30 Kasım 2007 Sayı: SİKB 2007/46(46)

  Kızıl Bayrak'tan
   İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilen Kürt halkının
birleşik devrimci mücadelesi!
  Kürt sorununa Amerikan formülü netleşiyor
Gazetemize yönelik hukuk terörü sürüyor!
Telekom grevi üzerine...
Telekom işçileriyle dayanışma eylemlerinden...
Tersanelerde kurultay çalışmaları...
  TÜMTİS’ten “abluka”ya yanıt!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  AK Parti Kürtler’in Deccal’i mi?
Yüksel Akkaya
  Marks’ın Kapital’i
  140. Yılında Kapital‘in Güncelliği sempozyumu...
  Fırtına öncesi sessizlik!..
Haluk Gerger
  Dünyadan...
  Şiddetin kaynağı olan kapitalist sisteme karşı
emekçi kadınlar bir adım ileri!
  İstanbul Gençlik Forumu toplanıyor!
  Söz sırası gençlikte...
  İstanbul Liseli Gençlik Platformu’ndan çağrı:
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD Büyükelçisi “Ne mutlu Türk” Kürtlerle görüştü...

Kürt sorununa Amerikan formülü netleşiyor

“Güney’e operasyon” yaygaraları eşliğinde, Erdoğan ve Genelkurmay heyetinin ABD’ye yaptığı icazet ziyaretinin sonuçları kamuoyundan gizlenmişti. Erdoğan’ın, “konuşmuyorsak gizlilik nedeniyledir” söylemi muhalefet partilerinin hezeyanına yol açtı ama Erdoğan’ın gizlisi de çok fazla gizli kalamadı sonuçta. Önce DTP’ye yöneltilen saldırı, hemen ardından da ABD’nin bizzat yönettiği kimi girişimler gizli planı açığa vurmaya başladı.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, 27 Kasım günü, bir grup ‘Kürt’ milletvekilini kahvaltıya davet ederek görüştü. Ama bu Kürtler “ne mutlu Türküm diyene” diyen cinsinden. Yani sorunu olmayan, sorun görmeyen, sorun yaratmayan, dahası sorun konusunda devletin yanındaki türden Kürtler bunlar. Ancak kahvaltılı toplantının konusu da Kürt sorunu. Anlaşılan o ki, ABD, Kürt sorununu ‘sorunsuz’ Kürtlerle çözeceğini düşünüyor. Sorunu, sorun kabul etmeyen Kürtler’e sorup danışıyor. Böyle olunca da çözüm oldukça basit görünüyor olmalı. Hatta, “sorun yoksa çözüm de gerekmez”, duruma daha uygun bir formül gibi görünüyor.

Öte yandan, ‘Kürdüm’ diyen milletvekilleri, bir yandan parti kapatma davası, bir yandan dokunulmazlığı kaldırılma tehdidi altında, bir kez daha Meclis’ten temizlenmeye çalışılıyor. Öyle ya, meclis ‘Türkiye’ BMM. Kürt sızmalarına izin verecek değil. Çünkü Kürt, eğer Kürdüm diyorsa Kürt’tür. Değilse, mesela ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyorsa da –Türk’tür. ‘Efendi Türk’ün mantığına göre, Türklük, Kürtlük ulusal bir özellik değil, kağıt üzerinde bir ifadeden ibarettir. ‘Vatandaşlık bağıyla bağlı’ -yani TC nüfus cüzdanı taşıyan- herkes Türktür...

Düzen cephesinde, sorunun tam da bu mantıkla başladığı itiraf edilmeye başlandı ama, çözüm cephesinde yeni bir şey yok. Çözüm adına inkar ve imha harekatı sürdürülmekte. ABD yardımını da bu aynı kulvarda aldıkları ise artık anlaşılıyor. Arada çok küçük farklar var elbette. Wilson’un “kahvaltı konuğu” Kürtler ve gibileri üzerinden Kürt varlığı kabul edilirse, Kürt sorunu bunların üzerinden, bunların diliyle ortaya konursa sorun olmaktan çıkacaktır!..

Mantık iyi gibi görünüyor ama bu el kadar paçavra o koca sorunun üstünü örtmeye yetecek mi, orası kuşkulu. Türk sermaye devletinin hiç de sorun çözme gibi bir niyeti bulunmadığı biliniyordu. Ancak ABD’nin hakemliğine başvurması, bu niyeti en küçük şüpheye yer bırakmaz biçimde deşifre etmiş oldu. Dünya, bugüne dek, ABD emperyalizminin çözdüğü tek soruna tanık olmadığı gibi, gittiği her yerde sorun çıkardığını, sorun çıkarma veya varolan sorunu büyütme dışında bir amacı da bulunmadığını çoktan öğrendi. Bunu görmek için, burnumuzun dibinde Irak dururken uzağa bakmaya da gerek yok.

