24 Kasım 2006 Sayı: 2006/46 (46)
  Kızıl Bayrak'tan
   Açlık ve sefalet kaderimiz değildir!
  Kürdistan’da provokasyon girişimleri
  Genelkurmay Başkanı işaret etti, Özgür Gündem kapatıldı!
  Türk devletinin Ermeni sorunundaki açmazları....
Seçimler yaklaştıkça düzen içi gerici dalaşma sıklaşıyor…
MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/1 - Yüksel Akkaya
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor.../2
 Yüksel Akkaya’nın İstanbul İşçi Kurultayı’nda yaptığı konuşma...
  İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele, emeğin onur mücadelesidir!
  “Direnen halklar kazanacak!” gecesi yaklaşık bin işçi, emekçi ve gencin katılımıyla gerçekleşti...
  Genç Komünistler’den “Direnen Halklar Kazanacak Gecesi”ne mesajlar...
  “Direnen Halklar Kazanacak!” gecesine mesajlar...
  ABD Filistin’de iç çatışmaları kışkırtıyor
  İşgal Afgan halklarını açlığa sürüklüyor
  Filistin halkı İsrail ölüm makinesine meydan okudu
  ABD ve Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  ABD’nin çıkmazı ve bunun olası etkileri M. Can Yüce
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Genelkurmay Başkanı işaret etti, Özgür Gündem kapatıldı!

Sınırsız söz, basın, örgütlenme özgürlüğü!

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, 10 Kasım’da Gazi Ordu Evi’ndeki Basın Kokteyli’nde, Ülkede Özgür Gündem gazetesini hedef göstererek “PKK’nın dergileri ve günlük gazeteleri yayımlanıyor. Bunlara müsaade edilmemesi gerek” demesinden 6 gün sonra, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi gazetenin yayını 15 gün süreyle durdurdu.

Yani, “bağımsız yargı” bir kez daha durumdan vazife çıkarmış ve gereklerini derhal yerine getirmiştir. Bir kez daha diyoruz, çünkü bu, ne yargı ve ne de Büyükanıt için “münferit” bir olaydır. Büyükanıt, hatırlanacağı gibi, daha Genelkurmay’ın başına geçmeden, Şemdinli olaylarında da bombacı katilleri açıktan sahiplenerek baskı kurmaya çalışmıştı yargı üzerinde. Bu baskının davayı soruşturan savcıyı etkilemediğini görünce de fena sinirlenmiş, bu kez savcının da bağlı olduğu daha üst bir kurumu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu benzer açıklamalarla baskı altına alıp, savcının meslekten atılması kararına imza attırmıştı.

Fakat sanılmasın ki Türkiye’de ve Türk Ordusu’nda Büyükanıt örneği “münferit” sınıfındandır. O, kontrgerillanın tepesindekilerden biri olduğu -vede böylecene deşifre olduğu- içindir ki ünlenmiş bulunuyor. Yoksa, son ‘hükümet operasyonları’ kapsamındaki komplo saldırılarıyla bağlantılı Atabeyler operasyonunda, cephaneliğiyle birlikte derdest edildikleri halde, bu çete üyeleri ordunun en tepesinden sahiplenilmiş, polis sorgusundan nerdeyse bir generaller çıkartmasıyla kurtarıldıktan sonra, askeri yargı ve benzeri dalaverelerle yargılanmaktan da tümden kurtarılmışlardı.

Olay sadece Büyükanıt ve -veya- üç beş generalle sınırlı olsa gene iyi. Özgür Gündem örneğimizde, sözde Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, geçtiğimiz 11 Haziran’da Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, nerdeyse Büyükanıt’la aynı ifadeleri kullanarak, “bu gazetenin durdurulması lazım” demesinin ardından da yargı benzer bir görev aşkıyla, yine gazetenin yayınını durdurmuştu. Söz konusu olan Gazeteciler Cemiyeti’nin genel kurulu, saldırılan bir gazete ve o kurulu oluşturanlar da gazeteciler. Her yıl ilgili günde “basın özgürlüğü”nden dem vururlar. Ama ne Adalet Bakanı’nın “paçavra” türünden ahlaksızca tabirleri ve ne de bakanın konuşmasıyla harekete geçen yargının gazeteyi kapatması onları ilgilendirmediğine göre, ülkede “düşünce, söz, basın özgürlüğü”ne en fazla karşı olanlar kervanına onlar da dahil demektir. Burada söz konusu olan burjuva basındır. Onlar zaten düşünce ve duygularını -karşı tarafa yönelik her türlü küfür, hakaret, iftira içerecek biçimde- özgürce ifade etmektedirler. Daha da ötesi, böyle yaptıkları için iltifatlara, ödüllere, paralara boğulmaktadırlar.

Burjuva düzende, doğal olarak, düşüncesi, sözü, fikri yasaklanmaya, engellenmeye, cezalandırılmaya çalışılan, düzen karşıtlarıdır. Dolayısıyla, düşünce, söz, basın, örgütlenme özgürlüğüne ihtiyacı olan da onlardır. Sermaye düzeninin, askeri-sivil tüm etkili/yetkili kurumlarıyla işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların ve bunların politik temsilcileri olan devrimci ve ilerici örgüt ve akımların düşüncelerinden, bu düşüncelerini her yolla ifadesinden, fakat özellikle ve özellikle örgütlenmelerinden ne denli korktuğunun kanıtlarıdır böyle gelişmeler.

Düşünmemizden korkuyorlar, çünkü onların bu kirli-kanlı iktidarını nasıl alaşağı edebileceğimizi düşünüyoruz. Düşüncelerimizi dile getirmemizden korkuyorlar, çünkü dillendirdiğimiz onların bize karşı işledikleri suçların ifşasıdır. Örgütlenmemizden daha daha fazla korkuyorlar, çünkü onların kanlı iktidarına son vermek amacıyla örgütleniyoruz.

Düşünce, söz, basın, örgütlenme özgürlüğü istiyorsak eğer, daha fazla düşünmek, düşüncelerimizi daha yüksek sesle ifade etmek, daha fazla ve daha güçlü örgütlenmek zorundayız.

Sınırsız düşünce, söz, basın, örgütlenme özgürlüğü için sosyalizm mücadelesini yükseltmeliyiz!