01 Eylül 2006 Sayı: 2006/34 (34)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye iktidarı stratejik kararlarla sonunu hızlandırıyor: Bataklığa giden bataklığa gömülür!
  Amerikancı generallerin “yeni dönemi”
  Genelkurmay devir teslim töreni
konuşmalarının gösterdikleri
  Asker gönderme tartışmaları ve Sezer’in
çıkışı
  KESK’in 29 Ağustos eylemlerinden
Hak almak için g(ö)reve!
AL-CO işçilerinin direniş kararlılığı yol
gösteriyor!
“Anadoluya gelin, işçi maliyetleri çok
düşük”!
   Devrimci bir gençlik mücadelesi için bir
adım daha! “Gelecek, özgürlük ve sosyalizm için gençlik kampı” başarıyla gerçekleşti! / Orta sayfa
  ABD-İsrail taşeronu Kofi Annan bölge
ülkelerini dolaşıyor
  Siyonist rejimin gözeneklerinden kan ve
irin akıyor
  İran yönetimi ABD dayatmalarına
direnmeyi sürdürüyor
  Güneşin esmer çocuklarına
  Samandra’dan bir işçi ile sınıf hareketinin
durumu ve İstanbul İşçi Kurultayı üzerine
konuştuk
  Savaş ve barış
  D‹SK’ten kampanya: “Lübnan’a asker gönderilmesin!”
  Tekstil İşçileri Bülteni
dağıtımlarından
  Mamak İşçi Kültür Evleri'nin "Ortadoğu
Halklarıyla Dayanışma Günleri" etkinlikleri
  Kamu Emekçileri Bülteni'nden
  İstanbul İşçi Kurultayı Bülteni'nden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bush yönetimi ABD'yi yenilgiyle sonuçlanan savaşa soktu ve dünyanın nefretini topladı...

Savaş Başkanı'nın fiyaskoları

Başkan George W. Bush kendisine “savaş başkanı” demeyi ve yurtsever fonların önünde savaşçı pozlar vermeyi sever; bu oyunu hiçbir askeri eylem görmemiş bir başka başkandan, Ronald Reagan'dan öğrenmiştir. Irak ve diğer dış politika felaketlerine ve 11 Eylül'ün önlenememesine karşın anketler, ulusal güvenlik söz konusu olduğunda halkın hâlâ Bush'u desteklediğini gösteriyor. Oysa bu güvenin temeli yok. “Savaş başkanı 11 Eylül'de nöbet başında uyudu, ABD'yi yenilgiyle sonuçlanan 4 savaşa soktu ve bütün dünyanın Amerikalılar'dan nefret etmesine yol açtı.

1. Yenilgi: Bush, Afganistan'ı işgal edip “mutlak zafer” ilan ettikten 5 yıl sonra, Amerikan ve ittifak güçleri, sayıları giderek artan Afgan direnişçilerine karşı mevzilerini korumaya çalışıyor. Savaşın aylık maliyeti l.5 milyar dolar. Dünyadaki eroinin yüzde 80'ini Amerikan yönetimindeki Afganistan üretiyor. Bush, kasımdaki ara seçimler öncesinde Cumhuriyetçiler'in yenilgisini önleyebilme çabaları kapsamında, El Kaide liderleri Usame bin Ladin ve Eymen el Zevahiri'nin yakalanabilmesi için Afganistan'a binlerce asker daha gönderdi.

2. Yenilgi: Irak'taki “Görev tamamlandı”yı anımsıyor musunuz? Bush'un Irak'taki savaşı kesinlikle kaybedildi, ama pek az kişi bunu kabul etme cesaretini gösterebiliyor. ABD, Afganistan ve Irak'ta 300 milyar dolar harcadı, ama kargaşa, iç savaş, ceset torbaları ve Irak ile Batı Afganistan'da giderek artan İran etkisinden başka bir şey yok görünürde. Bush ile Cheney'nin Irak'ı “kurtarmasının” bedeli, Vietnam Savaşı'ndan bile daha ağır oldu. Irak, son zamanların en büyük dış politika felaketi olacak gibi görünüyor.

