3 Ağustos 2007 Sayı: 2007/30(30)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler sonrası yeni dönem...
  “İstikrar” sorunu sürüyor!
“Sivil ve demokratik anayasa” masalları…
Düzen partileri seçim depreminin
altında kaldı!
Kemalizm ve Anayasa tartışmaları
ne anlatıyor?
Milletvekillerine cezaevlerine giriş sınırlaması...
  Kıdem tazminatı hakkı gaspedilmek isteniyor…
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sınıfın devrimci programını işçi ve emekçi kitlelere taşıyan etkin bir seçim faaliyeti
  Direnişçi Sanovel işçileriyle konuştuk...
  Tekstil atölyesi mi, esir kampı mı? - Yüksel Akkaya
  Bir damla su için sosyalizm!
  Binali Soydan serbest bırakıldı!
  Emperyalist işgal Irak’ta halkın
yarısını açlığa mahkum etti!
  Emperyalist-siyonist güçler Filistin halkını teslim almaya çalışıyor...
  Balkanlaşma ve iç savaş sarmalında Ortadoğu - Volkan Yaraşır
  DTP ve meclis - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alman devletinin politik sığınmacılara yönelik saldırısı boşa çıkarıldı...

Binali Soydan serbest bırakıldı!

19 Haziran 2007 tarihinde, Türkiye’nin iade istemi ve Alman Yüksek Mahkemesi´nin bu istemi onaylayan kararı üzerine tutuklanıp, Köln-Ossendorf Cezaevine konan Binali Soydan, 30 Temmuz günü serbest bırakıldı. Binali Soydan toplam 40 gün tutuklu kaldı.

Binali Soydan, tümüyle keyfi, asılsız ve haksız gerekçelere dayalı iade istemi nedeniyle tutuklanmasını ve ortaya konan tüm çabalara rağmen bunda ısrar edilmesini protesto amacıyla, 23 Temmuz 2007 tarihinde Süresiz Açlık Grevi’ne başlamıştı.

Tutuklandığı andan itibaren, Soydan’ın serbest bırakılması için, Avrupa çapında yoğun, yaygın ve etkin bir çaba ortaya koyduk. Başta Köln olmak üzere Almanya’nın pek çok kentinde, Fransa’nın Paris, İsviçre’nin Basel ve Zürih kentlerinde basın açıklamaları yapıldı. Almanya’da Yabancılar Dairesi ve Ossendorf Cezaevi, Paris ve Zürih’te ise Alman Konsoloslukları önünde protesto eylemleri gerçekleştirildi. Yine Almanya’nın birçok kentinde bilgilendirme standları açıldı, imza kampanyaları yürütüldü. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşa dayanışma çağrıları yapıldı. NRW İçişleri Bakanlığı’na gönderilmek üzere protesto faksları organize edildi. Bunların yanısıra, başta Uluslararası Af Örgütü, Sınır Tanımayan Gazeteciler, BM İnsan Hakları Komisyonu ve İlticacılar Yüksek Komiserliği olmak üzere merkezi ve yerel düzeyde insan haklarıyla ilgilenen tüm kurumlara duyarlılık çağrıları yapıldı, dosya iletildi. İlerici kimi parlamenterler üzerinden bazı girişimlerde bulunuldu, vb...

Kampanyamız doğal olarak Türkiye’de de yankı buldu. BDSP’li yoldaşlarımız, İstanbul’daki Alman Konsolosluğu önünde bir protesto eylemi gerçekleştirdiler.

Binali Soydan’ın serbest bırakılmasında, ortaya koyulan bu çabalar önemli bir rol oynadı. Yine Türkiye’li devrimci güçlerin ve başta Almanya’dakiler olmak üzere ilerici ve devrimci kişi, kurum ve kuruluşların da bu başarıda yadsınamaz bir payı var.

Almanya’da Rote Fahne, MLPD adına anında yerel ve merkezi düzeyde dayanışma mesajı gönderdi. Yine Almanya’dan KPD-ML, Hollanda’dan SP (Sosyalist Parti) ve Rode Morgen mesajları ile yanımızda olduklarını ilettiler. Filipinler Komünist Partisi Onursal Başkanı Marion Sison, ILPS adına tok bir dayanışma mesajı gönderdi. Pro-Azül, Rote Hilfe başta gelmek üzere pek çok kurum olaya karşı duyarlı davrandılar, dayanışma mesajları ilettiler, NRW İçişleri Bakanlığı’na protesto faksları gönderdiler ve avukat masrafları için yardımcı olacaklarını bildirdiler.

Uluslararası Af Örgütü’nün Hamburg’daki temsilcisi Barbara Neppert, Almanya Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen ve Ulla Jelpke kampanyamıza ilgi gösteren ve katkı sunan kişiler oldular. Özellikle Ulla Jelpke’nin açıklaması anlamlıydı.

