19 Ocak 2007 Sayı: 2007/02(02)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların devrimci dayanışması ve birleşik mücadelesi!
  Hiçbir strateji ABD’yi bataktan
kurtaramayacak!..
  ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan
  Uyuşturucu kullanımı ilköğretim okullarına kadar indi...
DİSK yönetimi ve “10 Aralık Hareketi”...
Tecrite karşı eylemlerden...
Gençlik hareketi
 Erdoğan’dan İstanbul için “çözüm” önerileri…
  TÜMTİS’ten kamuoyuna açıklama...
  Yeni bir mücadele yılına girerken gençlik hareketi...
  Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ile asgari ücret üzerine konuştuk...
  Haydutbaşı Bush “yeni savaş stratejisi”ni açıkladı…
  Rice’ın Ortadoğu gezisi…
  Blair: “Savaşlara devam etmeliyiz!”
  ABD’nin İran’a yönelik nükleer yaptırımı
Abu Şehmuz Demir
  Kapitalizmin yangınları
tesadüf değil!
  Sendikacı dediğin lafını esirgemez, eğer...
Yüksel Akkaya
  Katledilişlerinin 88. yıldönümünde anıldılar...
  2007’ye girerken/2
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-1
  ABD hegemonyası ve sol
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sendikacı dediğin lafını esirgemez, eğer...

Yüksel Akkaya

İşçinin, emekçinin hakkını, hukukunu savunmak için sendikacılığa soyunmuş olanların bir genel özelliği vardır: Karşısındaki kim olursa olsun, lafını esirgememek… 60 yıl önce bu ülkede sendikalar kurulduğunda, tüm olumsuz koşullara rağmen, karşısında bakan görünce lafını esirgemeyen sendikacılar vardı. “46 Sendikacılığı” denen bu tarz hızla Türk-İş’in kuruluşundan sonra bozuldu; sendikacılık bir hükümet sendikacılığına dönüştürüldü. İktidarda hangi hükümet varsa, Türk-İş de o hükümetin sendikası oldu. Tıpkı, bugün AKP’nin sendikası olması gibi!..

Özellikle Türk-İş’e bağlı sendikaların işçilerinin hızla yoksullaştığı, reel ücretlerinin düştüğü, kamu kesiminde çalışan üyelerinin sayısının azaldığı, işçilerin özelleştirme saldırısı ve yağması altında ezildiği bir dönemde bütün bunları Türk-İş’e reva gören bir hükümete ve o hükümetin bakanlar kurulu başkanı zat-ı muhtereme toz kondurmamak, seçimlerin yaklaştığı bir dönemde çok anlamlıdır.

Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, 2006 yılını değerlendirirken, hükümetin gazabını üzerine çekmek korkusundan çok, onunla iyi geçinmeyi amaçlayan ve bir diplomata taş çıkartan şu değerlendirmeyi yapar: “ 2006 yılının çalışanlar açısından iyi geçen bir yıl olduğunu söylemek zordur”. Grevlerin dibe vurduğu, greve gitmekten korkulduğu, taşeronlaştırmanın, buna bağlı olarak da sendikasızlaştırmanın hızla arttığı, reel ücretlerin düştüğü, işçilerin yoksullaşmanın yanı sıra, ağır çalışma koşulları altında arsızca sömürüldüğü, özelleştirmeler nedeni ile işsizliğin arttığı bir yılı kabus olarak görmeyen bir sendika lideri için söylenecek tek söz vardır. Ve, bu söz söylenmese de olur. 2006 yılının aynasında 2007’nin nasıl olacağı da belli iken, diplomatlara taş çıkartan bir açıklama daha yapar S. Kılıç: “2007 yılı daha zor bir yıl olacaktır”.

Peki, daha zor olacaksa, siz ne yapacaksınız? İyi bir sıradan milletvekili adaylığı mı bekleyeceksiniz? Zaten, bunu çoktan hak ettiniz. Böylece, emekten yana bir partide yerinizi alarak, Türk-İş başkanlığında olduğu gibi, aslanlar gibi mücadele edersiniz, emek tarihine de bir köşe taşı olarak geçersiniz!... İşçi sınıfı sizi yad ederken, dileriz kulaklarınız çınlamaz, bu mücadelelerinizden dolayı.

İşçilerin hakkını savunmada “başarılı” bir sınav vermiş olan S. Kılıç’ın siyasete de bir çeki düzen vermesi gerekirdi. Öyle de yapmış: Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyasal gerilime neden olmasına kesinlikle karşı olduklarını vurgulamış; sosyal diyalog süreçlerinin ne denli iyi bir şey olduğunu öğrenmiş olmalı ki Türkiye’de katılımcı demokrasinin yerleşmesi, gelişmesi ve konsensüsün sağlanması açısından Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini önemli görmüş; seçim sürecinde, siyasi iradenin, sivil toplumun sesine kulak vermesini istemiş. Böylece, tüm toplumu kucaklayan, toplumun her kesiminden takdir görecek niteliklerde, cumhuriyetin temel niteliklerine uygun, emekten yana bir Cumhurbaşkanı’nın seçilerek, Türkiye’de gerilimin azaltılacağını, toplumsal uzlaşmanın sağlanacağını ileri sürmüş!..

Ne demeli, dediklerini yaptıkları işverenlerin işçilere emekçilere yaşattıkları ortada iken, dediklerini benimseyen hükümetin emekçilere yaşattıkları ortada iken, hele DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, sosyal diyalog değerlendirmesi ile bu tür işlerin ne menem şeyler olduğunu itiraf etmişken, S. Kılıç’ın bu açıklamalarını neye yormak gerekir?

Sendikacı dediğin lafını esirgemez. Eğer gizli bir pazarlık yapmıyorsa! S. Kılıç’ın açıklaması AKP ile yaptığı gizli bir pazarlığı açığa vuruyor. 2007 yılında Türk-İş daha uysal bir hat izleyecek, Türk-İş’ten birkaç yöneticiye seçilebilecek yerlerden milletvekili adaylığı verilecek. Bir de bu süreçte, cumhurbaşkanlığı seçiminde gerilimi yumuşatma işlevi görecek. Emekten yana olan bir Türk-İş başkanına da kendisine benzer bir Cumhurbaşkanı yakışır, tıpkı emekten yana başbakanı gibi. Hadi hayırlı olsun.