3. Yenilgi: Stratejik Afrika Boynuzu'nda bir başka tehlikeli fiyasko ortaya çıkıyor. CIA ve Pentagon, savaş yorgunu ülkeye yasa ve düzeni getirmek isteyen İslamcı reformculara karşı savaşmaları için Somalili savaş ağalarına milyonlarca dolar dağıttı, islamcılar, CIA destekli savaş ağalarını yenip Somali'den kovdu. Bu yenilginin ardından ABD, müttefiki Etiyopya'yı Somali'yi işgale teşvik etti. Böylelikle Somali, Etiyopya ve eski düşmam Eritre'nin de katılacağı büyük bir savaş olasılığını güçlendirdi.

4. Yenilgi: 4. büyük Amerikan askeri felaketi elbette ki Lübnan. Bush ve Cheney, Hizbullah, Suriye ve İran'ı ezme planlarının l. aşaması çerçevesinde İsrail'i Lübnan'a karşı son derece yıkıcı ama askeri olarak sonuçsuz bir savaşa itti. Bush, Lübnan'ı paramparça etmesi için israil'e yeşil ışık yakarken dünyanın çatışmayı sona erdirme çabalarını da yüzsüzce engelledi. Şimdi Bush, Lübnan'ın -ABD'nin alelacele İsrail'e yolladığı akıllı bombalarla yerle bir edilen aynı Lübnan'ın- “yeniden yapılanmasına yardımcı olmak” için 230 milyon dolar göndereceğini açıkladı. Washington ve Londra'nın şaşkınlık ve dehşetine karşın bu savaşın galipleri İran, Suriye ve Hizbullah oldu. İsrail'in güçlü ordusunu utanç verici bir çekilmeye zorlayan Hizbullah, artık islam âleminin yeni kahramanı. Hizbullah'in zaferi Bush/Cheney'nin Lübnan, Suriye ve İran'a saldırma planlarını en azından şimdilik engelledi. ABD ve İsrail; Irak, Taliban ve Filistin gibi, eski püskü silahlarla donanmış neredeyse çaresiz düşmanları ezmeye o kadar alışmış ki modern silahları bulunan ve gerçekten savaşabilen bir güçle karşılaşınca; çok şaşırdılar. Hizbullah'ın ağabeyi İran da Lübnan savaşından siyasi, ahlaki ve askeri açıdan daha da güçlenerek çıktı. ABD'nin Arap kulları Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır, Hizbullah'ın zaferi ve daha Lübnan savaşından' önce kâbusları olan İran'ın artan etkisi karşısında fena sarsıldılar. Araplarla kavgayı bırakan İsrailliler artık birbirleriyle dalaşıyor. Generaller ve politikacılar 118 İsrail askeriyle 41 sivilin ölümüne, 6 milyar dolar zarara yol açan ve ilk günlerdeki anlayışa rağmen daha sonra dünyanın şimşeklerini çeken Lübnan bozgunu için birbirlerini suçluyor. Ve tutsak askerler geri dönmedi - ki savaşın sözde hedefi buydu. Ve, İsrailli askerlerle Filistinli ve Lübnanlı mahkûmlar değiş tokuş edilecek gibi görünüyor.

1000 Lübnanlı'nın ölümü, 1 milyon kişinin evinden olması, milyarlarca dolarlık vahşi yıkım önlenebilirdi. Rutin bir sınır çatışmasını büyük bir savaşa dönüştürmeyi beceren Başbakan Ehud Olmert, diğer amatör savaş ağaları Bush, Cheney ve Tony Blair gibi, askeri konulardan hiç anlamadığını göstermiş oldu. Lübnan, Batılı liderlerin Irak bozgunundan hiç ders almamış olduğunu da ortaya koydu. Şimdi, Washington'daki şahinlerin bazıları İran saldırısının İsrail yanlısı neocon'ların iddia ettiği gibi “kolay lokma” olup olamayacağını düşünüyor, İran'ın Devrim Muhafızları, Hizbullah'in muzaffer savaşçılarının eğitimine yardımcı oldu ve silah sağladı. Artık ne İsrail ne de ABD yenilmez görünüyor.

