24 Kasım 2006 Sayı: 2006/46 (46)
  Kızıl Bayrak'tan
   Açlık ve sefalet kaderimiz değildir!
  Kürdistan’da provokasyon girişimleri
  Genelkurmay Başkanı işaret etti, Özgür Gündem kapatıldı!
  Türk devletinin Ermeni sorunundaki açmazları....
Seçimler yaklaştıkça düzen içi gerici dalaşma sıklaşıyor…
MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/1 - Yüksel Akkaya
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor.../2
 Yüksel Akkaya’nın İstanbul İşçi Kurultayı’nda yaptığı konuşma...
  İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele, emeğin onur mücadelesidir!
  “Direnen halklar kazanacak!” gecesi yaklaşık bin işçi, emekçi ve gencin katılımıyla gerçekleşti...
  Genç Komünistler’den “Direnen Halklar Kazanacak Gecesi”ne mesajlar...
  “Direnen Halklar Kazanacak!” gecesine mesajlar...
  ABD Filistin’de iç çatışmaları kışkırtıyor
  İşgal Afgan halklarını açlığa sürüklüyor
  Filistin halkı İsrail ölüm makinesine meydan okudu
  ABD ve Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  ABD’nin çıkmazı ve bunun olası etkileri M. Can Yüce
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Sınıf içinde yarattığımız her mevzi, sınıfı partiye kazanmak çerçevesinde atılan her adım...”

Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar!

Son bir yılda dünyada yaşanan gelişmeler, fakat özellikle Ortadoğu’daki olaylar, emperyalist saldırganların kalan son moral kırıntılarını ve iradelerini de alıp götürdü. Afganistan ve Irak’taki işgallerin, işgalciler için kabusa dönüştüğü, artık en yetkili ağızlar tarafından itiraf ediliyor. ABD emperyalizminin, Ortadoğu’daki canavar evladı Siyonist İsrail devletini Filistin ve Lübnan’a saldırtarak, savaş sathını genişletme manevrası ise, sadece 35 günde çöktü. Arkasındaki emperyalist desteğe, elindeki askeri kuvvete, üstelik Lübnan ve Filistin halklarına yönelik barbarca katliamlarına rağmen, İsrail’in başarısızlığı, ABD’deki savaş kodamanlarına okkalı bir şamar gibi indi. Son olarak seçim süreci ve sonuçları ise giderek artan sayıda Amerikalının savaştan desteğini çektiğinin tescili oldu.

Emperyalist zorbalar ve tarihin yazılmasında yalnızca bu zorbaların iradelerinin geçerli olduğunu sananlar, en zor koşullarda dahi tarihi halkların yazdığını hüsranla hatırlamış oldular. Elbette dünya çapında işçi sınıfı ve emekçi kitle hareketi geri düzeyi ile kaldığı sürece, emperyalistler her şeye rağmen at koşturmaya devam edeceklerdir. Dolayısıyla masa başında çizdikleri planlar defalarca boşa çıkarılsa bile, onlar saldırıları tırmandırmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Zira bugün cereyan etmekte olan barbarlık, bir takım insanların niyetlerinden bağımsız, emperyalist-kapitalizmin zorunlu bir sonucudur. Bu sistemin hakim sınıfları, şimdiye dek kâr ve pazar uğruna insanlığı ve dünyamızı beladan belaya sürüklemekten çekinmediler, bundan sonra da çekinmeyeceklerdir. Şimdi AB emperyalizminin amacı da, Ortadoğu’daki devrimci potansiyelleri imha edip halkları köleleştirmek, böylece hegemonyasını pekiştirmektir. Nihayet Lübnan için “barış” kisvesi altında yapılan yığınak da daha büyük saldırılara hazırlıktan başka bir şey değildir.

Türkiye’deki sermaye iktidarı bu yığınağa dahil olarak emperyalizmin savaş kervanına bağlanmış durumdadır. Sermaye iktidarının, siyasal hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları şiddetlendirmesi, faşist baskı ve terör aygıtlarının tahkimatını tüm hızıyla sürdürmesinin temel bir nedeni budur.

Çünkü Türkiye’de önemli bir savaş karşıtı muhalefet, tüm saldırılara ve toplumsal-siyasal atmosferin ağırlığına karşın diri kalabilen bir devrimci hareket, süreklileşmiş iktisadi-sosyal-siyasal saldırıların yarattığı sürekli bir öfke birikimi, ulusal özgürlük istemi ve özlemi giderilmeyen, dahası giderilemeyen dinamik bir Kürt halkı gerçeği ve genel olarak çelişkilerin sürekli bilediği devrimci potansiyeller söz konusudur.

