Milli Eğitim
Bakanlığının yeni faşist genelgesi...
Faşist genelgeleri
fiili mücade ile parçalamalıyız!
12 Eylül faşist darbesinin 21. yıldönümündeyiz. 12 Eylülden
bu yana gençlik sorununu çözmeye çalışan sermaye iktidarı, kısa
vadede bu baş ağrısına geçici çözümler bulabilse de
(apolitikleştirerek, baskı ve terör aygıtlarıyla sindirerek vb.),
uzun vadede çözüm üretebilme imkanına sahip değildir. Bugünlerde
sermayenin bu baş ağrısı yeniden nüksetmektedir.
Düzen gençliğe geleceksizlikten başka bir şey vaadetmemektedir.
Düzenin gençliğe verebileceği yalnızca işsizlik, yoksulluk ve
sefalettir. Geniş gençlik kesimlerinin bu gerçekle tanıştığı,
bunu yaşayarak öğrendiği bir süreçten geçiyoruz. Sorunlar her
geçen gün birikirken, gençliğin öfkesi de büyüyor.
Sermaye düzeni, her yeni sınav sistemi ile bir öncekini aranır
hale getirirken, fırsat eşitsizliğini biraz daha arttırıyor. Üniversite
kapılarını işçi-emekçi çocuklarına biraz daha kapatıyor. AOBP
(Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı) uygulaması ile bu eşitsizlik
daha da derinleşiyor. Son ÖSS sonuçları üniversite kapılarının
işçi-emekçi çocuklarına nasıl kapandığını gözler önüne seriyor.
Herşeye rağmen üniversiteye girebilen şanslı gençleri
bekleyen ise, ya sermayenin kalifiye işgücü ihtiyacını karşılamak
ya da diplomalı işsizler ordusuna katılmak.
Sermaye iktidarı, sorunların çığ gibi büyümesiyle biriken öfke
ve tepkinin, gelişebilecek mücadelenin önünü kesebilmek için faşist
genelgelere başvuruyor. Faşist rejim liselerde 12 Eylülü
aratmayacak genelgeler yayınlamaya devam ediyor. MEBin yayınladığı
son genelgede şunlar söylenmektedir:
Eğitim kurumlarımızda, bugüne kadar olduğu gibi siyasi
nitelik taşıyan rozet, amblem, yazı, resim ve benzeri simgeler
bulundurulmayacak, öğrenci, öğretmen ve diğer personelin kullanmasına
asla müsaade edilmeyecek, her türlü bölücü, yıkıcı ve irticai
faaliyetleri önleyici önlemler alınacaktır. Belirtilen esaslar
doğrultusunda öğrencilerin huzur ve güven içinde eğitim-öğretimlerini
başarılı bir şekilde sürdürmeleri yönünde her türlü önlemler alınacak,
bu uygulamalardan tüm eğitim süresince birinci derecede okul müdürleri
ile ilçe ve il milli eğitim müdürleri sorumlu tutulacaktır.
ÖSSye hayır! demek, parasız eğitim istemek,
gerici ezberci eğitime karşı çıkmak düzenin huzurunu bozuyor,
rahatını kaçırıyor. Sermaye iktidarı kendi huzur ve güvenini
bozabilecek her türlü hak arama mücadelesini yıkıcı faaliyet
sayıyor, önünü kesmeye çalışıyor. Bunu yeri geldiğinde genelgelerle
yaşama geçirmeye çalışırken, yeri geldiğinde baskı ve terör araçlarını
devreye sokuyor.
12 Eylülün 21. yıldönümü... İktidar bir yandan demokratikleşme
tartışmalarını ikiyüzlü bir şekilde sürdürürken, bir yandan da
genelgeleriyle, yasalarıyla, terör aygıtlarıyla, polis jopuyla,
gaz bombalarıyla, katliamlarıyla, hücreleriyle faşist yüzünü sergileyerek,
12 Eylülü hiç aratmıyor. Amaç gençliği teslim almak, onun
gelecek özlemini boğmaktır. Ancak 12 Eylül gibi kapsamlı bir faşist
terör harekatıyla gençliği teslim alamadıkları gibi, bu tür faşist
genelgelerle de alamayacaklardır.
Faşist genelgeleri boşa çıkarmak fiili eylemliliklerle olacaktır.
Geleceğimize sahip çıkmak, parasız eğitim, sınavsız üniversite
talebini haykırmak için mücadeleye!
Yeni öğretim döneminde liseler...
