Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Şubat-15 Mart '03
Sayı: 58
 İçindekiler
   Ekim Gençliği'nden...
  Şubat'ın kavga soluğuyla Mart'ı kazanmaya!
  Emperyalist savaş, olanaklar ve görevler
  Sahte demokrasi tartışmasının gizledikleri
  15 Şubat'ta dünyanın d ört bir yanında milyonlar alanlardaydı...
  "Demokrasi" havarileri neyin peşindeı
  Emperyalist savaşın hizmetinde bir kurum: Medya
  Direnen kadın
  Geleceğimizin çalınmasına izin vermeyelim!
  '96 Beyazıt işgali günlüğünden...
  Sanayi siteleri ve gençlik çalışması
  Gençlik içinde kitle çalışması
  İÜ'den kitle çalışması deneyimleri...
  Gürüz'ün demokrasisi!..
  Liseli gençlik çalışması ve platformları
  Liselerden...
  Trakya Üniversitesi'nde bir dönemin ardından
  Platform çalışmalarının sorunları
  Canlı kalkan Kenneth N. O'Keefe...
  Zindandan mektup...
  Geleceksizler geleceğe saldırıyor!
  Bir filmin gösterdikleri
  Tiyatro ve savaş
  Bir yiğitlik destanı...
  Tarihte bu ay...
  Okur mektupları



 
 
Canlı kalkan Kenneth N. O’Keefe:

“Ölümden korkanlar hayatı inandıkları gibi yaşamayan insanlardır...”

(Canlı kalkanlar çalışmasını ilk şekillendiren
ENNETH NICHOLS O’KEEFE ile yapılmış ropörtajdan...)

Işın Eliçin : Yakında canlı kalkan olarak Irak’a gideceksin. Neden hayatini riske attığını anlatabilir misin?

Kenneth N. O’Keefe: Bence tarihin öyle bir noktasındayız ki, insanlar gerçekten inandıkları şeyler uğruna hayatlarını feda etmek, bu uğurda mücadele etmek istiyorlar. Ciddi olarak 3. Dünya Savaşı’yla flört ediyoruz, nükleer (savaşla) topyekûn yok olma ihtimali var. Nasıl olur da tepkisiz kalabilir, nasıl olur da bu konuda bir şey yapmadan durabiliriz. Kişisel olarak bu aşamada benim olmam gereken doğru yer Irak diye düşünüyorum.

- Bir Amerikan deniz piyadesi olarak 1991’de Irak’a giderken neler hissetmiştin? O zamandan bu zamana ne değişti?

- Son 12 yılda epey büyüdüm. O zaman Kuveyt’in çıkarlarını, Kuveyt’in egemenliğini korumanın meşru olduğunu düşünüyordum. Nahiftim yani bir anlamda. Her nasılsa o zaman ki savaşın daha çok petrolle ilgili olduğunun, Amerika’nın küresel tahakküm planının bir parçası olarak Amerikan askerlerini Suudi Arabistan’a sokmakla ilgisi olduğunun -ki askerler hala orada- farkına vardım. Bence pek çok insan da bunu anlıyor. Ama o zamanlar bir şekilde haklı gerekçeleri olduğunu düşünmüştüm.

- Yaklaşan savaşla ilgili olarak bugünkü Amerikan askerlerinin psikolojisi nasıl olabilir?

-Bence Amerikan askerlerinin durumu pek çok Amerikan vatandaşından farksız. Çok büyük miktarlarda propagandayla besleniyorlar. Amerikan propaganda sistemi dünya tarihinin en etkin propaganda sistemidir. Bu sistem yüzünden pek çok insan bir sürü saçmalığa inanıyor. Ordu da istisna değil. Ama aynı zamanda ordu içinde özellikle bu savaşın petrol ve küresel tahakkümle ilgili olduğunu düşünen bir sürü insan da var, yani kesinlikle ordu içinde bir bölünme var. Kaç kişinin direneceğini izlemek ilginç olacak.

- Amerika’nın hedefi Irak değil de Kuzey Kore ya da İran olsaydı yine canlı kalkan olarak hayatınızı tehlikeye atar mıydın?

Hayır, doğrusu Irak’tan sonra da Filistin’e gitme niyetim var. Küresel bir hareket başlasın istiyorum. Aslında başladı bile ama ABD gibi emperyalist güçlerin petrol savaşları yaptığı, küresel hükümranlık savaşları verdiği bölgelere doğru kitlesel göçler başlasın istiyorum. Eğer bizler, halk olarak sorunları bizi temsil etmeyen politikacılarımızın çözmesini beklersek, kendimizi yok edene dek bekler dururuz. Simdi bizim, halkların, kalkıp harekete geçme zamanı ve şu anda yapabileceğimiz en iyi eylem de Irak’a doğru kitlesel bir göç başlatıp bu savaşı durdurmaktır. Ve eğer bu savaşı durdurabilirsek, bütün savaşları durdurabiliriz. Irak’taki bu savaşa engel olabilirsek, oradan Filistin’e gitmeliyiz ve işgale, sokağa çıkma yasaklarına, yollara konan barikatlara, Filistinliler’in öldürülmesine engel olmalıyız. Oraan da Çeçenistan’a gidelim ya da hepsine birden aynı anda gidelim. Bence topluca göç eylemlerine ihtiyacımız var. Sorunları başkalarının çözmesini beklemekten vazgeçin. Bizler, halk olarak sorunları kendimiz çözmeliyiz.