Bunca olanağın birikmiş olduğu bir ülkenin komünistleri olarak başlıca görevimiz, işçi sınıfının önderlik ihtiyacını karşılayarak, onu, bütün bu imkanları kesin zafer için değerlendirebilecek, insanlığı yeni Ekimlere taşıyacak bir önderlik kapasitesine, örgütlülük ve bilinç düzeyine kavuşturmaktır. Bu, Marksizm-Leninizm’in işaret ettiği yegane kurtuluş yoludur.

Partimiz, işçi hareketi cephesinden pek de parlak geçmeyen, hatta yer yer deyim yerindeyse yaprağın kımıldamadığı son bir yılda da bu gerçeğin bilinciyle hareket etti. En olumsuz görünen koşullarda dahi sınıf zemininde faaliyet yürüterek sınıfa müdahale etmenin, yakıcılaşmış genel ihtiyaçları göz önüne alındığında hâlâ da sınırlı sayılan, fakat parlak örneklerini gerçekleştirdi. Sınıf hareketini geliştirmek doğrultusundaki bu çabalarımız, şimdiye kadar alınan sonuçların da verdiği moral ve özgüvenle temposundan ve ısrarından en ufak bir şey kaybetmeden sürecektir. Sınıf içinde yarattığımız her mevzi, sınıfı partiye kazanmak çerçevesinde atılan her adım, yeni Ekimler hedefine bir adım daha yaklaşmak demektir. Ve insanlığın bu adımların hızlanışına olan ihtiyacı her geçen gün daha da yakıcılaşmaktadır.

Hep birlikte adımları hızlandıracağımıza olan inançla Büyük Ekim Devriminin 89., partimizin kuruluşunun 8. yıldönümünü kutluyor, etkinliğin ve yeni mücadele yılının başarılı geçmesini diliyor, tüm dost ve yoldaşlarımızı coşkuyla selamlıyoruz.

Emperyalizm ve uşakları yenilecek! Direnen halklar kazanacak!

Yaşasın devrim ve sosyalizm! Yaşasın partimiz TKİP!

TKİP İstanbul İK


“Direnen Halklar Kazanacak!”

gecesine mesajlar...

“Hiçbir güç halkların direnişi karşısında duramaz!”

Değerli TKİP’li dostlar, değerli emekçiler, kardeşler!

“Direnen Halklar Kazanacak!” gecenizi partimiz TKP/ML adına en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz.

Değerli dostlar,

Emperyalist güçler ve onun uşaklarının her fırsatta ezilen mazlum halklara saldırdığı bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin zorlu ve karmaşık olduğunu biliyoruz. Dünya çapında sosyalist ve ulusal güçler mücadelesinin istenilen bir düzeyde olmadığı bu geçiş sürecinde, bu sürecin avantajlarını arkasına alan emperyalistler, ezilen mazlum halklara saldırmakta ve katletmektedirler. Ve işte hemen yanı başımızda işgal edilen Irak, bunu fazlasıyla açıklamaktadır. Irak’a bakarak emperyalistlerin ne yapmak istediğini rahatlıkla anlayabiliriz.

Ve yine emperyalistlerin koç başlarının kendi ülke sınırlarında ve dışında yaptıklarına bakarak emperyalistlerin yeni hedeflerini görebiliriz. İşte İsrail, kurdurulduğundan bu yana Ortadoğu’da ABD’nin ileri bir karakolu olarak, mazlum Filistin halkına karşı yaptığı sayısız katliamlara bugün yenilerini eklemekte, saldırganlık devam etmektedir.

İşte Türkiye, başta Kürt ulusu olmak üzere, tüm ilerici ve devrimci güçlere yaptığı saldırı ve katliamlarıyla emperyalizmin hizmetine devam ediyor.

Keza, emperyalistlerin Nepal, Hindistan ve Filipinlerde yükselen sosyalizm mücadelesine karşı yaptıkları saldırılara bakarak herşeyi anlayabilir/açıklayabiliriz.

Emperyalist tekellerin, kendi kar hırsları için dünyamızı nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya getirdiklerini görüyoruz, yaşıyoruz. Ekolojik dengelerin hızla bozulduğu, yaşayan canlı türlerinin hızla yok olduğu, yaşam alanlarının, kimyasal artıklar, nükleer denemeler sonucu yok olmayla yüzyüze geldiği bir dünyada yaşıyoruz.

Fakat yine de geç kalmış sayılmayız. Bu dünyayı yaşanır bir dünyaya çevirmek, emeğin hakim olduğu bir dünya kılmak, açlığın, sömürünün, haksızlığın olmadığı bir dünya yaratmak için hala vakit vardır. Direnen halklar bunu yaratabilir. Ve nitekim, ezilen halklar, emperyalistlerin ve uşaklarının tüm baskı, yok etme ve katliamlarına karşın, dünyanın birçok yerinde direniyorlar, karşı koyuyorlar ve savaşıyorlar.

