Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ağustos 2003
Sayı: 63
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Amerikan jandarması olmayacağız!
  ÖSS sendromu bitmiyor!
  Eğitim hakkımıza bir saldırı aracı: Yaz okulları
  Yıldız Teknopark AŞ kuruldu!
  Okullarımızı satmak istiyorlar...
  Özel Okulları Destekleme Projesi ve Uluslararası Ortak Lisans Programları...
  Çuval ABD'nin "bağımsızlık ve demokrasisi"dir!
  Genç komünistlerin bölge faaliyetlerinden...
  İşgalci ABD'ye destek, Ortadoğu halklarına ihanettir!
  Genç işçilerle kölelik yasası ve Irak'a asker gönderme üzerine konuştuk...
  Sanayi sitelerinden...
  Genç bir komünistin bir günü...
  Üniversite sermaye işgali altında!
  Şovenizm ve saldırgan milliyetçilik!..
  "Pozitif milliyetçilik"...
  Kurtuluş yok tek başına!
  Reklamlarla dayatılan...
  Ya da bir kutu kızıl boyayala dünyayı tüm renklere boyayın!
  "Dünyayı değşitirin, çünkü değiştirmek gerekiyor"
  Geçmişten bugüne halk ozanlarımız
  Alternatif bir dünya için kendi alternatif devrimci sanatımızı yaratalım
  "Yağmurları temizlemeli çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde..."
  Ayak sesleri...
  Okur mektupları



 
 
“Ulusal sol” ve faşizm ortak eksende birleşti:

Şovenizm ve saldırgan milliyetçilik!..

“Kıbrıs’ta tavize, AB üyeliğine ve uyum yasalarına karşılar. ABD ile Avrupa’nın Türkiye’yi böleceği konusunda hemfikirler. Mitinglerde beraber slogan atıp, aynı yayınlarda birlik çağrısı yapıyorlar.”

3 Ağustos Pazar günü Radikal gazetesinin kapaktan verdiği ve bir çok çevre tarafından tartışılan yukarıdaki ifadeler; ‘ulusal sol’ kavramı ve ‘kızıl-elma’ tezi ile birlikte Türksolu’nun ve İP’in gerçek yüzünü ortaya serdi.

Türksolu sayfalarından yapılan milliyetcilik propagandası ile ilgili olan yazı ‘ulusal solcu’larla ‘ülkücü katiller’in nasıl da aynı çizgide buluştuklarına ayna tutuyor. Doğu Perinçek’in o çok bildik “Bırakın sağı solu. Kuvayi milliye ruhunda birleşelim” argümanını kendilerine bayrak yapan Türksolu çetesi işçi sınıfının ideolojisine karşı burjuvazinin yanında, ve doğal olarak devrim ve sosyalizm mücadelesinin karşı cephesinde duruyor. Haliyle İP’in kötü bir kopyası olmaktan öte gidemeyen soysuzlar bu temel soruna da şovenizmin penceresinden bakacak, yılların Perinçekçi argumanını allayıp pullayıp kitlelere satacaktı.

İP’e gelince; eskiden devrimcilerin ve kitle muhalefetinin basıncıyla MHP ile aralarına kalın çizgiler çekenler sonunda nasıl da aynı durakta buluşuverdiler. Türk Askerlerinin Süleymaniye’de başlarına çuval geçirilmesinin ardından İP, BBP ve bazı MHP’liler ortak eylemler yapmışlardı. Devrimcilerin katili polisi PKK ile el ele olmakla suçlayan sloganlar ve şiarlarla yürüyen bu arsızlara Türksolu da eklemlenip, sayfalarından MHP’lilere ve tüm faşist güçlere çağrı yapıyor.

‘Ulusal solcular’ın hiçbir yerde barınamayan, cinsellikle ilgili takıntıları ile meşhur, şimdilerin kalpaklı kuvayi milliyecisi Bedri Baykam, “Sağ ve solun her konuda karşı karşıya olmaması sağlıklı” tespitini yaparken, eskinin eli sopalı savcısı, şimdinin Saddamcı-Atatürkçü Yekta Güngör Özden’i, “Bu ulusal sol ve sağın doğruda buluşmasıdır.” diyor. Bu açıklamalara, dün cezaevlerinde 19 Aralık operasyonunun nasıl da yıllardır planladıklarını anlatan ve elindeki devrimcilerin kanı kurumamış Sadettin Tantan ise, “Sağcı solcu ayrımı yanlış. Bir araya gelmeliyiz” açıklaması ile destek veriyor.

Radikal sayfalarına bile yansıyan bu çağrı MHP, BBP gibi faşist güçlerle ortaklaşmak isteyenlerin gerçek kimliğini ele veriyor. Düşkünleşmekte sınır tanımayan İP ve Türksolu ise yüzlerce devrimcinin, ilericinin, solcunun katillerine el uzatmaktan çekinmiyor.

Türksolu dergisinin genel yayın yönetmeni Erkin Yurdakul, eylem alanlarında başlayan ulusal sol ve sağ birlikteliğinin Türksolu dergisi sayfalarına yansımasından gururlanmışa benziyor ki, “ Türk milliyetçiliği ile solun aslında aynı temelde olduğunu, bununda Türkiye’nin milli mücadelesinden kaynaklandığını düşünüyoruz (...) Türkiyede bir milli mücadele geleneği var. Bu zeminde kimileri kendilerini sağ olarak ifade etmiş olabilir (...) Farklı siyasi düşüncelerden gelmiş insanlar, ama aslında aynı milli mücadele perspektifi içinde yazılar yazdılar.” açıklamasını yapmış.

Zaten Erkan Yurdakul’a göre, tabi geçmişte “Bu zeminde kimileri kendilerini sağ olarak ifade etmiş olabilir.” Hatta dah ada ileri gidip yüzlerce devrimciyi de işkencelerden geçirip, 16 Mart’ta üzerlerine bombada atmış olabilirler. Hatta Haluk Kırcı adında bir ülkücü katil geçmişte 7 öğrenciyi telle de boğmuş olabilir. Hem şimdi Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın ne önemi var canım. Her insan ufak tefek hatalar yapabilir!..

Şovenizmi ve milliyetçiliği gençlik kitleleri içinde yaymaya çalışan bu güçler devrim topraklarından silinip süpürüleceklerdir. “Kızılelma” şiarının bayraktarlığını yapanlar tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır. Bizi katleden, kaybeden, işkence tezgahlarından geçirenlerden ve onların kanlı ellirini tutanlardan işçi sınıfı, emekçiler ve gençlik hesap soracaktır.

Akıttıkları zehir şovenizm, kullandıkları dil burjuvazinin dilidir!
Katilleri de işbirlikçileri de affetmeyeceğiz!