3 Ağustos 2007 Sayı: 2007/30(30)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler sonrası yeni dönem...
  “İstikrar” sorunu sürüyor!
“Sivil ve demokratik anayasa” masalları…
Düzen partileri seçim depreminin
altında kaldı!
Kemalizm ve Anayasa tartışmaları
ne anlatıyor?
Milletvekillerine cezaevlerine giriş sınırlaması...
  Kıdem tazminatı hakkı gaspedilmek isteniyor…
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Sınıfın devrimci programını işçi ve emekçi kitlelere taşıyan etkin bir seçim faaliyeti
  Direnişçi Sanovel işçileriyle konuştuk...
  Tekstil atölyesi mi, esir kampı mı? - Yüksel Akkaya
  Bir damla su için sosyalizm!
  Binali Soydan serbest bırakıldı!
  Emperyalist işgal Irak’ta halkın
yarısını açlığa mahkum etti!
  Emperyalist-siyonist güçler Filistin halkını teslim almaya çalışıyor...
  Balkanlaşma ve iç savaş sarmalında Ortadoğu - Volkan Yaraşır
  DTP ve meclis - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Milletvekillerine cezaevlerine giriş sınırlaması...

Yasağın hedefinde DTP milletvekilleri ve devrimci tutsaklar var!

22 Temmuz genel seçimlerinin hemen ardından Adalet Bakanlığı, “Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik”te yaptığı değişiklik çerçevesinde milletvekillerinin tutuklu ve hükümlülerle görüşmelerini sınırlandırdı. Eski düzenlemeye göre milletvekilleri, herhangi bir sınırlama olmadan, “cezaevlerindeki yaşam şartlarını yerinde görerek tespitlerle bulunmak, inceleme yapmak, tutuklu ve hükümlülerin istemleri konusunda, cezaevi idaresine bilgi vermek şartıyla” açık görüş yapabiliyorlardı.

Alelacele yapılan düzenlemeyle artık milletvekilleri, TMY kapsamında yargılanan tutuklular başta olmak üzere, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Anayasa ihlali, silahlı örgüt üyeliği” “suçlarından” yargılananlarla görüşemeyecek.

Yönetmeliğe göre bu “suçlardan” yargılanan tutuklu ve hükümlüler, yalnızca TBMM’nin ilgili komisyon üyeleri tarafından komisyon kararı ve görevi çerçevesinde ziyaret edilebilecek.

Siyasi tutsaklara yönelik böylesi sınırlama getirilirken, milletvekillerinin katillerle, hortumcularla, soyguncularla görüşmesi, kaldıkları yerleri incelemesi ve açık görüş yapmasının önünde ise hiçbir engel bulunmuyor.

DTP milletvekillerine sınırlama!

Yönetmeliğin seçimlerin ardından hızla hayata geçirilmesi hiç de rastlantı değil. DTP’nin seçimlere bağımsız adaylarla katılacağını ilan etmesinin ardından devlet cephesinden rahatsızlıklar boy göstermiş, milletvekili seçilmelerini engellemek için her yol denenmişti. Bağımsız adayların birleşik oy pusulasına dahil edilmesinden Kürdistan’daki seçimlere yönelik baskı ve engellemelerin yaşanmasına kadar tüm manevralar sonuç vermemiş ve 23 bağımsız aday meclise girmiştir.

Gerek seçim sürecinde, gerekse milletvekili seçilmelerinin ardından DTP’lilerin, “sorun çıkarmayacaklarını, uzlaşı içinde olacaklarını” defalarca söylemelerine rağmen, meclis içindeki varlıkları devleti fazlasıyla rahatsız etmektedir. Önümüzdeki süreçte gerilimlerin her fırsatta yaşanacağı görülmektedir. Çünkü devlet cephesinden asıl tahammülsüzlük, milletvekillerinden öte, Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinedir.

Dolayısıyla devlet, DTP’li milletvekillerinin meclise adım atmalarından itibaren hareket alanlarını daraltmayı amaçlıyor. Kürt sorununun gündemleşmesini engellemek istiyor. Çıkan yönetmelik de buna hizmet etmektedir. Kuşkusuz burada daha özel olarak Abdullah Öcalan’la ve siyasi tutsaklarla bağın kopartılması hedeflenmektedir. Medyada haberin veriliş tarzı bu açıdan dikkat çekicidir. Medya ağız birliği etmişçesine konuyu “DTP’lilere Apo yasağı” şeklinde verdi.

Hedefte devrimci tutsaklar da var!

Her ne kadar yönetmeliğin gerisinde DTP’lilerin meclise girmesi ve hareketlerinin sınırlandırılması yatsa da, sonuçları itibariyle değişiklik devrimci tutsakları da vurmaktadır.