Emperyalizmin ve uşaklarının “kağıttan kaplan” olduklarını, ezilen mazlum halklar Sovyet, Çin ve bir dizi devrimle sayısız defa ispatladılar. Bugün de Nepal de ispatlıyorlar. Hak güçlüdür. Hiçbir güç halkların direnişi karşısında duramaz.

Kahrolsun emperyalizm, faşizm ve her türden gericilik!

Yaşasın direniş!

Yaşasın sosyalizm!

Yaşasın TKP/ML TKİP dostluğu!

TKP/ML-YDB


“Daha fazla dayanışmanın kendisini dayattığı bir süreçten geçiyoruz”

Değerli siper yoldaşları!

İnsanlık tarihi sömürücü zalim ve tüm zorbaların teker teker dünya halkları tarafından yenilgiye uğratılarak ilerlediği tarihtir.

Spartaküs’ten Şeh Bedreddinler’e, Paris Komünü’nden 17 Ekim, Çin, Arnavutluk, Büyük Proleter Kültür Devrimi ve tarihimizde daha nice devrimler, isyanlar, halk ayaklanmaları, yani haklı savaşlar ile ilerledi biz ezilen, hor görülen baldırı çıplakların tarihi...

Emperyalizmin hüküm sürdüğü dünya üzerindeki yaşam bugünkü aşamaya ulaşıncaya kadar çok acılı süreçlere tanıklık edildi, edilmeye de devam ediyor.

Emperyalist terörün, saldırganlığın ve hak gasplarının daha da arttırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Buna paralel olarak saldırılar, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devlet terörü, yurtsever devrimci ve komünistlere yönelik gözaltı ve tutuklamalar, Lübnan tezkeresini protesto eden anti-emperyalistlere tutuklamalar ve Diyarbakır’da kontrgerilla katliamı ile daha da tırmanmıştır.

ABD ve AB emperyalistlerinin tam desteğiyle Türkiye-Kuzey Kürdistan’da uygulanan ve adına Terörle Mücadele Yasası denilen politikalar, özü ve amacı itibarıyla tüm halkı ve devrimci dinamikleri hedef almaktadır. Son yıllarda ulusal hareket ve komünist dinamiklere yönelik pervasız saldırılar daha da genişletilerek, gözaltı ve tutuklamalarıyla, AB’ye uyum paketleriyle sözde demokrasi havarisi kesilen faşist Türk devletinin gerçek yüzünü de açığa çıkarıyor.

Geleceğin yerini belirsizlik, umudun yerini kaygı almamalıdır. Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryasının ve halkının biz yurtsever, devrimci ve komünistlerden beklediği, devrimin somut görevlerini pratikte yerine getirerek bu sömürü ve zulüm dünyasında kendilerine doğru önderlik etmektir. Unutmamalıyız ki bu köhne dünyanın birer yedeği ve parçası olmamak için muhalefet olmak yetmemektedir... Ve demokrasi mücadelesi veren tüm güçler ile ortak mücadele platformları içerisinde yer alırken, öncelikle politik iktidar perspektifinden şaşmamalıyız. Emperyalizmin ve emireri Türk devletinin, halkları, devrimci ve komünist güçleri dağıtarak parçalamak ve daha fazla örgütsüzleştirerek etkisizleştirmek için saldırılarını yoğunlaştırdığı böylesi süreçte, direnişte ısrar ederek düşmana karşı ortak mücadele alanlarında yeni mevziler elde etmek zorundayız. Daha fazla dayanışmanın kendisini dayattığı bir süreçten geçiyoruz.

Bu bilinçle, “Direnen Halklar Kazanacak Gecesi” adıyla gerçekleştirdiğiniz etkinliğinizi siper yoldaşlığıyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Maoist Komünist Partisi

Yurtdışı Yürütme Komitesi


“Direniş umut veriyor!”

Sevgili dostlar, siper yoldaşları, göçmen emekçiler, politik, sürgünler!

Partimiz MLKP adına başta böyle anlamlı bir geceyi örgütleyen siper yoldaşlarımızı ve tüm katılımcıları selamlıyoruz.

Devrim şehitleri; Habib Gül, Hüseyin Demircioğlu, Mehmet Demirdağ, Cafer Cangöz, Sebahat Karataş, Mazlum Doğan, M. Fatih Ökütülmüş’lerin şahsında bütün dünya devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.

Emperyalist-kapitalistlerin ezilen halklara fütursuzca saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Emperyalistler, dünyanın birçok bölgesinde, başta Ortadoğu, Latin Amerika ve Balkanlar olmak üzere emperyalist emellerini hayata geçirmek için savaş ilan ederek işgal ediyorlar, darbelerle rejimleri değiştirmek istiyorlar.

Emperyalistlerin hukukunun ne kadar anlamsız ve göstermelik olduğunu Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de ve Lübnan’da gördük. Guantonamo’da, Ebu Garip’te insanlık onurunu ayaklar altına aldılar. Ezilen halklara demokrasilerini, tecavüz, işkence, çocukları katletme, geleceklerini karartma olarak sundular. Gözlerini para ve petrol hırsı bürümüş bir avuç kan emici emperyalist barbar, ezilen halklara zulüm yaşatarak, onların kanı üzerinden emellerini gerçekleştiriyorlar.

Dostlar, ezilen göçmen emekçiler;

İşgalcilere karşı ezilen halklar destansı direnişler örgütleyerek emperyalistleri kovmayı yakınlaştırıyorlar. Irak’ta, Filistin’de, Lübnan ve Latin Amerika’nın birçok ülkesinde emperyalistlerin saldırganlığı, halkların direnişiyle yüzlerine bir şamar olarak geri dönmüştür. Ezilen halklar, zalimin zulmüne karşı direnişi örgütleyerek işgalcilere boyun eğmemiş, planlarını boşa çıkarmıştır.

Emperyalist işgalciler, tüm teknik olanaklara sahip olmalarına rağmen, ezilen halkların direnişini egelleyememiştir. Ezilen halklar karşısında, silahlı olarak örgütlenmiş ordusu ve teknik donanımına rağmen aciz kalmıştır.

Dostlar,

Direniş umut veriyor. Umudumuz, Filistinli çocuğun siyonist işgalcilere attığı taşın içinde, Lübnan’da işgale boyun eğmeyen kadınların gözlerinde, Irak’ta ABD emperyalizmine diz çöktüren direnişçilerin ellerindeki mitralyözde, umut dünyanın her yanında, emperyalizme karşı direnen halkların iradesinde...

Her ulustan emekçiler,

Partimiz MLKP’ye dönük emperyalist istihbarat örgütlerinin ortaklaşa Türk MİT ile birlikte organize ettiği bir tutuklama terörünü yaşadık. 8 Eylül’de başlayan tutuklama terörü sürekavı olarak devam ediyor. Onlarca yoldaşımız zulmün zindanlarında mahkum edildi. İstanbul NATO zirvesinden başlayarak örgütlenen operasyon göstermiştir ki, emperyalist kapitalistler ve Türk burjuvazisi bölgede işgale karşı direnişi örgütleyen komünist ve devrimci örgütlere saldırırken, diğer yandan da radikal devrimci güçleri tasfiye etmek istiyor.

Yeni çıkarılan TMY, partimiz üzerinde denenmiştir. Saldırı partimiz şahsında Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında örgütlenen illegal devrimci örgütlere ve tüm muhalif kesimlere dönüktür. Bu saldırı, partimiz güçleri, siper yoldaşlarımız ve ilerici kesimlerin ortak direnişi ile yanıtlanmıştır.

Saldırılar öfkelerimizi ve kinimizi daha da büyütmüştür. Partimiz MLKP, yürüyüşünü aksatmadan görevlerine sarılacak ve düşman saldırısını düşmanın yüzüne bir şamar olarak geri vuracaktır.

Onlar dediler ki; MLKP’yi çökerttik, artık bittiler. Bizde diyoruz ki ne zindandaki direnişi, ne MKP’li siper yoldaşlarımızı katlederek, ne de bizim yoldaşlarımızı tutsak ederek bizleri bitiremezsiniz. Gücünüz yetmedi, yetmeyecek. Umudun sesi her yerde yankılanmaya devam edecek.

Onlar, gözaltı terörü ve tutuklamalarla korku havası estiremeye çalışıyorlar. Etkisiz kalın diyorlar. Biz de diyoruz ki, bu saldırılar bizi yıldırmadı, yıldıramaz. Onlar bize diyorlar ki, bırakın bu illegal mücadeleyi, Marksist-Leninist örgüt modelini ve çizgisini. Biz de diyoruz ki; zalimin zulmü varsa bizim de çelikten örgütlenmiş irademiz var. Bin sefer saldırsanız, ideallerimiz için örgütleneceğiz ve dimdik ayaktayız. Bize gücünüz yetmeyecek. Komplolarınızı boşa çıkardık, çıkaracağız. Ezilen halklar, işçi sınıfı ve emekçilerin hakları için her gün sokakta olacağız. İnadına devrim, inadına sosyalizm sloganlarımızı haykıracağız, kızıl bayraklarımızla kabusunuz olmaya devam edeceğiz.

