25 Mayıs 2007 Sayı: 2007/20(20)

  Kızıl Bayrak'tan
   Düzen cephesinde seçim hazırlığı...
  Sermayenin seçim sonrası “niyeti”
Ankara’nın göbeğinde kontrgerilla
provokasyonu!..
Bir “solda dönüşüm” öyküsü
“Sol” görünümlü faşist parti DSP
Ah şu liberaller -
Haluk Gerger
  Düzen güçlerinin Kürt halkına karşı
“kutsal ittifakı”
  Büyükanıt emretti, Yargıtay uyguladı!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Rejim krizi ve gündemdeki parlamento seçimi
  Seçim kampanyası ve kadro sorunu
  İbrahim Kaypakkaya ülke genelinde düzenlenen eylemlerle anıldı...
  Lübnan’da iç çatışmalar yeniden başladı
  Düşük maliyetli katil istihdamı
  Alman devleti G8 karşıtlarına saldırılarını artıyor
  Dünyadan...
  Batı Avrasya ve Ortadoğu
Abu Şehmuz Demir
  Gençliğin çözümü devrimde!
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır/1
M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ankara’daki patlama: Balans ayarında şiddet aşamaları (mı?)...

Yüksel Akkaya

22 Mayıs akşamı, eski Ankara’nın merkezinde bir patlama oldu. Yazının yazıldığı saatte ölü sayısı 6, yaralı sayısı 60 civarında açıklandı. Ankara, yıllar sonra ilk kez bu kadar “sert” bir “patlama”ya şahit oluyor. Türkiye ise ilk kez böyle bir patlama ziyaretine, önce ana muhalefet partisinin, sonra Başbakan’ın, daha sonra da Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın ziyaretine tanık oluyor. Patlamaya ve nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanlığı ve Hükümet’ten resmi bir açıklama gelmeden önce CHP Başkanı D. Baykal terörü lanetliyor, ilgili adresi gösteriyordu. Olay yerine gelip gelmeyeceği son dakikaya kadar belli olmayan Başbakan, D. Baykal’dan sonra hızla olay yerine gelip, bir terör açıklaması yapıyordu. Başbakan’dan sonra da Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları olay yerine geliyordu. Genelkurmay Başkanı Y. Büyükanıt da teröre dikkat çekiyor, bir değerlendirme yaparak, büyük kentlerde bu olayların yaşanacağına dikkat çekiyordu.

Faili meçhul kalmaya aday olan bu insanlık dışı olay bazı soruları “şiddet” ve “balans ayarı” gibi olgular üzerinden tartışmayı daha anlamlı kılıyor.

Öyleyse başlayalım.

Önce, “şiddet/terör” nedir? Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Türkçe Sözlük’üne göre şiddet, “1. Bir devinimin, bir gücün derecesi, yeğenlik, sertlik. 2. Hız: Rüzgarın şiddeti. 3. mec. (Duygu ya da davranış için) Aşırılık. 4. Karşıt görüşte olanlara, inandırma ya da uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanmak”tır. Aynı Sözlük’e göre terör, “Yıldırma, korkutma, tedhiş” anlamına geliyor.

Güzel. Başka, felsefi, sosyolojik anlamları açıklayan sözlüklere başvurmaya gerek yok. Zira, bizim meramımızı anlatmaya TDK’nın Sözlük’ü yeterli. Ankara’daki patlama ister “şiddet”, ister “terör” olayı olarak adlandırılsın farkeden çok şey yok mu? Bizce var! TDK Sözlük’üne göre bu bir “terör” olmaktan çok bir “şiddet” olmaya aday. Niye mi? Bir kez bu olay ile bir devinimin, bir gücün derecesi, sertliği ortaya konmaya çalışılıyor. Ve, bu çaba karşıt görüşte olanları inandırmak, uzlaştırmak yerine bir kaba kuvveti içeriyor, yani, bugüne kadar söylenenleri anlamadıysanız, çok açık değilse, bir de buradan bakın deniliyor.

Balans ayarı çok ciddi bir irade ortaya koymayı gerektiriyor. Anlaşılan o ki, balans ayarı isteğinin arka planı çok iyi anlaşılmamıştır. Anlaşılmayacağı düşünülmektedir, bu nedenle, devreye yeni araçlar sokulmaktadır.

Birinci ayar girişimi: Genelkurmay Başkanı Y. Büyükanıt’ın basın “brifingi”. Sözdelik, özdelik uyarısı. Sonuç: Anlaşılmama!

