16 Şubat 2007 Sayı: 2007/06(06)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ordu ve hükümet Beyaz Saray’ın kapısında sıraya girdiler…
  Emperyalistleri ve siyonistleri
topraklarımızda istemiyoruz!
  İşbirlikçiler Washington’daki savaş
ağalarının huzurunda!
  Faşizme ve şovenizme karşı militan
kitle mücadelesi!
Düzen solunda seçim manevraları
Baharı kazanmak 8 Mart’ı kazanmaktan geçiyor!
Geleneksel şiddetten kurtulmak için
geleneksel devletten kurtulun!
 Clara Zetkin (1857- 1933): Uluslararası emekçi kadın
hareketinin komünist öncüsü...
  Kadına yönelik şiddete karşı tavır almak sınıfsal bir görevdir!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği 1. Olağan Genel Kurulu’nda buluşalım!
  İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu
  El Fetih’le Hamas “Mekke Konferansı”nda anlaştı…
  Putin’den ABD-NATO tehditlerine rest!
  Kaymağı özel
ordular yiyor - Mumia Abu-Jamal
  Dünden kalan miras ve yeniden düşünmek -
Yüksel Akkaya
  TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz ile konuştuk...
  Devlete hizmette gelinen aşama:
Türk(iye) milliyetçiliği!
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Töre cinayetlerine sosyalizm son verecek!

Bir genç kadının daha töre cinayetine kurban edildiği haberi, gün geçmiyor ki gazetelere düşmesin. En son, Dilber Özer adındaki 17 yaşında -nerdeyse çocuk yaşta- bir genç kadının daha, evinde başına bir kurşun sıkılmış vaziyette bulunduğu haberi geçildi. İntihar süsü verilmeye çalışılan bu olayla ilgili, genç kadının ailesi cinayet iddiasında bulunuyor. Kardeşinin solak olduğunu, dolayısıyla sağ şakağına kurşun sıkarak intihar edemeyeceğini belirten ağabey, kız kardeşinin imam nikahlı eşi ve ailesini suçluyor. Bakire çıkmadığı için öldürülmüş olabileceği belirtilen Dilber’in otopsi raporunda ise, 5 aylık evli olmasına rağmen halen bakire olduğu belirtiliyor.

Bu çağda, hala kadına yönelik böylesine ilkel şiddetin süregitmesi, tümüyle bu toplumu yönetenlerin suçudur. Toplumun üzerinde krallıktan da ağır bir tahakküm kurmuş olan kapitalist sınıf ve devleti, gerek ilkel yaşam ve düşünce koşullarını devam ettirmek, gerek yeterli cezai yaptırım getirmemek, gerekse de kadını kendini koruyabileceği iş ve yaşam koşullarından mahrum bırakmak suretiyle, töre cinayetlerini adeta teşvik etmektedir.

Kurulu düzenin ve devletin, kadına yönelik şiddet konusundaki tek sorumluluk ve suçunun bundan ibaret olmadığı ise çok iyi biliniyor. O, kadına yönelik şiddetin en yoğununu bizzat uygular. Gözaltında, işkencede, cezaevlerinde devletin tecavüzüne uğrayan, sakat bırakılan, öldürülen devrimci kadınlar, kadına yönelik şiddetin gerçek suçlusu olarak devleti göstermeye devam ediyor.

Töre cinayetlerini önlemek mümkün değil mi peki?

Tabii ki mümkün. Ancak bu düzende değil. Adı üzerine kapitalist sömürü düzeninde yaşıyoruz. Bu basitçe, fabrikalarda, tarlalarda, işletmelerde gerçekleşen artı-değer sömürüsünden ibaret bir düzen değildir. Baskı ve sömürünün her türlüsünün, kadın ve çocuğa yönelik en ilkel, en vahşi olanlar dahil, teşvik edilmesi, korunması, desteklenmesi anlamına geliyor. Erkeğin kadını, ailenin çocuğu, devletin ve kapitalistlerin her ikisini sömürmesi, kapitalist devletin yasaları ve içtihatları tarafından güvenceye alınıyor. Dolayısıyla sömürü, baskı ve şiddetin sadece bir türlüsü olan kadın üzerindeki sömürü, baskı ve şiddet, kendisi bunun üzerine kurulu bir düzen ve onun koruyucu/kollayıcı gücü devlet tarafından engellenemez.

Engellemek, öncelikle bunu istemekle başlar. Bunu istemek ise, ancak, bundan hiçbir çıkarı olmayan, varlık nedeni sömürü, baskı ve şiddetin -ezilen sınıf, cins, ulus üzerindekilerin- ortadan kaldırılması olan bir sınıf ve iktidarın harcıdır. Yani işçi sınıfının devrimci iktidarının.

Egemenleri bu güç ve imkanlardan yoksun bırakmak suretiyle sömürüyü ortadan kaldırmayı hedefleyen işçi sınıfının devrimci iktidarı, söz konusu kadın ve çocuk üzerindeki sömürü, baskı ve şiddet olduğunda, genel önlemlerle yetinmeyecek, gerek yasalar gerekse de toplumsal altyapı anlamında özel önlemler alacaktır. İşçi sınıfının sosyalist devleti, kadına karşı baskı ve şiddet uygulayanların değil, kadının arkasında duracak, onu koruyucu her türlü önlemi almanın yanı sıra, toplumun eşit haklara sahip, onurlu bireyleri haline gelebilmeleri için eğitim ve iş imkanları yaratacaktır. Kadının, kendi ayakları üzerinde, alnı açık başı dik durabilmesi için, onu köleleştiren pek çok ev işinin toplumsal bir hizmet olarak sunulması, sosyalist devletin ilk etapta el attığı sorunların başında gelecektir.

Tüm bunlar elbette erkekteki ilkel zihniyeti bir çırpıda ortadan kaldırmayacaktır. Bunun için, kadının yanı sıra erkeğin de ciddi bir eğitime tabi tutulması gerekiyor. Fakat, insanlar bugünkü ilkel yaşam koşullarından kurtarıldığında, eğitim ve modern yaşam şartlarına kavuştuklarında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Gene de bunlar zamanla gerçekleşecek ilerlemeler olduğu için, ilk etapta, özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddete, caydırıcı güçte bir şiddetle karşılık verme zorunluluğu doğacaktır. Sosyalist devletin yasaları ve uygulamaları, şiddet içeren töreleri ortadan kaldıracak, yoksul insanlara sunduğu nimetlerse kısa zamanda unutturacaktır.


Tecrite karşı kitlesel etkinlik...

“Yaşadım diyebilmek için”

Tecrite Karşı Sanatçılar’ın düzenlemiş olduğu “Yaşadım diyebilmek için” isimli etkinlik, 11 Şubat günü saat 15.00’te İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi’nde, yaklaşık 5 bin kişinin katılımıyla gerçekleşti. Grup Yorum, Bilgesu Erenus, Efkan Şeşen, İlkay Akkaya, Cahit Berkay, Bayar Şahin, Enver Çelik, Birol Topaloğlu, Nurettin Güleç, Avni Sağlam, Hakan Yeşilyurt, Sadık Gürbüz, Ercan Aydın, Atilla Meriç, Arif Damar, Güngör Gençay, Cezmi Ersöz, İbrahim Karaca, Ruhan Mavruk, Berrin Taş, Mehmet Esatoğlu gibi grup, şair, yazar ve sanatçılar tecrite karşı şiirler ve şarkılar söyledi, tecritin kaldırılması için mücadele çağrısı yaptı.

Etkinliğin açılış konuşmasını Bilgesu Erenus yaptı. Ardından Gamze Mimaroğlu ve TAYAD’lı Naime Ana konuştu. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nden devrimci tutsaklar tarafından gönderilen mesaj okundu. Daha sonra 19 Aralık katliamını ve devrimcilerin direnişini anlatan bir skeç oynandı. Ardından, devletin tecrit saldırısına başından beri karşı olan sanatçılardan biri olan Güngör Gençay bir konuşma yaptı. Efkan Şeşen, Arif Damar, Bayar Şahin, Cahit Berkay’ın söylediği şiir ve şarkılardan sonra ara verildi.

Programın ikinci bölümünde Avukat Selçuk Kozağaçlı bir konuşma yaptı. Kozağaçlı bugüne kadar ölen 122 insanın bedel ödeyerek tecrite karşı mücadelede kararlılığı sergilediklerini söyledi. Bundan sonra Adalet Bakanı’nın sözlü olarak ifade ettiklerini yazılı hale getirmek gerektiğini dile getirdi. Genelgenin bütün hapishanelerde uygulanıp uygulanmadığını denetlemenin ikinci büyük görev olduğunu söyledi. Yasanın baştan aşağı değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Kozağaçlı, hapishanelerin insani bir mimari yapıya dönüştürülmesi gerektiğini ifade etti. DKÖ’ler, sendikalar, avukatlar, aydınlar olarak herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini vurguladı.

Daha sonra Sadık Gürbüz, İlkay Akkaya, Cezmi Ersöz, Ruhan Mavruk, Hakan Yeşilyurt, İbrahim Karaca, Berrin Taş, Avni Sağlam, Atilla Meriç, Enver Çelik, Nurettin Güleç, Birol Topaloğlu, Ercan Aydın’ın seslendirdiği şiir ve şarkılarla program devam etti. Grup Yorum’un söylediği türkülerle çekilen halayların ardından etkinlik sona erdi.

Etkinliğin başından sonuna kadar Türkiye’de ve dünyada tanınmış devrimci önderlerin ve ölüm oruçlarında şehit düşenlerin fotoğraflarının yansıtıldığı dia ve sinevizyon gösterimleri yapıldı. Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu ve Sevgi Saymaz’ın açıklamaları okundu.

Etkinlik boyunca “Kahramanlar ölmez, halk yenilmez!”, “Yaşasın direniş, yaşasın zafer!”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu, Sevgi Saymaz onurumuzdur!”, “Umut kavgada, zafer cephede!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul