29 Aralık 2006 Sayı: 2006/51 (51)
  Kızıl Bayrak'tan
   TÜSİAD’ın uyarıları ve sermaye iktidarının çözüm arayışları
  2006’da ekonomi cephesi…
  Sefalet ücretlerine son!
  Sermaye sınıfı ve hizmetindeki iktidar asgari ücrette gene bildiğini okudu!
Asgari ücret kampanyası...
Meslek liseleri neden burjuvazi için “memleket meselesi”?
“Ne olacak bu cumhurbaşkanlığı seçimi?” - Yüksel Akkaya..
 19 Aralık eylemlerinden...
  Açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir dünya için Devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  İşçilerin ve devrimci
öncü işçilerin birliği sorunu
  Sendikal bürokrasi ve
devrimci sınıf sendikacılığı
  Gençlikten
  Dünyadan...
  Türkmenistan kurtlar sofrasında!
  Küba’nın verdiği ders! - Mumia Abu-Jamal
  Siyaset ve çelişkiler sahası Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  Volkan Yaraşır’la işçi hareketinin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri üzerine konuştuk…
  ÖO direnişinin dışarıdaki onurlu sesi, güzel insan Behiç Aşçı’ya mektup...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Türkmenistan kurtlar sofrasında!

Türkmenistan devlet başkanı Saparmurat Niyazov’un ölümü, kapitalist vampirlerin bu ülkeye üşüşmesine yol açtı. Adı sanı pek bilinmeyen bu eski Sovyet cumhuriyeti, birden dünyanın gündemine yerleşti. “Uluslararası toplum”un Türkmenistan’a verdiği önem, ne ölen “diktatör”e vefa borcundan, ne de bu ülke halkına biçilen değerden kaynaklanıyor. Yoğun ilginin bir tek nedeni var. O da, Türkmenistan’ın zengin petrol ve doğalgaz kaynakları üzerine kurulu olmasıdır.

“Saygın diktatör…”

Saparmurat Niyazov hayattayken “diktatör” diye anılıyordu. Ancak bu niteleme onun el üstünde tutulmasına engel değildi. ABD emperyalizmi ile suç ortaklarının “diktatörler devirip demokrasi ihraç etmek” için ülkeler işgal ettiği bir dönemde Niyazov, “saygın diktatör” gibi nev-i şahsına münhasır bir mevki işgal ediyordu. Batılı emperyalistlerin yanısıra Rusya, Çin gibi büyük güçlerle de petrol-doğalgaz ticaretini geliştiren “saygın diktatör”, bu sayede etrafına bir çeşit “dokunulmazlık zırhı” örebilmişti.

“Uluslararası toplum”, pazarın enerji ihtiyacı sözkonusu olunca, vazgeçilmez değerlerini rafa kaldırmakta tereddüt etmez. Onlara göre “baskıcı diktatör Niyazov yönetimi, tüm olumsuzluklarına rağmen güvenilir bir doğal gaz ve petrol üreticisi olarak pazarın ihtiyaçlarını karşılamada üzerine düşeni hep yapmıştır”. O halde bu yönetim “uygar batı”, yani kapitalist-emperyalist düzen açısından işlevseldir.

Cenaze töreni mi, vampirler arenası mı?

Niyazov’un cenaze törenine katılmak için başkent Aşkabat’a doluşanlar, aralarında devlet başkanlarının da bulunduğu üst düzey siyasetçi, diplomat, bürokrat, tüccar takımı 40 ülke temsilcisinden oluşuyordu. Bu ilgi merhum diktatöre gösterilen sadakatten kaynaklanmıyordu. Denebilir ki, Niyazov’un cenaze töreni kimsenin umurunda değildi. Kolaylıkla anlaşılacağı gibi belirleyici olan, Türkmenistan petrolünden ve doğalgazından pay kampa yarışıdır. İşte bu yüzden kapitalizmin post-modern vampirleri, merhum diktatöre saygıyı bir yana bırakıp cenaze törenini bile açık paylaşım arenasına çevirmekte sakınca görmediler.

Tabut çevresinde kurulan paylaşım arenası önemliydi. Zira merhum diktatör büyük güçlerin yanısıra İran, Pakistan, Hindistan gibi aktörlerle de anlaşmalar yapmış, trilyonlarca metre küpü bulan doğalgaz kaynaklarını en iyi fiyatla satmıştı. Dolayısıyla rejimin yeni efendileriyle bu ilk günlerde iş bitirmeyi bşaranlar, yağmadan aldıkları payı büyütme şansını da yakalayabileceklerdi.

Yabancı heyetlerin Türkmen yetkililerle kulis yapmaya çalıştığı törende, Rusya-ABD kapışmasının öne çıktığı gözlendi. Rus Başbakanı Mihail Fradkov ile Türkmen gazının baş dağıtımcısı olan Rus devi Gazprom tekelinin başkanı Aleksey Miller, cenazeye katılıp Türkmen yetkililerle yoğun görüşmeler yürütürken, savaş kundakçılarının temsilcisi ABD Dışişleri’nin Asya’dan sorumlu bakan yardımcısı Richard Boucher ise, Washington’ın Türkmen gazıyla ilgili emellerini fütursuzca dile getirdi.