Lübnan savaşının en büyük mağlubu ABD. Her gece 1.5 milyar Müslüman, televizyonlardan Lübnan'daki kıyımı izledi ve ABD'yi suçladı. Özbekistan'daki yoksul çoban bile misket bombalarıyla akıllı bombaların ABD tarafından gönderildiğini biliyor, İslam dünyasının ABD, İngiltere, Avustralya ve İsrail'e (artık Kanada da eklenebilir) yönelik artan nefretini azaltma umutları Lübnan'da öldürüldü. Londra'daki, zamanlaması son derece ilginç bombalı saldırı savlarının yarattığı havaalanı histerisi bile dikkatleri en son Amerikan-İngiliz Ortadoğu politikası felaketinin üzerinden çekemedi. Beyaz Saray hâlâ fetih, petrol ve Müslüman kanına susamış aynı neocon'ların saçma sapan askeri tavsiyelerine kulak veriyor. Lübnan fiyaskosunun bile yıldıramadığı Bush/Cheney Beyaz Sarayı şimdi de nükleer programı yüzünden İran ile büyük çaplı bir krize doğru koşuyor. Buna “Ağustos Silahları” diyebilirsiniz. Daha büyük bir savaş için bütün parçalar yerli yerinde, İsrail Lübnan'daki ateşkesi çiğnemeyi sürdürecek ve yeni düşmanı Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı öldürmeye çalışacak. Bush'un kasım öncesi sürprizi ise henüz bilinmiyor. İran savaşa hazırlanıyor. Hizbullah'in hâlâ elinde bazı kozlan olabilir. Sözde “savaş başkanı”nın elinde de belki birkaç yenilgi daha vardır.

(LewRochvellcom internet sitesi, 23 Ağustos 2006, İngilizceden çeviren: İrem Sağlamer)

(28 Ağustos 06, Cumhuriyet)

----------------------------------------------------------------------------------------

Hollanda Çevre Bakanı asbestli gemiyi pazarlamaya çalışıyor

Otapan gemisinin taşıdığı kanserojen madde içeren asbest miktarına ilişkin yanlış bilgi veren Hollanda Çevre Bakanı Van Geel gemiyi pazarlamak için 28 Ağustos günü Ankara'ya geldi.

“1 ton” değil, 54 ton asbest taşıdığı ortaya çıkan Otapan gemisi için geçtiğimiz günlerde özür dileyen Van Geel, bunun bir hata olduğunu ve geminin eski sahibinin kendilerini yanılttığını bildirmişti.

Ancak dün Hollanda'da Küresel Gemi Sökümü Platformu tarafından ortaya çıkarılan belgelerde “geminin içerdiği asbest miktarının Hollanda Çevre Bakanlığı'nca daha önceden de bilindiği anlaşıldı. Bunun yanında gemide sülfür çöküntüsü bulunduğu ve bu atıkların daha önceden temizlenmediği, Hollanda Çevre Bakanlığı için gemi hakkında rapor hazırlayan Search firması tarafından belgeledi.

Kuşkusuz bu gerçeği Türk yetkililer de biliyorlar. Ancak onlar için önemli olan halkın sağlığı değil kasalarını dolduracak para. Çernobil'de, hızlı tren faciasında, 19 Ağustos'ta olduğu gibi şimdi de ne halkın ne de çevrenin sağlığı ile ilgileniyorlar. Çevrecilerden, DKÖ'lerden karşı bir tepki yükselmese geminin söküm işine çoktan başlamışlardı.

Tehlikeli Gemisökümü Platformu'nu temsilen Greenpeace, Aliağa halkından iki kişi ve DİSK Limter-İş Sendikası, Hollanda Yüksek Mahkemesi'nde, Otapan için verilen ihracat izninin iptali için geçtiğimiz cuma günü, Hollanda Çevre Bakanlığı'na karşı dava açtı.

Van Geel'in, Türkiye ve Hollanda kamuoyunda oluşan tepkiye rağmen gemiyi Hollanda'ya geri çağırmakta isteksiz olduğunu belirten Tehlikeli Gemi Sökümünü Önleme Girişimi Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, “Bütün gelişmelere rağmen bugün Otapan konusunda pazarlık yapmak için Türkiye'ye gelecek olan Hollandalı Bakanı, Türkiye kamuoyuna saygısız ve çevre konusundaki kayıtsız tavrından dolayı kınıyoruz” dedi.

---------------------------------------------------------------------------------------

BAK'tan bisikletli protesto: “İncirlik kapatılsın!”

BAK, 23 Ağustos günü ABD'nin İncirlik'teki askeri üssünün kapatılması talebiyle bisikletli eylem başlatmıştı. Eylem Adana ve Ankara'dan sonra İstanbul'daki Barışarock adlı müzik festivaline katılımla son buldu.

“Nükleersiz, bombasız, askersiz bir İncirlik istiyoruz!” başlıklı eylemin düzenleyicilerinden gazeteci Mehmet Demir, bu eylemin “İncirlik kapatılsın!” kampanyasının bir parçası olduğunu söyledi.