Yaz çalışmamızın
İstanbul cephesi...
Rehavet ortamında canlı ve etkin
bir çalışma!!
Öğrenci gençlik yıl içerisinde kazandığı potansiyeli yaz dönemi
rehaveti içerisinde belli bir ölçüde kaybetmektedir. Bu ise yeni
dönemin başlangıcında siyasal çalışmanın önünde bir takım engellere
dönüşmekterir. Genç komünistler yaz çalışmasının bu türden etkilerini
bertaraf etmek ve süreci kazanımlara dönüştürmek için, önlerine
bir çalışma programı koydular.
Bu temel perspektifler ışığında yaz dönemi çalışmasını iki ana
eksende ortaya koymaya çalıştık. Birincisi, belirlediğimiz temel
teorik çalışma perspektifi ışığında, yaz dönemini teorik-politik
donanımızı yükseltmekti. Bu temel bakış açısıyla ve yaz döneminde
partili bilinç ve kimliğin kazanılması amacı çerçevesinde, partinin
programatik birikimini özümseme çabası içinde olduk. Bu noktada
kullandığımız temel materyaller doğal olarak partinin temel kitapları
ile sınırlı kalmadı. Bunları destekleyen ve üzerinde önemle durulan
Marksist-Leninist klasikleri de incelenmeye çalıştık. Bununla
birlikte Ekim Gençliği ve Kızıl Bayrak'ın düzenli takibi ile beraber
kolektif biçimde tartışılmasını önümüze koyduk.
Çalışmamızın ikinci eksenini ise pratik-politik çalışmamız oluşturdu.
Bu çalışma ile öncelikle bazı yönelim alanları belirledik. Bu
alanlar esasta bir semt ve temel bir üretim alanı oldu. Bu alanlara
dönük kampanyamızın gündemi kapsamında hazırlanan materyallerimizi
taşıdık. Yoğun bir faaliyeti organize etmeye çalıştık.
Bu çalışmalarla birlikte yaz dönemi bizim için bir rehavet döneminden
ziyade, geçmiş çalışma düzeyini de aşan yoğunlukta bir çalışma
dönemi oldu. Bu çalışma, bir çok yönden de ilerletici bir nitelik
taşıyordu. Buna rağmen, çalışmanın yeni oturuyor olması ve böylesi
bir çalışma tarzı konusundaki deneyimsizliğimiz, hedeflerimize
ulaşmamızı kısmen engelledi. Çalışmada birçok eksiklik ve zayıflıklar
ortaya çıkabildi. Çeşitli öznel ve nesnel nedenlerden dolayı çalışma
belli aksamalara ve kesintilere uğradı. Bunu bir yere kadar da
doğal görmek gerekiyor. Bununla beraber eksiklik ve yetersizliklerimizi
görmek, gerekli müdahalelerin de önünü açmıştır. Bu bizi önümüzdeki
dönem daha da güçlü kılacaktır, bunu şüphemiz yok.
Yaz dönemi ortaya koyduğumuz bu çalışma perspektifi pratik çalışmamızla
beraber tümüyle doğrulanmıştır. Sorun deneyim ve politik donanım
eksikliğinden ileri gelmiştir. Önümüzde duran görev siyasal çizgimiz
doğruldusunda etkin ve ileri bir çalışma kapasitesini yaratmaktır.
Bu açıdan politik çizgimiz güvencemizdir. Okulların açılmasıyla
çalışmaya yeni katılacak güçler ayrıca çalışmamıza yeni bir itilim
kazandıracaktır.
Çalışmamızın eksiklerini kavradığımız ölçüde bu eksiklerimizi
gidermeye dönük bir perspektif ile ve belli ölçüde kazandığımız
olumlu ve olumsuz deneyimlerle, önümüzdeki dönemi çok daha ileri
bir çalışma temposu ortaya koyacağız.
Gençlik gelecek, gelecek sosyalizmdir!
Yaz çalışmasının birikimlerine
yaslanarak
yeni dönemi kazanmalıyız!