Emperyalist hakemin Türkiye’de ‘çözüm’ adına attığı bu ilk adımlar da bunu kanıtlamakta. Amerikan müdahalesiyle sorun, daha karmaşık, daha içinden çıkılmaz hale gelecek. Tabii, düzen açısından. Ama diğer yandan belki Kürtler’e Amerikancı bir çözümün mümkün olmadığını, sistem içi çözümün zaten söz konusu olamayacağını gösterecekse eğer, hiç olmazsa bir işe yaramış olacaktır.

Bütün bu ‘müdahale’ler, Kürt devrimcilerine emperyalist çağda ‘milli’ çözüm kalmadığını, çözümün devrimde, sosyalizmde olduğunu er geç gösterecek, Kürt sorununun gerçek ve kalıcı çözümü işte o zaman ufukta görünecektir.

 

Burjuvazinin Kürt sorununa çözümü:

Daha fazla kâr, daha fazla yoksulluk!

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki 24 ilin sanayi ve ticaret odaları, borsalar birliği başkanları ve bölgeye yatırım yapabilecek sektör temsilcileri Diyarbakır’da toplandı. Türkiye’nin (ve elbet Kürdistan’ın) aklıevvel sermayedarlarının derdi, sermaye medyasına sorarsanız, ‘Doğu ve Güneydoğu’ya aş sağlamak’mış! Çünkü sorunlar (Kürt sorunu demek istiyor, diyemiyorlar) ancak ekonomik tedbirlerle çözülürmüş!..

Duy da inanma... Zaten toplantı gündemi asıl dertlerinin ne olduğunu ortaya koyuyor. ‘Aç Kürt’e aş için 5 formül diye ortaya konulan, aslen, teşvikten vergi indirimine ve ucuz petrole kadar bir dizi ‘sorundan nemalanma’ formülüdür. ABD’de kotarılan pazarlıklardan, kuşkusuz, öncelikle onlar haberdar oluyor. ABD dönüşünde, sorunun çözümü için askeri tedbirlerin yanısıra farklı formüllerin de düşünüldüğü dillendirilmeye başlanınca, pis burjuvalar da derhal kıssadan hisse çıkarıp, azami kâr formüllerini oluşturmaya koşuyor.

İşçinin cehennemi fabrikalarını ‘ekmek kapısı’ olarak sunmanın bir benzeri de bu. Güya kendi kârlarını değil de Kürdün karnını düşünüyorlar. Kürtler aç olduğu için dağa çıkıyormuş da, doyurup kurtulacaklarmış terörden!..Vatan millet aşkına yapıyorlar yani. O zaman neden teşvik istiyorsunuz, vergi indirimi istiyorsunuz, ucuz petrol istiyorsunuz, diye sormazlar mı? Herhalde sormuyorlar ve bunlar da sorulmayacağını biliyorlar ki, istiyorlar.

Zaten kim, neden sorsun ki... Sermaye onların, devlet onların, vatan onların, millet onların!.. Vatan topraklarında istedikleri gibi at oynatıyor, milleti keyiflerince soyup soğana çeviriyorlar.

Metropollerdeki Kürt işçi ve emekçiler, sermayedarların derdini çoktan öğrendi. Yoksul Kürt köylüsü de göründüğü kadarıyla yakında öğrenecektir. İşte o zaman Kürt sorunu altından hiç kalkamayacakları bir hal alacak. Sistem içi bir çözümü asla kabul etmeyecek, gerçek ve kalıcı çözüm için sosyalizm seçeneğine yönelecek.

Kaldı ki, Türk sermaye düzeni daha bugünden geç kalmış bulunuyor. Ne askeri, ne ekonomik, ne sosyal ve siyasal, hiçbir tedbirleri sorunu çözmeye muktedir değildir. Açlık, elbette temel sorunlardan biri. Ancak tek başına ‘doyurmak’ da çözüm değil. Üstelik, bölgeyi aç gözlü sermayenin talanına açmak ‘doyurma’nın değil, olsa olsa daha fazla aç yaratmanın yolu olabilir. ‘Devlet baba’nın has evladı Türk işçi ve emekçiler ne kadar doymuş da, üvey evlat Kürt işçi ve emekçiler doysun!

Kürtler ekmek değil, özgürlük ve eşitlik istiyor. Sermaye düzeninde asla bulamayacakları da budur. Kürtler’in eşit ve özgür yaşaması, yani Kürt sorununun tek kalıcı çözümü sosyalizmdedir.

Sorun ‘milli’ olmakla birlikte, birkaç yüzyıllık gecikme nedeniyle, çözümü artık milli değil, sınıfsaldır. Kürt halkını da kurtaracak olan, işçi sınıflarının önderliğinde gerçekleşecek sosyalist bir devrimle kardeşleşen halkların kuracağı sosyalist cumhuriyetler birliğidir. Birliğe dahil tüm halkların eşit olduğu, emperyalist-kapitalist sömürü ve zulmün defedildiği bir Ortadoğu coğrafyasında yoksulluk da, açlık da çok kısa zamanda sorun olmaktan çıkacaktır.