Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim '01
SAYI: 48
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  Dünyü çapında yeni bir emperyalist terör dalgası!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  Biriken sorunlar ketmerleşen saldırılar
  "Sınavsız üniversite" aldatmacası altına gizlenen saldırı
  Eğitimde özelleştirme saldırısı yeni boyutlar kazanıyor
  Faşist genelgeleri fiili mücadele ile parçalamalıyız!
  Eğitimde fırsat eşitsizliği daha da derinleşiyor
  Parasız ve bilimsel eğitim sosyalizmle gelecek!
  Liseli gençlik ve platform çalışmasının sorunları
  Yeni döneme örgütlü hazırlık
  Formasyon saldırısına karşı duyarlılığı örgütleyelim!
  Ulucanlar katliamının hesabını soralım!
  Yaz çalışması ve deneyimler
  "Irkçlılık konferansı"...
  Bir türküdür direniş boy verir zindanlarda...
  Toplumsal çözülme
  İsviçre Ekim Gençliği bu yılın ikinci Gençlik Kampı'na hazırlanıyor...
  Yaz çalışmamızın bir ayağı olarak Hacıbektaş Şenlikleri...
  Ulucanlar direnişi ve Partili olma sorumluluğu
  Liselerde politik çalışmanın bazı sorunları
  Okur mektupları



 
 
Düzen kanımızı dökmek için bizi soyuyor!


Ben Gülsuyu’nda oturan komünist bir gencim. Lise üçüncü sınıfı bitirdikten sonra iş aramaya başladım. Yaklaşık iki aydır işsizim. Ülkemiz topraklarında yaşayan bütün insanlar gibi krizden aile olarak etkilendik, kriz bahanesiyle küçük kardeşim işten çıkarıldı.

Soframızdaki bir ekmek yarıya düşü. Bir tabak çorbayı altı kişi paylaşmaya ve günleri yarı aç yarı tok geçirmeye başladık. Ben bu zaman içerisinde birçok iş yerine başvuruda bulundum. Sonunda Amerikan şirketi bir restorant beni işe almayı kabul etti. İşe girmem için benden bir takım evraklar istediler. Bunların içerisinde Adliye’den alınması gereken sabıka kaydı da vardı. Adliye görevlilerinden bu belgeyi istediğimde, önce doldurulmak üzere bağış makbuzu adı altına elime iki kağıt verdiler. Benden Adalet Bakanlığı’na bağış yapmam istendi.

O “Adalet” Bakanlığı ki;

Zindanlarda tutsaklara akla gelmeyecek işkenceler yaptırıyor,

Yol ortasında devrimci basını dağıtan gençleri kurşunlama emri veriyor,

Ümraniye’de, Buca’da, Ulucanlar’da onlarca tutsağı katleden, Bergama’da kol koparan, “Hayata dönüş” operasyonu adı altında onlarca tutsağı katledip yüzlercesini sakat bırakıyor...

F tipi işkencehanelere, benim ve insanca yaşamak isteyen herkesin karşısına çıkan bu işkence merkezine benim de bir tuğla koymamı nasıl isterlerdi? Ben nasıl katil devletin katil bakanlığına yardım edebilirim? Alnımın teriyle kazandığımı bu devlete nasıl bağışlardım?

Bu katliamcı devletin katliamcı aygıtları hiç de adalet bakanlığı ve polisiyle sınırlı değildir. Bu katliamların ve işkencelerin en üst düzeyde örgütleyicisi, eğiticisi, programlayıcısı bir de ordusu var. Tokat’taki 75 yaşındaki bir köylüyü, Akkise’de askere giden gençleri, binlerce devrimciyi katleden de bu ordudur.

Başımdan geçen bu olayın benzeri her gün yüzlerce insana dayatılıyor. Bağış adı altında rüşvet alıyorlar. Evime ekmek götürüyorum diyerek bu acil görevden kimse kaçamaz. Ben de bir sene önce evime iki ekmek götürüyordum. Şimdi yarım ekmek götüremiyorum. Yarın açlıktan ölümler peşi sıra gelecek. Bu nedenle artık yeter demeliyiz.

Emeğin, onurun, adaletin en yüce olduğu komünist bir dünya için kolkola girip düşmana kaşı barikat olalım. İnsanlığın kurtuluş için sosyalist devrim bayrağı altında zafere yürüyelim.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Gülsuyu’ndan bir EG okuru