24 Kasım 2006 Sayı: 2006/46 (46)
  Kızıl Bayrak'tan
   Açlık ve sefalet kaderimiz değildir!
  Kürdistan’da provokasyon girişimleri
  Genelkurmay Başkanı işaret etti, Özgür Gündem kapatıldı!
  Türk devletinin Ermeni sorunundaki açmazları....
Seçimler yaklaştıkça düzen içi gerici dalaşma sıklaşıyor…
MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/1 - Yüksel Akkaya
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor.../2
 Yüksel Akkaya’nın İstanbul İşçi Kurultayı’nda yaptığı konuşma...
  İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele, emeğin onur mücadelesidir!
  “Direnen halklar kazanacak!” gecesi yaklaşık bin işçi, emekçi ve gencin katılımıyla gerçekleşti...
  Genç Komünistler’den “Direnen Halklar Kazanacak Gecesi”ne mesajlar...
  “Direnen Halklar Kazanacak!” gecesine mesajlar...
  ABD Filistin’de iç çatışmaları kışkırtıyor
  İşgal Afgan halklarını açlığa sürüklüyor
  Filistin halkı İsrail ölüm makinesine meydan okudu
  ABD ve Ortadoğu - Abu Şehmuz Demir
  ABD’nin çıkmazı ve bunun olası etkileri M. Can Yüce
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Açlık ve sefalet kaderimiz değildir!

Ecevit hükümeti döneminde yaşanan kriz işçi ve emekçi yığınları büyük bir yoksullaşmanın içine itmişti. Çünkü sermaye bu krizin tüm yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yüklemişti. Bunu başardığı içindir ki kapitalist ekonominin temel dengeleri geçici de olsa yerine oturmuş, büyüme, enflasyon gibi temel bazı göstergeler düzelme yoluna girmişti.

AKP seçim döneminde bu yıkım ve yoksulluk tablosunu belli bir ustalıkla istismar etti. Seçimde Ecevit hükümetini sandığa gömen işçi ve emekçiler, yaşadıkları yıkım tablosundan kurtulmak umuduyla bu kez AKP’yi hükümete taşıdılar.

Fakat 4 yıllık AKP hükümeti döneminde de bu yıkım ve yoksullaşma tablosunda bir değişme olmadı. AKP hükümeti emperyalizme ve sermayeye hizmet konusunda son derece kararlı davrandı. Pek çok saldırı politikasını uygulamaya soktu. İşçi ve emekçilere saldırı niteliğindeki temel yasal düzenlemeleri meclisten geçirdi. Sanayi alanında temel önemdeki KİT’leri özelleştirdi. Yoksulluk ve işsizlik gibi emekçilerin en temel sorunlarını çözme konusunda laftan öteye giden tek bir icraata dahi imza atmadı.

Bütün bu saldırıların hayata geçirildiği dönem boyunca AKP hükümeti işçi ve emekçileri kandırmayı sürdürmek için bir şeye dikkat etti. Bazı temel mal ve hizmetlere yapılan zamları sınırlı tutmaya özen gösterdi. Elektrik, doğalgaz, ekmek gibi sınırlı bir takım mal ve hizmetlerin fiyatları AKP iktidarı döneminde geçmiş hükümetlerin dönemlerine kıyasla fazla artmadı. Hele elektrik enerjisinin fiyatı sabit kaldı. Elbette hükümet bunun acısını artırılan dolaylı vergiler, başta içki ve sigara olmak üzere başka bir takım ürünlere yapılan zamlar sayesinde fazlasıyla çıkartmış oldu. Fakat sözünü ettiğimiz temel mal ve hizmetlere zam yapılmamış olmasını da her fırsatta sonuna kadar demagoji malzemesi olarak kullanmaktan da geri durmadı.

Zamlar yağmur gibi

Fakat artık bu dönemin bittiği görülüyor. Kapitalist ekonominin giderek büyüyen sorunları, bu sınırlarda bir esnemeye dahi izin vermiyor. Fakat en az bunun kadar önemli bir diğer neden de elektrik ve doğalgaz gibi temel mal ve hizmetlerin üretim ve satışının piyasalaştırılmış olmasıdır. Bunları üreten tekellerin tek ölçütü daha fazla yağma ve kardır.

İşçi ve emekçilerden kayda değer bir tepki yükselmediği sürece sermaye ayrıca buna fazla gerek de duymamaktadır. Bunun sonucunda hükümet, bir taraftan kıdem tazminatı ve asgari ücret gibi en temel haklara el uzatmaya hazırlanırken, bir taraftan da yeni vergi ve zamlarla işçi ve emekçilerin sırtındaki yükü daha da ağırlaştırmayı planlamaktadır.

Yeni vergi ve zamların yağmaya başlayacağı aslında çoktandır biliniyordu. Hele de 2007 bütçe yasa tasarısı açıklandıktan sonra buna kesin gözüyle bakılır olmuştu. Fakat daha bütçe yasası kesinleşmeden zamlar yağmaya, 2007 yılında uygulanacak yeni vergi oranları birer birer belli olmaya başladı.

Zamlar konusunda hükümet ilk adımı doğalgazda attı. Uluslarası piyasalardaki fiyat artışını bahane eden hükümet bundan bir süre önce doğalgaz fiyatlarına ciddi oranlarda zamlar yaptı. Doğalgaz üzerinden büyük vurgunlar yapan tekellerin istekleri bu şekilde karşılandı. Buna karşılık doğalgaz kullanarak ısınan milyonlarca işçi ve emekçinin ısınma masrafları önemli ölçüde kabardı. Bunun ne büyük bir problem olacağı önümüzdeki kış aylarında daha açık bir biçimde görülecek.

