Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim '01
SAYI: 48
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  Dünyü çapında yeni bir emperyalist terör dalgası!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  Biriken sorunlar ketmerleşen saldırılar
  "Sınavsız üniversite" aldatmacası altına gizlenen saldırı
  Eğitimde özelleştirme saldırısı yeni boyutlar kazanıyor
  Faşist genelgeleri fiili mücadele ile parçalamalıyız!
  Eğitimde fırsat eşitsizliği daha da derinleşiyor
  Parasız ve bilimsel eğitim sosyalizmle gelecek!
  Liseli gençlik ve platform çalışmasının sorunları
  Yeni döneme örgütlü hazırlık
  Formasyon saldırısına karşı duyarlılığı örgütleyelim!
  Ulucanlar katliamının hesabını soralım!
  Yaz çalışması ve deneyimler
  "Irkçlılık konferansı"...
  Bir türküdür direniş boy verir zindanlarda...
  Toplumsal çözülme
  İsviçre Ekim Gençliği bu yılın ikinci Gençlik Kampı'na hazırlanıyor...
  Yaz çalışmamızın bir ayağı olarak Hacıbektaş Şenlikleri...
  Ulucanlar direnişi ve Partili olma sorumluluğu
  Liselerde politik çalışmanın bazı sorunları
  Okur mektupları



 
 
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni faşist genelgesi...

Faşist genelgeleri
fiili mücade ile parçalamalıyız!


12 Eylül faşist darbesinin 21. yıldönümündeyiz. 12 Eylül’den bu yana gençlik sorununu çözmeye çalışan sermaye iktidarı, kısa vadede bu “baş ağrısı”na geçici çözümler bulabilse de (apolitikleştirerek, baskı ve terör aygıtlarıyla sindirerek vb.), uzun vadede çözüm üretebilme imkanına sahip değildir. Bugünlerde sermayenin bu “baş ağrısı” yeniden nüksetmektedir.

Düzen gençliğe geleceksizlikten başka bir şey vaadetmemektedir. Düzenin gençliğe verebileceği yalnızca işsizlik, yoksulluk ve sefalettir. Geniş gençlik kesimlerinin bu gerçekle tanıştığı, bunu yaşayarak öğrendiği bir süreçten geçiyoruz. Sorunlar her geçen gün birikirken, gençliğin öfkesi de büyüyor.

Sermaye düzeni, her yeni sınav sistemi ile bir öncekini aranır hale getirirken, fırsat eşitsizliğini biraz daha arttırıyor. Üniversite kapılarını işçi-emekçi çocuklarına biraz daha kapatıyor. AOBP (Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı) uygulaması ile bu eşitsizlik daha da derinleşiyor. Son ÖSS sonuçları üniversite kapılarının işçi-emekçi çocuklarına nasıl kapandığını gözler önüne seriyor. Herşeye rağmen üniversiteye girebilen “şanslı” gençleri bekleyen ise, ya sermayenin kalifiye işgücü ihtiyacını karşılamak ya da diplomalı işsizler ordusuna katılmak.

Sermaye iktidarı, sorunların çığ gibi büyümesiyle biriken öfke ve tepkinin, gelişebilecek mücadelenin önünü kesebilmek için faşist genelgelere başvuruyor. Faşist rejim liselerde 12 Eylül’ü aratmayacak genelgeler yayınlamaya devam ediyor. MEB’in yayınladığı son genelgede şunlar söylenmektedir:

“Eğitim kurumlarımızda, bugüne kadar olduğu gibi siyasi nitelik taşıyan rozet, amblem, yazı, resim ve benzeri simgeler bulundurulmayacak, öğrenci, öğretmen ve diğer personelin kullanmasına asla müsaade edilmeyecek, her türlü bölücü, yıkıcı ve irticai faaliyetleri önleyici önlemler alınacaktır. Belirtilen esaslar doğrultusunda öğrencilerin huzur ve güven içinde eğitim-öğretimlerini başarılı bir şekilde sürdürmeleri yönünde her türlü önlemler alınacak, bu uygulamalardan tüm eğitim süresince birinci derecede okul müdürleri ile ilçe ve il milli eğitim müdürleri sorumlu tutulacaktır.”

“ÖSS’ye hayır”! demek, parasız eğitim istemek, gerici ezberci eğitime karşı çıkmak düzenin huzurunu bozuyor, rahatını kaçırıyor. Sermaye iktidarı kendi “huzur ve güvenini” bozabilecek her türlü hak arama mücadelesini “yıkıcı faaliyet” sayıyor, önünü kesmeye çalışıyor. Bunu yeri geldiğinde genelgelerle yaşama geçirmeye çalışırken, yeri geldiğinde baskı ve terör araçlarını devreye sokuyor.