Yaz çalışmasının iki cephesi vardı. Biri içe dönük, diğeri hedeflediğimiz
bölgeye ve kitlelere dönüktü.
Çalışmanın kendimize dönük cephesinde hedeflenen, her Ekim Gençliği
okurunu yaz çalışması ile bir üst düzeyde, hem teorik olarak hem
de pratik olarak kazanmaktı. Bu da, yaz döneminde kendi yaşam
alanlarına dönen yoldaşlarımızı ve okurlarımızı etkin bir faliyet
içerisine çekerek, yaz döneminin geriletici etkisini kırmakla
olabilirdi. Teorik planda ise hedef, ideolojik donanımızı güçlendirmek,
partinin ideolojik gücünü kuşanmak ve onu en ileri düzeyde temsil
etmekti.
Bu hedeflere ne denli ulaşıp ulaşmadığımızdan önce, yaz çalışmasındaki
samimiyetimiz, bir şeyler yapma isteğimiz ve kendimizi bir üst
düzeyde kazanıp kazanmadığımız ele alınmalıdır.
Çalışmalarımızın pratik ayağında bir çok engel yüzünden çalışmalarımız
aksamış, pratik faliyetlerimiz dönem dönem kesintiye uğramış olabilir.
Bunu bir eksiklik olarak koyduktan sonra, bizim için asıl önemli
olan buradan dersler çıkararak güçlenmektir. Yaz çalışmasının
etkisi hemen hemen bütün gençlik güçlerimizce hissedilmiş ve faliyetlerimiz
devrimci bir ruhla şekillendirilmiştir. Tam da böylesi bir çabayladır
ki, hedeflenen alanlarda bir takım ilişkiler ve mevziler yaratılmıştır.
Bugün elde edilen bu birikimlerin ileriye taşınması yönünde çalışmalarımıza
hız vermek, çalışma yoğunluğumuzu daha da arttırmak durumundayız.
Yaz çalışmamız yer yer polis saldırılarıyla da karşılaşmıştır.
Polisin baskılarının arttığı alanlarda çalışmalarımız aksamaya
uğrasa da, bu aksaklık kısa sürede giderilmiş, yanısıra içe dönük
bir eğitimin konusu haline getirilmiştir.
Kollektif eğitim çalışmaları görev alma arzusunu geliştirirken,
sorunları tartışarak kavramamızda önemli bir işlev görmüştür.
Yaz çalışmasından sonra komünist gençliğin önünde daha önemli
bir süreç bulunmaktadır. Bu süreç, etkimizi yaymak ve genişletmek
ile yeni döneme güçlü bir başlangıç yapabilmektir. Genç komünistler
zaten yaz çalışmasını önümüzdeki döneme bir hazırlık olarak koymuşlardır.
Şimdiden önümüzdeki dönemle ilgili değerlendirmeler yapmalı ve
pratik faliyetlerimizi planlamalıyız.
Yeni dönemde çalışmamızın temel gündemleri yaklaşmakta olan emperyalist
savaş, ÖO direnişi, paralı eğitim ve işsizlik olmalıdır. Bu gündemler
çerçevesinde etkin bir siyasal faaliyeti örgütlemeliyiz. Böylesi
bir çalışma çevremizdeki her türlü enerji ve gücün seferber edilmesiyle
birleşmelidir.
Adanadaki yaz kampanyası
çalışmalarından...
Düzenin geleceksiz bıraktığı gençlik
birleşiyor!
İçinde yaşadığımız sistem biz gençlere hiçbir gelecek vaadetmiyor.
Kimimiz üniversiteye girmeye çalışan 1,5 milyon kişinin arasına
girmeye çalışıyoruz. Çünkü biz ne özel okullarda okuyabiliyoruz,
ne de bir milyar verip dershaneye gidebiliyoruz. Üstelik AÖBP
var olan eşitsizliği daha arttırıyor.