Partimize dönük saldırı süreci boyunca bize omuz veren ve destek sunan, başta TKİP’li siper yoldaşlarımız olmak üzere tüm devrimci örgüt ve bireylere teşekkürlerimizi sizlerin huzurunda bir kez daha belirtiyoruz.

Şehitlerimize sözümüz var, zulmün kalelerine kızıl bayraklarımızı dikene kadar mücadelemiz devam edecek.

Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

Yaşasın Maksizm-Leninizm!

Yaşasın siper yoldaşlığı!

MLKP Avrupa Komitesi


 

“Halkların direnişinin başarısı, bu direnişlerin halkların özgürlük ve eşitlik istemlerine yanıt verebilmesine bağlıdır”

Dostlar, arkadaşlar, yoldaşlar,

Merhaba!

“Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak gecesi”ne katılmaktan, sevincinizi ve mücadele coşkunuzu paylaşmaktan kıvaç ve heyecan duyduğumuzu vurgulamak isteriz!

Dostlar,

Son yıllarda en çok ayaklar altına alınan kavramlardan biri de dostluktur. Bu nedensiz değildir! Doğası gereği karşılıksız, hesapsız ve kaygısız bir ilişkiyi ve ruhsal zenginliği anlatan dostluk, devrimci sosyalizmle zirveye çıkmış, onunla gerçek anlamını bulmuştur. Ancak bir akım olarak devrimci sosyalizmin gerilemesine paralel olarak vahşi kapitalizmin kavramları ve değerleri geçer akçe haline gelmiştir. Ne var ki bütün olumsuz koşullara rağmen devrimci dostluğun varlığını sürdürmesi önemlidir, gelecek açısından umut vericidir! Devrimci dostluk ve diğer devrimci değerlerin toplumda hak ettiği yeri bulabilmesi, herşeyden önce devrimci sosyalizmin bir akım olarak gelişmesine, güçlenmesine bağlıdır! Bu, objektif koşullar ve gelişmeler kadar devrimci sosyalistlerin etkin, enerjik ve sonuç alıcı çalışmalarına da bağlıdır!

Devrimci dostluk, karşılıksız, hesapsız ve kaygısız bir ilişkiyi anlatır. Temelinde sadece aynı ilkeleri ve değerleri paylaşmak vardır. Kürt halkının, Kürdistan emekçilerinin gerçek anlamda dostlara ihtiyacı var. Bugün ne yazık bu türden dostları son derece azdır. Gerçek dostlar, hiçbir kayıp ve dar kazanç hesabı yapmadan halkımızın gerçek kurtuluşunu, özgürlüğünü savunanlar, bunun ancak devrimci bir program ve mücadeleyle başarılacağını düşünenler, bunu her koşulda ve kritik anda dile getirenlerdir.

Bugün halkımıza dost görünenler var, ama bunların bu yaklaşımları, ilkeli olmaktan çok küçük hesaplara, dar politik kaygılara dayanıyor. Bunlar biliniyor... İmralı çizgisinin kuyruğuna takılanlar, onu meşrulaştıranlar neye hizmet ettiklerini de çok iyi biliyorlar. Ama oportünizm iliklerine işlediği için, daha da önemlisi bunu siyaset yapmanın temel tarzı haline getirdikleri için bu yaklaşımlarından vazgeçmeleri mümkün değildir.

Dostlar,

Kuşkusuz bölgemiz, Türkiye ve Kürdistan çok önemli gelişmelere gebedir. ABD emperyalizmi işbirlikçi rejimlerle birlikte Ortadoğu’ya yeni bir biçim vermek istemektedir. Bunu da gizlemiyor. Daha önceleri bir yana bunu, Lübnan saldırısı sırasında büyük bir pişkinlikle dile getirdiler. Ama Lübnan halkının direnişi bu tutkularını bu aşamada sekteye uğrattı. Elbette bu stratejik planlarından vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Tersine ortaya çıkan zorluklar, engeller ve direnç noktalarını hesaba katarak stratejilerini yenileme, saldırı planlarını yeni öğelerle besleme, yeni taktikler deneme yoluna gideceklerdir.

Kısacası, ABD emperyalizmi küresel ve bölgesel hegemonya planlarını, karşılaştığı zorluklara rağmen uygulamaya devam edecektir. Ama bu süreçte işlerin o kadar kolay olmadığını da görmüştür.

