Halkların tescilli katili ABD
beyninden vuruldu!
Düzen karşıtı siyasal
hareketler ve dünya halkları hedefte!
Dünya çapında yeni bir emperyalist
terör dalgası!
ABD emperyalizmi henüz belirsizliğini koruyan bir saldırıyla "kalbinden"
ve "beyninden" vuruldu. İkiz kuleler, dünya emperyalist-kapitalist
sisteminin kalbi, Pentagon ise aynı sistemin askeri ve siyasi
beyni durumundaydı. Bunun içindir ki saldırı emperyalist merkezler
ve işbirlikçi gerici rejimler tarafından korku, panik ve şaşkınlıkla
karşılandı. Çünkü aralarındaki tüm çelişkilere karşın, ABDnin
şefliğini yaptığı aynı karanlık düzenden beslenmekte, dünyanın
her yanında emekçilerin ve halkların katledilmesiyle, değerlerinin
yağmasıyla varlıklarını sürdürmektedirler. Dolayısıyla yaşadıkları
bu korku, panik ve şaşkınlık nedensiz değildir.
Dünyanın ezilen halkları ise tersine saldırıyı sempatiyle karşıladılar.
Bu nedensiz değildir. Çünkü vurulan, acz ve çaresizlik içerisinde
kıvranan halkların tescilli katilidir. Katliam mangalarıyla ezilen
halkların her türlü meşru ve haklı mücadelelerini boğan, bombalarla
yıkıp yakan, kirli savaş teknikleriyle akılalmaz işkenceler ve
katliamlar örgütleyen bir cinayet şebekesidir ABD. Tam da bunun
için dünya halklarının haklı kin ve nefretini kazanmıştır. Dolayısıyla,
dünyanın ezilen halklarının saldırı sonrası gösterdikleri tepki
anlaşılır, haklı ve meşrudur.
Emperyalist şef ABD çaresizlik içerisinde
Devasa militarist aygıtları ve istihbarat örgütleriyle emperyalist-kapitalist
dünyaya korku salan ABDnin saldırı karşısındaki durumu içler
acısıydı. Yılda on milyarlarca dolar kaynak aktarılan ABDnin
güvenlik sistemi birkaç saat içerisinde çöktü. ABDnin siyasi
ve askeri kurumları günlerce işlemez hale geldi. Bush saatlerce
gökyüzünde özel uçağıyla dolaştırılırken, kongre üyeleri de saatlerce
sığınaklardan dışarı çıkamadılar. Beyaz Saray ve Kongre binaları
boşaltıldı. Bunlar bir yana, ABDnin dünya halklarına dönük
saldırganlığının beyni olarak çalışan Pentagonun hem de
kumanda ve planlama merkezinden vurulmuş olması, ABDnin
içine düştüğü acz ve çaresizlik konusunda yeterince fikir veriyor.
Oysa bu kurumlar dünya halkları üzerinde bir kıyım makinası olarak
çalışıyor, dünyanın dört bir yanında kan döküyor, bu sayede ABDnin
cani şefleri dünyaya korku salıyorlardı. Şimdi yaşadıkları aczi
anlatırcasına, tanrıya sığınıyorlar, tanrının ABDyi koruması
dileğinde bulunuyorlar.
Rüzgar eken fırtına biçer!
Saldırı sonrasında başta ABD olmak üzere emperyalist merkezler
ve onların gerici işbirlikçileri, bilinçli olarak ABDnin
mazlumluğu konusunda çığırtanlık yaptılar. Bu doğrultuda ikiz
kulelerdeki dehşet görüntülerinin yayınlanmasına büyük özen gösterirlerken,
Pentagonun lafını etmemeye çalıştılar. Çünkü dünya halkarının
kıyımını öngören askeri plan ve operasyonlar buradan yönetiliyordu.
Burada ölenler Amerikan terör makinasının eli kanlı tetikçileriydi.
Bunun için bilinçli bir tercihle Pentagon geri planda tutuldu.
Böylece bir yandan ABDnin içerisine düştüğü aczi perdelemeye,
diğer yandan ABDnin yeni katliamlarını meşrulaştırmaya çalıştılar.
Bu çaba özlü bir biçimde Bush tarafından dile getirildi. Saldırı
sonrasında yaptığı ilk açıklamalarından birinde, Amerikaya
yapılan saldırı kötülerin iyilere karşı açtığı bir savaştır, bizim
yürüteceğimiz savaş da iyilerin kötülere karşı savaşıdır
biçiminde sözler etti. Bu sözler, saldırının ABDnin kanlı
sicilini perdelemeye ve yeni kanlı saldırıları meşrulaştırmaya
dönük kullanıldığını açığa vuruyor. Bunun içindir ki ABDnin
kanlı sicilinin yüzüne vurulması büyük önem taşıyor. Yapılan saldırıyla
binlerce sivilin ölümü asla kabul edilemeyecek bir durum olsa
da, dünya halklarının bu küstah katilinin ekti&crren;ini biçtiği
pek çok kimse tarafından dile getiriliyor.
Bugün mazlum edebiyatıyla kanlı sicilini temize çekme çabasına
giren ABD sadece Hiroşima ve Nagazakide 300 bin savunmasız
insanı birkaç saniye içerisinde yoketmiştir. Dünya halklarının
ulusal kurtuluş mücadelelerini kanla boğmaya çalışmış, milyonlarca
insanın ölümüne neden olmuştur. Vietnamda 3 milyon insan
sadece bu nedenle ABD savaş makinası tarafından katledilmiştir.