Kimimiz tüm bu zorluklara rağmen üniversiteye yerleşmeyi başaran
şansızlarız. Ancak sorunlar artarak devam ediyor. İlk öğrenim
ve lisede bizden zorla alınan aidat ve bağışlar, üniversitede
yerini har(a)çlara bırakıyor. Üniversiteyi bitirdiğimizde ise
diplomamızla işsizler ordusuna katılıyoruz.
Kimimiz de eğitimin paralı hale gelmesi nedeniyle okuyamıyor,
küçük yaşta en ağır işlerde karın tokluğuna çalışıyoruz.
Hangi yöne gitsek bir duvar çıkıyor karşımıza. Bu duvar kimi
zaman işsizlik, kimi zaman da ÖSS olarak beliriyor karşımızda.
Üstelik içiçe girmiş bu duvarlar sürekli daraltıyor alanımızı.
Ya bu hücre duvarlarının bizi ezmesini bekleyeceğiz ya da bizi
tepkisizleştiren, duyarsızlaştıran bu hücreleri yıkacağız. İçinde
bulunduğumuz bu hücreleri tek başımıza yıkamayacağımızı bildiğimiz
için, biz Dumlupınar ve Dağlıoğlu mahallelerinin gençleri olarak
bir araya geldik.
Daha önceden mahallelerimizde bu gibi çalışmalar olmuştu. Ancak
tutarsız ve karamsar tutumlar, bireylerde bu tür çalışmalara karşı
güvensizlik yarattı. İşimizi zorlaştıran ve moral bozukluğunu
yaygınlaştıran bu tür olaylara rağmen ilk görüşmemize umduğumuzdan
fazla insan katıldı. Sorunlarımızın benzerliği, iletişimimizi
ve biraraya gelmemizi kolaylaştırdı. Verimli bir şekilde geçen
bu görüşmemizin ardından her hafta biraraya gelmeyi önümüze koyduk.
İlk toplantıda sorunlarımız üzerine tartışıp çözümler üretmeye
başladık. Eğitim sistemi ve ÖSS gündemimize aldığımız ilk konu
oldu. Medya ve onun bireyler üzerindeki etkisi, içinde bulunduğumuz
hücreleri somut biçimi olan F tipi cezaevleri, küreselleşme ve
küreselleşme karşıtı eylemler ve işsizlik ileride tartışmak için
belirlediğimiz konulardan bazıları oldu.
Öğrendiğimiz bilgiler ancak başkalarına aktarabildiğimiz ölçüde
önem kazanırlar. Bunu gerçekleştirebilmek için bildiri ve bültenler
hazırlayıp dağıtmayı düşündük. Şimdilik önümüze koyduğumuz hedef
ve pratikler bunlar oldu.
Biz bu çalışmalarla, işsiz ve parasız oldukları için bütün zamanları
kahvelerde geçen ve kültürel zihinsel bir bunalım yaşayan gençlere
bir alternatif yaratmayı düşünüyoruz. Daha çalışmamız henüz sınırlıyken
dahi anlamlı başarılar kazandık. Biraraya gelmemiz ve birlikte
sorunlarımıza çözüm aramamız öncelikle diğer insanlara da cesaret,
güven ve umut verdi.
Geleceğine sahip çıkan gençlerden biri/Adana
Yaz çalışması deneyimi ve gençlik
çalışması
Gençlik çalışmasının eksikliklerini ve zaaflarını değerlendirirken
bugün için en önemli sorunun kolektif hareket, çalışma ve iradenin
tam olarak ortaya konulamaması olduğunu unutmamalıyız. Gençlik
çalışması, hiç değilse yakın zamana kadar, önemli ölçüde birbirinden
kopuk hareket eden, genel bir iradeyi yeteri ölçüde temsil edemeyen
bir yapıda bulunmaktaydı. Bu hala da gereğince aşılabilmiş değil.
Bunu aşmak, bugün için, en yakıcı ve ivedilikle çözülmesi gereken
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunun çözümüne dair ilk
çaba, belli adımların belli ölçülerde atılması ile başlamış bulunmaktadır.