İkinci ayar girişimi: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Anayasa Mahkemesi kararı. Sonuç: Özde ile sözdeden kastın farkına varılması, ama bilmezlikten gelinmesi.

Üçüncü ayar girişimi: Ankara’da Tandoğan mitingi. Sonuç: Anlamama da ısrar, “cehalet”.

Dördüncü ayar girişimi: Genelkurmay’ın “esnek darbesi” olarak “muhtırası”. Sonuç: Korku, kaygı, “dik” durma gösterisi… “Vurdumduymazlık”.

Beşinci ayar girişimi: Mitinglerde “sol”a birleşin çağrısı. Baykal’ın “partinizi kapatın gelin çağrısı”, “aymazlık”…

Altıncı ayar girişimi: Baykal’a kapalı kapılar ardından açık uyarı, ne olursa olun bir “alternatif” olduğunuzu “birleşmiş” gibi olarak yapın. Sonuç: CHP-DSP birlikteliği, balans ayarında ilk sonuç alma, mitinglerden sonra, yeni aşama ve araçlar için fırsat oluşturma.

Yedinci ayar girişimi: Emekli General E. Başer’in “terör”e dair açıklamaları nedeni ile kendisine verilen görevden alınmasına “sert” yanıt: Terör eski Ankara’nın merkezinde… Sırada Kızılay ve büyük kentler… Sonuç: Hükümette panik…

Peki ne olacak… Öyle görünüyor ki, her ne pahasına olursa olsun DTP üzerinden bağımsız olarak Meclis’e girenlerin sayısı en aza indirilecek, en etkili, aktif olanlar elimine edilmeye çalışılacak, DTP ve sol üzerinde hatırı sayılacak ve geçen günleri aratacak bir baskı oluşturulacak (Alınteri okuyucularının tutuklanması böyle okunabilir mi?). Böylece, CHP-DSP (artı Demirel) ittifakı “hükümet”in asıl kurucusu yapılmaya çalışılacak. Çünkü, kendisini “solda” görenlere sunulacak tek seçeneğin bu olması bir olmazsa olmaz olmak durumunda görülüyor. CHP-DSP (artı Demirel) ittifakının milletvekili aday adaylarının kompozisyonu balans ayarının iyi işlediğini gösteriyor.

Balans ayarı ciddi bir gerekçeye dayanıyor mu? Uygulamalara ve sonuçlara bakıldığında, yanıtın evet olması bu düzen içinde yaşayan ve yaşamak isteyenler açısından sürpriz olmasa gerek. Cumhuriyetin kurucu kadrosunun devamı olduğunu iddia edenler CHP’nin altı okunun da Anayasa’daki mirasçıları olarak sistem ve düzen açısından altı ilkenin (altı okun olarak da okunabilir) ikisini son ve direnilecek sınır olarak kabul etmektedir: Milliyetçilik ve laiklik. Ne var ki, bu ayarı yapanlar tarihin en büyük çelişkilerini de yaşamaktadırlar. Zira, milliyetçilik ve laikliği tehdit eden bu “kitle” ve “öncü örgütleri” 12 Eylül faşizminin mimarı genarellere aittir. Zira, sola kapıyı kapatmak için “Türk-İslam” sentezine başvuranlar, çeyrek yüzyıl içinde İslamın hızla gelişip yayılmasının tüm olanaklarını yaratırken Türklüğün aynı ölçüde tutamayacağını hesaplayamadılar. Şimdi, yeni balans ayarında “kantarı” kaçmış olan İslamiyet biraz geriye çekilip, milliyetçilik biraz daha öne çekilerek “Türk-İslam” sentezi daha ayakları yere basan bir şekilde oluşturulmak isteniyor. Sorun, kantarın topuzunu kaçıranların ikna olma sürecinde. Şiddetin ayarı da bu ikna düzeyine bağlı olarak değişecek.

Balans ayarındaki şiddet uygulamalarını da tam da TDK’nın Sözlük’üne göre okumak gerekiyor. Karnı aç, imalathanelerde köle gibi çalıştırılan, apartman bodrumlarında gün yüzü görmeyen soluk benizli çocuk işçileri hiç hatırlamayan, tersanelerde, madenlerde her gün karın tokluğuna ölüme mahkum edilen emekçileri hiç duymamış olanlar balans ayarlarında elbette ki başarılı olabilir.