12 Eylül’ün 21. yıldönümü... İktidar bir yandan “demokratikleşme” tartışmalarını ikiyüzlü bir şekilde sürdürürken, bir yandan da genelgeleriyle, yasalarıyla, terör aygıtlarıyla, polis jopuyla, gaz bombalarıyla, katliamlarıyla, hücreleriyle faşist yüzünü sergileyerek, 12 Eylül’ü hiç aratmıyor. Amaç gençliği teslim almak, onun gelecek özlemini boğmaktır. Ancak 12 Eylül gibi kapsamlı bir faşist terör harekatıyla gençliği teslim alamadıkları gibi, bu tür faşist genelgelerle de alamayacaklardır.

Faşist genelgeleri boşa çıkarmak fiili eylemliliklerle olacaktır. Geleceğimize sahip çıkmak, parasız eğitim, sınavsız üniversite talebini haykırmak için mücadeleye!




Yeni öğretim döneminde liseler...

Saldırılarla açılan yeni dönem


Pervasızca uygulanan İMF programları işçi-emekçi kitlelerin yaşamında tam bir yıkıma yolaçmış bulunuyor. Yeni öğretim döneminin yine soygun ve vurgun uygulamalarıyla başlaması yıkımı daha da derinleştiriyor. Sermaye “orta eğitimde katkı payı uygulamasını” önümüzdeki yıllarda hayata geçirmeyi planlarken, kayıt, bağış vb. adlar altında toplanan paralarla eğitimi zaten adım adım paralı hale getiriyor, emekçi yığınların sırtındaki yükü daha da ağırlaştırıyor.

Türkiye servet-sefalet kutuplaşmasında dünyada 4. sırada yer alıyor. Bunun sonuçlarından biri eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleşmesi oluyor. Ekonomik sosyal yıkım programlarıyla eğitim hakları ellerinden alınan işçi-emekçi çocuklarının geleceği karartılıyor. Her yıl bütçeden eğitime ayrılan pay düşüyor.

Yeni dönemde liseli gençliği bir dizi sorun bekliyor. ÖSS-AOÖBP, fırsat eşitsizliğinin bir parçası haline gelen dersaneler, meslek liseliler için kalifiye ve ucuz işgücü olma vb. sorunlar var. Ayrıca gerici-ezberci-bilim dışı-kalitesiz eğitimin üstüne faşist disiplin yönetmelikleri, küfür, dayak, hakaret gibi çağ dışı uygulamalar da bizleri bekliyor. Tüm bunlara her yıl çocuk oyunu gibi değiştirilen müfredatlarla beraber, her yıl döviz kuruyla zamlanan kitapların da değişmesi ekleniyor.

Okullar polis-idare işbirliğiyle, kılık-kıyafet yönetmelikleriyle kışla haline getirilip, faşist uygulamalarla F tipleştiriliyor.

Emekçi aileler için yeni okul dönemi, boğazlarına giren bir lokma ekmeğe bile sermaye devleti tarafından göz dikilen bir dönemdir. Yeni kayıt yaptıran bir lise öğrencisinin 250 milyonluk bir masraf çıkardığı düşünüldüğünde, bu düzenin ne denli acımasız olduğu gerçeği bir kez daha görülüyor. Kayıt döneminde “bağış” adı altında alınan paraları tüm yıl boyunca karne, tebeşir, yakıt parası vb. izliyor.

Okulların teknik olarak donanımsız oluşu, kütüphane, bilgisayar, laboratuvar, spor salonu gibi olanaklardan yoksunluğu ya da bunların birer tabeladan ibaret oluşu, öğrenci için yıllar süren eğitimi anlamsızlaştırıyor.

Ezbere dayalı, hayal gücünü, düşünmeyi sınırlayan, duyarsız, tepkisiz, kişiliksiz bireyler yetiştirmeye programlı bir eğitim sistemidir sözkonusu olan. Felsefe derslerinin içi boşaltılarak düşünüp sorgulama yeteneği köreltiliyor. Faşist içerikli yalan yanlış bilgilerle çarpık bir tarih bilinci kazınıyor beyinlere. Biyolojide Evrim Teorisi’nin üzerinden atlanıp, yaradılış inancı uzun uzun anlatılıyor. Din derslerinde kader inancı iliklerimize kadar işleniyor.

Her geçen yıl kalabalıklaşan sınıfların ne denli verimli olduğu da ortadadır. Kürdistan’a doğru gittikçe sınıfların kalabalığı daha da artmakta, eğitim daha da kalitesizleşmektedir.

Öğretmenler kalabalık sınıflarda ne yapacaklarını bilemez, aldıkları düşük maaşlarla yaşamlarını sürdüremez hale gelmişlerdir. Diplomalı öğretmenlerin işsiz kaldığı koşullarda, biz kalabalık sınıflarda tek öğretmenle, bazı derslerde ise uzun dönem öğretmensiz kalıyoruz. Liseler hem öğretmenler hem de öğrenciler için tam bir baskı ve sömürüyü ifade etmektedir.

Yüzyüze kaldığımız saldırılara karşı okul okul direniş ateşini yakmalıyız. Eğitimi tamamen paralı hale getirmeyi amaçlayan uygulamalara dur demeliyiz. Eğitim hakkımızın tümüyle elimizden alınmasına izin vermemeliyiz!

E. Devrim