29 Aralık 2006 Sayı: 2006/51 (51)
  Kızıl Bayrak'tan
   TÜSİAD’ın uyarıları ve sermaye iktidarının çözüm arayışları
  2006’da ekonomi cephesi…
  Sefalet ücretlerine son!
  Sermaye sınıfı ve hizmetindeki iktidar asgari ücrette gene bildiğini okudu!
Asgari ücret kampanyası...
Meslek liseleri neden burjuvazi için “memleket meselesi”?
“Ne olacak bu cumhurbaşkanlığı seçimi?” - Yüksel Akkaya..
 19 Aralık eylemlerinden...
  Açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir dünya için Devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  İşçilerin ve devrimci
öncü işçilerin birliği sorunu
  Sendikal bürokrasi ve
devrimci sınıf sendikacılığı
  Gençlikten
  Dünyadan...
  Türkmenistan kurtlar sofrasında!
  Küba’nın verdiği ders! - Mumia Abu-Jamal
  Siyaset ve çelişkiler sahası Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  Volkan Yaraşır’la işçi hareketinin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri üzerine konuştuk…
  ÖO direnişinin dışarıdaki onurlu sesi, güzel insan Behiç Aşçı’ya mektup...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Meslek liseleri neden burjuvazi için “memleket meselesi”?

Birkaç aydır gerek burjuva gazetelerin ilan sayfalarında, gerekse reklamlarda sürekli olarak “meslek liseleri memleket meselesi” şiarıyla karşı karşıya geliyoruz. Hüseyin Çelik tarafından “Koç grubunun sosyal sorumluluk projelerinden biri” olarak ifade edilen bu proje ile mesleki teknik eğitimin özendirileceği çerçevesinde bir propaganda faaliyeti yürütülerken, bir yandan da KOÇ’un, elbette türlü şartlara bağlanmış bir biçimde 4 yıl boyunca her sene 2 bin öğrenci olmak üzere, 8 bin öğrenciye eğitim bursu vereceği açıklanıyor. (Vereceği burs 10 ay boyunca her ay 50 milyon, eğitim giderlerinin toplamı düşünüldüğünde, her ay 50 milyon ile kim, hangi ihtiyacını karşılayacak!)

Türkiye’deki sermaye gruplarının önde gelenlerinden olan Koç’un Vehbi Koç’tan bu yana çizdiği hayırsever, memleketini düşünen, ulusalcı tablo bu kampanya ile güçlendirilmek isteniyor. Ve “ne varsa ulusal (!) sermayede var” düşüncesi inceden inceye işlenerek, alt sınıflara mensup gençlik kesimlerinin geleceksizlik tablosunda en ufak bir değişikliğe yol açmayacak olan bir proje allanıp pullanarak kamuoyuna sunuluyor. Sanki KOÇ grubu 8 bin öğrencinin eğitim sorununu umursuyormuş gibi, sanki KOÇ sınıfsal eşitsizliğin eğitim alanındaki doğal yansımalarından rahatsızmış gibi, sanki KOÇ sınıf düşmanı değilmiş de yıllardır bu coğrafya süregelen sömürü ve talan koşullarında hiçbir payı yokmuş gibi!.. Sanki burs verilecek emekçi çocuklarının, bugün eğitim giderlerini kendi ekonomik imkanları ile karşılayamamalarının sorumlularından biri de KOÇ değilmiş gibi!

Neden meslek liseleri bir anda memleket meselesi oldu?

Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor. Her sınıfın memleket anlayışı kendi sınıfsal konumuna göre şekillenir, bu yüzden memleket meseleleri de doğal olarak sınıfsal ihtiyaçlarına göre belirlenecektir. Bu yüzden doğru soru şu olacaktır: Bugün burjuvazi meslek liselerinden ne istiyor?

Meslek Liseleri meselesi ile ilgili KOÇ ile hükümetin protokol imzaladığı gün Mustafa Koç’un yaptığı konuşmanın bir bölümü bu konuya açıklık getiriyor:

“Türkiye’nin gelişen dünyadaki en önemli avantajının genç nüfusu olduğu artık herkesçe kabul edilmiş bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Ama bu genç nüfusun iyi yönlendirilmesi, nitelikli işgücüne dönüşebilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu avantaj, kolaylıkla bir dezavantaja dönebilir…”

“Türkiye 10 yıllık perspektif içinde AB’ye tam üye olacaksa, ekonomide güçlü ve yapısal bir dönüşüm gerçekleştirmek zorunda. Bu dönüşümün temelinde de verimlilik ve katma değeri yüksek ürünler üretmek ve ihraç etmek yatıyor. Bu hedefe ulaşabilmenin en önemli ön koşullarından biri, vasıflı işgücü… Özellikle gençlerimizin, temel bir mesleki-teknik eğitim programı çerçevesinde beceri ve yeterliliklerinin artırılması ve bu nitelik artışının istihdama yansıması, teknolojik gelişim, rekabet ve girişimcilikte AB standartlarına erişilmesi açısından bizim için kritik önem taşıyor.”

“Aslında olması gereken mesleki-teknik eğitimin piyasa şartlarına, piyasanın da meslek lisesi mezunlarının iş taleplerine cevap verebilmesidir. Ancak ne yazık ki henüz bu durumdan oldukça uzağız.”

Mustafa Koç’un ifadeleri üzerinden konuyu çözümlersek; durum şundan ibaret: Kapitalizmde gelişen teknoloji kas gücüne dayalı üretimi büyük oranda kaldırırken, üretim sürecinde kullanılan karmaşık makineler daha nitelikli işgücü ihtiyacını gündeme getiriyor. AB süreci ile birlikte başlayan “standartlaşma” da sermayeyi yeni yollar aramaya itiyor. Aranan kan ise meslek liselerinde bulunuyor! Bu okullar, sömürü çarklarının genç işçiler için daha yolun başında dönmeye başladığı alanlar ve şimdi bu çarkların sermayenin ihtiyaçlarına daha güçlü yanıtlar üreterek dönebilmesinin çabası harcanıyor.

