2001-2002 eğitim-öğretim dönemi başladı. Sermaye iktidarı ağırlaşan
krizin faturasını emekçilere yüklemek için sosyal yıkım programını
daha bir pervasızlıkla uyguluyor. Çığ gibi büyüyen işsizlik, düşük
ücretler, ardı arkası kesilmeyen zamlar, yüksek vergilerle boğuşarak
yaşama savaşı verenler, okulların açılmasıyla, soygun ve vurgun
aracı haline getirilen eğitim sorunuyla yüzyüzeler.
Gerici-yoz, bilim dışı eğitim sermaye için genç beyinleri yıkama
aracı, ağacın yaşken eğilmesi anlamına geliyor. Eğitime 2001 bütçesinden
ayrılan pay ise, % 8.1lik bir oranla eğitim giderlerinin
büyük bölümünün emekçilerin sırtına bindirildiğini ifade ediyor.
Sermaye için bu ülkenin eğitim politikasının temel taşı iyi bir
rant ve kâr getirisidir. Bütçelerden eğitime ayrılan bu küçük
pay dahi sermaye düzenini rahatsız etmektedir.
İlk ve orta eğitim her yeni dönem başında kayıt, kitap, önlük,
kırtasiye masraflarıyla emekçilerin korkulu rüyası olmuştur. İşçi
ve emekçiler, çocuklarının geleceği için dişlerinden tırnaklarından
artırdıklarıyla okullara kayıt yaptırırken, MEBin göz boyama
amacıyla vakıf-kayıt-katkı paraları için yaptığı uyarılar
komedi haline gelmiştir. Çünkü yıllardır alınan bu paralar ödenmediği
takdirde ya kayıtlar yapılmamakta ya da tehdit ve zorbalıkla alınmaktadır.
Bu yıl zorunlu bağışların taban rakamı 10 milyon olmuştur.
Eğitim yılı boyunca işçi-emekçi ailelerinden zorla alınan paraların
ise sonu yoktur.
İMF-TÜSİAD hükümetlerinin eğitim sorununa karşı üretebildiği
tek çözüm, üniversitelerin özelleştirilmesi, ilk ve orta eğitimin
tam anlamıyla paralı hale gelmesidir. Bu uygulamalar ulusal
fedakarlık ve milli çıkar masallarıyla süslenerek
kitlelerin önüne konulmaktadır. Sermaye için eğitim, kârına kâr
kattığı, kalifiye nitelikli iş gücü yetiştirdiği ve beyinleri
uyuşturduğu ölçüde işlevlidir. Burjuvazi de bu sınıf çıkarları
doğrultusunda hareket ediyor.
Fiyatları döviz kuruyla artan kitaplar, kırtasiye, önlük paralarıyla
okul sıralarına ilk günaydın demenin faturası bu yıl çok daha
yüklüdür. Kayıt paralarını bir yana bırakırsak, harcamalar 118
milyon ile 246 milyon lira arasındadır. Her yıl çocuk oyunu gibi
değişen müfredatlarla birlikte kitaplar da değişmektedir. Kaldı
ki masraflar yalnızca kitap, kayıt parası ile sınırlı değil. Diğer
harcalamalara da % 40-50 oranında zam geleceği şimdiden öngörülmektedir.
Sistemin eğitim politikası ekonomik-sosyal yıkım programının
bir parçasıdır. Eğitim sorunu 15 milyonu bulan ilk ve orta eğitim
öğrencisi ve ailelerini ilgilendiren temel bir toplumsal sorundur.
Adım adım paralı hale getirilen ve kalitesi sürekli düşen eğitim
nedeniyle işçi-emekçi çocuklarını giderek temel eğitim olanağından
da yoksun kalacaklardır. Sorunun kaynağı olan kapitalist sömürü
düzeni yıkılıp sosyalizm kurulmadıkça, eğitim sorunu çözülemeyecek,
sistemin soygun kapılarından biri olmaya devam edecektir.
Yeni bir eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla beraber gene bildik
sahneler karşımıza çıkıyor. En yaşamsal ihtiyaçlarını bile karşılayamayan
emekçiler için, çocuklarını okutmak giderek imkansızlaşıyor.
Üniversite ve liselerdeki eğitim sistemi, özellikle son 10 yıldır,
tam anlamıyla ticari bir yapıya dönüştürülmüştür. Düşünün ki çocuğunuzu
okula kaydetmeye götürüyorsunuz. İlk önce sizden eğtime katkı
payı-bağış adı altında zorla haraç isteniyor. İtiraz ederseniz,
beğenmiyorsan başka okula git cevabını veriyorlar. Bu durum genel
olduğu için artık bir biçimde sizi buna mecbur bırakıyorlar. Ama
bütün yıl boyunca ödeyeceğiniz haraç bununla sınırlı kalmayacaktır.
Sürekli başka adlar altında sizden gene para isteyecekler.
Devlet bütçeden eğitime, sağlığa vs. nerdeyse hiç kaynak ayırmıyor
ya da çok komik bir miktar ayırıyor. Okullar böylece gene velilerden
toplanan haraçlarla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bugün bu tablo
orta yerdeyken çocuğunu okutamayan, ilkokuldan bile alan emekçiler
varken, resmi çevreler kalkıp bir de utanmadan eğitim kampanyaları
düzenliyorlar.
Okuldaki bu haraçlardan başka önlük-forma-kırtasiye ihtiyaçlarını
alabilmek ayrıca emekçiler için büyük bir külfet. İlkokula giden
bir öğrencinin sadece kırtasiye masrafları 50 milyon civarında.
Her biri iki yılda bir değişen forma veya bazı kitaplar ayrıca
bunların üstüne katlandığında, birkaç çocuğunu aynı zamanda okutacak
bir emekçi bulmak gerçekten zor.
Herşeyin metalaştığı bu sistemde, herşey gibi eğitimden de parası
olan yararlanır mantığını dayatıyorlar kitlelere. Her yeni yılda
bir öncekini aratan koşullar dayatılmaktadır.
Velilerin kendi aralarında ortak hareket ederek bun karşı direnmesi
bir zorunluluktur artık.
Parasız, bilimsel, demokratik, bir eğitim için mücadeleyi
yükseltelim!