Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Şubat-15 Mart '03
Sayı: 58
 İçindekiler
   Ekim Gençliği'nden...
  Şubat'ın kavga soluğuyla Mart'ı kazanmaya!
  Emperyalist savaş, olanaklar ve görevler
  Sahte demokrasi tartışmasının gizledikleri
  15 Şubat'ta dünyanın d ört bir yanında milyonlar alanlardaydı...
  "Demokrasi" havarileri neyin peşinde?
  Emperyalist savaşın hizmetinde bir kurum: Medya
  Direnen kadın
  Geleceğimizin çalınmasına izin vermeyelim!
  '96 Beyazıt işgali günlüğünden...
  Sanayi siteleri ve gençlik çalışması
  Gençlik içinde kitle çalışması
  İÜ'den kitle çalışması deneyimleri...
  Gürüz'ün demokrasisi!..
  Liseli gençlik çalışması ve platformları
  Liselerden...
  Trakya Üniversitesi'nde bir dönemin ardından
  Platform çalışmalarının sorunları
  Canlı kalkan Kenneth N. O'Keefe...
  Zindandan mektup...
  Geleceksizler geleceğe saldırıyor!
  Bir filmin gösterdikleri
  Tiyatro ve savaş
  Bir yiğitlik destanı...
  Tarihte bu ay...
  Okur mektupları



 
 
Geleceğimizin çalınmasına izin vermeyelim!

3 Ocak 2003 tarihli Radikal gazetesinde “Liseye girerken not ortalaması koşulu” başlıklı bir haber yayınlandı. Bu haberde; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okullarını bitiren tüm öğrencilerin, koşul aranmaksızın kayıt yaptırabildiği genel liselere giriş için not ortalaması getirmeye hazırlandığı ve bu projeyle birçok öğrencinin istemeseler bile mesleki ya da teknik liselerden birini tercih etmek zorunda kalacakları söyleniyordu. Gerekçeyi ise Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nce Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’ya sunulan raporda açıkladıklarını söylüyorlardı. Bu raporda liselerde başarı oranının çok düşük olduğuna işaret edilerek, ortaöğretimden kaliteli öğrenci alınması gerektiği belirtilmiş. Raporda ayrıca ilköğretimde sınıf geçmenin öğrenci vlisinin isteğine bırakıldığı anımsatılarak, “Not ortalaması uygulaması ortaöğretimdeki başarıyı artırır” deniliyormuş.

MEB’in bu projesiyle; %30’u mesleki ve teknik lise, %70’i genel liseye kayıtlı olan öğrenci oranının %50-%50 oranında eşitleneceği söyleniyor. Peki gerçekte liselerdeki başarı oranının yükseltilmesine mi çalışılıyor; yoksa meslek liselerindeki öğrenci sayısının arttırılmasına mı?

Günümüzde meslek liseleri karşımıza birer sömürü cehennemi olarak çıkıyor. Öğrenciler staj ve atölyeler yoluyla saatlerce köle gibi çalıştırılıyor. Ortaya çıkan ürünler müşterilere pazarlanıyor, ama karşılığında meslek liselilerin eline hiçbir şey geçmiyor. Sadece staj karşılığında asgari ücretin 1/3’ü tutarında bir para veriliyor ki, bu da son derece küçük bir tutardır. Böylelikle sermayenin ucuz işgücü ihtiyacı karşılanmış oluyor. Okul bittiğinde de aynı sorun devam ediyor. Bu gençler ya işsizler ordusuna katılıyorlar, ya da sömürülmek üzere sermayenin kollarına atılıyorlar. Geçtiğimiz yıl uygulamaya konulan üniversiteye sınavsız geçiş uygulamasının ise tümüyle bir göz boyama taktiği olduğu biliniyor. Meslek liseli öğrencilerin soygun çarkınn içinde iki yıl daha kalması sağlanmaya çalışılıyor. Üstelik karşılığında yine hiçbir şey verilmeksizin.

Meslek liselilerinin durumu aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya koymak için çalıştığı projenin asıl amacının ne olduğunu gözler önüne seriyor.

Sermaye bu projeyle aslında meslek liselerindeki öğrenci sayısını arttırarak, varolan soygun ve sömürü çarkını daha da genişletmek istiyor. Sermayenin ucuz ve kalifiye işgücü gereksinimi meslek lisesi öğrencileriyle karşılanmak isteniyor. Eğer proje uygulamaya konulursa, artık biz istediğimiz lisede değil de, birilerinin istediği lisede istemesek de okumak zorunda kalacağız. Zaten yıllardır süper, anadolu ve fen liseleriyle ayrıcalıklı öğrenciler yaratılmaktaydı. Bundan sonra bu ayrım ve eşitsizlik daha da belirginleşecek ve notu tutmayanlar doğrudan endüstri ya da ticaret meslek liselerine gönderilecek.

Bu proje de geçmişteki projeler gibi eğitimde kaliteyi arttırmak değil, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak için şekillendirilen bir projedir. Eğitimi bir meta gibi satmak için çabalayan düzenin bunun dışında bizlere sunabileceği bir şey de yoktur. Haklarımızı ancak mücadeleyle alabiliriz. Onların sözde kaliteyi arttırma projeleri bizim sırtımızdaki yükün daha da ağırlaştırılmasından başka şey değildir. Bizlere “reform” adıyla pazarlananlar, bizim değil sermayenin çıkarları içindir. Eğitimin her alanında “reform” adıyla sürdürülen saldırılara karşı bu bilinçle karşı durmalı, mücadeleyi yükseltmeliyiz.