasında demiryolu yapımı öne geçti. Demiryolu tüm ülkeyi bütünleştirdi. Üretim merkezlerini yakınlaştırdı. İç savaş kapitalistlere böyle olanaklar sunarken, işçi sınıfının sömürüsünü de katmerleştirdi. Fiyatlar %125 artarken ücretler ancak %60 dolaylarında arttı. Bu ciddi bir sınıf hareketi yarattı. İlk ulusal sendika, 1866da National Labour Union-NLU (Ulusal İşçi Sendikası) kuruldu. Marxın da övgüyle sözettiği NLUnun ABD işçi hareketinde çok önemli bir yeri vardır. Kadınların eşit kabul edildiği ve eşit işe eşit ücret istendiği ilk örgüttü. Washingtonda işçi sorunları için bir lobby oluşturulmasının ilk adımlarını attı, bu sorunlarla ilgili bir çalışma bakanlığının kurulması için çaba hrcadı. Ayrıca Bölgesel İşçi Partisinin kurulmasına yardımcı oldu.
İktisadi liberalizmden tekellere...
1831 yılında Amerikayı ziyaret eden Alexis de Tocqueville orada ne dev tekeller, ne muazzam zenginlik, ne de büyük yoksulluk var diye yazmıştı. Gerçekten de o tarihlerde ABDli üreticilerin %80i kendi üretim araçlarına sahipti. Fakat kapitalist sanayileşme sonunda ülkenin toplumsal yapısı tümüyle değişti. 19. yüzyılın ortasından başlayarak sanayinin yıllık geliri tarımınkini aştı. Küçük işletmeler yerini büyük işletmelere bıraktı. Bankalar tasarruflarını biraraya getirerek sanayiyi denetim altına almaya başladılar. İktisadi liberalizm yerini yavaş yavaş tekeller çağına bırakmıştı. 1850de ulusal servet 7 milyar doları aşıyordu ve bu servet en azından varlıklılar arasında eşit bir biçimde bölüşülüyordu. 1890da ulusal servet 65 milyarı çoktan geçmişti; fakat bu servetin yarısından fazlası artık yalnızca 40 bin ailenin, yani nüusun sadece üçte birinin elindeydi. 1850de ABDde servetin %55i arazi sahipliğinden oluşmaktayken, 1890da bu oran %24e düştü. Küçük tarım üreticilerine dayalı toprak demokrasisinin yerini, bir avuç aile hanedanının bütün bir ulusun hayatına hükmettiği bir çağ alıyordu. 1870ten sonra Gould, Vanderbilt, Huntington, Hill ve Harriman aileleri ABDnin -İç Savaş sonrası- b¨tün demiryolu ağını denetimleri altına aldılar. Çelik sanayi, petrol, tütün, bakır, tarım makineleri sanayileri de bu tekelleşme girdabına sürüklendi. 20. yüzyılın başında -1901de- sermayesi 1 milyar doları aşan United States Steel Corporationın kurulmasıyla tekelleşme doruğa ulaştı. Dev şirketler kıran kırana bir pazar kavgası yürütüyor ve bu fiyat kırma sebebiyle kendilerine zarar vermelerine neden oluyordu. Bu yüzden daa fazla tekelleşme yoluna gitmeleri gerekiyordu. Sanayi gittikçe daha fazla sermayeye ihtiyaç duydukça bankaların önemi de gitgide artıyordu. Büyük Wall Street firmaları, 1897 ile 1903 arasındaki sınai konsolidasyon hareketinin başını çektiler. Bu hareketin amacı belirli bir sanayi dalındaki girişimleri birleştirip, sermayesi birleştirilen girişimlerin sermayelerini aşan yeni bir şirket meydana getirmekti. Buradaki ek fonlar, yatırım bankalarının satışıa aracılık ettikleri hisse senetleri ve tahviller yoluyla halkın tasarruflarından devşiriliyordu. 1912 yılında ABDde finans oligarşisi (Morgan Bank, şubesi First National Bank ve onlarla birlikte hareket eden National City Bank), sermayelerinin toplamı 22 milyar doları aşan 341 şirketi ortak yöneticiler eliyle desteklemekteydi.
Z. Hayat
(Devam edecek...)
|