Rusya tarafı kulisi sessiz sedasız yapmayı tercih ederken, kirli emellerini ifşa eden Amerikalı bakan yardımcısı, “Türkmen halkı bir belirsizlik döneminden geçiyor. Böyle bir zamanda ilişkilerde yeni başlangıç umduğumuzu vurguluyoruz. Orta Asya’da işbirliği yapmamız için pek çok fırsat var. Yeni Türkmen yönetimi, halkının hayrı için bu fırsatlardan yararlansın” şeklinde açıklama yaptı. Bu kişi, ABD’nin Türkmenistan-Hazar Denizi-Azerbaycan üzerinden Batı’ya ulaşacak bir doğalgaz hattı istediklerini de söyledi.

Diğer heyetlerin yürüttüğü pazarlık büyük vampirlerin gölgesinde kalmış olmalı ki, basına pek yansımadı. Ancak onların da kendi üsluplarınca bu arenada boğuştuklarına kuşku yoktur.

En kalabalık heyetin başı Recep Tayyip…

Türk burjuvazisinin, “soydaşlarımız” söylemi ardına saklanarak Hazar havzasındaki paylaşımdan pay kapma hayalleri kurduğu, bu amaçla pek çok teşebbüste bulunduğu bilinmektedir. Ancak “soydaşların vefasızlığı”ndan dolayı bir türlü bu emellerine ulaşamamıştır.

Resmi söylemin aksine, “Türki soydaş” merhum diktatör de vefasızın tekiydi! Zira Türkiye’deki “soydaşları” ile doğalgaz ticaretini geliştireceğine, büyük güçlerle işbirliği yapmayı tercih etmiştir. Ancak buna rağmen işbirlikçi Türk burjuvazisi emellerinden vazgeçmediği gibi, ABD-İngiltere-İsrail ittifakı adına taşeronluk yaparak da olsa paylaşımdan kırıntı kapma peşinde koşamaya devam ediyor.

Merhum diktatörün huzuruna 100 kişilik bir heyete başkanlık yaparak çıkan T. Erdoğan, heyetiyle birlikte Aşkabat’taki rejimin yeni efendileriyle çok yönlü görüşmelerde bulunmuş olmalıdır. Başbakanın yanısıra heyette Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Enerji Bakanı Hilmi Güler, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe ile çok sayıda milletvekili de yer aldı. Bu arada Niyazov’un ölümü nedeniyle Türkiye’deki bütün illerde gün batımına kadar bayraklar yarıya indirildi.

Cenaze töreninde “en kalabalık” heyetiyle ilk sırada saf tutan Tayyip, yağmadan pay kapma dalaşına mistik boyut katanların başında yer almayı da başarmıştır.

Türkmenistan’ı kurtlar sofrasına çeviren kapitalist/emperyalist düzenin efendileri, bu ülkedeki iç dayanaklarının gücüne bağlı olarak, doğrudan veya dolaylı müdahalelerine devam edeceklerdir. Türkmenistan’daki yağmacı çıkar çevrelerinin iktidara yerleşmek için sürdüreceği “it dalaşı” yabancı müdahaleye meydan verecek noktaya varırsa, yağma savaşı bambaşka bir boyuta taşınır. Bu ise, Türkmenistan başta olmak üzere, bölge halklarını ciddi tehditlerle karşı karşıya bırakmak anlamına gelecektir.

Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, Hazar havzasındaki halkların da, emperyalistlerle işbirlikçilerini kovmadan eşit ve özgür bir yaşama ulaşmaları mümkün olmayacaktır.


Brötanya’da devrimci dayanışma etkinliği

Brötanya’nın St-Brieuc kentinde 23 Aralık günü devrimci dayanışma etkinliği düzenlendi. Etkinliği Kızıl Bayrak, Atılım, Devrimci Demokrasi, İşçi Köylü, Yaşanacak Dünya ve Yürüyüş gazeteleri düzenledi.

Gece tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından bölgemizde yeni kurulan Grup Çağlar, Brötan halk oyunları ve müzik ekibi, Grup Çağrı, Afrika dans grupu sahne aldı. Etkinlikte komite adına gecenin anlamına ilişkin bir konuşma yapıldı.

Programın ikinci bölümünde Sezen kardeşler, Brötan ve Irlandalı iki genç müzikleriyle geceye renk kattılar. Bölgemizdeki Lorient Alevi Derneği’nin kurmuş olduğu çocuk semah ekibi etkinliğimize destek sundu. 19 Aralık katliamı ile ilgili sinevizyon gösterildi. Yeninur Ada ve ozan Emekçi de ekinlikte yeraldı.

Geceye 350’ye yakın bir katılım gerçekleşti.

Kızıl Bayrak/Börtanya