Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ağustos 2003
Sayı: 63
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Amerikan jandarması olmayacağız!
  ÖSS sendromu bitmiyor!
  Eğitim hakkımıza bir saldırı aracı: Yaz okulları
  Yıldız Teknopark AŞ kuruldu!
  Okullarımızı satmak istiyorlar...
  Özel Okulları Destekleme Projesi ve Uluslararası Ortak Lisans Programları...
  Çuval ABD'nin "bağımsızlık ve demokrasisi"dir!
  Genç komünistlerin bölge faaliyetlerinden...
  İşgalci ABD'ye destek, Ortadoğu halklarına ihanettir!
  Genç işçilerle kölelik yasası ve Irak'a asker gönderme üzerine konuştuk...
  Sanayi sitelerinden...
  Genç bir komünistin bir günü...
  Üniversite sermaye işgali altında!
  Şovenizm ve saldırgan milliyetçilik!..
  "Pozitif milliyetçilik"...
  Kurtuluş yok tek başına!
  Reklamlarla dayatılan...
  Ya da bir kutu kızıl boyayala dünyayı tüm renklere boyayın!
  "Dünyayı değşitirin, çünkü değiştirmek gerekiyor"
  Geçmişten bugüne halk ozanlarımız
  Alternatif bir dünya için kendi alternatif devrimci sanatımızı yaratalım
  "Yağmurları temizlemeli çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde..."
  Ayak sesleri...
  Okur mektupları



 
 
Çuval ABD’nin “bağımsızlık ve demokrasisi”dir!

Patates, soğan, kuru bakliyat, şeker, un vs. taşımada kullanılan çuval, normal kullanım alanlarındaki işleviyle politika için pek anlam ifade etmez. Ama aynı çuvalı alıp suçlu saydığınız birinin kafasına geçirirseniz, bu çuval artık siyasi ve politik bir anlam kazanır. Ve bu çuval ABD’nin “bağımsızlık ve demokrasi”sinin simgesi haline gelebilir. Anlamsız değil mi? Saçma sapan gibi görülen bu olay aslında birkaç yıldır süren ABD’nin işgal politikasını tanımlıyor. ABD işgal ettiği ülkelerde yaptıklarıyla Nazi Almanyası’nı aratmıyor. ABD emperyalizmi terör suçlusu saydığı Afgan esirlerini hiçbir yargılamaya tabi tutmadan aylarca yoğun psikolojik ve fiziksel işkence altında Guantanamo’da tuttu, hala da tutmakta. Bu işkenceler o kadar üst boyutlara ulaştı ki, kökten dinci

Afganlar dinen cehenneme gitmek anlamına gelen intiharı seçmeye başladılar.

Irak halkını “özgürleştirme” operasyonunda ABD’ye uşaklık etmek için sıraya giren sözde insan hakları savunucuları Afgan esirleri görmezden geldiler. Adressiz kurşunlar, hukuk tanımaz tutuklamalar, açlık ve sefalet ile dün Afganistan, bugün de Irak ABD demokrasisinden nasibini alıyor.

Irak’ta Amerikan kuvvetlerine yönelik saldırılar Amerikan halkında ve askerlerinde Vietnam fobisini körüklüyor. Bu yüzden ABD emperyalizmi kendisine karşı gelmesi muhtemel herkesi ya tutukluyor ya da sorgusuz sualsiz vuruyor. Daha geçen hafta dur ihtarına uymayan 3 Iraklı sivil Amerikan kurşunlarıyla “özgürleştirildiler”. Ayrıca ABD ve İngiliz askerleri, kapılarını kırarak evine girdikleri insanları gözaltına alıyorlar. Yakaladıkları kişileri iç çamaşırlarına kadar soyup, ellerini plastik kelepçelerle bağladıktan sonra kafalarına “demokrasinin” çuvalını geçiriyorlar. Asıl amaç, işgal edilen ülkenin insanlarını aşağılamak ve yüreklerine korku salmaktır. Ufak bir saldırıda araçlarını bırakıp arkalarına bile bakmadan kaçan Amerikan ramboları, silahsız insanları esir alırken aslan kesiliyorlar.

