19 Ocak 2007 Sayı: 2007/02(02)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların devrimci dayanışması ve birleşik mücadelesi!
  Hiçbir strateji ABD’yi bataktan
kurtaramayacak!..
  ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan
  Uyuşturucu kullanımı ilköğretim okullarına kadar indi...
DİSK yönetimi ve “10 Aralık Hareketi”...
Tecrite karşı eylemlerden...
Gençlik hareketi
 Erdoğan’dan İstanbul için “çözüm” önerileri…
  TÜMTİS’ten kamuoyuna açıklama...
  Yeni bir mücadele yılına girerken gençlik hareketi...
  Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ile asgari ücret üzerine konuştuk...
  Haydutbaşı Bush “yeni savaş stratejisi”ni açıkladı…
  Rice’ın Ortadoğu gezisi…
  Blair: “Savaşlara devam etmeliyiz!”
  ABD’nin İran’a yönelik nükleer yaptırımı
Abu Şehmuz Demir
  Kapitalizmin yangınları
tesadüf değil!
  Sendikacı dediğin
lafını esirgemez, eğer...
Yüksel Akkaya
  Katledilişlerinin 88. yıldönümünde anıldılar...
  2007’ye girerken/2
  Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-1
  ABD hegemonyası ve sol
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Erdoğan’dan İstanbul için “çözüm” önerileri…

İşçi-emekçi düşmanlığının itirafı!

Tayyip Erdoğan’ın İstanbul için yıllar sonra yinelediği çözüm önerileri, bir zamanların o ünlü sözünü hatırlatıyor. Şu yaşayanlar olmasa İstanbul’u ne güzel yönetirdik diyecek ama diyemiyor. Fakat söyledikleri başka bir anlama gelmiyor.

İstanbul için düşünülen “çözüm” önerileri, belediyeleri de yönetemediklerinin itirafı oluyor. Çözümlerinin çözümsüzlük ikrarı olduğunu kitlelere göstermek ise bize düşüyor.

Önce trafik için düşünülen yasağı ele alalım. Siz hem karayolu taşımacılığını öne alacaksınız, hem toplu taşımadan geri duracaksınız, binek arabası üretiminizin ne kadar arttığıyla övünecek, satışları daha da artırmak için her yolu deneyeceksiniz... Üstelik bu, dönemsel değil onlarca yıla yayılan (hemen hemen ‘onuncu yıl marşı’ndan bu yana) bir devlet politikası ve uygulaması olacak. Sonra da kalkıp, trafik sorununu çözmek adına kendi temel politikalarınızın temelini dinamitleyeceksiniz!.. Kapitalist düzenin ve devletin temel politikalarına rağmen uygulamada bulunmanın hükümetlerin harcı olmadığı bilindiğine göre, Erdoğan havaya konuşuyor.

Trafik sorununun gerçek ve kalıcı çözümü konusunda ise, artık çocuklar bile yeterli bir fikir edinmiş bulunuyor. Büyük kentler için tek çözüm toplu, özellikle de raylı taşımanın temel alınmasıdır. Fakat bir belediye hizmeti olarak ve fahiş kârlar gözetilmeden yapılmalıdır bu. Hizmetin giderlerini karşılayacak, kalitesini sistemli bir biçimde artıracak bir gelir, normal fiyatlarla elde edilecektir. Kaliteli ve ucuz taşımanın olduğu bir kentte, insanların büyük çoğunluğu zaten onu kullanmayı tercih edecek, yasaklar üzerinden fikir yürütmeye de ihtiyaç kalmayacaktır.

Oysa bilindiği gibi, sistem ve devlet, kâr getirecek her alanda olduğu gibi, taşımacılık konusunda da, toplumsal görevlerinden yan çizmek, bu alanı da özel sektörün kâr hırsına terketmek konusunda son derece kararlı bir tutum içindedir. Otobüs işletmeleri özel otobüs şirketlerine havale edilmiş, hurdadan devşirme taşıtlar trafiğe salınmış, taşımacılık hizmet olmaktan çıkarılmıştır. Raylı ulaşım yakın zamanlara kadar hemen hiç düşünülmemiş, bir tek banliyö hattı on yıllarca tepe tepe kullanılmıştır. Yakın zamanlarda başlanan tramvay ve metro çalışmaları ise kaplumbağa hızıyla yürütülmekte, övüne övüne göklere çıkardıkları metro hattı ise iki adımlık yolda çalıştırılmaktadır.