Eğitimin ticarileştirilmesi sürecinin bir parçası olarak alınması gereken bu kampanya esasında kendinden önce atılmış bir dizi farklı alandaki adımın bir parçası. ‘80 sonrası hızla uygulama kanalları yaratılan neoliberal politikalar çerçevesinde bir dizi mesleki alanda yaşanan dönüşümün, sosyal bilimler ve kamu alanında yaşanan tasfiyenin, bütün bunların üst başlığı eğitimin piyasaya açılmasından başka bir şey değil. (Biz meseleyi hep “ticarileşme”, “piyasalaşma” diye tanımlıyorduk zaten. Bu kez onlar da bunu ifade etmişler! “amacımız piyasa ihtiyaçlarının karşılanması” demişler!) 1999 yılında beri MEB’in üzerinde çalıştığı MEGEP isimli bir proje var. Bu proje ile meslek eğitiminin dünya standartlarında bir kaliteye kavuşması öngörülüyor. Birkaç seneden beri altyapısı hazırlanan bu sistemin yakında binlerce okulda uygulanmaya başlayacağı söyleniyor. Bu projede öngörülenlerden bazıları şunlar:

* Gelecekte bir meslek sertifikası ya da diploması olmayanların herhangi bir işyerinde çalışamayacak olması

* Ayırt ediciliği son derece yüksek bir ölçme değerlendirme sistemi getirecek olması

* Meslek lisesi mezunlarına verilen sertifika veya diplomaların tüm Avrupa ülkelerinde geçerli olması

* Piyasa ihtiyaçları doğrultusunda eleman yetiştirmeye açık olması

* Tüm meslek liselerini meslek lisesi ve teknik lise olarak ayırıp; çırak, kalfa, usta, tekniker, teknisyen, uzman mühendis kavramların net bir şekilde belirlenmesi.

İşte KOÇ’un memleketle ve meslek liseleri ile olan meselesi de bu MEGEP projesinin hedeflerinden çok uzak değil. KOÇ, sermaye gruplarının vasıflı işgücü bulamamalarından yakınıyor. Ve aslında “kendi işçini kendin yarat” kampanyasına başlamış oluyor! Hem de nasıl bir işçi! Daha gençken alıp, yetiştirdiğin, burslar verip baştan kendine bağladığın, sınıf bilincini geliştirme imkanlarını “bursunu keserim” tehditleri ile baştan engellediğin, yani henüz daha “yaşken” alıp, bütün hayat damarlarını budayıp, sömürü ve talan koşullarına dayanıklı, verimliliği, üretimi artıracak bir biçimde programladığın “genç” işçi! İşte KOÇ’un meslek lisesi meselesi ve işte KOÇ’un istediği işçi tipolojisi!

Ancak Mustafa Koç’un konuşmasında çok önemli bir belirleme var. Üzerinden atlamamak, Mustafa Koç gibi azılı bir sınıf düşmanının bile saklayamadığı korkusunu ifade eden cümlenin hakkını vermek gerekiyor: “… genç nüfusun iyi yönlendirilmesi, nitelikli işgücüne dönüşebilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu avantaj, kolaylıkla bir dezavantaja dönebilir…” Avantajın dezavantaja dönüşmesi dedikleri işte, gençlik kesimlerinin sömürü ve talan koşulları karşısında taşıdıkları mücadele dinamiğidir. Bunu onlar da biliyor ve korkuyorlar! Artık bizim de kendi gücümüze güvenmemiz ve geleceğimize sahip çıkmamız gerekiyor!

Sonuç olarak

Meslek Liseleri hâlihazırda ucuz emek sömürüsünün yoğun olarak sürdüğü, bu okullarda okuyan öğrenci gençliğin, ağır sömürü çarkları altında ezildiği ve geleceksizlik gerçeğinin yalın bir biçimde görüldüğü alanlardır. Sermaye iktidarının bugün bu alanlara gözünü dikmiş olmasının arka planında ise temelde meslek liselerinin halen piyasanın ihtiyaçları ile dört dörtlük bütünleşen bir formda eğitim vermiyor oluşu yatmaktadır. Bu ne demektir? Örneğin sektörlerdeki ihtiyaçlar ölçüsünde mesleki eğitim kurumu açılmalı, bu ihtiyaçlar çerçevesinde kontenjan verilmelidir. Zira sermaye gruplarının temel ihtiyacı vasıflı işgücüdür. Bugün vasıflı işgücü yetersizliği üretimde maliyeti yükseltmektedir. Bunun kendisi de meslek liselerinde “kalifiye işgücü üretimini” daha seri bir biçimde sürdürmeyi zorunlu kılmaktadır. İşte bu yüzden KOÇ şirketler grubu, kendi saltanatlarının sürekliliği açısından meslek liselerini memleket meselesi ilan etmişlerdir. Yakın zamanda başka sermaye grupları da çıkıp “KOÇ’un kampanyasını destekliyoruz. Biz de şu kadar çocuğa burs veriyoruz” derlerse şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü, kendi işçisini belirlemek, küçüklükten yetiştirmek, minnet duymasını sağlamak, başkaldırının önünü kesmek, sınıf düşmanları için anlamlı bir imkan olarak görülmektedir.

(Liselilerin Sesi’nin Aralık 2006 tarihli 12. sayısından alınmıştır...)