29 Aralık 2007 Sayı: SİKB 2007/47 (49)

  Kızıl Bayrak'tan
   2008’e girerken 2007’den kalanlar…
  Bombardımanın örttüğü gerçekler
Kürt halkının dökülen kanı egemenlerin
ahlakına ayna tutuyor!
Tekel işçilerinin eylemlerinden...
Cevizli Tekel’deki özelleştirme saldırısıyla ilgili Tek-Gıda-İş 2 No’lu yöneticileriyle konuştuk...
Gençlik hareketinden...
  Asgari ücrete ilişkin eylem ve etkinliklerden...
  Asgari ücret mi biat ücreti mi?
Yüksel Akkaya
  19 Aralık eylem ve etkinliklerinden....
  Devrimci örgüt yaşamsaldır!
  Birleşik Metal İş 17. Merkez Genel Kurulu üzerine...
  “Erdal Eren kavgamızda yaşıyor!”
  Hayvanlar alemini rüya alemi sanan bir kafa
aydın olamaz!
  “Prekarite/Prekar” ücretler zamanı:
Nereye kadar?
Yüksel Akkaya
  Sincan İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
  Rusya AKKA’dan resmen çekildi!
  Hamas Bush yönetimince muhatap alınmayı
talep ediyor!
  PKK / KCK yöneticilerine açık çağrı!
M. Can Yüce
  Annapolis, Kürdistan ve Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürt halkının dökülen kanı egemenlerin ahlakına ayna tutuyor! 

ABD’nin onayı, desteği ve bizzat katılımıyla yürütülen sınırötesi harekatla Güney Kürdistan’a bomba yağdıran devlet, büyük bir “zafer” kazandığı iddiasında. Medyanın da etkili kullanımıyla bu yolda ne olduğu belirsiz sözde kanıtlarla bir zafer tablosu oluşturulmaya çalışılıyor. Güya Türk ordusu, bu operasyonla birlikte ne kadar güçlü olduğunu dünyaya göstermiş, büyük korku salmış, PKK’nin askeri gücünün beli kırılmış vs., vs...

Ayrıca burada sayamadığımız daha birçok yalanla bu tablo güçlendirilmeye çalışılıyor. Bunların başında ise hiç kuşkusuz kullanılan bombaların ne denli akıllı olduğuna ilişkin yalan geliyor. ABD askeri teknolojisini kullanan Türk ordusu, ABD’nin o ünlü akıllı bombalarının Afganistan’da ve Irak’ta neler yaptığını kimseye unutturamaz. Pazar yerleri gibi halkın yoğun olarak kullandığı alanlara özel bir hassasiyeti olan bu “akıllı” bombaların Türk ordusunun elinde nasıl kullanıldığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ayrıca, bombardımanın arkasında yerel kaynaklar da bunu doğrulayan açıklamalar yaptılar. Bu açıklamalara göre, Türk ordusunun bombardımanında birçok Kürt köyü hedef olurken, bombalamaya maruz kalan halktan çok sayıda ölen ve yaralanan oldu. Taş üstünde taş konulmazken köylülerin tek geçim kaynakları olan hayvanlar da büyük zarar gördü. Yanısıra, bombaların hedefi olmamak için birçok köy boşaltıldı. Boşalan köylerde yaşayanlar göç yollarına düştü.

Bomba yağdırılan bölge dış dünyaya kapatıldığı için bölgedeki yıkım ve katliam manzarasına ilişkin çok az bilgi var henüz elimizde. Fakat, bu saldırılarda ABD ve Türk devletiyle işbirliği yaptığı aşikar olan Talabaniler ile Barzaniler’in belli bir rol paylaşımı içerisinde yer yer sivil halkın zarar gördüğüne dair serzenişleri dahi, bombardımanın halk üzerinde yarattığı yıkıcı sonuçlara dair bir işaret sayılmalıdır.

Fakat Türkiye’de halk bombardımana ilişkin olarak düzen cephesinin güzellemeleri dışında çok az şey duymakta. Görmezden gelinen devrimci protestolar dışında DTP’lilerin çıkışları zaten anında linç kampanyalarıyla karşılanıyor. Karşıt seslerin bu biçimde etkisizleştirildiği bir ortamda, Yaşar Büyükanıt bombaların harap ettiği toprakları bir “BBG evi”ni izliyormuşçasına büyük bir keyifle izlediğini anlatmaktaydı. İşte bu savaş şefinin kanı donduran bu açıklaması, düzen cephesinin bütününe sinmiş durumda. En liberal geçineninden sözde Kürt sorununda demokratik çözümden yana olduğunu iddia edenlere kadar tüm düzen güçleri bu tutumu paylaşmakta. Kürt halkına yönelik bu Amerikan destekli kıyıcı saldırılara alkış tutmakta ve bunun faydalarını anlatmak konusunda birbirleriyle yarışmaktadırlar. Yanısıra ABD’nin yıkıcı gücünün yanlarında olduğundan duyulan keyfin tadını çıkarmaktadırlar.