Saldırılarla açılan yeni dönem
Pervasızca uygulanan İMF programları işçi-emekçi kitlelerin yaşamında
tam bir yıkıma yolaçmış bulunuyor. Yeni öğretim döneminin yine
soygun ve vurgun uygulamalarıyla başlaması yıkımı daha da derinleştiriyor.
Sermaye orta eğitimde katkı payı uygulamasını önümüzdeki
yıllarda hayata geçirmeyi planlarken, kayıt, bağış vb. adlar altında
toplanan paralarla eğitimi zaten adım adım paralı hale getiriyor,
emekçi yığınların sırtındaki yükü daha da ağırlaştırıyor.
Türkiye servet-sefalet kutuplaşmasında dünyada 4. sırada yer
alıyor. Bunun sonuçlarından biri eğitimde fırsat eşitsizliğinin
derinleşmesi oluyor. Ekonomik sosyal yıkım programlarıyla eğitim
hakları ellerinden alınan işçi-emekçi çocuklarının geleceği karartılıyor.
Her yıl bütçeden eğitime ayrılan pay düşüyor.
Yeni dönemde liseli gençliği bir dizi sorun bekliyor. ÖSS-AOÖBP,
fırsat eşitsizliğinin bir parçası haline gelen dersaneler, meslek
liseliler için kalifiye ve ucuz işgücü olma vb. sorunlar var.
Ayrıca gerici-ezberci-bilim dışı-kalitesiz eğitimin üstüne faşist
disiplin yönetmelikleri, küfür, dayak, hakaret gibi çağ dışı uygulamalar
da bizleri bekliyor. Tüm bunlara her yıl çocuk oyunu gibi değiştirilen
müfredatlarla beraber, her yıl döviz kuruyla zamlanan kitapların
da değişmesi ekleniyor.
Okullar polis-idare işbirliğiyle, kılık-kıyafet yönetmelikleriyle
kışla haline getirilip, faşist uygulamalarla F tipleştiriliyor.
Emekçi aileler için yeni okul dönemi, boğazlarına giren bir lokma
ekmeğe bile sermaye devleti tarafından göz dikilen bir dönemdir.
Yeni kayıt yaptıran bir lise öğrencisinin 250 milyonluk bir masraf
çıkardığı düşünüldüğünde, bu düzenin ne denli acımasız olduğu
gerçeği bir kez daha görülüyor. Kayıt döneminde bağış
adı altında alınan paraları tüm yıl boyunca karne, tebeşir, yakıt
parası vb. izliyor.
Okulların teknik olarak donanımsız oluşu, kütüphane, bilgisayar,
laboratuvar, spor salonu gibi olanaklardan yoksunluğu ya da bunların
birer tabeladan ibaret oluşu, öğrenci için yıllar süren eğitimi
anlamsızlaştırıyor.
Ezbere dayalı, hayal gücünü, düşünmeyi sınırlayan, duyarsız,
tepkisiz, kişiliksiz bireyler yetiştirmeye programlı bir eğitim
sistemidir sözkonusu olan. Felsefe derslerinin içi boşaltılarak
düşünüp sorgulama yeteneği köreltiliyor. Faşist içerikli yalan
yanlış bilgilerle çarpık bir tarih bilinci kazınıyor beyinlere.
Biyolojide Evrim Teorisinin üzerinden atlanıp, yaradılış
inancı uzun uzun anlatılıyor. Din derslerinde kader inancı iliklerimize
kadar işleniyor.
Her geçen yıl kalabalıklaşan sınıfların ne denli verimli olduğu
da ortadadır. Kürdistana doğru gittikçe sınıfların kalabalığı
daha da artmakta, eğitim daha da kalitesizleşmektedir.
Öğretmenler kalabalık sınıflarda ne yapacaklarını bilemez, aldıkları
düşük maaşlarla yaşamlarını sürdüremez hale gelmişlerdir. Diplomalı
öğretmenlerin işsiz kaldığı koşullarda, biz kalabalık sınıflarda
tek öğretmenle, bazı derslerde ise uzun dönem öğretmensiz kalıyoruz.
Liseler hem öğretmenler hem de öğrenciler için tam bir baskı ve
sömürüyü ifade etmektedir.
Yüzyüze kaldığımız saldırılara karşı okul okul direniş ateşini
yakmalıyız. Eğitimi tamamen paralı hale getirmeyi amaçlayan uygulamalara
dur demeliyiz. Eğitim hakkımızın tümüyle elimizden alınmasına
izin vermemeliyiz!
|