Tayyip’in ardından mikrofonu kapan İstanbul Belediye Başkanı Topbaş da, ondan aşağı kalmayan bir başka ‘çözüm’den söz etmektedir: İstanbul trafiğinin yarısını yüklenmiş durumdaki minibüsleri kaldırıp, yerine otobüs koymak. Tabii ki otobüsleri de belediye koymayacak, özel şirketler nemalanacak! Binlerce minibüsçünün ne olacağına ilişkin bir önerisi ise yok doğal olarak. Fakat bu, en azından Tayyip Erdoğan’ın önerileri yanında az da olsa uygulanabilirlik ihtimali taşıyor. Rant yarışında otobüs şirketlerinin minibüsçü esnafını alt edebilmesi, biraz da yetki sahibi belediyenin alacağı kararla mümkün olacak. Fakat sonucu belirlemede minibüsçülerin göstereceği direncin de önemli bir rolü olacağını unutmamak gerekiyor. İstanbul’un işçi ve emekçileri açısından en uygun ve en istenilir ulaşım kuşkusuz toplu taşımadır. Minibüs de her ne kadar toplu taşımaya sokulmaya çalışılsa da aslında öyle değil. Çünkü toplu taşımanın esprisi birden fazla kişinin taşınmasında değil, bunun bir hizmet olarak sunulmasındadır. Minibüs taşımacılığı ise kapitalist bir işletmeciliktir, esasını kar oluşturmaktadır. Belediyelere ait toplu taşıma işi de çoktandır kar amacına yönelik yeniden yapılandırılmakla birlikte, işçi ve emekçiler, bunun yeniden bir hizmet olarak ve kalite ve kapasitesi artırılarak çalıştırılmasını istemeli ve elde etmeye yönelik mücadeleye girişmelidir.

İstanbul sorunları elbette trafikten ibaret değil. İstanbul adeta bir sorunlar yumağından ibaret hale getirildi. Bunu bu hale getirenler, bugün kentin büyük çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçi nüfusun kalabalığını suçlarını gizlemenin örtüsü haline getirmeye çalışıyorlar. Başbakanın ikinci önerisi olan vize uygulaması, tam da bunu anlatıyor. İstanbul’u yıllar boyu yerelden, son dört yıldır da Ankara’dan yöneten ve sorunların büyümesine katkılarıyla son on yıla damgasını vuran biri olarak çıkıp kent halkından özür dilemesi gerekirken, ev sahibine baskın çıkan hırsız misali önerilerle çıkıyor ortaya. Bu, yüzsüzlüğün yanı sıra, en azgınından bir işçi-emekçi düşmanlığının göstergesidir.

Her şeyin, bu arada kendi eksiklik ve suçlarının faturasını da işçi sınıfı ve emekçi kitlelere çıkarmayı alışkanlık haline getirenlere, artık bu faturayı ödemek istemediğimiz, ödemeyeceğimiz gösterilmelidir. Öneriler ne kadar saçma, bu yüzden de uygulanabilirlikten uzak görünürse görünsün, bilmeliyiz ki, ses çıkarmazsak eğer, mutlaka bir uygulama alanı bulacaklardır. Buna izin verilmemelidir.


Kamu emekçileri “sendikal mücadelenin sorunları”nı tartıştı!

13 Ocak günü TTB toplantı salonunda “Kamu emekçileri sendikal mücadelenin sorunlarını tartışıyor!” başlıklı bir forum düzenlendi. 4 saat süren foruma yaklaşık 50 kamu emekçisi katıldı.

“Kamusal alanın tasfiyesi durdurulabilir mi?”, “Saldırılar ve hak gaspları karşısında KESK ne yapmalı?”, “Kamu emekçilerinin mücadele stratejisi nasıl olmalı?”, “Güvencesizliğe karşı mücadele nasıl olmalı?” başlıkları altında gerçekleşen forumu Sosyalist Kamu Emekçileri, TÖP’lü memur, Sınıf İçin Sendika Platformu, Devrimci Öğretmen, Emekçi Memurlar’ın bulunduğu grup düzenledi.

Eğitim-Sen’in program kurultayının anti demokratik örgütleniş tarzını eleştiren kamu emekçileri biraraya gelerek, MYK’ya gönderilmek üzere kurultayın demokratik olmasını talep eden bir imza kampanyası örgütlediler. Kamu emekçilerinin mücadelesinin sorunlarının tartışıldığı forum da kurultay programı çerçevesinde gerçekleştirildi.

Forumla hedeflenen, sunumlardan yola çıkarak bir tartışma platformunun oluşturulmasıydı. Forum, kamu emekçilerinin sürece ilişkin ortak düşüncelerini ifade eden açılış konuşması ile başladı. Ardından sunumlar gerçekleştirildi. Sosyalist Kamu Emekçileri, TÖP’lü memurlar, Sınıf İçin Sendika Platformu, Emekçi Memur, Devrimci Öğretmen ve TKP’li memurlar sunum yaptı.

Sosyalist Kamu Emekçileri forumda “Kamu emekçileri hareketinin yaşadığı güncel sorunlar, ihtiyaçlar ve görevler” başlıklı bir sunum yaptı. Öncü kamu emekçilerinin devrimci bir mücadele programı etrafında birleşmesinin, harekete müdahale etmesinin önemi vurgulandı.

Kızıl Bayrak/İstanbul