19 Ocak 2007 Sayı: 2007/02(02)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların devrimci dayanışması ve birleşik mücadelesi!
  Hiçbir strateji ABD’yi bataktan
kurtaramayacak!..
  ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan
  Uyuşturucu kullanımı ilköğretim okullarına kadar indi...
DİSK yönetimi ve “10 Aralık Hareketi”...
Tecrite karşı eylemlerden...
Gençlik hareketi
 Erdoğan’dan İstanbul için “çözüm” önerileri…
  TÜMTİS’ten kamuoyuna açıklama...
  Yeni bir mücadele yılına girerken gençlik hareketi...
  Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ile asgari ücret üzerine konuştuk...
  Haydutbaşı Bush “yeni savaş stratejisi”ni açıkladı…
  Rice’ın Ortadoğu gezisi…
  Blair: “Savaşlara devam etmeliyiz!”
  ABD’nin İran’a yönelik nükleer yaptırımı
Abu Şehmuz Demir
  Kapitalizmin yangınları
tesadüf değil!
  Sendikacı dediğin
lafını esirgemez, eğer...
Yüksel Akkaya
  Katledilişlerinin 88. yıldönümünde anıldılar...
  2007’ye girerken/2
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-1
  ABD hegemonyası ve sol
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sağlıkta yıkım

Hafta sonu eczacılar “Büyük Eczacı Mitingi” için İstanbul’da biraraya geldi. Mitingin amacı eczacıların yaşadığı sorunlar, yeni ilaç ve tıbbi cihazlar yasa tasarısının yanısıra sağlıkta yıkım programıydı.

İlaç tekellerin denetimine terkediliyor

Sağlıkta Dönüşüm projesi çerçevesinde ilaç sektörünün uluslararası tekellerin denetimine terkedilmesi çalışmaları iki ayak üzerinden yürütülmektedir: Bunlardan ilki ilaç piyasasının uluslararası tekeller tarafından denetim altına alınması, üst kurul oluşturulması iken, diğeri ilaç piyasasının esnekleştirilmesi, ilaç satımının “eczane” kavramından uzaklaştırılıp herhangi bir ürün olarak sunulmasıdır.

Sağlık Bakanlığı’nın en kısa zamanda örgütleneceğini söylediği Ulusal İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve son olarak gündeme getirilen “ilaç ve tıbbi cihazlar yasa tasarıları” bu amaca-tekellerin hakimiyetinin sağlamlaştırılmasına- hizmet etmektedirler:

“Ulusal İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, piyasa gözetimi ve denetimi yaparak yeterli kalite konusunda uygulanacak standartları belirleyecek ve bunların uygulanmasını sağlayarak tüketici ile sektör arasında önemli bir köprü vazifesi üstlenecek. Kurum, ilaçlar ve cihazlar için standart belirleyecek.”

Özetle, diğer üst kurullarda olduğu gibi, Ulusal İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da sektörün piyasa koşullarına, tekellerin standartlarına tam uyumunu sağlayacak.

Saldırının diğer ayağını oluşturan ilaç ve tıbbi cihaz yasasıyla ise, ilaç tanımı değiştirilerek ilacın farklı tanımlarla eczane dışına çıkarılmasının ve ilacın reklamının yapılabilmesinin önü açılacaktır. Böylelikle ilaç büyük marketlerin renkli vitrinlerini süsleyebilecektir.

Sağlıkta ne yaşanıyor?

İMF tarafından öngörülen “kamusal hizmetlere” ayrılan kaynağın kısılması politikası ilk elden sağlık ve eğitim hizmetlerine ayrılan kaynağın yeniden düzenlenmesini öngörmekteydi.

Sağlık hizmetleri hem geniş bir kesimi ilgilendirmeleri, yaşamı sürdürmenin olmazsa olmazı olmaları nedeniyle sermaye açısından kârlı bir alanı ifade etmektedir. Hem de uzun yılları bulan mücadele sonucunda elde edilmeleri nedeniyle “maliyetler” içinde temel bir kalemi oluşturmaktadır. Sağlıkta dönüşüm “reformu” bu noktada gündeme gelmiştir. Sağlıkta dönüşüm hem sermayeye yeni bir alan açmakta, hem de sağlığa ayrılan kaynağın yeniden sermayeye aktarımının yolunu düzlemektedir.