Tüm bu çabalar ve bu çabaların birleşik basıncı sonuç verdi, Binali Soydan serbest bırakıldı.

Binali Soydan şimdilik özgür. Fakat bu yanıltıcıdır. Çünkü, onu ve başkalarını özgürlüğünden yoksun bırakan koşullar değişmemiştir ve bu saldırılar devam edecektir. Yerli-yabancı, doğulu-batılı tüm uluslardan işçi ve emekçilere dönük, iktisadi, sosyal ve siyasi saldırıların bir parçası olan, sınırdışı ve iade istemi adı altında gündemleştirilen, Asyalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Avrupalı tüm rejim muhalifi ilerici ve devrimcilere dönük baştan aşağı anti-demokratik ve faşizan uygulamalar artarak sürecektir.

Bu nedenle, bu sorunlara karşı gösterilen duyarlılık ve bu saldırılara karşı mücadele sürekli olmalıdır.

Türkiyeli devrimci dostlarımızın samimi desteklerini unutmayacağız. Başta Almanya’dakiler olmak üzere, Avrupalı tüm ilerici ve devrimci kişi, kurum ve kuruluşlara Binali Soydan’nın serbest bırakılması için ortaya koydukları anlamlı çabalarından dolayı teşekkür ediyor, içten devrimci duygularımızla haykırıyoruz;

Yaşasın enternasyonal dayanışma!

BİR-KAR

(İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu)


 

Yunanistan İlköğretim Öğretmenleri Sendikası (DOE) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Kostas Paplowatas ile Türkiye ve Yunanistan’da yaşanan devlet terörü üzerine konuştuk...

“Kapitalizm varolduğu sürece baskı, şiddet, zulüm devam edecektir!”

-Gerek Türkiye’de gerek Yunanistan’da devletin ilerici, devrimci güçlere dönük saldırılarına tanık oluyoruz. Bu saldırılara ilişkin neler düşünüyorsunuz?

- Kapitalizm varolduğu ve varolmaya devam ettiği müddetçe baskı, şiddet, zulüm devam edecektir. Bu, kapitalizmle ilgili bir şeydir. Bunu siyasi olarak ifade edecek olursak, bütün kapitalist devletler benzer davranışları (şiddete başvurmayı) çeşitli dozlarda tercih ederler. Kapitalist sistem geliştikçe onun şiddeti, baskısı vb. davranışları bu gelişmeye paralel olarak artar. Çalışanların nihai hedefi kapitalist sistemi ortadan kaldırmaktır. Sömürü sistemi olan kapitalizm devam ettiği müddetçe emekçiler bundan başka bir şey bekleyemez. Kapitalizmin doğası sömürü, eşitsizlik ve emperyalist yayılmadır, bunlar da şiddet olmadan gerçekleştirilemez. ABD, NATO ve AB ise bu politikanın uygulayıcılarıdır. Tek kurtuluş ise mücadelede, halk cephesi ve sosyalizmdedir.

-Yunanistan’ın AB üyesi olması bazı çevreler tarafından sizin ülkenizde devlet terörünün olmadığı yönünde değerlendiriliyor. Son dönemde Türkiye’de polisin yetkilerini sınırsızlaştırılan polis yasası çıkarıldı ve uygulamaya konuldu. Türkiye’de toplumsal muhalefet cephesinden ileri bir mücadeleye konu edilemeyen bu yasaya ilişkin düşünceleriniz neler?

Gerçekler böyle değildir. Avrupa Anayasası, Avrupa anti-terör yasası devlet şiddetinin yasallaştırılması anlamına geliyor. Avrupa Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’da reddedilmesi de fazlasıyla olumludur. Avrupa Anayasası geçtiği taktirde anti-demokratik uygulamalar daha da artacaktır. Türkiye’deki polis yasasını da inceledim. Pek çok ülkede halkın anti-demokratizme ve hak ihlallerine karşı muhalefeti arzu edilen düzeyde değildir. Bu durumda uluslararası işçi hareketi mücadeleyi uluslararası alana kaydırıp tepkilerin yoğunlaşmasını, yaygınlaşmasını sağlamak zorundadır. Kapitalist devletler daima kitlelerin sosyalizme yönelmesinden korkmuşlardır ve bunu engellemek için ellerinden geleni yapmışlardır. Uluslararası işçi hareketi bu konuda çeşitli birlik ve eylemler örgütlemek peşindedir. Aynı zamanda bu çabalar çeşitli ülkelerde süren mücadelenin uluslararası dayanışmaya destek olmasını sağlayacaktır. Burada da amaç sosyalizm mücadelesini büyütmek olmalıdır. Bunun en güzel örneği Latin Amerika’daki (Venezüella, Bolivya vs.) devrimci hareketlerin birbirleriyle olan dayanışmasıdır.

- Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yaşasın uluslararası komünist hareket! Ya barbarlık, ya sosyalizm! Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Kızıl Bayrak/İstanbul