Burada önemli olan halkların direnişidir! Ancak ne yazık bu direnişler kendi içinde zaaflı, Irak’ta olduğu gibi gerici, mezhepçi, kendinden olmayanların haklarına tahammülsüz, parçalayıcı, dar özelliklere sahiptir. ABD’nin planlarının önünde bir direnç noktası oluştursa da bu, başarı şansı olmayan bir harekettir. Bölgede sosyalist hareketin, birçok tarihsel ve güncel nedenden dolayı zayıflaması, politik İslam’ın gelişmesi, bu akımın da ideolojik ve dayandığı toplumsal sınıflar açısında gerici oluşu, direnişlerin de en önemli zaafını oluşturmaktadır. Son yıllarda ortaya çıkan verilere ve beliren işaretlere bakılırsa, Kürdistan’da da bu akımın gelişme olasılığı vardır ve güçlüdür!

Bütün bu gerçeklerin anlattığı şudur: Halkların direnişinin başarısı, bu direnişlerin halkların özgürlük ve eşitlik istemlerine yanıt verebilmesine, emekçi sınıflara dayalı devrimci sosyalizmin bir hareket olarak gelişmesine, yükselişine ve politik bir seçenek olarak kendisini örgütlemesine bağlıdır! Bunun olanakları vardır. Önemli olan bizim kendi sorumluluklarımıza tam olarak sahip çıkmamız, görevlerimizi yerine getirmemizdir!

Dostlar, arkadaşlar,

Bu etkinliğin aynı zamanda kardeş parti TKİP’nin kuruluş yıldönümü olduğunu da biliyoruz. Bu vesileyle TKİP’nin kuruluş yıldönümünü en sıcak ve içten duygularımızla kutluyor, devrimci dostlukla başarı dileklerimizi iletmek istiyoruz!

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!

Yaşasın devrimci enternasyonalizm ve devrimci dostluk!

Yaşasın halklarımızın ortak mücadelesi!

Sosyalist-ŞOREŞGER

(Kürtistan Devrimci Sosyalistleri)


“Halkların biriktirdiği öfke işgalcileri vuran silahlara dönüşüyor”

Kavga dostları, yoldaşlar!

İnsanlık bir kez daha emperyalist işgal ve savaşların kıyıcılığına tanık oluyor. Emperyalist güçlerin, birbirlerinin egemenlik alanlarını daraltıp, enerji ve petrol kaynakları ve onların dolaşım hatlarını kendi kontrolüne geçirme savaşı, hep birlikte kurdukları ittifaklarla halklara karşı savaş biçimlerinde yaşanıyor.

Birkaç koldan birçok yöntemi kullanarak girdikleri Ortadoğu’da, işgal ettikleri Filistin, Afganistan, Irak ve Lübnan’da bugün, iki binlerin başlarında yaşadıkları “zafer” sarhoşluğunun nasıl ellerine ayaklarına dolaştığına tanık oluyoruz. İçerilere girdikçe, yaptıkları her hamle, daha keskin direnişlerle yanıtlanıyor. Yıllarca emperyalist devletlerin kirli yöntemlerle uyguladıkları iç çatışmaların, ambargoların, müdahalelerin kıskacında büyümüş halkların birktirdiği öfke, şimdi işgalcileri vuran silahlara dönüşüyor. Kuşattıkları Ortadoğu’da halkların öfkesiyle kuşatılıyorlar.

Bu öfke, üretim ilişkilerindeki konumu gereği, dünyada yaşanan bütün çirkinlikleri ortadan kaldırabilecek işçi sınıfının biliçli eylemiyle buluştuğunda, emperyalist kapitalizm köklü bir yenilgi alıp, yeni bir toplumsal sistem olan sosyalizm mücadelesi bir kez daha insanlığın umudu olacaktır. Bunlar kıpırtı düzeyinde de olsa, emperyalist işgal ve savaşın yaşandığı bölgede ve uluslararası alanda birbirini tetikleyen biçimlerde bugün daha fazla öne çıkmaya başladı.

Emperyalist rekabet ve egemenlik çatışmasının somutlandığı savaş, etkilerini günlük yaşamımıza yansıyacak biçimlerde, içinde yaşadığımız topraklarda da göstermeye başladı. AB ülkeleri ekonomik ve siyasal olarak, emekçilerin yaşam alanlarını bin bir yöntemle daraltma yöneliminde vites büyüttü. Yeni terörle mücadele yasaları, sosyal kazanımların tırpanlanması, sağlık ve eğitim alanlarında hak gasplarının yasallaştırılması saldırıları hız kazandı. Göçmen emekçiler bu savaş konseptinden daha keskin biçimlerde etkilenmeye başladı. Sosyal yıkım saldırıları ve özgürlüklerin budanmasında göçmenler “günah keçisi” ilan edildi.

Yok öyle yağma! Emeği ve alınteriyle burada olan göçmen emekçiler, yıllardır sırtında taşıdığı bu sistem karşısında boynu bükük, ezik durmayacak. Irkçılığı körükleyenler asalaktır, biz emekçiyiz diyecek. Tehlikeli olan biz değiliz, biz tehlikedeyiz diye haykıracak. Sadaka değil insanca yaşam koşulları ve iş istiyoruz diyecek. Parasız eğitim, parasız sağlık ve fırsat eşitliği istiyoruz diyecek. Nedeni oldukları savaş, yoksulluk, işsizlikten çıkıp gelenlerin geri gönderilmesi karşısında, sınırdışılar durdurulsun, herkese oturum hakkı diye haykıracak.

Yaratan ve üretenlerin onuruyla dik duracağız. Bu yönüyle, emperyalist savaş ve onun yarattığı yıkım karşısında, “Direnen halklar kazancak” vurgusunu öne çıkaran bu geceyi selamlıyoruz.

Yaşasın devrimci dayanışma!

Kahrolsun emperyalist barbarlık, yaşasın sosyalizm!

Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği-Yurtdışı Komitesi


“İnsanlığın eşit, özgür ve savaşsız bir dünya özlemi yokedilemeyecek!”

Bugün dünya, yeni bir emperyalist paylaşım savaşının içinde. Kitleler, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin hegemonya savaşının kendilerine kan ve gözyaşından başka bir şey sunmayacaklarının farkındalar. O yüzden özellikle Ortadoğu halklarından, İsrail’e ve ABD’ye nefret ve öfke çığ gibi büyüyor. Filistin, Irak, Lübnan ve Afganistan’da direnişe katılanların sayısı hızla artıyor. Ortadoğu halklarının direnişi, ABD’nin savaşı İran, Suriye ve Kuzey Kore’ye yayma planlarının önünde barikat oluşturuyor, emperyalistler bataklığa saplanıyor.

Emperyalist savaşı durdurmanın tek yolu, onu iç savaşa dönüştürerek devrimle taçlandırmaktır. Ekim Devrimi, bunun ilk ve en önemli kanıtıdır. Onun içindir ki, burjuvazi kitlelerin devrim ve sosyalizme yönelmesini engellemek için, başta öncü kesimler olmak üzere tüm halka, baskı ve şiddet ile yalan ve demagojiyi birlikte kullanarak, devrim fikrini köreltmeye çalışmakta, sosyalizme ve onun değerlerine saldırmaktadır. Fakat ne yaparsa yapsın, insanlığın eşit, özgür, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemini ve bu uğurdaki mücadelesini durduramayacaktır. Savaş dönemleri, bu istemi ve kavgayı büyüten dönemlerdir. Ekim devrimi, insanlığın kurtuluşu yolunda çok önemli bir kilometre taşı olarak durmakta, yol göstermektedir.

Bütün ülkenin işçileri ve ezilen halkları birleşiniz!

Kurtuluş devrimde, sosyalizmde!

TİKB (Bolşevik) Yurtdışı Komitesi


Ekim Devrimi yol gösteriyor!

Yeni Ekimlerin Partisi geleceğe yürüyor!

Adana’da, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 89., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 8. yılı 19 Kasım günü düzenlenen etkinlikle selamlandı.

Etkinlik açılış konuşması ile başladı. Konuşmada Ekim Devrimi’nin anlamı vurgulandı. Dünya proletaryası için yol açıcı önemine değinildi. İşçi sınıfı ve emekçilerin Türkiye’deki öncü müfrezesi olan Partimiz’in 8. mücadele yılı selamlandı. Ardından Ekim Devrimi ve Parti şehitleri şahsında, tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşu gerçekleştirildi.

Mayakovski’nin “Parti Biziz” şiirinin ardından gerçekleştirilen sunumda, Türkiye devrimci hareketi ve geleneksel halkçı akımların ideolojik-politik platformları ile ortaya çıktıkları tarihsel-toplumsal koşullara değinildi. ‘60’lı yıllarla beraber gelişmeye başlayan devrimci dinamikler, TİP revizyonizminden kopan devrimci örgütlerin oluşum süreci anlatıldı. ‘80 darbesi ile yaşanan yenilgiye, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun dağılmasıyla birlikte tüm dünyada estirilen tasfiyeci dalgaya, yılgınlık ve umutsuzluk ruhhaline değinildi. Bu sürecin Türkiye ve dünyadaki etkisi ve sonuçları ifade edildi. Geçmişin devrimci örgütlerinin bir bir tasfiye batağına saplandığı, sosyalizmin öldüğü, ebedi sistemin artık kapitalizm olduğu yaygaralarının kopartıldığı böylesi bir dönemde devrim ve sosyalizm şiarını yükselten, bilimsel sosyalizmi kendisine rehber edinen EKİM’in geleneksel akımlardan kopuş süreci ve ardından partileşme süreci anlatıldı.