Sermaye sınıfının temsilcilerinden oluşan meclis her zaman emekçilerin, ezilenlerin ve onların temsilcileri devrimci tutsakların taleplerini duymazdan gelmiş, hatta karşısında yer almıştır. Ancak, zindanlarda gelişen süreçlerin yarattığı duyarlılık anlarında kimi milletvekilleri zindanlarda inceleme yapmak zorunda kalmış, yer yer devrimci tutsaklarla görüşmüş, bu görüşme ve incelemeleri kamuoyuna taşımak durumunda kalmıştır.

Oysa son yönetmelik “milletin” vekillerine dahi, cezaevlerine giriş, inceleme ve bilgi alma yasağı getirmektedir. Daha somut konuşursak, yönetmelikle TMY kapsamında yargılananlarla görüşmenin engellenmesi amaçlandığı için, bu yasak F tipi cezaevleri yasağıdır aslında…

Yönetmeliğin bir diğer maddesi ise, bu “suçlardan” yargılanan tutuklu ve hükümlüleri ziyaret edeceklerle ilgili. F tipi cezaevlerinde birinci derece yakınlar dışında kimlik bilgilerini beyan etmek şartıyla 3 kişi görüş yapabiliyor. Yeni yönetmeliğe göre, “sakıncalı” görüldüğü koşullarda ziyaretçilerin de görüş hakkı elinden alınabilecektir.

Böylelikle F tiplerinde tecrit altında yaşayan devrimci tutsakların tümüyle dış dünyadan yalıtılması, ziyaretçilerine yasak konulması, koşullarının incelenmesinin ve kamuoyuna duyurulmasının engellenmesi hedefleniyor. Yönetmelik özünde tecrit duvarlarını daha da kalınlaştırmayı amaçlıyor.

Demokrasi havarisi kesilen AKP’nin ilk adımda çıkardığı yönetmelik, önümüzdeki süreçte gerçekleştireceği uygulamaların ne yönde olacağına açıklık getiriyor.


‘96 ÖO ve SAG şehitleri anıldı

BDSP, DHP, ESP, İCİ, Kaldıraç, Mücadele Birliği, Partizan tarafından ‘96 Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu’nda şehit düşen 12 devrimciyi anmak amacıyla Buca Hapishanesi önünde bir basın açıklaması yapıldı. 24 Temmuz günü yapılan eylemde “1996 SAG ve ÖO direnişçileri ölümsüzdür!” pankartı açıldı. Eylem saygı duruşuyla başladı. Yapılan açıklamada 12 Eylül’den bu yana gerçekleştirilen saldırılara, katliamlara değinilerek, ‘96 yılında yeniden açılmak istenen tabutluklara karşı devrimci tutsakların başlatmış olduğu SAG ve ÖO direnişiyle saldırının boşa çıkarıldığı vurgulandı. Eylemde “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!” sloganları atıldı.

29 Temmuz günü de, Alınteri, BDSP, ESP, Kaldıraç, Mücadele Birliği ve Partizan tarafından ’96 ÖO ve SAG şehitlerini anmak amacıyla ortak anma etkinlikleri gerçekleştirildi.

Bornova Mezarlığı’nda Tahsin Yılmaz’ın mezarı başında gerçekleştirilen anma saygı duruşu ile başladı, ortak metnin okunmasıyla devam etti. Metinde şunlar söylendi: “Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya uğruna canlarını feda etmeye hazır olan ve feda eden devrimciler devletin ‘96 yılında çıkardığı 6 Mayıs genelgesine karşı SAG ve ÖO direnişine başladılar. Bu genelgeyle hücre, tecrit, itirafçılaştırma vb. uygulamaları sistemli hale getirmek isteyen devlete karşı bir kez daha devrimci iradenin teslim alınamayacağı gösterilmiş oldu. O dönemden bugüne nice katliamlar yaşandı bu topraklarda. Diyarbakır’da, Ümraniye’de, Ulucanlar’da, Burdur’da ve 19 Aralık ‘hayata dönüş’ katliamında, devrimci iradenin asla teslim alınamayacağı gösterilmiştir...”

Tahsin Yılmaz’ın yoldaşları söz alarak, O’nun devrimci yaşamından bahsettiler. Okunan şiirlerin ardından Buca Mezarlığı’ndaki Müjdat Yanat’ın mezarına gidildi. Yapılan konuşmanın ardından şiirler okundu ve marşlar söylendi. Anma programı diğer devrim şehitlerinin ziyaret edilmesiyle sona erdi.

“’96 SAG ve ÖO direnişçileri ölümsüzdür!” pankartının açıldığı anmada, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganları atıldı. Anma etkinliğine yaklaşık 70 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir