19 Ocak 2007 Sayı: 2007/02(02)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların devrimci dayanışması ve birleşik mücadelesi!
  Hiçbir strateji ABD’yi bataktan
kurtaramayacak!..
  ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan
  Uyuşturucu kullanımı ilköğretim okullarına kadar indi...
DİSK yönetimi ve “10 Aralık Hareketi”...
Tecrite karşı eylemlerden...
Gençlik hareketi
 Erdoğan’dan İstanbul için “çözüm” önerileri…
  TÜMTİS’ten kamuoyuna açıklama...
  Yeni bir mücadele yılına girerken gençlik hareketi...
  Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ile asgari ücret üzerine konuştuk...
  Haydutbaşı Bush “yeni savaş stratejisi”ni açıkladı…
  Rice’ın Ortadoğu gezisi…
  Blair: “Savaşlara devam etmeliyiz!”
  ABD’nin İran’a yönelik nükleer yaptırımı
Abu Şehmuz Demir
  Kapitalizmin yangınları
tesadüf değil!
  Sendikacı dediğin
lafını esirgemez, eğer...
Yüksel Akkaya
  Katledilişlerinin 88. yıldönümünde anıldılar...
  2007’ye girerken/2
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-1
  ABD hegemonyası ve sol
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Uyuşturucu kullanımı ilköğretim okullarına kadar indi...

Kapitalist yozlaşmanın ve piyasanın zehirli meyvesi: Uyuşturucu

Eğitim-Sen’in hazırlayıp kamuoyuna sunduğu uyuşturucu raporuna eğitim bakanı tepki göstermiş. Sendikanın ortaya koyduğu sonuçlara inanmadığını belirten bakan, “Bu insanlar bu tespitleri nasıl yapmışlar, polisin yapamadığı istihbaratın yapamadığı tespiti bunlar nasıl yapmışlar” diyor.

“Medyanın nerdeyse her haber bültenine giren okullarda uyuşturucu haberleri ortadayken, polis-istihbarat nasıl haberdar olmuyor” demiyor hiçbir “gazeteci”. Bakan Çelik’e soruyu soranlar, sorunun üzerine gitmek değil bakanın görüşlerini yansıtmak derdindeler.

Bakan bey bu arada devletin asıl derdini de kaçırıyor ağzından: “Bu meseleler böyle ulu orta konuşulacak, böyle ulu orta raporlarla kamuoyuna anlatılacak şeyler değil.”

Yani, uyuşturucu ilköğretim okullarına kadar girmiş olabilirmiş. Fakat milleti telaşa verecek, galeyana getirecek açıklamalardan kaçınılmalıymış. Çocuğunu kaybetme korkusu her ana-babayı telaşlandıracaktır doğal olarak. Fakat acaba neden galeyana gelecekler? Kime ve neye öfke duymalarından korkuluyor insanların?

Uyuşturucu ticareti, çeşitli defalar itiraf edildiği gibi, çoktandır derin devletin tekelindedir. Bu devletçe itiraf edilmemiş olsaydı bile, bu halk her türlü kirli işin altından devletin çıkacağını bilmektedir. Özellikle de polisin her türlü pis işte parmağı olduğu kanısı artık yerleşmiş durumdadır. Dolayısıyla, uyuşturucu okullara kadar girebiliyorsa, bu, polisin, istihbaratın bilgisi dışında olmuyor. Nerde ne olup bittiğini gayet iyi biliyorlar. Bilmiyoruz diyorlarsa, televizyona çıkıp açıklama yapan okul idarecilerine gidip sorsunlar. Okul önlerindeki satıcıları elleriyle koymuş gibi toplasınlar. Ama yapmıyorlar, yapamazlar, çünkü bu ticaretin rantı çok büyük. Ve bu aynı zamanda gençliği denetim altında tutmanın en önemli mekanizmalarından biri...

O zaman ne olacak? Bakan beye sorarsanız durum kamuoyuna açıklanmayacak, insanlar galeyana getirilmeyecek!..

Bu aşağılık fikrin Eğitim Bakanı Çelik’e özgü olmadığı biliniyor. Bakan beyin yaptığı, kendisinin de tam olarak katıldığı, resmi görüşü açıklamaktır. Ve bu ülkenin işçileri, emekçileri bu görüşü çoktandır ve çok iyi kavramış durumdadır. Marmara ve Düzce depremlerinde çıktı bu görüş karşımıza. Bilim adamları sıkıştırıldı, uzmanlar azarlandı, tehdit edildi. Deprem konusundaki bilgilerin uluorta kamuoyu önünde açıklanmaması, tartışılmaması emredildi. Eğitim Bakanı’nın bugün uyuşturucu konusunda sarf ettiği sözler, nerdeyse kelimesi kelimesine, o günlerde ilgili devlet yetkilileri tarafından deprem için sarf edildi.

Gerçeklerin halka açıklanmasından, uluorta tartışılmasından niye bu kadar korkuyorlar peki?

Neden hep yalanların arkasına saklanma ihtiyacı duyuyorlar?

Çok açık ki, onlarınki suçüstü yakalanma korkusudur. Depremlerde ölen yüzbinlerce insanın ve daha ölmeyi bekleyen yüzbinlercesinin katilidir sermayenin kanlı devleti. Uyuşturucu ağına düşen gençlerin, bugün artık çocukların vebali de devletin boynundadır. Ve korkmakta son derece haklıdırlar. Ancak ne kadar korkarlarsa korksunlar, eninde sonunda hak ettikleri suçüstü yapılacak, tüm suçlarının hesabı sorulacaktır. Yalanla, dolanla, tehditle, inkarla bu sonu belki biraz geciktirebilirler. Fakat kurtulmalarının hiçbir imkanı bulunmuyor.


Nükleer enerjide hızlanan adımlar

Son günlerde özellikle küresel ısınmanın sonuçları üzerinden tartışmalar yaşanıyor. Bilim adamları dünyamızın kalan ömrüne dair ürkütücü açıklamalarda bulunuyorlar. Dünyanın ve insanlığın yıkımını hazırlayan çevre felaketinin temelinde kapitalizmin kâr hırsı yatıyor.

Kapitalizmin çevrede yarattığı tahribatlar küresel ısınma ile sınırlı değil. En az küresel ısınma kadar hayati bir tehlike olan nükleer tehdit de günbegün büyüyor. Nükleer tehdidin en hızlı, denetimsiz ve her an patlamaya hazır olarak ilerlediği alan nükleer silahlanma. Nükleer teknolojinin bir çevre tehdidi olarak insanlığın gündemine girdiği ikinci alan ise nükleer santraller. Dünyada şu an 439 nükleer santral bulunuyor. Bunların kimileri, Türkiye-Ermenistan sınırındaki Metzamor gibi, potansiyel atom bombası olarak bir felakete yol açmanın eşiğinde faaliyet yürütüyor. Bu teknolojinin kullanılmaya başladığı 1950’lerden bu yana yaşanan sayısız irili ufaklı kaza ise tehlikenin boyutlarını yeterli açıklıkta ortaya koymuş bulunuyor.

Türkiye’de sermaye iktidarı yıllardır nükleer enerji santrali kurulması tartışmaları yürütüyor. Gelinen yerde bu süreci hızlandırıp hayata geçirme telaşı içerisindeler. Hükümette olduğu süre boyunca sermayenin politikalarının kusursuz uygulayıcısı olan AKP, geçtiğimiz hafta, son iki yıldır hükümetin gündeminde olan bu konu çerçevesinde atılan somut adımları kamuoyuna duyurdu. Bu amaçla “Nükleer Sektör Toplantısı” gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in başkanlık ettiği toplantıya, nükleer santrallerle ilgilenen 18 firma ve Elektrik Üreticileri Derneği temsilcileri katıldı.

Toplantının açılışında konuşan Güler, 2006 yılında nükleer teknoloji programının açıklandığını ve nükleer enerji konusunda kanun tasarısı hazırlanarak görüşülmesi için meclise gönderildiğini hatırlattı. Sözkonusu tasarının 1,5 ay içerisinde yasalaşmasını hedeflediklerini belirten Güler’e özel şirketler de konu ile ilgili çalışmalarını tamamladıklarını belirttiler. Bu toplantıda nükleer santralin yeri, kapasitesi gibi ayrıntıların netleştirileceği ifade edildi.

Toplantıya Akkök şirketler grubu, Aksa Enerji, Alarko Holding A.Ş, Atlas Grup Şirketleri A.Ş, Çalık Enerji, Doğuş İnşaat ve Ticaret A.Ş, Enka İnşaat ve Sanayi A.Ş, Entek Elektrik Üretim A.Ş, Gama Holding A.Ş, Güriş Holding A.Ş, Habaş, Koç Holding, Nurol Holding, Park Holding, Sabancı Holding, Tekfen Holding, Tokar Yapı, Zorlu Holding ve Elektrik Üreticileri Derneği temsilcileri katıldı.

Kapitalizm insanlığın sonunu hazırlayan adımlarını hızlandırıyor. Sermaye sınıfı, yaratacağı çevre yıkımı ve tehlikelere karşın, bu adımlardan elde edeceği karları düşünerek sabırsızlanıyor, hazırlıklarını tamamlıyor. Bu adımlara dur diyemezsek eğer, yeni Çernobiller bizleri bekliyor!