Direktifler çerçevesinde uygulanan sağlıkta yıkım programı ise, olumsuzluklarının apaçık görülmesine rağmen, adım adım uygulamaya konulmaktadır. SSK hastanelerinin devredilmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için paket fiyat uygulaması, 150’ye yakın ilacın ödeme listesinden çıkarılması, ilaca sınırlandırma getirilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin tasfiye edilerek aile hekimliğinin uygulanmaya konulması, bütçeden personele maaş ödemesi yapılması yerine döner sermaye uygulamasına ağırlık verilmesi, sağlık emekçileriyle hastalar arasındaki ilişkinin, satan-alan düzeyine indirilmesi, personel açığının kapatılmaması, sağlık birimlerinin taşeronlaştırılması, ilaçta tasarrufa gidilmesi, Bağ-Kur-SSK ilaç tutarlarının eczanelere ödenmemesi, (eczacı ile hastanın karşı karşıya getirilmesi) ve son olarak ilaç ve tıbbi cihazlar yasa tasarısı...

Sorunlar bu denli ağırken ne yapmalı?

Sağlık hakkı için mücadeleye

Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, ilacın piyasaya terkedilmesi sadece sağlık emekçilerinin, bu alanda çalışan eczacıların, doktorların değil, en az onlar kadar bu hizmetlerden yararlanan tüm işçi ve emekçilerin sorunudur. Bu nedenle ulaşılabilir, kaliteli ücretsiz sağlık hizmeti talebi için mücadele sadece sağlık emekçilerinin, sağlık çalışanlarının sorumluluğu olamaz. Sağlık emekçileri, tepkilerini cılız da olsa ifade etmekte eylemli süreçlerin öncülüğünü yapmaktadır. Ancak sağlıkta yıkımın böylesine cılız bir karşı koyuşla durdurulamayacağını ya da gelinen süreci tersine döndüremeyeceğini bilmek gerekiyor. Sağlık hakkı için mücadele aslolarak işçi sınıfı tarafından sahiplenilmeli ve mücadele konusu edilmedir.


Büyük Eczacı Mitingi...

Başka bir dünya ve sağlık düzeni mümkün!

Eczacı Odaları, 14 Ocak günü Kadıköy İskele Meydanı’nda “Büyük Eczacı Mitingi” gerçekleştirdi. Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nin önünde saat 11:00’de toplanmaya başlayan kitle 11:30’da yürüyüşe geçti. En önde “Ezcacılık mesleği sahipsiz değildir!” pankartı ile “İMF sağlığımızdan elini çek!”, “Sağlık haktır satılamaz!”, “Hastanelerin özelleştirilmesine son!”, “Dağıtım tekellerinin sömürüsüne son!”, “İlaç alım protokolleri kölelik anlaşmasıdır!”, “Vatandaşa vitamini çok gören iktidara oy yok!”, “Sağlıkta sömürü düzenine hayır!”, “Başka bir dünya, başka bir sağlık düzeni mümkün!”, “Her ay değişen kurallar istemiyoruz!” yazılı dövizler taşındı. Eylemde sırasıyla; İstanbul, İzmir, Trabzon, Aydın, Ankara, Uşak, Antalya, Afyon, Eskişehir, Turhal, Erzurum, Balıkesir, Isparta, Kastamonu, Mersin, Adana, Sivas, Bursa, Osmaniye, Kocaeli eczacılar odaları pankart ve dövizleriyle Kadıköy İskele Meydanı’na geldiler.

İlk olarak “Atatürk ve silah arkadaşları için” “İstiklal marşı” eşliğinde bir dakikalık saygı duruşuna geçildi. Daha sonra Sadık Gürbüz sahneye çıkarak türküler söyledi. Ardından İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Zafer Kaplan bir konuşma yaptı.

Kaplan şunları söyledi: “... ‘90’lardan sonra dünyada neoliberalizm denilen düzen oluştu ve küresel sermaye için dünya küçüldü. Bizim ülkede de tekelci ilaç patronları sağlıkta yaşanan sorunlardan kâr ediyorlar, dönüşümden bahsediyorlar. Bu dönüşüm denilen şey tekellere giden kârdır. Eczacıların yarınlarından güvencesi yoktur. Eczacıların önüne çıkan yasalar bile artık tekeller tarafından belirlenir hale gelmiştir. Ve içimizde de onların çıkarlarını savunan akademisyenler, köşe yazarları ve eczacılar da var, onların olmadıkları yerler ise meydanlardır. Bu ülkede herşey pazarlanıyor. Türkiye’de eczaneleri de pazarlamaya çalışıyorlar. Bunu da AB’ye uyum adı altında yutturmaya çalışıyorlar.”

İstanbul Eczacıları Odası Başkanı’ndan sonra diğer kentlerden oda temsilcileri konuşma yaptılar. Çağdaş Eczaneciler Odası Başkanı Rafet Şahin’in yaptığı mücadele çağrısı ile miting sona erdi. Miting boyunca sık sık “İMF sağlıktan elini çek!”, “Hükümet şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Kanımızı kurutan Unakıtan!”, “Sağlıksız toplum istemiyoruz!” sloganları atıldı. Eyleme 6 bine yakın kişi katıldı

Kızıl Bayrak/İstanbul