- Aşağıda sizin olduğunuzu, Amerikalılar’ın, Avrupalılar’ın olduğunu bilirlerse, sizce Amerikan ordusu bombaları bırakmadan önce iki kere mi düşünecektir?

- Bağdat’a birkaç bin kişiyle, 10 bin ya da 20 bin kişiyle gidebilirsek, politik açıdan bu öyle bir yük olur ki savaşı durdurabiliriz. Ama çok sayıda insan lazım bunun için ve sorun da işte burada yatıyor. Bizlerin halk olarak güç sahibi olduğumuzun farkına varması gerekiyor. Güç aslında çok uzun süredir dünyayı yönetip dikte eden azınlığın değil. En başından beri bizi onlar yönetiyor: Bu dünyanın kaynaklarının önemli bölümüne sahip olanlar, şirketleri yönetenler, politikacılarımızı yönetenler. Bizi böldüler, aptal yerine koydular. Gücün bizde olduğunun farkına varmalıyız. İktidarı geri al ve savaşları durdur. Onların tüm amacı iktidarın bu minik azınlıkta kalmasını sağlamak.

Observer’daki yazında söyle diyorsun: “Cahillik etmenin ötesinde, Irak halkına karşı yürütülen -sivillere karşı seyreltilmiş uranyum kullanımını da içeren bir savaşın suç ortağı oldum.” Buradan hareketle 1991’de Irak’ta neler gördün anlatır mısın?

- Amerika tam bir kabadayı. Yani hiç çaba harcamadan dövebileceği insanları seçiyor. Sivil bölgelere bomba atanlar, “akıllı” bombaları sivil yerleşimlere gönderenler, gelecek kuşaklar boyu öldürmeye devam eden seyreltilmiş uranyumu kullananlar korkaktır. Bunlar korkakça eylemler. Iraklı askerler için çok üzüldüm. 30 gün boyunca bombalandılar, artı, dayak yiyip karşı koymak bile istemeyecek hale gelene kadar hava savaşına tutuldular. Biz de sonra Kuveyt’ten yola çıkıp, Kuveyt kentinden Bağdat’a uzanan yolu kurtarıverdik. Hiç bir direnişle karşılaşmadık. Yani o kadar kötü dövülmüşlerdi ki. Bence kesinlikle Amerika’nın askeri gücünün benzersiz ve kontrolden çıkmış olduğu gerçeğini vurguluyor. Ama aynı zamanda korkakça, çünkü gerçekten karşı koyabilecek birilerini (hedef) se&cceil;mezlerdi.

- Amerika yine seyreltilmiş uranyum, hatta daha kötü silahlar kullanır mı dersiniz?

- Kesinlikle kullanacak. Afganistan’da kullandılar, yine kullanacaklar. Su ana kadar seyreltilmiş uranyum kullanımı, bu tür silahları kullanmamaya zorlayacak kadar gündemde olmadı. Becerebilirsem -bana yardım etmek isteyen olursa, avukatlar mesela- ABD hakkında seyreltilmiş uranyum kullanımıyla ilgili olarak insanlık suçu işlediğine dair dava açma niyetim var. ABD radyasyonun siviller üzerindeki etkisini çok iyi biliyor. Kendi çalışmaları var. Enerji Bakanlığı’nın, federal hükümetin çalışmaları ABD’nin insanlar üzerinde, kendi vatandaşları üzerinde radyasyonla deney yaptığını kanıtlıyor ve kabul ediyor. Radyasyonun etkilerini biliyorlar, seyreltilmiş uranyumun etkilerini biliyorlar, insanların doğum anomalileriyle karşılaşacağını, kanser olacağını biliyorlar. Yine de kullandılar. Körfez Savaşı’nda kullanma kararını baba Bush vermişti. Bildiğim kadarıyla bu bir insanlı suçu ve Miloseviç değil asil George Bush Lahey’de yargılanmalı. Ya da en azından Miloseviç’ten önce o yargılanmalıydı. Eğer oğlu da bu savaşı açarsa -ki kesinlikle yapacak bunu- bir sonra yargılanacak kişi de o olmalı.

- Sizin Irak’a canlı kalkan olarak gitmek için kişisel sebepleriniz var. Peki sıradan insanların neden size katılacaklarını düşünüyorsunuz?

