16 Şubat 2007 Sayı: 2007/06(06)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ordu ve hükümet Beyaz Saray’ın kapısında sıraya girdiler…
  Emperyalistleri ve siyonistleri
topraklarımızda istemiyoruz!
  İşbirlikçiler Washington’daki savaş
ağalarının huzurunda!
  Faşizme ve şovenizme karşı militan
kitle mücadelesi!
Düzen solunda seçim manevraları
Baharı kazanmak 8 Mart’ı kazanmaktan geçiyor!
Geleneksel şiddetten kurtulmak için
geleneksel devletten kurtulun!
 Clara Zetkin (1857- 1933): Uluslararası emekçi kadın
hareketinin komünist öncüsü...
  Kadına yönelik şiddete karşı tavır almak sınıfsal bir görevdir!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği 1. Olağan Genel Kurulu’nda buluşalım!
  İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu
  El Fetih’le Hamas “Mekke Konferansı”nda anlaştı…
  Putin’den ABD-NATO tehditlerine rest!
  Kaymağı özel
ordular yiyor - Mumia Abu-Jamal
  Dünden kalan miras ve yeniden düşünmek -
Yüksel Akkaya
  TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz ile konuştuk...
  Devlete hizmette gelinen aşama:
Türk(iye) milliyetçiliği!
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Düzen solunda seçim manevraları

2007 yılının temel siyasal gündemlerinden biri de genel seçimler. Daha şimdiden ortalığı seçime dönük tartışmalar kaplamış bulunuyor. Oy hesapları ve ittifak arayışları yoğunlaşıyor.

Düzen siyasetinde daha şimdiden belirginleşmeye başlayan iki temel odaklaşma göze çarpıyor. Bunlardan birisi AKP ile Mehmet Ağar’ın DYP’si arasında yaşanan söylem yakınlaşması. Diğer muhtemel odağın temel bileşenleri ise faşist MHP ile artık iyiden iyiye MHP’leşen CHP. Tartışmalarda bu dört partinin barajı açarak meclise gireceği düzen cephesindeki pek çok yorumcunun ortak değerlendirmesi durumunda. Dolayısıyla da seçim sonrasında bu iki odaktan hangisinin sermayeye hizmet için yetkilendirileceği üzerinden gerici bir didişme şiddetlenerek sürüyor.

Düzen solu ve reformist cenah açısından da seçim gündeminin giderek öne çıktığı görülüyor. Düzen solunda tablo daha netken, reformist cenahta henüz sular durulmuş, kimin ne yapacağı belirginleşmiş değil.

Düzen solunda birlik çabaları

Düzen solunda seçime dönük ilk kayda değer girişim 10 Aralık Hareketi’nden geldi. Bundan birkaç hafta önce bir basın toplantısı düzenleyen 10 Aralık Hareketi, solda yenilenme, bütünleşme ve kitleselleşme çağrısı yaptı. Basın toplantısında yapılan konuşmalarda ve sorulara verilen yanıtlarda, 10 Aralık Hareketi’nin “solda birleşme” çağrısının kimleri muhatap aldığı da ortaya konuldu. 10 Aralık Hareketi Eşbaşkanı Bülent Şenatalay, “solda birleşme” projesine DSP ve SHP’nin sıcak baktıklarını, CHP’nin ise sıcak bakmadığını ifade etti. Fakat sözlerinin devamında ileride CHP’nin de bu işe sıcak bakabileceğine dair umutlarını vurgulamayı ihmal etmedi.

10 Aralık Hareketi’nin söz konusu toplantısının en dikkate değer yanlarından birisi ise Kürt hareketine ilişkin yapılan değerlendirmelerdi. Bülent Şenatalay’ın bir soruya cevap olarak dile getirdiği “DTP ile ilişkilerimiz gündemde değil. Türkiye’nin genelini temsil etmiyor; en azından şu anda öyle değil. Türkiye’de etnik temele dayalı siyaset yürütülebilir; buna saygılıyız. Ama güç birliği konusunda DTP solda bir unsur olarak görülmüyor. Biz DTP dahil tüm siyasi çevrelerle güç birliği konusunda konuşabiliriz. Ama biz kimlik siyasetini benimsemiyoruz. Herhangi bir etnik ayrımcılığı kabul etmiyoruz. Bu güç birliğinde DTP olamaz” şeklindeki görüşler, düzen solunun Kürt hareketine karşı tutumunu ortaya koyuyordu.

Peki gerçekleştirilmek istenen “sol” güçbirliğinin altında birleşeceği siyasal program nasıl bir şey olacak? Bu ittifak seçimden sonra hükümet olursa ne yapacak? Toplantıda bu sorulara da kimi yanıtlar veriliyor. Buna göre “sol” güçbirliği; “İnsan hak ve özgürlüklerini sağlamlaştırmak, kronikleşmiş işsizliği ve yoksulluğu çözmek, Kürt sorununu üniter devlet yapısı içinde demokratik bir biçimde çözmek, ekonomik ve sosyal yaşamda fırsat eşitliğini gerçekleştirmek, AB’ye üyelik sürecini özellikle AB içinden gelen engellemelere karşı başarıyla sonuçlandırmak gibi kritik hedeflerle karşı karşıyadır.”

