16 Şubat 2007 Sayı: 2007/06(06)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ordu ve hükümet Beyaz Saray’ın kapısında sıraya girdiler…
  Emperyalistleri ve siyonistleri
topraklarımızda istemiyoruz!
  İşbirlikçiler Washington’daki savaş
ağalarının huzurunda!
  Faşizme ve şovenizme karşı militan
kitle mücadelesi!
Düzen solunda seçim manevraları
Baharı kazanmak 8 Mart’ı kazanmaktan geçiyor!
Geleneksel şiddetten kurtulmak için
geleneksel devletten kurtulun!
 Clara Zetkin (1857- 1933): Uluslararası emekçi kadın
hareketinin komünist öncüsü...
  Kadına yönelik şiddete karşı tavır almak sınıfsal bir görevdir!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği 1. Olağan Genel Kurulu’nda buluşalım!
  İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu
  El Fetih’le Hamas “Mekke Konferansı”nda anlaştı…
  Putin’den ABD-NATO tehditlerine rest!
  Kaymağı özel
ordular yiyor - Mumia Abu-Jamal
  Dünden kalan miras ve yeniden düşünmek -
Yüksel Akkaya
  TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz ile konuştuk...
  Devlete hizmette gelinen aşama:
Türk(iye) milliyetçiliği!
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

8 Mart’ta alanlara!

Taleplerimizi haykırmaya ve almaya!

8 Mart ücretli tatil kabul edilmelidir. Çünkü 8 Mart’ın bedeli, Amerikalı kadın dokuma işçilerinin canları ve kanlarıyla ödenmiştir. 8 Mart kazanılmış bir haktır, hem de oldukça ağır bedeller karşılığında kazanılmıştır.

Yaklaşık 150 yıl önce, Amerikan işçi sınıfı içinde kadın işçiler sınıf mücadelesinin başını çekiyor, katmerleşen sömürü ve baskıdan kurtulmak için bedel ödemekten kaçınmıyorlardı. 1800’lü yılların ağır çalışma koşulları, 15 saati aşan işgünü tüm işçileri isyana sevkedecek yoğunlukta bir sömürüyü anlatıyordu. Ama kadın işçiler için bunların üzerine bir de düşük ücret politikası biniyordu. Ev işleri ve çocuk bakımının da kadının üstünde kalmaya devam etmesi, kadını fabrikalara çağıran kapitalizmin bu hizmetler için bir çözüm üretmeyi düşünmemesi, kadın işçiyi mücadelenin ön saflarına iten nedenlerin başında gelmekteydi.

Sadece Amerika’da değil, Avrupa’da da kadın işçiler, genel güncel talepler doğrultusunda süren sınıf mücadelesinin etkin bir parçası olmanın yanı sıra, eşit işe eşit ücret gibi çalışma yaşamına ilişkin taleplerin yanı sıra, oy hakkı gibi politik talepler için de mücadele ettiler. Bugün tüm dünyada, kadına ait kazanılmış ne kadar hak varsa, hemen tümü, kadın işçilerin zorlu mücadeleleriyle, pek çok durumda da kanlarıyla kazanılmıştır.

Ancak, 8 Mart’ın tarihi de göstermektedir ki, hakların kazanıma, kazanımların geleneğe dönüşmesi, sınıfın politik örgütlenmesi ve mücadelesinden ayrı düşünülemez. 8 Martlar’da Amerikalı dokuma işçisi kardeşlerimizi anmadan geçemeyiz. Ancak, 100’ü aşkın kadın işçinin külleri üzerinden 8 Mart’ın yeşerebilmesi için, işçi sınıfının siyasal olarak örgütlü bir güç haline gelmesi gerekecekti. 1910 yılında, işçi sınıfı partilerinin bir uluslararası kadın toplantısında, komünist önderlerden Clara Zetkin’in önerisiyle, hem Amerikan işçi sınıfının kadın şehitleri ölümsüzleştirildi, hem de onların anısına dünya işçilerine bir gün armağan edildi.

Dolayısıyla, kadın hakları konusunda işçi sınıfı hareketine ve sosyalizme borçlu olan sadece işçi ve emekçi kadınlar değil, tüm kadınlardır. Sınıf mücadelesinin ve sosyalizmin zoru olmasa, örneğin burjuva kadının oy kullanma hakkı olmayacaktı. Bu da, tüm kadınlara 8 Mart’ı sahiplenme, kazanılmış hakların korunması, yeni hakların kazanılması mücadelesinde emekçi kadın mücadelesine destek olma yükümlülüğü getiriyor. Bu kadınların başında ise, üzerindeki çifte sömürünün ulusal nedenlerle, töresel nedenlerle katmerlendiği Kürt kadınları geliyor. Kürt halkının mücadelesinin, başka temel konularda olduğu gibi, kadın sorununda da döne döne işçi sınıfı mücadelesine bağlanması gerekiyor.