Öte yandan gene artan doğalgaz fiyatları bahane edilerek elektriğe de zam yapılmak isteniyor. Türkiye’de elektrik üretiminde kullanılan termik santrallerin yaklaşık yarısı doğalgazla çalışıyor. Geçmişte daha ucuz ve daha temiz bir yakıt olduğu öne sürülerek doğalgaza dayalı santraller kurulmuştu. Şimdi ise bu santraller olmaksızın Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamanın mümkün olmadığı, bu nedenle de doğalgaz fiyatlarındaki artışın elektrik fiyatlarına yansıtılmasının kaçınılmaz olduğu propaganda ediliyor. Hükümet üyeleri ve diğer yetkililer sık sık elektrikte zam konusunu gündeme getirerek, birbiriyle çelişen açıklamalar yaparak, konuyu meşrulaştırmaya, toplumu muhtemel bir elektrik zammına hazırlamaya çalışıyorlar. Bu konuda son açıklamalardan biri Enerji Bakanı’na ait. Enerji Bakanı elektriğe zam yapmayacaklarını, fakat zorunlu kalsalar bile bu zammın en çok yüzde 10 dolayında olacağını ifade ediyor. Bu da hükümetin yılbaşından itibaren yüzde 10 düzeyinde zam yapmaya hazırlandığı anlamına geliyor.

Bir önemli zam beklentisi de ekmek konusunda. Türkiye Fırıncılar Federasyonu Genel Başkanı İbrahim Balcı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak ekmekte zam sinyali verdi. Balcı yaptığı açıklamada, dört yıldan bu yana ekmeğe zam yapmadıklarını, ancak “un fiyatları ile girdilerdeki artışın, fırıncı esnafını ekmeğe yüzde 30 zam yapmaya mecbur bıraktığını” ifade etti.

Sigaraya da zam için görüşmeler sürüyor. Basında çıkan haberlere göre, Maliye Bakanlığı ile üretici firmalar arasında süren görüşmelerde yılbaşından itibaren sigarada uygulanacak zam oranlarının belirlenmesine çalışılıyor. Bilgiler sigarada da zam oranının yüzde 10 dolayınca olacağı şeklinde.

2007 yılında sadece mal ve hizmetlere değil mevcut vergilere de zam geliyor. Motorlu taşıtlar vergisi, damga vergisi, çevre temizlik vergisi, harçlar ve cezalar 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren “yeniden değerleme” oranında arttırılacak. Uygulanacak “yeniden değerleme” oranının belirlenmesi hükümetin yetkisinde. Son bilgiler hükümetin “yeniden değerleme” oranını yüzde 7.8 olarak belirleyeceği yönünde. Bu da saydığımız vergilerin otomatik olarak yüzde 8 civarında arttırılması anlamına geliyor.

Bunlar henüz ilk adımlar

Bugünden belli ki ne zamlar ne de vergi artışları bunlarla sınırlı kalmayacak. Önümüzdeki günlerde daha pek çok ürün ve hizmete yapılacak zamlarla karşı karşıya kalacağız. Çünkü hem elektrik hem de doğalgaz ekonominin pek çok alanında temel girdiler durumunda. Tıpkı Fırıncılar Federasyonu Başkanı’nın açıklamasında belirtildiği gibi, tüm sermaye grupları elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artışı bahane göstererek kendi ürünlerinin fiyatlarını arttırmaya yönelecekler. Bu sayede iğneden ipliğe akla gelen her şeyin fiyatı önümüzdeki kısa dönemde zamlanacak.

Aynı şey vergiler için de geçerli. Sermayeden vergi almayan, vergi iadesi sistemini de gene sermayenin çıkarları gereği kaldıran hükümet, azalan vergi gelirlerini arttırmanın, bütçeyi denkleştirmenin yolunu KDV, ÖTV gibi vergileri artırmakta bulacak.. Ya da yeni vergiler koyacak.. Zamlar nedeniyle soyulan işçi ve emekçiler bir de ağırlaşan vergi yükü altında ezilecek.

Açlık ve sefalet kader değildir!

Görüldüğü gibi yeni yılla birlikte zamlar yağmur gibi yağacak.. Bunlara daha da ağırlaşan vergi yükü eşlik edecek. Buna karşılık işçi ve emekçilerin ücretleri yerinde sayacak. Kamu emekçilerine verilen ücret artışları ve metalde imzalanan TİS’ler işçi ve emekçilerin ücret artışlarının yeni vergi ve zamları karşılamaktan çok uzak kalacağını şimdiden gösterdi. Hükümetin bütçeye dönük hazırlıkları, Aralık ayı içinde netleşmesi beklenen asgari ücret artışının da aynı şekilde vergi ve zamların getireceği yükü karşılamaktan uzak olacağını ortaya koyuyor. Hükümet asgari ücrete en fazla yüzde 5 düzeyinde zam yapmayı planlıyor.

Kısacası sermaye işçi ve emekçileri bugüne kadarkinden daha beter bir açlık ve sefalete mahkum etmek istiyor. İşçi ve emekçiler bu dayatmayı kabul etmek, sineye çekmek zorunda değildir. Vergi ve faiz bütçesine karşı, asgari ücret ve kıdem tazminatı hakkının gaspına karşı, İMF-TÜSİAD patentli sömürü ve yıkım politikalarına karşı, mücadeleyi yükseltmenin zamanıdır.