“Ekim Devrimi ve Parti” konulu sinevizyon gösteriminin ardından Bertolt Brecht’in “Parti’ye Övgü” şiiri okundu. Kapanış konuşmasında ise “Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!” ikileminin bugün bütün yakıcılığıyla kendini dayattığı vurgulandı. İnsanlığın kurtuluşu için Yeni Ekimler mücadelesini büyütme çağrısı yapıldı.

İşçiler Parti’ye, devrime, sosyalizme!

8. yılında şan olsun Partimize!

Adana’dan komünistler


ODTÜ’de “Rüya Bitti!”

ODTÜ’de yeni bir dönemin başlamasıyla gençlik hareketinin önündeki engelleri ve mücadele dinamiklerini tartışmaya ve bir takım ortak sonuçlara ulaşmaya çalıştık. Ulaşabildiğimiz kimi samimi ve ilerici öğrencilerle birlikte gerçekleştirilebilecek bir çalışmanın ön hazırlıklarına başladık. Dönemin açılmasından yaklaşık bir ay sonra böylesi bir çalışmanın adımlarının atılabilmiş olması bir geç kalınmışlığı ifade etmektedir. Ancak bunun gerisinde daha öncesinde yapılan müdahalelerin sonuçsuz kalması vardır.

Bugün için devrimci bir öğrenci hareketini yaratabilmenin, geniş gençlik kesimlerini mücadelenin bir parçası haline getirebilecek bir çalışma örmenin gelecek güvencesini eksen alan bir çalışmayla gerçekleşebileceğini, hem yayınımızda hem de Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun 3. Toplantısı’nda ifade ettik. Bugün üniversite öğrencilerinin geleceksizlik kaygısı, somut karşılığını mesleki yeterlilik saldırılarında bulmaktadır. Üniversiteye, özellikle de ODTÜ’ye gelen öğrencilerin mezun olduklarında kendilerini “iyi” bir geleceğin beklediğini düşünüyor olması, ODTÜ mezunlarını “çok büyük ayrıcalıklar”ın beklediğini sanmaları, düzen tarafından nasıl bir rüyanın yaratıldığını göstermektedir.

Mühendislik ve mimarlık alanlarında yetkin mühendis ve mimar uygulamaları, öğretmenlik alanında sözleşmeli öğretmenlik, fen-edebiyat alanında formasyon sorunu, idari bilimlerde sonu gelmeyen devletin ve kurumların açtığı sınavlar, bugün için ODTÜ’de yapılacak çalışmanın somutlanacağı alanlar olmalıydı. Geçmişten bugüne iyi bir iş, iyi bir ev, iyi bir yaşam hayalleriyle büyütülen, havada kapılacağını düşünen, milyarlar kazanacağını zanneden ODTÜ’lü öğrencilerin çoğu bu rüyanın içinde hayattan kopmuştu. Bizler bu rüyanın bittiğini, artık üniversite mezunu olmanın, ODTÜ’den mezun olmanın gençliğin ve tüm toplumun karşı karşıya olduğu saldırılardan ve geleceksizlikten kurtaramayacağını, ayrıcalıkların bittiğini, bundan sonra kendi geleceğimizi tüm toplumun geleceğinden ayrı düşünemeyeceğimizi anlatan bir çalışmaya başladık. “RÜYA BİTTİ” başlığı altında başlatılan çalışma birçok öğrenciyle tartışıldıktan ve yapılan ilk toplantı çağrısına somut bir karşılık alındıktan sonra etkili bir şekilde başladı. İlk toplantı öncesinde dağıtılan 2 bini aşkın bildiri ve yüzlerce afiş okulda yapılacak bir çalışmanın ilk öznelerini toplamayı başardı. Bir hafta içersinde ikinci toplantısını yaparak bir anket çalışmasına başlama kararı alındı. İnsanların hangi hayallerle ve amaçlarla ODTÜ’ye geldiği, nasıl bir gelecek beklediği soruldu. Ayrıca, anketin de sonuçlarından yola çıkılarak özel olarak yetkin mühendislik, sözleşmeli öğretmenlik ve formasyon üzerine bilgilendirici, bilinçlendirici ve gelecek için mücadele çağrısı yapan bir araç olarak bülten çıkartılması kararlaştırıldı.

Şimdilik başlangıç aşamasında olan çalışma ilerisi için umut verici boyutlara ulaşmış durumda. Bundan sonrasını ise bizlerdeki çalışma azmi, enerjisi ve kararlılığı belirleyecek.

ODTÜ Ekim Gençliği