Bu noktada sorunun çözümüne dair başlangıç yöntemlerini somut
bir şekilde ortaya koyabilmemiz gerekmektedir.
Yaz çalışması, bizim daha kollektif bir yapıya bürünmemiz noktasında
doğru değerlendirildiği ölçüde, ciddi olanaklar yaratmaktadır.
Bu olanaklar ise elimizden geldiği ölçüde doğru bir şekilde değerlendirilmeye
çalışılmaktadır. Böylece şu anın geleceğe dair temel sorunu yaz
dönemi oluşturduğumuz çalışma tarzının okulların açılması ile
birlikte ve diğer şehirlerden gelen yoldaşların da katılımı ile
daha ileri bir boyutta devam etmesidir.
Gençlik çalışmasındaki bir başka eksik yön ise, politik ve teorik
eğitim yetersizliğimizdir. Bu sorun da bir yanıyla kollektivizme
dayalı bir çalışma tarzını uygulamadaki eksikliğin bir sonucudur.
Bu sorunun çözümü, teorik ve pratik alandaki gelişmeyi birarada
gözetecek bir biçimde planlanmalıdır. Bu noktadan hareketle oluşturmamız
gereken politik eğitim çalışması, pratikteki ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek
bir içerikte ele alınmalı; pratik alandaki sorunlar için uygun
periyodlarla toplantılar düzenlenmesi ise sorunun çözümüne dair
diğer bir yön olmalıdır.
Bu içerikte çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır ve yaz dönemi
bu çalışmanın gelecek yıla kadar oturmuş bir çalışma haline gelebilmesi
için önemli bir imkandır. Bu teorik çalışmanın bir başka ayağını
da, merkezi yayın organlarımızın düzenli takip edilmesi oluşturmaktadır.
Biz ancak merkezi yayınlarımızı düzenli takip ettiğimiz ölçüde
politik bilinç düzeyimizde hızlı bir gelişim sağlayabiliriz.
Gençlik çalışmasındaki bir başka aksayan yön ise partili kimliğin,
partili cüret ve iddianın ortaya konulması alanındaki eksikliklerdir.
Bu sorun diğer bahsettiğimiz sorunlarla kopmaz bağlar içinde olan
bir sorundur. Çalışma alanlarımızdaki duruşumuzdan yaşamımızın
bütün alanlarına kadar partili kimliğin oluşturulmaya çalışılması,
temel bir zorunluluktur. Bu eksik yön çalışmalarımızın genel yönelimini
belirleyen temel bir noktada durmaktadır. Bu sebeple teorik çalışmamızı
yaz dönemi ve daha sonrası için partinin programatik yaklaşımlarını
daha geniş bir şekilde öğrenebilecek bir çalışma hattında hazırlamamız
gerekmektedir. Programımızın dünya komünist hareketinin teorik
ve pratik birikimleri üzerinden yükseldiği bilinmektedir. Bu nedenledir
ki marksist-leninist temel klasiklerin de partinin temel kitaplarının
yanında ve onlarla birlikte inclenmesi, sağlam ve derine inen
bir eğitim çalışmasının zorunlu gereğidir.
Yaz dönemi çalışması içinda bu içerikte çalışmalarımız başlamış
bulunmaktadır.
Partinin yeni bir atılımla kazanacağı bir süreç öncesi sorun
ve eksikliklerimizi çözüp bizim de gençlik cephesinden bu atılımın
ayaklarını örmemiz gerekmektedir. Bunu başarabilecek koşullara
fazlasıyla sahibiz.
Ankarada yaz kampanyasından...
Umut Kültür Merkezinde 1
Eylül etkinliği
2 Eylül günü Umut Kültür Derneğinde 1 Eylül Barış Günü vesilesiyle
bir etkinlik düzenlendi. Etkinlikten önce duyuru için hazırlanan
afişler asıldı. El ilanları ev ev dolaşılarak ve sohbetler eşliğinde
dağıtıldı.
Etkinlikte ilk olarak kampanyamız hakkında bir konuşma yapıldı.
