16 Şubat 2007 Sayı: 2007/06(06)

  Kızıl Bayrak'tan
   Ordu ve hükümet Beyaz Saray’ın kapısında sıraya girdiler…
  Emperyalistleri ve siyonistleri
topraklarımızda istemiyoruz!
  İşbirlikçiler Washington’daki savaş
ağalarının huzurunda!
  Faşizme ve şovenizme karşı militan
kitle mücadelesi!
Düzen solunda seçim manevraları
Baharı kazanmak 8 Mart’ı kazanmaktan geçiyor!
Geleneksel şiddetten kurtulmak için
geleneksel devletten kurtulun!
 Clara Zetkin (1857- 1933): Uluslararası emekçi kadın
hareketinin komünist öncüsü...
  Kadına yönelik şiddete karşı tavır almak sınıfsal bir görevdir!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği 1. Olağan Genel Kurulu’nda buluşalım!
  İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu
  El Fetih’le Hamas “Mekke Konferansı”nda anlaştı…
  Putin’den ABD-NATO tehditlerine rest!
  Kaymağı özel
ordular yiyor - Mumia Abu-Jamal
  Dünden kalan miras ve yeniden düşünmek -
Yüksel Akkaya
  TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz ile konuştuk...
  Devlete hizmette gelinen aşama:
Türk(iye) milliyetçiliği!
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD ziyareti üzerine…

İşbirlikçiler Washington’daki savaş ağalarının huzurunda!

Türkiye’nin işbirlikçi egemenleri, İran’ı hedefleyen olası bir emperyalist-siyonist saldırı tehdidinin ayyuka çıktığı günlerde yine Washington yollarına düştüler. Ziyaretini tamamlayan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün hemen ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da huzura çıkmak üzere Washington’a gitti. Bu arada siyonist İsrail’le karşılıklı üst düzey ziyaretlerin de yakında başlayacağı duyuruldu.

Biz şimdilik Abdullah Gül’ün ABD ziyaretini değerlendireceğiz.

Oldukça yüklü bir programla Washington’a giden Abdullah Gül, Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephan Hadley, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice gibi savaş kundakçısı ekibin etkin isimleriyle görüşmelerde bulundu. Görüşme trafiği siyonist devletin hamiliğini yapan Yahudi lobileri ve silah tekelleri adına lobicilik yapan çevreleri de kapsadı. Dışişleri Bakanı’nın görüşmelerinden yansıyan haberlere göre, savaş kundakçılarıyla destekçileri özellikle “Ermeni soykırımı” yasa tasarısına karşı Türkiye’den yana tavır alacak.

Mesele Ermeni ve Kürt halklarına düşmanlıktan ibaret mi?

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan resmi açıklamaya göre Abdullah Gül, PKK’ye karşı sınır ötesi operasyon, Ermeni soykırımı tasarısının ABD meclisinin gündemine gelmesini engellemek ve Kıbrıs konusunda destek istemek için Washington’a gitti.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack ise, düzenlediği basın toplantısında, Abdullah Gül’ün ziyaretinde Rice ile gündemde olması beklenen konulara ilişkin soruyu yanıtlarken, “Bizi olduğu kadar Türk hükümetini de ilgilendiren sınır ötesi sorunuyla ilgili konuşacaklardır. Eminim Irak’ı konuşacaklardır. İran hakkında konuşacaklardır. Türkiye-AB ilişkileri ve Kıbrıs’ı konuşacaklardır” dedi. Yani ele alınacak konular listesi Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı kapsamın çok ötesindedir.

PKK’nin fiziki imhası için ABD ile ortak saldırı ya da Ermeni soykırımı yasa tasarısının ABD meclislerinde onaylanmasını engellemek elbette Türkiye’deki egemenlerin öncelikli sorunları arasında yer alıyor. Bunlara belli ölçülerde Kıbrıs meselesini eklemek de mümkün. Açıklandığına göre Bush ile savaş kundakçısı ekibi, Yahudi lobileri ile silah tekelleri adına lobi faaliyeti yürüten güçler, Ankara’daki işbirlikçi takımına destek sinyali vermiş bulunuyor.

Kuşkusuz ki burada asıl sorun, sözü edilen meselelerde Türk devletine destek verirken, adı geçen haydut takımının ne tür dayatmalarda bulunduğudur.

Sonuncudan başlarsak, Amerikan silah tekelleri Bush liderliğindeki neo-faşist çetenin en güçlü destekçileridir. Halkların dökülen kanlarıyla semiren bu tekeller için çatışmaları kışkırtmak, mümkünse savaşı tüm Ortadoğu’ya yaymak öncelikli hedeftir. Başka bir ifadeyle bu tekeller, İran’a karşı emperyalist/siyonist saldırı başlatılmasını isteyen tarafların başında yer alıyor. Dolayısıyla bu tekellerin, kısa süre önce kendileriyle 10 milyar dolarlık F-35 savaş uçağı üretimi anlaşması imzalayan Türk sermaye devletine destek vermeleri hiç de şaşırtıcı değil. Militarist kurumunu sürekli tahkim eden Ankara’daki işbirlikçi takımının bu tekellerin kasalarına yeni onmilyar dolarlar akıtma hazırlığı içinde olduğu da bir sır değil.

Siyonist canilerin hamisi Yahudi lobisinin derdi de silah tekelleriyle çakışmaktadır. Büyük Ortadoğu-büyük İsrail projesinin hararetli destekçisi olan Yahudi lobisi, bedeli ne olursa olsun, “büyük İsrail düşü”nün gerçekleşmesini istiyor. Aşırı saldırganlığıyla bilinen bu lobinin Ankara’daki işbirlikçi takımıyla “iyi ilişkiler” içinde olduğu herkesin malumudur.

Silah tekelleri gibi Yahudi lobisinin de Ermeni soykırımı tasarısını umursadığı söylenemez. Bu güçler, Türk devletinin önemsediği bu sorunu istismar ediyor. Bunu saklama gereği de duymuyorlar. Örneğin Washington’da etkin üç ayrı Yahudi derneğinin yetkilileri, Milliyet gazetesine yaptıkları değerlendirmelerde, tasarıya muhalefetlerini, soykırım tezine ilişkin bir tavırla değil, bu tasarının kabulü halinde, “başta İncirlik Üssü’nün kullanımı olmak üzere, Türkiye ile ABD arasındaki işbirliğinin aksayacak olması” ile gerekçelendirdiler. Yahudi dernek yetkililerinin, tasarı kabul edilirse, İran’a olası saldırıda Türkiye’nin ABD’ye İncirlik Üssü’nü kullandırmayacağının hesabını yaptığı belirtildi. Yani İran’ı siyonist rejim için tehlike gören Yahudi lobisi için asıl mesele, bir kez daha Türk sermaye devletinin siyonist rejime verdiği desteğin aksamadan devam etmesini garantilemektir.

Halkları köleleştirme seferini komuta eden savaş çetesine gelirsek, Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Amerikan Kongresi’ne getirilen sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı konusunda önümüzdeki günlerde önemli bir çalışmasının olacağını ve ABD Başkanı George Bush’un mektuplar yazacağını “müjdeledi.” Güvenlikle ilgili tüm birimlerin de bu yönde bir gayretinin olduğunu öne süren Gül, “Bu konuda önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanı’nın (Rice) önemli bir çalışması olacak, yanına alacağı kişilerle Kongre’yi ziyaret edecek, Başkanın (Bush) mektupları olacak” dedi.

Türk Dışişleri Bakanı, PKK konusunda Cheney ve Hadley’den edindiği izlenime ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Kendilerini çok ciddi bir tavır içinde gördüm. Gayet açıkça görüştük her şeyi. Bu konuda çifte standardı kimse izah edemez. Amerikalılar bunun çok farkındalar. Dost bir ülkede terörün yuvalanmasını izah etmek mümkün değil. Bunu kendileriyle de konuştuğunuzda mahcubiyetleri ortada. Önümüzdeki süre içinde beklentilerimizi karşılayan daha verimli gelişmeler olacak.”

Diyet, İran halklarına karşı ABD ile suç ortaklığı mı?

ABD’de emperyalist savaşı yaymak isteyen tarafların desteğini aldığını “müjde”leyen Abdullah Gül, bunu övünülecek bir başarı saymaktadır. Muhtemeldir ki, bu “desteği”, yakında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Washington’daki efendiler nezdinde avantajlı duruma gelmenin önemli bir adımı olarak da değerlendirmektedir.

“Müjde”yi veren Abdullah Gül’ün kullandığı bazı ifadeler, kamuoyuna açıklanmayan pazarlığın içeriği hakkında fikir vermektedir. Konuyla ilgili bir makale kaleme alan Washington Post gazetesinin tanınmış köşe yazarı Jim Hoagland, Gül’ün kendisine “Başkan Bush’un yeni stratejisini destekliyoruz ve ona bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dediğini aktardı.

Türk Dışişleri Bakanı’nın Washington ziyaretini “başarılı” kılan şeyin bu ifadelerle dışa vurulduğunu söylemek abartı olmaz. Bilindiği gibi “Başkan Bush’un yeni stratejisi” halkları hedef alan emperyalist-siyonist saldırganlığın yayılmasını ve halkların birbirine kırdırılmasını da gerekli kılıyor. Türk burjuvazisinin temsilcisi sıfatıyla Washington’a giden Abdullah Gül, işte bu barbarlığa “bir şans verilmesi” gerektiğini söylüyor.

Mesaj açık, Türk sermaye devleti vaadedilen destek karşılığında komşu halkları hedef alan saldırılara daha ileriden ortak olmaya hazırdır. İlerici-devrimci güçler, işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halklar ise bu kanlı işbirliğini reddetmekle kalmamalı, bu ağır suçun vebalini sırtında taşımamak için bu kanlı denklemi bozma hedefiyle mücadeleyi yükseltmelidir.