- Çünkü tüm dünyada sıradan insanlar dünyanın ne kadar tehlikeli bir gidişat içinde olduğunun farkına varıyorlar. Çoğu ana-baba. Çoğunun çocukları var. Çocuklarının geleceği için kaygı duyuyorlar. Oy vermenin, geri dönüşümlü ürünler kullanmanın ve arada sırada protestolara katılmanın bu sorunları çözmeyeceğini anlamaya başladılar. Aksine her geçen gün daha kötüye gidiyor. Amerika daha geçen ay ABD ya da müttefiklerine kitle imha silahlarıyla saldırı düzenleyecek nükleer olmayan ülkelere karşı nükleer silahlar kullanmak istediğini gösteren politikasını bir kez daha beyan etti. Peki ya CIA kitle imha silahı kullanır da, diyelim suçu da İran’a ya da Kuzey Kore’ye atarsa ne olur? Bu ülkelere karşı nükleer silah mı kullanacak? Peki ya bu ülkeler nasıl karşılık verecek? er an nükleer bir savaş çıkabilir. Aşırı tehlikeli bir zamanda yaşıyoruz. Kendi felaketimizle flört ediyoruz. Bence tüm dünyada sıradan insanlar da bunun farkındalar ve bu da onları Irak’a gitmek gibi olağanüstü eylemler yapmaya sürüklüyor.

- Gazeteci olarak benim deneyimim Irak’a vize almanın çok güç olduğunu gösterdi ama bildiğimiz kadarıyla Irak hükümeti size kapılarını açacak. Irak rejimi tarafından kullanılmaktan, karşı propaganda aracı olmaktan korkmuyor musun?

- Biliyorsunuz böyle şeyler benim kontrolümde değil, beni aşıyor. Saddam Hüseyin’in kim olduğunu biliyorum ve oraya kesinlikle Saddam Hüseyin’i tasdiklemek için gitmiyorum. Hepimiz Irak halkının Saddam Hüseyin’in altında nasıl muamele gördüğünü biliyoruz. Ama gerçek şu ki, bizim kendi hükümetlerimiz, ABD ve İngiltere, Saddam’ın suç ortaklarıdır. Saddam’a silahları, kimyasal ve biyolojik silah teknolojisini asıl veren onlar. Ekonomik yardım yaptılar. Saddam halkına karşı en korkunç suçları işlediği yıllar boyunca Amerikan ve İngiliz hükümetlerinin en ayrıcalıklı ticaret ortağıydı. Bu yüzden bence bizim devletlerimiz Saddam’dan daha suçlu. Bizim hükümetlerimiz olmasaydı Saddam iktidarda bu kadar uzun süre kalamazdı. Şimdi beni ya da diğer insanları kullanır mı bilemem. Gerçekten de böyle bir risk var amasiyasi olarak bundan fazla bir kazanç sağlayacağını sanmam. Böyle bir şey yapması için tek neden gerçekten imha edileceğini bilmesi olabilir ki böyle bir olasılık var kesinlikle, o zaman bizi kullanabilir. Umarım böyle bir şey olmaz. (...)

- Makalenizde “kitle katliamı ve savaşa suç ortağı olup zenginleşeceğime, adalet ve barışı savunurken ölmeyi tercih ederim,” diye yazmışsınız. Bunu biraz açar mısınız?

- Üzerinde düşünseler de düşünmeseler de bence birçok kişi zaten böyle hissediyor. Ülkemin neyle uğraştığını anladım ve iki yıl önce Amerikan vatandaşlığından çıktım. Vatandaşlığı reddetmemin sebebi Irak’a gitmeminkiyle aynı. Ve evet şu anda gözümün önünde olup bitene seyirci kalmaktansa ölmeyi tercih ederim. Gerçekten. Bence ölümden korkanlar hayatı inandıkları gibi yaşamayan insanlar. Ölmekten korkmak sizin doğru olduğuna inandığınız şeyi yapmanızı engeller. Eğer ölümden korkmuyorsanız inandığınız gibi yaşayabilirsiniz. Şanslıyım ki, bu benim inandığım şey oldu. Sanırım bunu, Malcolm X, Gandhi, Einstein gibi, inanılmaz işler yapmış, harika düşüncelerini paylaşmış ve bedelini hayatlarıyla ödemiş pek çok kişinin bilgeliğini takdir ederek edindim. Kesinlikle oturup suç olduğuna inndığım bir şeyi izlemektense ölürüm daha iyi. Ama bunu söylemişken, yaşamayı tercih ettiğimi de belirteyim. Elbette yaşamayı tercih ederim. İntihara meyilli değilim ve kahraman/şehit olmaya da çalışmıyorum. Sadece doğru olanı yapmak istiyorum ve bu yolda gidersem dünya da daha iyi hale gelebilir. (..)

(NTV-MSNBC, 3 Ocak ‘03)