Düzenin saldırıları, işsizlik ve hücreler konusunu işleyen konuşma
mücadele çağrısı ile bitirildi.
Konuşmanın ardından bir şiir dinletisi verildi. Ardından barış
üzerine bir metin okundu. Metin emperyalist barış üzerineydi.
Daha sonra FOSEMin hazırladığı, ÖO ve 19 Aralık katliamını
anlatan filmin gösterimi yapıldı. Etkinliği müzik dinletisiyle
bitirdik.
Etkinliğe yaklaşık 25-30 kişi katıldı. Katılanlar arasında bir
tutsak ailesi de vardı. Bundan sonra da Düzenin geleceksizliğine
ve hücre duvarlarına hayır! şiarıyla düzenleyeceğimiz kampanyanın
ayaklarını örmeye devam edeceğiz.
Herkesi bir kez daha düzenin karanlığını ve hücre duvarlarını
yıkmaya çağırıyoruz.
Umut Kültür Merkezinden
bir EG okuru
Etkinlikte okunan metinden..
Herkesi düzenin karanlığını
ve hücre duvarlarını
yıkmaya çağırıyoruz
Dün 1 Eylül Barış Günüydü. Barış günü kutlanırken dünyanın
dört bir yanında emperyalizmin silah sesleri ve ezilenlerin haykırışları
duyuluyordu.
Ortadoğuda ABDnin bekçiliğini yapan siyonist İsrail,
Beyrut kasabı Ariel Şaron önderliğinde Filistin halkını katlediyor.
(...)
ABD hemen yanıbaşımızda dünya barışı adına Irak halkı üzerine
bombalar yağdırıyor. Binlerce insanın bombalar altında katledilmesi
yetmezmiş gibi, uygulanan ambargoyla yüzbinlerce çocuk ölüme mahkum
ediliyor.
1 Eylül Balkanlarda bombalar ve katliamlar eşliğinde kutlanıyor.
Yıllar boyunca kardeş olarak yaşayan Balkan halkları emperyalizmin
gerici politikaları sonucu önce birbirlerine kırdırıldı, ardından
barış adına bölgeye müdahale eden emperyalistler tarafından katledildi.
(...)
Türkiye de yıllar boyunca bu katiller arasındaki yerini korudu.
ABDnin çıkarları doğrultusunda İsraille anlaşmalar
yaptı ve Filistin halkının katledilmesinde rol oynadı. Irak halkı
ABD tarafından katledilirken uçaklar İncirlik Üssünden kalkıyordu.
Balkan halklarının katledilmesi ve emperyalist politikaların uygulanabilmesi
için Balkanlara asker yollamaktan onur duyuyor bu devlet.
Dış politikanın iç politikanın bir yansıması olduğunu düşünürsek,
TCnin içerideki politikaları da farklı değil. Türkiyede
yıllardır uygulanan kirli savaş politikaları sonucu onbinlerce
insan katledildi. Binlerce köy yakıldı, sürgün politikalarıyla
bir ulus yok edilmeye çalışıldı. (...)
Evet emperyalistler dün Barış Gününü kutladı. Ama bu onların
barışı, bizim değil. Bizlere yıkım ve sefalet, katliamlar ve hücreler
dayatılırken, bunun adı barış oluyor. Ancak ne zaman
haklarımız ve ideolojilerimiz için mücadele etsek bizim toplumsal
barışı bozduğumuz söyleniyor ve devlet barışı korumak için katlediyor.
Devletin dün 1 Eylül Barış Günü kutlamalarına karşı tavrı ortada.
Binin üzerinde insan gözaltına alınırken bir kişi de katledildi.
Barış talebine karşılık gaz bombaları oldu.
Evet bu barış bizim değil. Bugün barışın önündeki engel emperyalist-kapitalizmin
kendisi ve saldırgan yayılımcı politikalarıdır. Buna karşı halkların
kardeşliğinin ve kalıcı barışın tek yolu ezilenlerin ortak mücadelesi
olacaktır. (...)
|