ABD yanı başımızda bunları yaparken, Türk burjuvazisi ve onun yardakçı uşakları olayları ya görmezden geliyor ya da hiç utanmadan bunun “özgürlüğün bedeli” olduğunu söylüyorlardı. Ta ki 4 Temmuz günü 11 özel tim mensubu Amerikan askerleri tarafından Süleymaniye’de kafalarına çuval geçirilerek gözaltına alınıncaya kadar. Kürt halkına ve savunmasız insanlara karşı küfür, baskı, işkence gibi tüm yöntemlerle aslan kesilen özel timciler, ABD askerleri karşısında süt dökmüş kediye dönmüş ve direniş göstermeye cüret edememişlerdir. 11 özel eğitimli askerin orada ne işi vardı sorusunu bir kenara bırakarak olayın Türkiye’de nasıl karşılandığına geçelim.

Her fırsatta ABD’ye ve diğer emperyalistlere kölece bağlılıklarını dile getirenler bir anda ulusal onur ve şereften bahseder hale geldiler. Ama Amerika’ya tehditler savuranların çark etmesi beklendiği gibi çok uzun sürmedi. İlk şok atlatıldıktan sonra, daha Amerika olay hakkında herhangi bir açıklama yapmadan, hükümet ile medyanın “Made in USA” kalemleri olayın yerel bir olay olduğunu açıklayarak büyük müttefikimizi aklamaya çalıştılar. Öyle ya, bizim gibi bir stratejik ortağa böyle bir şey yapılmazdı. Onlar ne dedilerse yapmıştık. Daha dün Kore’de birlikte savaşmış, soğuk savaş yıllarında ABD’nin yanında yer almış, IMF’nin tüm dayatmalarına boyun eğmiştik, vs. Bu gibi sözlerle üzüntülerini dile getirenler, ABD’ye “bir özür dileseniz yeter” diyerek olayı kapatmak istediler. Kendi gençlernin kanını ABD’ye satmaya hazır burjuvazi için 11 gözaltının lafı bile olmazdı. Nitekim onlar “bakkal” değil “devlet” yönetiyorlardı. Öyle ki, Abdullah Gül “Özür eşit güçler arasında sözkonusudur. ABD bir süper güçtür.” diyecek denli arsızlaşarak efendisini akladı.

Tüm beklentilere rağmen ABD olayı sahiplendi ve bu askerlerin K. Irak’ta gizli faaliyet içinde olduğunu söyledi. ABD’nin mesajı açıktı; ben burada kendi politikam dışında en ufak bir girişime izin vermem. Mesaj hemen alındı, iki ülke genelkurmay başkanlarının yaptığı görüşmeden uzlaşma çıktı ve Türkiye Irak’a asker yollayacağını söyledi. Amerikan yetkililerine göre henüz Türkiye’den asker talepleri yoktu, ama Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ilişkileri düzeltmek için asker yollanabileceğini açıkladı.

Birkaç gün öncesine kadar ortalığı ayağa kaldıranlar bir anda çark etmişlerdi. Sanki çuvalı geçiren kendileriymiş gibi, ABD’den af dilemek için seferber olmuşlardı. Ertuğrul Özkök bir yazısında “Savaşmayan ordu paslanır” diyerek Irak’ı işgalde mutlaka önlerde yer almamız gerektiğini belirtiyordu. Ordumuzun yapacağı katliamlar askerin pasını alacaktı. Dün Kürt halkının kanıyla yağlanan silahlar şimdi de Irak halkının kanını dökmek için kullanılmalıydı.

“Askerlerimizin kafasına çuval geçiriyorlar” diyerek ayağa kalkıp bağıranlar İMF’nin önünde diz çökmekte herhangi bir sakınca görmüyorlar. Yıllardır NATO ve ABD’nin emri altında tüm emperyalist işgallerde en önde saf tutmayı kendilerine görev biliyorlar. Burjuvazinin her geçen gün artan saldırıları işçi ve emekçileri açlığa mahkum ederken, İMF’ye tam bir sadakat gösteriyorlar. ABD ziyaretlerinden önce devrimci tutsakları kurban olarak sunuyorlar...

Ama artık mızrak emperyalist-kapitalist sistemin çuvalına sığmıyor, kapitalizm kanlı saltanatının sonuna geliyor. Tüm dünyada ve ülkemizde kriz derinleşiyor. Emekçiler ve gençlik Seattle’den Selanik’e dünyanın dört bir yanında krizin faturasını ödemeyeceklerini, başka bir dünyanın mümkün olduğunu haykırıyorlar.

Bu düzenin pisliğinde boğulmaktansa, devrimin ateşinde yanacağız! Başka bir alternatifimiz yok!

A. Irmak