ABD aynı zamanda hegemonyası altındaki ülkelerde gelişen sosyal
hareketlenmelere de dolaysızca müdahalelerde bulunmuştur. Endonezyada
bir milyon devrimci ve ilerici, gerici Suharto rejimini ayakta
tutmak için katledilmiştir. Latin Amerikada ve Türkiyede
ABDnin dolaysız bir biçimde parmağı olduğu belgelenen darbelerde
binlerce insan katledilmiş, bu ülkeler ABDden yetiştirilmiş
kontr-gerilla elemanları vasıtasıyla büyük işkencehanelere dönüştürülmüşt¨r.
ABDnin Ortadoğu egemenliğinin sarsılmaması için yüzbinlerce
Iraklı katledilmiş, ambargo nedeniyle bir milyon çocuk yaşamını
yitirmiştir. Yugoslavyada halkların birbirlerine kırdırtılmasının
baş sorumlularından biri de yine ABDdir. Ardından düzenlenen
operasyonlarla yine onbinlerce sivil insan öldürülmüş, bu ülkeler
yakılıp yıkılmıştır. Filistinde ise İsrail terör makinasının
hamisi ABDdir.
Bunlar ABDnin kanlı sicilinin sınırlı bir bölümünü oluşturuyor.
Ancak bu kadarı dahi ABDnin nasıl bir katliam ve savaş makinası
olduğunu anlatmaya yetiyor. İşte bu kan ve zulmün büyüttüğü kin
ve öfke bugün ABDyi vuruyor.
Dünya çapında yeni bir
terör dalgasının önü açılıyor!
Bugün ABDnin savurduğu savaş tehditleri açık ki salt fail
olarak gösterilen Ladini hedef almıyor, ABD ve sistem karşıtı
tüm güçler hedef haline getiriliyor. ABD yetkilileri açıkça "ya
bizim yanımızdasınız, ya da karşımızdasınız" biçiminde tehdit
yüklü mesajlar veriyorlar. Dünya halklarının ve muhalif siyasal
hareketlerin önüne böyle bir ikilem konuluyor. Bu, ABD saldırganlığının
yeni dönemde alacağı düzey ve kapsamı yeterli açıklıkta ortaya
koyuyor.
ABD saldırganlığı tüm emperyalist merkezler ve gerici rejimler
tarafından da, belli kaygılarla beraber, haklı görülüp paylaşılıyor.
Aralarındaki tüm çelişki ve çatışmalara karşın, emperyalist kamp,
ABD misillemesinin ölçüsü konusunda bazı çekinceler dışında, tam
destek veriyor. Bu destek sadece saldırının faili konusunda değildir.
Asıl olarak düzen karşıtı tüm hareketlenmelerin ortak bir işbirliği
halinde ezilmesi yönündedir. Nitekim daha bugünden bu yönlü bir
takım girişimler başlatılmış durumdadır. Tüm düzen karşıtı sosyal
ve siyasal hareketlenmeler terörizm adı altında ezilecek
bir hedef haline getiriliyor. Emperyalistler ve onların gerici
işbirlikçileri bundan böyle, kendi egemenlik sahalarında artık
bu saldırıyı gerekçe göstererek dizginsiz bir terör dalgasının
önünü açacaklardır.
Türk devleti ABD saldırganlığının
gönüllü taşeronluğuna soyunuyor
ABDnin saldırı tehditlerine ilk ve koşulsuz destek Türkiyeden
gelmiş bulunuyor. Türk devleti daha saldırının ilk saatlerinde
ordusunu teyakkuza geçirmiştir. Türk devletinin bu denli hızlı
ve gönüllü bir biçimde tutum alması ABDye uşaklığının yeni
bir tescili olmuştur. Daha önce de ABD çıkarları doğrultusunda
birçok ülke halkının katledilmesinde Türk ordusu aktif olarak
görev almıştı.
Türk devletinin ABD çıkarları doğrultusunda davranma kararlılığı
ABD merkezlerinden büyük alkış almış, Türkiyenin kendilerini
şaşırtmadığını ifade eden açıklamalara konu olmuştur. Türk devletinin
ve ordusunun aldığı bu tutum, vatana ihanetin ve halklara düşmanlığın
da yeni bir halkasıdır.
Geçmeden belirtmek gerekir ki, Türk devleti ABDye düzenlenen
saldırı karşısında bir yanıyla da sevinç duymuş ve bu sevincini
saklayamamıştır. Çünkü, hem ABDye dönük saldırıyı kendi
faşist katliamlarını meşrulaştırmanın bir dayanağı olarak görmekte,
hem de bugüne kadar faşist terörün kullanımında kendisini ölçüye
davet eden emperyalistlere karşı kendisini savunacak bir dayanak
elde ettiğini düşünmektedir. Şimdi buradan aldığı güçle önümüzdeki
günlerde faşist baskı ve terörünü daha da katmerleştirecektir.
Emperyalist haydutluğa karşı
enternasyonalist birlik ve dayanışma!
Siyasal gelişmelerin aldığı seyir, emperyalist terör makinasının
dünya ölçüsünde dizginlerinden boşalacağını göstermektedir. Bu,
halkların enternasyonalist birlik ve dayanışmasının önemini arttırmıştır.
Dünya halklarını yeni bir kırımdan geçirmeye yönelmiş olan emperyalist
haydutluğa karşı elele vermek büyük bir önem taşımaktadır. ABD
komutasında dünya halklarının kırımına aktif olarak katılan ülkelerin
emekçi halkları ve gençliği bu suça ortak olmamalıdır. Savaşa
sürülmeyi reddetmeli, saldırıya uğrayan halklarla aktif dayanışma
içerisinde olmalıdır. Enternasyonalist dayanışma ve kardeşlik
bayrağı yükseltilmelidir.
|