Peki, bu “başarı” kalıcı olabilir mi? Huzursuz tarihin huzursuz sorusu da bu olmalı. Yanıt mı? Bilineni, yüzyıllardır pek çok anlatılmış olanı bir daha açıklamaya gerek var mı? Zaman en büyük öğretmedir, kuşkusuz aynı anlama gelmek üzere tarih de…


KKK: Ankara’daki patlamayla ilgimiz yok

Koma Komalen Kurdistan (KKK) Yürütme Konseyi Başkanlığı, Salı günü Ankara Ulus’ta meydana gelen patlama ile hiçbir ilgilerinin olmadığını açıkladı. (...)

“Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Başbakan ve Deniz Baykal, henüz patlamanın dumanı dağılmamışken, alelacele olay yerine gelerek, direk hareketimizi ima eden suçlamalarda bulunmuş ve hareketimiz ile halkımızın özgürlük davası hedef gösterilmiştir” diyen KKK, şunları belirtti:

Türk medyası provokasyon yapıyor

“Bu açıklamalar ardından Türk medyası da ortada hiçbir veri olmamasına rağmen olayı hareketimize mal etme iddiasını basın ahlakı ve ilkelerini ayaklar altına alarak kamuoyuna yansıtmıştır. Hatta ‘bu saldırı ulusa yapılmıştır’ denilerek, halklar arası düşmanlığı körükleyen tahrik edici bir üslup kullanılmış ve kullanılmaktadır. Türk medyasının ve bazı yetkililerinin, bu olayla kullandığı üslup büyük bir çarpıtma, yalan ve provokasyon niteliğindedir. Türkiye’de bizzat Genelkurmay’ın öncülük ettiği ve neo-ittihatçı kesimin yarattığı ırkçı-şoven dalga ve Kürt düşmanlığına dayalı geliştirilen kitle psikolojisini derinleştirmeyi amaçlayan bu maksatlı açıklama ve suçlamaları reddediyoruz. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye kamuoyunu bu kirli oyun karşısında duyarlı olmaya çağırıyoruz.”

Genelkurmay başkanı sınırötesi operasyon amaçlıyor

KKK açıklamasında devamla şu ifadeler yer aldı: “Türk devletinin öteden beri hareketimize karşı ABD ve Güney Kürdistanlı siyasi güçleri harekete geçirmek için çok yönlü baskılar geliştirdiği bilinmektedir. Genelkurmay başkanının Ulus’taki olay vesilesiyle yaptığı son açıklamada, bu olayı hareketimize mal etmesi, uzun süredir gerçekleştirmek istenilen sınır ötesi operasyona ABD ve Güneyli güçlerin destek vermelerini sağlamaya yöneliktir. Ancak bu politikaların varolan çatışmaları daha da derinleştireceği açıktır. Yine Türk Genelkurmay başkanı, ‘Türkiye’nin büyük şehirlerinde bu eylemler beklenmelidir’ demektedir. Bununla Türk halkının ve emekçilerini terör korkusuyla sindirerek, istedikleri atmosferi yaratmayı amaçlamaktadırlar. Eğer böyle değilse, Türk Genelkurmay başkanının bildiği varsa, bunu kamuoyuna açıklamalıdır. Ayrıca Ulus’taki patlamanın, hükümetin Edip Başer’i görevden alması ardından gelişmesi de tesadüfü değildir ve dikkat çekicidir. Çok açık ki, Türk medyası ile Genelkurmay’ın, Ulus’taki patlama hakkında ortada henüz hiçbir bilgi, veri ve delil olmamasına rağmen olayı direk bizimle ilişkilendirmesi maksatlıdır. Bu açıklamalar hareketimize ve halkımıza karşı adım adım devreye konulan topyekün savaş kapsamında yapacakları saldırı ve katliamlara zemin oluşturmaya dönüktür.

Saldırı ile hiçbir ilgimiz yok

Bir kez daha belirtelim ki, hareket olarak bizim bu olayla hiçbir biçimde ilişkimiz yoktur. Bu eylem biçimi hareketimizin eylem tarzı olmadığı gibi, yönetimimizin bu tür eylemler için herhangi bir kararı da yoktur. Şimdiye kadar hiçbir sivil hedefe yönelik eylemimiz olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. KKK sistemi içindeki hiçbir gücün bu eylemle herhangi bir ilişkisi olmadığı gibi KKK sistemi içindeki güçlerin bu tür hedeflere yönelme durumu da sözkonusu değildir. Hareketimiz sadece kendi sistemi içindeki güçlerin pratiğinden sorumludur. Herkesin bu gerçeği görerek, yapılan çarpıtmalara karşı duyarlı olması gerekmektedir. Hareketimiz ve yönetimimizin bu tür eylemlerle hiçbir alakası yoktur ve olamaz.”

ANF / 23 Mayıs ‘07