Açık ki düzen cephesinin Amerikan savaş makinasına binerek gerçekleştirdikleri yıkımdan duydukları keyif, Amerikan savaş çetesinin Irak ve Afganistan’da taş üstünde taş bırakmayan askeri saldırıları sırasındaki tutumundan farksızdır. Hatırlanırsa Amerikan bombaları Afganistan’ı ve Irak’ı yerle bir ederken yaratılan vahşi yıkım tablosuna bir perde çekilerek gösterilmiş, sanki bir havai fişek gösterisi gerçekleştiriliyor gibi sunulmuştu. Fakat çok geçmeden egemen medya aracılığıyla yaratılan bu “kansız savaş” yalanı ortaya çıkmıştı. Binlerce insanın, kadın-çocuk ayrımsız öldürüldüğü gerçeği gözlerden saklanamamıştı. Ancak buna rağmen savaş çeteleri, bunu istisnai bir ayrıntı olarak tanımlayıp kan banyosu keyiflerini bozmamışlardı. Bugün Amerikan savaş makinasıyla Kürt halkına yönelik kanlı bir katliama girişen düzen güçlerinin yaptıkları da aynı şeydir. Bu bakımdan efendilerinden ve İsrail’li ortaklarından geri kalır yanları yoktur.

Çünkü aynı siyasi-ahlaki dünyayı paylaşıyorlar. Bu, her bakımdan çürümüş ve artık kokuşmakta olan bir dünyadır. Irak halkını canice katledip işkencelerden geçiren, hakları için mücadele eden işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların kanını oluk oluk akıtanların hepsi bu dünyaya ait güçlerdir. Bu güçler ki, dünya ölçeğinde milyonlarca insanın ölümünden büyük kazançlar sağlamakta, kasalarına giren kanlı paranın rengiyle ilgilenmemekte, dahası kazançlarının kanlı olması onlara ayrıca bir gurur vermektedir. Böyle bir siyasal ortama ve ahlaka sahip olan bu dünya emperyalistlere-kapitalistlere aittir. Çıkarları ters düştüğünde rakibini döktüğü kandan dolayı suçlayanların, aynı pislikten beslendikleri iyi bilinen bir gerçektir.

Bundan dolayı gizli kapalı toplantılarda nice kirli pazarlığın sonucu olarak Kürt halkının kırımı ve özgürlük isteğini boğmak karşılığında anlaşan ABD ile Türkiye’nin Amerikan uşağı iktidarı ve onlarla tam bir işbirliği içerisinde hareket eden AB ve İsrail’in hedefinde sadece Kürt halkı bulunmuyor. Kürt halkının Türk ordusu tarafından hedef haline getirilmesi aslında ortaya çıkan bu gerici ittifakın harcı olarak kullanılıyor. Böylelikle oluşturulan bu gerici cephenin hedefinde, bir bütün olarak emperyalizmin halkları köleleştirme ve kaynaklarını yağmalama planları bulunuyor. Şovenizm, milliyetçilik-ırkçılık ve din temelli kışkırtmalar temelde emperyalistlerin bölgesel uşaklarının iplerini daha bir sıkarak bu plan doğrultusunda mesafe alınmasına olanak tanıyor. Bugün Kürt halkı ya da Filistin halkı, yarın İran ya da başka ülkelerin halkları… Sonuçta emperyalistler ve işbirlikçileri, kasaları dolsun diye, sömürücü-sömürgeci egemenlikleri sürsün diye halkları boğazlıyorlar, boğazlamaktalar ve boğazlayacaklardır.

Mesele, ezilen emekçi halkların bu katliamcı-sömürücü güçlerin yalanlarına-oyunlarına kanmamaları ve onların aleti haline gelmemeleridir. Bugün ne yazık ki, dünyanın her köşesinde olduğu gibi emperyalistler ve uşakları bu oyunlarını başarıyla oynuyorlar. Halkları birbirine düşman edip, hedeflerini yalnızlaştırıp üzerlerine çöküyorlar. Bugün bu topraklarda nice kirli oyunla birlikte gerçekleştirilen de ne yazık ki budur.

İşte bu tabloda, her şeye rağmen ezilen bir halka yönelik yürütülen kıyıcı savaşa karşı sesimizi yükseltmek durumundayız. Ne kadar engellenirse engellensin cılız da olsa yükseltilmiş bu ses, onurun ve kardeşliğin sesidir. Bu ölçüde, değerli ve önemlidir. Bu sesi çoğaltmak ve daha güçlü kılmak ise günün en önemli görevlerinden biridir.