Görüldüğü gibi 10 Aralık Hareketi sermayenin Kürt halkına karşı yürüttüğü geleneksel inkar ve imha politikasını biraz dışını parlatarak sahiplenmekte ve “AB’ye üyelik sürecini… başarıyla sonuçlandırmak” gibi bir misyonla kendini bağlı hissetmektedir. Daha doğrusu, Kürt halkına düşmanlık ve AB’ye uşaklık temelinde bir düzen solu inşa etmeye soyunmaktadır.

10 Aralık Hareketi’nin bu çağrısı, zaten alttan alta sürmekte olan görüşme ve pazarlık trafiğinin yoğunlaşmasına, gün yüzüne taşınmasına vesile oldu. Cumhuriyet gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber bu konuda yaşanan görüşme trafiğini gözler önüne seriyordu. Gazetenin haberine göre DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, 10 Aralık Hareketi’nin temsilcisi Süleyman Çelebi ve düzen solunun başka bir takım kodaman isimlerinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmişti. Gerek Cumhuriyet’in haberinde, gerekse bu konuyla ilgili bazı köşe yazılarında aktarılanlar, anlaşmazlıkların daha ziyade teknik konularla ilgili olduğu, “sol güçbirliği”nin DSP bünyesinde olacağı, SHP ve 10 Aralık hareketinden adayların DSP listelerinden seçimlere katılacağı yönündeydi.

Görüşmelerde 10 Aralık Hareketi temsilcileri, DSP’lilerin tüm itirazlarına rağmen, SHP’nin bu oluşum içerisinde yer almasını özellikle istemişlerdir. Hatta bir ifadeye göre 10 Aralık Hareketi bu konuda “SHP bizim kırmızı çizgimiz” diyerek tavır dahi koymuştur. Kuşkusuz ki Süleyman Çelebi ve ekibinin bu tutumunun nedeni SHP’ye besledikleri büyük hayranlık değildir. SHP’yi bu oluşuma dahil etme çabası, esas olarak, Kürt hareketini seçim sürecinde yalnızlaştırma politikasının bir parçasıdır.

Geçtiğimiz hafta sonunda 5. Büyük Kongresi’ni gerçekleştiren ÖDP cephesinde yaşanan ve bir anlamda sürpriz diye nitelenebilecek gelişmeler, sözünü ettiğimiz DSP, SHP, 10 Aralık Hareketi’nden oluşan “sol güçbirliği”nin ÖDP’yi de kapsayarak genişlemesinin güçlenen bir ihtimal olduğunu gösteriyor. Yeniden genel başkanlığa seçilen Ufuk Uras’ın ve onu destekleyen ekibin Kongre öncesindeki parti içi tartışmalarda bu yönde tutum aldıkları belirtiliyor. ÖDP’nin seçim politikasının ne yönde gelişeceğini ilerleyen zaman gösterecek.

Süleyman Çelebi’nin kurulması için canla başla çalıştığı bu “sol güçbirliği”nin amacı ne olacak? Fazla söze hiç gerek yok. Bu sorunun yanıtını en açık biçimde DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan veriyor. Ahmet Tan, ittifak görüşmeleriyle ilgili olarak, “Temel konularda görüş birliği içinde olan, öncelikleri aynı olan partiler ön koalisyon yapmalı. Sosyal çatışmayı önleyecek adımlar atılmalı. Bunun mevzuat altyapısı yok. Ancak aşmanın yolları bulunur. Önemli olan, tehlikeyi görüp bunu aşma yolunda bir irade ortaya koyabilmek” diye konuşuyor. Biz de bu yaman solcuların “sosyal çatışma” tehlikesini görüp dehşete kapılanlardan olduğunu, tüm dertlerinin de “Sosyal çatışmayı önleyecek adımlar” atmak olduğunu böylelikle öğrenmiş oluyoruz.

Özetle bütün bu çabaların bir tek amacı vardır. Yapılmak istenen şey, düzen siyasetinin aksayan sol ayağını bir parça iş görür hale getirmektir. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin düzen siyasetinin sol bacağını derleyip toparlama işini kendine görev edindiği görülmektedir. DİSK Genel Başkanlığı konumunu ise şu sıralar meclisin deri koltuklarına zıplamak için bir atlama tahtası olarak kullanmaya çalıştığı giderek daha açık biçimde anlaşılmaktadır. Şüphesiz ki Süleyman Çelebi düzene hizmet konusundaki bu çabalarında hiç de yalnız değildir.



Adana: “Anti-emperyalistler yargılanamaz!”

Hrant Dink’in cenazesinin ardından yükseltilen şovenist histeri dalgasını, 5-6 Eylül’de Ankara’da Lübnan’a asker gönderilmesini protesto eden 18 anti-emperyalistin tutuklanmasını ve devletin ilerici, devrimci kurum ve kişilere yönelik terörünü protesto etmek için 8 Şubat Perşembe günü saat 12.30’da Adana Kültür Sokak girişinde bir basın açıklaması yapıldı.

Eylemde “TMY, 301 iptal edilsin, Anti-emperyalistler serbest bırakılsın!” pankartı açıldı. “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!”, “Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganlarının atıldığı eylemi BDSP, Partizan, ESP, Haber-Sen, Tekstil-Sen, SGD, Yenigün Sahnesi örgütledi.

Basın açıklamasının ardından ESP’liler Çakmak Caddesi’nde Sanat ve Hayat Dergisi’nin satışını gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak/Adana