Günümüzde, kazanılmış pek çok hak konusunda olduğu gibi, 8 Mart’ta anlamını bulan eşit işe eşit ücret, 8 saatlik işgünü türünden hakların da önemli oranlarda tırpanlandığı biliniyor. Özellikle kadın işçi istihdamının yoğun olduğu tekstil sektöründe saat standardı neredeyse tümden ortadan kaldırılmış durumdadır. Çalışma saatleri tümüyle kapitalistin ihtiyaçları doğrultusunda belirleniyor. Yoğun üretime ihtiyaç duyduğunda bitmek tükenmek bilmeyen mesailerle işçileri canından bezdiren kapitalistler, durgunluk dönemlerinde ise hesapsız kitapsız işçi çıkarmaktan çekinmiyorlar. Tekstilin kadın işçileri, kapitalistlerin ihtiyacına göre adeta mevsimlik işçi gibi çalıştırılıyor. Sigorta ya hiç yapılmıyor ya da ayda birkaç gün gibi göstermelik sınırlarda yapılıyor.

Yaşanan bu gerçekler bizleri, 8 Mart’ın kazanıldığı koşullara, 100-150 yıl öncesinin sınıf mücadelelerine götürmelidir. Ağır bedeller pahasına kazanılmış hakların korunması, yeni hakların kazanılabilmesi dişe diş mücadeleler olmaksızın mümkün değildir. Bugün yine, çifte sömürüye maruz bırakılan işçi ve emekçi kadınlar sınıf mücadelesinin ön saflarında yerlerini almak, 8 Mart’ın tarihsel anlamına layık kazanımlara imzalarını atmak durumundadırlar.

8 Mart’ın resmi ve ücretli tatil ilan edilmesi, mücadele bayraklarında yer alacak taleplerin başında gelmelidir. Bugünün bu şekilde kazanılması, diğer pek çok talep için daha büyük yığınların harekete geçirilmesini kolaylaştıracak, alanlardan yükselen seslerimizi çoğaltacaktır.


Devrimci, ilerici kurumlardan ortak çağrı:

4 Mart’ta Kadıköyde’yiz!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde biraraya gelen çeşitli kurumlar ve devrimci güçler, 9 Şubat günü Kadıköy Eminönü İskelesi önünde düzenledikleri basın açıklaması ile 4 Mart Pazar günü “Kadınlar emperyalist saldırganlığa, ezilmeye, sömürüye ve şovenizme karşı birleşik mücadeleye” başlıklı bir miting örgütleyeceklerini duyurdular.

Alınteri, BDSP, DHP, DKH, Devrimci Hareket, Divriği Kültür Derneği, EKA, EKD, EHP’li Kadınlar, ESP, HÖC’lü Kadınlar, HKM, Kaldıraç, Odak, Partizan, PDD, Tekstil-Sen tarafından ortak düzenlenen eylemde kitle adına okunan basın açıklamasında şunlar söylendi:

“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, emekçi kadınlar, kapitalizmin azgın sömürü çarkları arasında öğütülmeye, işgallerde katledilmeye, namus cinayetlerinde öldürülmeye, şovenizmin zehiri altında kardeşlik istemleri susturulmaya devam ediliyor” sözleriyle başlayan açıklama şu çağrıyla bitirildi: “Bizler aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bu yıl da alanlarda olacağız. 8 Mart’ı sınıfsal özüne uygun ve birleşik olarak 4 Mart günü Kadıköy’de yapacağımız mitingle kutlayacağız. Emekçi kadınları emperyalist saldırganlığa, ezilmeye, sömürüye ve şovenizme karşı birleşik mücadeleye çağırıyoruz.”

Eylemde “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın kadın dayanışması!” ve “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


BDSP işçi katliamını protesto etti

7 Şubat Çarşamba günü Urfa’nın Ceylanpınarı ilçesinde devlete ait Tarım işletmesindeki süt tesisine çalışmaya giden, çoğunluğu kadın olan işçileri taşıyan kamyon devrilmiş ve 9 işçi yaşamını yitirmişti.

Devlete ait bir işletmeye çalışmak için gidip gelen işçilerin can güvenliğinin hiçe sayılarak kamyon kasalarında taşınmasını, sigortasız, güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırılmalarını protesto etmek için Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu 9 Şubat günü Şişli AKP İlçe Başkanlığı önünde bir basın açıklaması yaptı.

“8 Mart 1857-8 Şubat 2007... Sermaye düzeni kadın işçileri katletmeye devam ediyor! Kölelik düzenine karşı kadın erkek el ele mücadeleye!” pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını Eylem Duygu Çağlar okudu.

Açıklamada şunlar söylendi: “Tarım işçilerinin, mevsimlik işçilerin kamyon ve traktör kasalarında, koyun sürüleri gibi istiflenmiş halde taşınması da, sırf bu yüzden sıklıkla yaşanan kazalarda topluluklar halinde ölmesi de ne yazık ki yeni değil. Ama bu kazayı diğerlerinden farklı kılan patronun dolaysız bir biçimde devlet olmasıdır. Bu gerçekleşen kaza sermaye düzeninin kârdan başka bir şey düşünmeyen, katliamcı, insanlık dışı yüzünü bir kera daha ortaya çıkardı. Bu kazayla sermaye düzeninin kendisi tüm çıplıklığıyla ortaya serildi.”

“8 Mart 1857’de kadın işçileri diri diri yakanlar, geçtiğimiz yıl Bursa’da 5 kadın işçinin gece vardiyasında yanmasına göz yumanlar, şimdi de 9 kadın işçinin insanlık dışı çalışma koşullarında ölümüne sebep oldular. Suçlu kapitalizmdir, suçlu gözü kârdan başka bir şey görmeyen sermaye düzeninin kendisidir.”

Eylemde “Katil devlet hesap verecek!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul